Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/703 E. 2019/657 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/703
KARAR NO : 2019/657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2018
DOSYA NUMARASI : 2014/910 Esas – 2018/54 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı dosyası ile cari hesap alacağına istinaden icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye istinaden müvekkilinin davalı bankaya ait malların taşıma işlerini belli bir ücret karşılığında yürüttüğünü, ifa edilen her bir iş karşılığında davalı banka adına fatura kestiğini ancak davalı bankanın fatura karşılıklarını müvekkiline ödemediğini, dava dilekçesi ekinde sundukları, muavin defter kayıtlarına göre davalı bankanın müvekkili şirket kayıtlarında gözüken borç bakiyesini, 05/07/2012 tarihi itibariyle 39.421,30-TL olduğunu, ancak davalı banka hakkında başlatılan icra takibini taraflar arasındaki alacak – borç hesaplarına istinaden 29.221,30-TL asıl alacak miktarı üzerinden işleme konulduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına, davalı hakkında % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının müvekkili bankanın müşterisi olduğunu, taraflar arasında Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi, Genel Kredi Sözleşmesi, Çek Taahhütnamesi imzalanmış olmakla, iş bu sözleşmeler gereği, davacı adına çeşitli bankacılık ürünleri üretim, teslim ve tahsisinin gerçekleştirildiğini, taraflar arasında bankacılık ürünlerine ilişkin iş bu sözleşmelerin yanı sıra Taşıma Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davacının müvekkili bankaya taşımacılık hizmeti sağladığını, davacının iş bu sözleşmelerden doğan yükümlülükleri uyarınca müvekkili bankanın davacıdan doğmuş ve doğması muhtemel alacakları bulunmakla, dava konusu fatura bedelinin müvekkili bankanın iş bu alacakları nedeniyle müvekkili bankaya rehinli olup, müvekkilinin takibe itirazının hakka ve hukuka uygun olduğunu, çek taahhütnamesinin banka sorumluluk tutarının ödenmesi başlıklı düzenlemesi ve 5941 sayılı Yasa kapsamında müvekkili bankanın davacı şirket hesapları üzerinde rehin ve hapis hakkı bulunduğunu, taraflar arasında imzalanan bankacılık hizmetleri sözleşmesi ve Genel Kredi Sözleşmesi gereğince adına müvekkili banka nezdinde hesaplar açılmış olmakla, davacının iş bu hesapları uyarınca da müvekkili bankaya borcu bulunduğunu, bu nedenle de müvekkili bankanın alacağının tahsili amacıyla davacı hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, takip gereği ödeme yapılmadığından müvekkilinin alacağının mevcut olup, davacının müvekkilinin alacakları üzerinde iş bu takip nedeniyle de iş bu takip nedeniyle de rehin / takas ve mahsup hakkı bulunduğunu, kaldı ki takibe geçilmeden önce davacının gerek çek taahhütnamesine bağlı gerekse kredili hesap borçları nedeniyle ödemede bulunması talebi ve temerrüte dürüşülmesi adına İstanbul …. Noterliği’nin … yevmiye nolu 14/09/2012 tarihli ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarname uyarınca davacının ihtarname tarihi itibariyle bankaya borcunun 21.853,55-TL olduğunu, taraflar arasında imzalanan Taşıma Hizmeti Sözleşmesi gereği de müvekkili bankanın doğması muhtemel alacak hakkının söz konusu olduğunu, davacının hizmet akdi ile kendisine bağlı çalışanı … tarafından sigortalı sayılması talebi ile Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/511 esas sayılı dosyasından müvekkili banka, SGK ve davacı hakkında, iş akdini haklı nedenle fesih ettiği gerekçesi ve işçilik alacakları talebi ile de Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/512 esas sayılı dosyasında müvekkili banka ve davacı hakkında dava açıldığını, anılan dosyalara sundukları cevap dilekçelerinde de belirttikleri gibi davacının işçisi tarafından açılan iş bu davalarda müvekkili bankaya husumet yöneltilmesi kusur ve sorumluluk atfedilmesinin mümkün olmadığını, husumet itirazları mahkeme tarafından karara bağlanmamış olmakla, iş bu davalar sonucu müvekkili bankanın da sorumluluğuna hükmedilmesi halinde müvekkili bankanın davacıya rücu hakkı