Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/715 E. 2019/488 K. 03.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/715 Esas
KARAR NO : 2019/488 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/1033 Esas 2018/132 Karar
TARİH : 07/02/2018
DAVA : Anonim Şirket Ortaklığının Tespiti
KARAR TARİHİ: 03/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının muris… oğlu ve mirasçısı olduğunu, murisin ölümünden önce 1950’li yıllarda davalı bankanın tedavüle konulan hisse senetlerinden bir adedini satın aldığını, bu nedenle pay sahibi defterinin 2145 no’sunda kayıtlığı olduğunu, yaptıkları araştırmada 31/12/2014 tarihine kadar kaydileştirilmeyen hisse senetleri sahiplerinin ortaklıklarının sone erdiğini öğrendiklerini, davalı bankanın hisse senetlerinin izlenmeye başladığı tarih olan 2007 yılından 2014 sonuna kadar senetlere ulaşması konusunda bir işlem yapmadığı, nüfus kayıt örneklerinden pay sahiplerine ulaşmanın kolayca mümkün olduğu, murisin ortaklık hakkının kaybettirilmesinin Medeni Kanunda açıklanan dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu ileri sürerek, davacının davalı şirketin pay sahipleri defterinin 2145 no’sunda kayıtlı muris …. mirasçısı olarak ortak olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın İstanbul Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacının murisi tarafından alınmış 1 TL numune değerli hissenin bulunduğunu, 2499 sayılı SPK’nun 4487 sayılı yasa ile eklenen hüküm gereği, sermaye piyasası araçları ve bunlara ilişkin hakların MKK tarafından izlendiğini, yasa hükmü gereği izlemenin başladığı tarihten 7 yıl sonrasına kadar teslim edilmeyen hisse senetlerinin ihraççıya kanunen intikal ettiğini, buna göre yasal mevzuat gereği davacının murisi adına kayıtlı hissenin kaydileştirilmemesi nedeniyle YTM’ye intikal edip murisin ortaklık hakkının sona erdiğini, yasal bir zorunluk bulunmamasına rağmen Kamu Aydınlatma Platformunda ve Ulusal Gazetelerde kaydileştirme için duyurular yapıldığını, işlemlerin yasal mevzuata uygun yapıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 07/02/2018 tarih 2017/1033 Esas 2018/132 sayılı kararında;”Somut davada pay sahibi, davacının murisi olup, davacı mirasçı sıfatına bağlı olarak davalı bankanın ortağı olduğunun tespitini talep etmektedir. Dosya içinde bir örneği bulunan veraset ilamından davacıdan başka mirasçıların olduğu bellidir. Davaya dayanak teşkil eden hisse muris adına kayıtlı olduğuna göre hisse üzerinde el birliği mülkiyeti söz konusudur. Yukarıda açıklanan kurallar ışığında davanın tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması zorunlu olduğu davacının tek başına ve kendi payına yönelik olarak davalı bankanın ortağı olduğunun tespiti istemine yönelik davanın dinlenmesi mümkün olmadığı gibi diğer mirasçıların davaya katılımlarının sağlanarak ya da terekeye temsilci tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de mümkün bulunmamakla davacının tek başına terekeyi temsil yetkisinin bulunmadığı, buna bağlı olarak taraf sıfatının olmadığı …”gerekçesi ile, Davacının taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Kararın usul ve yasaya aykırı olup ortadan kaldırılması gerektiğini, Muris … davalı bankanın pay sahipleri defterinin 2145 sırasında kayıtlı pay sahibi olduğunu, davacının işbu davada mirasçı sıfatıyla ortak olduğunun tespitini talep ettiğini, dosya içerisindeki veraset ilamı doğrultusunda davaya dahil olmayan mirasçıların taraflarına vekalet vermeleri üzerine işbu vekaletin dava dosyasına sunulduğu ve bu doğrultuda diğer mirasçıların davaya icazet vermelerinin sağlandığını, Yargıtay HGK 2009/1-458 Esas 2009/498 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/17840 Esas 2016/261 Karar sayılı ilamı doğrultusunda somut olayda, davacının kendi payına yönelik olarak tespit isteminde bulunması ve dava dışı diğer mirasçıların davaya olurlarının alınması karşısında davacı taleplerinde herhangi bir usule aykırılık bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda ortadan kaldırılmasına, esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1033 Esas 2018/132 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davacının, davalı şirkette pay sahibi olan murisinin mirasçısı sıfatı ile davalı şirket ortağı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Davacı, murisi …. 1956 yılında davalı bankanın tedavüle soktuğu nama yazılı hisse senetlerinden satın aldığını, şirket pay defterinde ortak olarak kaydı bulunduğunu, davalı bankanın SPK 13/4. maddesine dayanarak fiziki hisse senetlerinin süresi içinde kaydileştirilmediği için senet sahiplerinin ortaklık haklarının sona erdirildiğini, kaydileştirme işlemi için hisse sahiplerine ve/veya mirasçılarına davalı bankaca gerekli bildirimlerde bulunulmadığını. bu konuda davalı bankanın TMK’nın 2 ve TTK’nın 18. maddelerinde öngörülen iyiniyet ve basiretli tacir gibi davranma yükümlülüklerine aykırı davrandığını belirterek murisi dolayısıyla davalı banka ortağı olduğunun tespitini talep etmiştir.Mahkemece aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Somut olayda dosyada bulunan belgelerden, davalı banka tarafından çıkarılan nama yazılı hisse senedinin davacının murisi …. adına kayıtlı olduğu, hisse maliki … 2002 tarihinde vefat ettiği, veraset ilamına göre davacı dışında mirasçıların bulunduğu anlaşılmaktadır.Buna göre, söz konusu nama yazılı hisse senedi muris adına kayıtlı olup, malikin ölümü ile nama yazılı hisse senedi de mirasçılara intikal etmiştir. Mirasçılar söz konusu hisse üzerinde elbirliği ile maliktirler.Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur. Türk Medeni Kanununun 599. maddesine göre tereke iştirak halinde mirasçılara geçer. Bir başka söyleyişle, elbirliği mülkiyeti hallerinden birisi de miras şirketi olup miras şirketinden bahsedilebilmesi için murisin terekesi üzerinde mirasçı sıfatını haiz birden fazla kişinin bulunması gereklidir. Miras şirketinin tüzel kişiliği yoktur. Terekeye dahil mal veya haklar üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde maliktir. Bu durum mirasın taksimine kadar devam eder. 4721 sayılı Yasa’nın 701/2. maddesi çerçevesinde bu mülkiyet ortaklığa ait olduğundan, terekeye dahil mal veya haklar üzerinde ortakların belli bir payı yoktur ve bu nedenle mirasçıların tümünün birlikte hareket etmesi gerekir. Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca terekenin tümüne ait davaların bütün mirasçılar tarafından açılması gerekip ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Mirasçılardan birinin terekedeki mal ve haklara ilişkin olarak yalnızca kendi payı oranında dava açması halinde, böyle bir dava dinlenemez, zira, yalnız başına bir mirasçının iştirak halindeki tereke üzerinde tasarruf ehliyeti yoktur. (Yargıtay 11. HD 2016/11526 E., 2018/4926 K.) Bu itibarla, davacının tek başına dava açma ehliyeti bulunmadığından ve davacı davasında miras hissesine dayalı olarak kendi adına davalı şirket ortağı olduğunun tespitini talep ettiğinden, tereke adına dava açmadığından, bu davalarda diğer mirasçıların davaya muvafakatı veya katılmaları yoluyla taraf teşkilinin tamamlanması mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

.