Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/704 E. 2019/473 K. 27.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/704
KARAR NO : 2019/473
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 21/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/14 Esas – 2017/1491 Karar
DAVA : Hisse Devrinin İptali
KARAR TARİHİ : 27/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı şirketin ortağı iken 23/03/2012 tarihinde hissesini ağabeyi olan diğer davalı …’a devrettiğini, bu aşamada karar defterinde kendisi yerine imzalar atıldığını, yapılan işlerden haberdar olmadığını, hisse devir usulsüzlüklerinin önüne geçilmesi için öncelikle hisse devrine engel olunması bakımından tedbir kararı verilmesini, bedel ödenmeden yapılan hisse devrinin ve kendi imzası bulunmaksızın alınan kararların iptaline, usulsüz işlemler nedeniyle hisseler olduğu dönemde elde edilen hakların müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının hangi ortaklar kurulundaki kararın altındaki imzanın kendisine ait olmadığını açıklaması ve ortaklık haklarının ödetilmesi yönünden davada bir değer gösterilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının sadece bir ortaklar kurulu kararında imzasının olduğunu, bunun da 08/02/2010 tarihli karar olduğunu, ortaklıktan kaynaklanan hakların 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının katıldığı ortaklar kurulundaki imzasının kendisine ait olduğunu, davacının hissesinin devretmesinden sonra 23/03/2012 tarihli 2012/1 sayılı kararla hisse devrinin kabul edildiğini ve TTSG’ de yayınlandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarih 2017/14 Esas – 2017/1491 sayılı kararında;
” … Davacının şirketteki hissesini 23/03/2012 tarihinde noterde yapılan sözleşme ile …’a (… olacak) devrettiğini kabul ettiği, devrin noterlikçe yapıldığının dosyaya sunulan sözleşme ile anlaşıldığı, bu konuda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı, söz konusu devir sözleşmesinin, ortaklar kurulu kararı ile kabul edildiği, dolayısıyla davacının 20/03/2013 tarihinden itibaren şirket ortaklığından ayrıldığı, dava dilekçesinde; “geçmiş dönemde karar defterine davacı yerine imzalar atılarak yatırımlar yapıldığı, devir ve satışlardan ortak alımlarından haberdar olunmadığı…” gibi iddialarda bulunulmuşsa da yargılama aşamasında karar defterine sadece 08/02/2010 tarihinde davacıya atfen atılmış bir imzanın bulunduğu, bu imzanın da davacı tarafından kabul edildiği, hisse devir sözleşmesinde 100.000,00.-TL olan devir bedelinin tamamen ve nakden alındığı ibaresinin yazılı olduğu, noterlikçe düzenlenen belgedeki beyanın aksinin davacı tarafça ispatlanamadığı, dava dilekçesinde dava konusu edilen alacak tutarının nelere ilişkin olduğu ve miktarı belirtilmediğinden bu konuda açıklamada bulunmak ve talep tutarına ilişkin harcı ödemek üzere ön inceleme duruşmasında davacı vekiline süre verildiği, ancak konuya ilişkin herhangi bir somut açıklamada bulunulmadığı, davacının usulüne uygun olarak davacı şirket ortaklığından ayrıldığı, şirketten alacaklı olduğuna ilişkin soyut beyanı dışında delil ve belge de sunmadığı.”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Usul, esas ve gerekli inceleme yapılmadan ve dava dilekçesinde dava konusu edilen tarih aralığında alınan kararlardan haberdar olmadığını, 3 yıl boyunca karar alınmamasının, işlem yapılmamasının; hayatın olağan akışıyla ve Türk Ticaret Kanununa aykırı olduğunu, devir işlemi sonrası hesaba aktarılması kanuni zorunluluk olan devir bedelinin halen ödenmediğini, bedel ödenmeksizin yapılan devrin geçersizliğinin incelenmediğini beyanla; İstinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin esas ve usulden kaldırılmasını, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda dava talebinin kabul edilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, hisse devir sözleşmesinin iptali ve devir öncesi dönemde kendi imzası taklit edilerek işlem yapıldığı iddiasıyla bunların da tespiti ve iptaline yöneliktir. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, dava reddedildiği için davacının istinaf sebepleri doğrultusunda 2010 ile 2013 yılları arasında alınan karar ve ticari işlemlerin davacının sorumluluğunu gerektirenlerin, muvafakat olmaksızın ve bedel ödemeksizin yapıldığı öne sürülen hisse devrinin geçersizliğinin değerlendirilip değerlendirilmediği noktalarındadır. Davacının 23 Mart 2012 tarihinde…Tüketim Malları Pazarlama ve Dış Tic. Ltd. Şti. deki 20.000 TL’ lik hissesini …’ a devir ve temlik ettiği ve devir bedelini tamamen aldığı, İstanbul … Noterliği’ nin 23 Mart 2012 tarih ve … sayılı sözleşmesinden anlaşılmaktadır. Şirketin 23/03/2012 tarih ve 2012/01 sayılı ortaklar kurulu kararında devrin kabul edildiği ve pay defterine işletilmesine karar verildiği, kararın 29/03/2012 tarihinde ticaret siciline işlendiği ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ nin 04/04/2012 tarihli nüshasında ilan edildiği anlaşılmaktadır. Resmi bir senedin iptalini gerektiren bir iptal sebebinin bulunmadığı, bedelin ödenmediği iddiasının senedin iptalini gerektirmediği, senette ödendiğinin yazması karşısında HMK 200 kapsamında bir delil bulunmadığından mahkemenin vermiş olduğu hisse devir sözleşmesinin iptalinin reddi yönündeki karar dosya içeriğine usul ve yasaya uygundur. Davacının hisselerini devrettiği şirkette esasen müdür (yönetici) olmadığı, karar defterinde sadece 08/02/2010 tarihli kararda davacı imzasının bulunduğu bunun dışında alınan bir ortaklar kurulu kararı olmadığı, davacının hisselerini devrettiği tarihten önceki döneme ilişkin somutlaştırılmamış tespit ve iptal taleplerinin hukuken dinlenebilir olmadığı ve bu yönde delil de bulunmadığı, şirketteki ortaklığı döneminden davacının sorumluluğunu gerektiren bir durum ve işlem olmadığı, mahkemece verilen kararın, dosya içeriğine usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf nedenlerinin bir bütün olarak yerinde olmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4- Davacı tarafından istinaf aşamasında 04/04/2018 tarihli Sayman Mutemedi Alındısı Makbuzu ile ” Temyiz Yoluna Başvurma Harcı ” olarak yatırılan 176,60 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.