doğacağını, anılan davaların belirsiz alacak davası olarak açılmış olmakla, gerek kusur ve sorumluluk, gerekse davanın kabulüne karar verilmesi halinde alacak tutarının yargılamanın ilerleyen safhalarında belli olacağını, anılan davalar nedeniyle müvekkili bankanın davacıdan muhtemel alacağı bulunmakla, dava konusu fatura bedeli üzerinde müvekkilinin hapis ve rehin hakkı bulunduğunu, müvekkili bankanın takibe itirazının hukuka uygun olup yapılacak bilirkişi incelemesi ile bu hususun tespit edileceğini beyanla davanın reddine, davacı hakkında % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/02/2018 tarih 2014/910 Esas 2018/54 Karar sayılı kararında;”…İddia, savunma, toplanan deliller, takip dosyası kapsamı, bilirkişi kurulu raporu ve ek raporu kapsamı birlikte değerlendirilmiş, davaya dayanak takip dosyasının takip tarihi olan 06/12/2012 tarihi itibariyle davacının davalıdan 43.366,99-TL cari hesaba dayalı alacaklı olduğu, davalı bankanın davacı kredi borçlusu şirketten yine 06/12/2012 takip tarihi itibariyle 24.860,78-TL nakit kredi alacağının olduğu bilirkişi kurulu ek raporu kapsamına göre belirlenmiştir. Bakırköy 24. İş Mahkemesi’nin bekletici mesele yapılan dosyasına konu 17/11/2017 tarihli Yargıtay bozma ilamında davalılar ….Ltd. Şti ile … Bankası A.Ş arasında asıl iş veren – alt işveren ilişkisi olmadığından davalı … Bankası A.Ş yönünden davanın reddine karar verilmesine yönelik bozma açısından mahkemece anılan bozma ilamına uyulmuş olmakla, iş bu dava dosyasında artık davalı bankanın sorumluluğuna hükmedilmesinin söz konusu olmayacağı ve bu nedenle de davalı bankanın davacıya rücu hakkı doğmayacağından, takip tarihi itibariyle belirlenen davacı alacağı olan 43.366,99-TL’den davalı alacağı olan 24.860,78-TL’nin mahsubu ile geriye kalan 18.506,21-TL kadar davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu saptanmış olmakla, alacağın likit itirazın haksız oluşu karşısında icra inkar tazminatı tayinini de kapsar şekilde davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki gibi karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı…”gerekçesi ile, 1-Davanın kısmen kabulü ile; İstanbul …. İcra Dairesinin … E. sayılı takip dosyasında davacının davalıdan 18.506,21-TL alacaklı olduğunun tespitine, bu miktara vaki itirazın iptaline, bu miktara takipten itibaren değişebilir oranlarda işleyecek avans faizi yürütülmek suretiyle takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, Fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan alacağın % 20 ‘ si oranındaki icra inkar tazminat tutarı 3.701,24-TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi talep tutarını aşar şekilde hükmü kurduğunu, ilk derece mahkemesi bilirkişi raporunda yapılan hesaplamayı yanlış anladığını, bilirkişi raporunda müvekkilinin banka alacağı olarak tespit edilen tutarın davacıya iadesine karar verildiğini, ancak, işbu kararın itirazın iptali davasına dayanak takip talebinin üzerinde olduğunu, Davacının icra takibine konu alacağının ödeme emrinde yer aldığı üzere 29.221,30 TL olduğunu, bu kapsamda davacının müvekkili bankadan işbu dosya kapsamında alacaklı olduğuna karar verilebilecek tutar maksimum takip konusu olan 29.221,30.TL olabileceğini, ilk derece mahkeme ise bu tutarı talebi aşar şekilde 43.366,99.TL olarak kabul ettiğini, Müvekkili bankanın davacıdan olan alacağının da 24.860,78.TL kabul edildiğinde – ilk derece mahkemesi tarafından da kabul edilen tutarın – mahkeme tarafından davacı lehine hüküm altına alınabilecek tutarın 4.360,52.TL ile sınırlı olduğunu, İlk derece mahkemesi ise taleple bağlı olmasına rağmen bu tutarı aşar şekilde; davacı alacak talebi 29.221,30.TL iken ve müvekkili banka alacağının da 24.860,78.TL iken haksız ve fahiş şekilde takibin 18.506,21 üzerinden devamına karar verdiğini, bu nedenle; haksız ve hukuka aykırı karar verildiğini, İlk derece mahkemesi, cevap dilekçesinde belirtilmiş olmasına ve celbine karar verilmiş olmasına rağmen; alacak tutarının belirlenmesinde esaslı delil olan Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/512 esas sayılı dosyasının kararı, bu karara göre müvekkili banka alacağının belirlenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini,Müvekkili bankanın davacı tarafından başlatılan takibe itirazın iki farklı sebebe dayandığını; Birincisinin ilk derece mahkemesi tarafından da kabul edilen müvekkili bankanın davacı tarafından imzalanan Çek Taahhütnamesi’ne bağlı rehin hakkı olduğunu,İkincisinin, davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan taşıma hizmeti sözleşmesinin gereği müvekkili banka alacak hakkı olduğunu, Davacının hizmet akdi ile kendisine bağlı olarak çalışan personeli … tarafından; sigortalı sayılması talebi ile Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/511 esas sayılı dosyasından, müvekkili Banka, SGK ve davacı hakkında; iş akdini haklı nedenle feshettiği gerekçesi ve işçilik alacakları talebi ile de yine Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/512 esas sayılı dosyasından müvekkili banka ve davacı hakkında dava açıldığını, Bu dosyaların celbi davaya talep edildiğini, mahkemece dosyaların celbine karar verildiğini, ancak davayı esas etkileyen alacak hakkına ilişkin dosyanın son durumunun tespit edilmeden, sadece tespit davası Bakırköy 8. İş Mahkemesi 2011/511 esas sayılı dosyası sonucu dikkate alınarak karar verildiğini ancak, davacı tarafından imzalanan Taşıma Hizmet Sözleşmesi gereği müvekkili banka alacak hakkı işçilik alacakları talebi ile açılan ve ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmayan Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/512 E. sayılı dosyasından verilecek karara bağlı olduğunu, Davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan Taşıma Hizmeti Sözleşmesi’nin “Firma’nın Yükümlülükleri” başlıklı 2. maddesi gereği iş sözleşmesi ile kendisine bağlı olarak çalışan personeline ilişkin her türlü hak ve hakkedişlerin davacının yükümlülüğünde olduğunun bilirkişi raporunda tespit edildiğini, bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, Birlikte bekletici mesele yapılması talep edilen tespit ve işçilik alacakları talepli davalarda müvekkili bankaya da davacı ile birlikte husumet yöneltildiğini, ilk derece mahkemesi ise tespit davacı sonucunun dava sonucunu etkilemeyeceği ile hüküm kurduğunu, ancak birlikte işçilik alacağının talepli davayı ne celp etmiş ne de hükmünde bu dosyaya ilişkin bir ifadeye yer vermediğini, Müvekkili banka alacak hakkı doğrudan Bakırköy 8. İş Dosyası’nın 2011/512 esas sayılı dosyasından alacak hakkı talebi ile açılan dava sonucuna bağlı olduğunu, işbu dava sonucu müvekkili bankanın da sorumluluğuna hükmedilmesi halinde, davacı tarafından imzalanan sözleşme gereği müvekkili bankanın davacıya rücu hakkının doğacağını, İlk derece mahkemesinin işçilik alacakları talepli dosyayı hiç dikkate almadan, bu dosyaya ilişkin bir değerlendirme dahi yapmadan sadece tespit davasını dikkate alarak hüküm kurduğunu, Şu anda işçilik alacağı talepli dosyanın aşamasına bakıldığında dosya halen derdest olmakla dosyada mevcut bilirkişi raporunda işçinin davalılardan – müvekkili banka ve davalı- 15.518,22.-TL. alacağı bulunduğunun tespit edildiğini, Bakırköy 8. İş Mahkemesi nezdindeki davalar nedeniyle de müvekkili bankanın davacıdan muhtemel alacağının bulunduğunu, bu nedenle de dava konusu fatura bedeli üzerinde müvekkili bankanın hapis ve rehin hakkının bulunduğunu, İlk derece mahkemesi delil olarak kabul edilen ve celbine karar verilen işbu işçilik alacağı dosyasına ilişkin hiç bir inceleme yapılmadan, dava sonucuna etkisi gözetilmeden, bu yönde bir karar verilmeden eksik inceleme ile hükmün kurulduğunu, Davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin de haksız ve hatalı olduğunu, müvekkili banka tarafından mevcut ve geçerli bir hakkına dayanarak icra takibine itiraz ettiğini, davacının işbu itirazın üzerine itirazın iptali davası açmasının kötüniyetli olduğunu, Müvekkili banka lehine davanın reddi ile birlikte %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, ilk derece mahkemesi tarafından bu yönde karar verilmemesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili banka itirazının haklı olduğunu ve işbu alacak talebinin yargılamayı gerektirdiğinin kuşkusuz olduğunu, Müvekkili banka itirazlarının davacı ile arasındaki sözleşmelerden kaynaklanan rehin haklarına dayandığını, İlk derece mahkemesinin bir yandan müvekkili banka itirazının kısmen haklı olduğuna karar verdiğini, diğer yandan alacak hakkının varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiğini kabul etmiş olmasına rağmen davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmediğini, Müvekkili banka itiraz dayanaklarının, dosyada mübrez bilirkişi raporlarının ve yargılama sonucunun müvekkili banka itirazı haklı olduğunu, davacının başlattığı takibin kötüniyetli olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda, takibe itirazının usul ve hukuka uygun olduğuna ve takibin iptaline, müvekkili banka lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/910 Esas 2018/54 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının takas-mahsup savunmasıyla, takas mahsup alacağın miktar olarak tespitinde mahkemece takas değerlendirilmesinin eksik araştırılıp araştırılmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davacıya olan borcunun takas edilmesini HMK’ nun 132. maddesi ile hüküm altına alınan karşılık dava ile isteyebilir. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’ nun 143/1 maddesi uyarınca, takas, borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle vaki olacağından, takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmez. Borçlu, kendisine karşı açılmış olan bir dava içerisinde takas-mahsup talebinde bulunabilir ve böylesi bir talep, usul hukuku anlamında bir defi niteliği taşır. Davalı karşılık dava açmadan sadece takas savunmasında bulunmakla yetinebilir. Somut olaydaki gibi, davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafından imzalanan Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi kapsamında hesapları eksi bakiyeye düşürüldüğünü ,bu nedenle de; davacı tarafında hakkında başlatılan takip gereği bir ödeme yapılmamış olmakla; alacağı halen mevcut olup, davacının müvekkilim Banka alacakları üzerinde işbu takip nedeniyle de rehin/takas ve mahsup hakkı bulunduğu ileri sürülmüştür. Mahkemece alınan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda, davacının ticari defterlerinde ve davalı bankanın yevmiye defter kaydı suretinin incelemesiyle; davaya dayanak takip dosyasının takip tarihi olan 06/12/2012 tarihi itibariyle davacının 43.366,99 TL cari hesaba dayalı davalıdan alacaklı olduğu, davalı bankanın da davacı kredi borçlusu şirketten yine 06/12/2012 takip tarihi itibariyle 24.860,78-TL nakit kredi alacağı olduğu belirlenmiş, davalı vekili, banka tarafından davacının alacağının belirlenme şekline itiraz edilmediği, sadece davacının talep ettiği ve dava konusu ettiği 32.106,00 TL üzerinden mahsup yapılabileceği, mahkemece davacının dava konusu etmediği miktar esas alınarak, mahsup işleminin yapılmasının isabetli olmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür. Mahkemece alınan 09/06/2014 tarihli bilirkişi heyet kök ve ek raporlarında belirtildiği üzere, taraflar arasındaki Kredili Mevduat Hesabından davalının 16/11/2012 tarihi itibariyle, 6.524,95 TL; Çek Taahhüt hesabından 21/06/2012 tarihi itibariyle, 13.816,11 TL alacaklı olduğu, toplam tutarın 20.341,06 TL olarak belirlendiği, bilirkişi heyeti tarafından davalının banka ekstre kayıtları, kat ihtarnamesi, söz konusu kredi hesabına yapılan tahsilatlar sonucu, 16/11/2012 tarihi itibariyle takip hesaplarına aktarılan alacağın, kredili mevduat hesabından davalı bankanın 06/11/2012 tarihinden itibaren, eldeki davanın konusu takip dosyasının takip tarihi 06/12/2012 tarihi arasındaki 20 günlük süre için davalının 6.524,95 TL alacağı üzerinden % 79,20 temerrüt faizi işletilmesi ile birlikte, 287,10 TL faiz, 14,35 TL BSMV olmak üzere 6.826,40 TL; Çek Taahhüt Hesabından 21/06/2012 tarihi ile 06/10/2012 temerrüt tarihi arası 107 günlük süre için 13.816,11 TL alacak için, yıllık % 52,68 akdi faiz işletilmesi ile birlikte 2.163,28 faiz alacağı, devamında 06/10/2012 temerrüt tarihi ile takip tarihi 06/1/2012 tarihi arası 61 günlük süre için yıllık % 79,20 temerrüt faizi işletilmesi sonucu, 4.017,40 TL toplam faiz alacağı, 200,87 TL BSMV olmak üzere toplam 18.034,38 TL alacağın belirlendiği, böylece toplamda davalının davacıdan 24.860,78 TL alacağı olduğunun bildirilmiş olduğu; yine aynı bilirkişi heyet raporunda, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinden kaynaklı davacının defter kayıtlarında; faturaya dayalı davacının davalıdan 39.421,30 TL alacaklı olduğu, davalının 39.421,30 TL alacağından 10.200 TL alacağı tenzil ederek, 29.221,30 TL üzerinden takip başlattığı bildirilmiştir. Her ne kadar davacı vekili 29.221,30 TL üzerinden takip başlatmış ise de, davalının davacı ile aralarındaki sözleşmeler kapsamında alacakların mahsup talebinde bulunduğu gözetildiğinde, davacının taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacağının 39.421,30 TL alacağı olduğu, bu nedenle davalıya 17/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte ödenmesi için davacıya ihtarname gönderdiği göz önüne alındığında, davacının 39.421,30 TL alacak için 17/05/2012 tarihinden takip tarihi 06/12/2012 tarih arasındaki 203 günlük süre için %17,75 avansı faizinin işletilmesi ile birlikte, 3.945,69 TL işlemiş faizin belirlendiği ve böylece toplamda takip tarihi itibariyle toplam 43.366,09 TL alacaklı olduğu, bu tutar üzerinden davalının alacağı 24.860,78 TL’ in mahsup edilmesi gerektiği görülmekle, mahkemenin bu miktar üzerinden mahsup ile 18.506,21 TL alacağın kabul kararının usul ve yasaya uygun olduğu, dolayısıyla davalı vekilinin mahsup edilen alacağı miktarı yönünde istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacının hizmet akdi ile kendisine bağlı olarak çalışan personeli … tarafından; sigortalı sayılması talebi ile Bakırköy 8. İş Mahkemesi’ nin 2011/511 esas sayılı dosyasından, müvekkili davalı ile davacı hakkında; iş akdini haklı nedenle feshettiği gerekçesi ve işçilik alacakları talebi ile dava açıldığını, dava dışı … tarafından İş Mahkemesi nezdinde açılan davalar kapsamında tüm kusur ve sorumluluk işbu sözleşme hükmü gereği davacıya ait olduğunu, işbu dava sonucu müvekkilim Banka’nın da sorumluluğuna hükmedilmesi halinde müvekkilim Banka’nın davacıya rücu hakkı doğacağını, mahkemece bu davanın sonucunun beklenmediğini ileri sürmüştür. Somut olayda dava açıldıktan sonra da Bakırköy 8. İş Mahkemesi’nin 2011/511 esas sayılı dava dosyasının derdest olduğu, dava tarihi itibariyle muaccel bir alacak sözkonusu olmadığı, davanın açılmış olması alacağın muaccel hale getirmeyeceği gibi, davalının rücuen talep edebileceği bir alacağın bulunmadığı anlaşıldığından, bu alacağın mahsup edilmesi için İş Mahkemesi’ nin söz konusu dosyasının bekletici mesele yapılmamasının isabetli olduğu, davalının bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş ise de, İcra ve İflas Kanunu’ nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Somut uyuşmazlıkta; davacı, ödenmediği iddiasında bulunmuş davalı ise, takip konusu borcu kabul etmediğini ileri sürmüştür. Bu itibarla; taraflar arasındaki ilişki nedeniyle alacağın varlığı likit ve muayyen olduğu gibi, her ne kadar takip dosyasında takas def’ ini ileri sürmeyip, yargılama aşamasında ileri sürdüğü gözetildiğinde, davalının takip dosyasında borcu kabul etmediği, alacağın likit olup, bilinebilir olduğu, bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmediği bahisle göstermiş olduğu istinaf sebebinin incelenmesi ile, kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekir. Somut olayda, davacının kendi kredi borcunu kendince mahsup etmek suretiyle takip başlattığı, mahkemenin kabul kararına göre de, davacının kötü niyetli olduğunun ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.264,16 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 342,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 922,16 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/05/2019 tarihinde HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.