Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/671 E. 2019/409 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/671
KARAR NO : 2019/409
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/588 Esas – 2017/1081 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 20/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ nin 1.000.000-TL sermayesi olan mobilya sektöründeki bir şirket olduğu, şirketin toplam 40.000 adet olan hissesinin; 19.980 adedinin vekiledeni …’a, 19.980 adedinin vekil edeninin 16 yıl evli kaldıktan sonra 2007 yılında boşandığı eski eşi …’ a, 20’şer adet hisselerin ise, …’ ın annesi …’ a ve babası …’ a ait olduğunu, vekiledeninin şirkette %49,95 oranında ortaklığı olmakla birlikte, ailesi ile birlikte %50,05 oranında çoğunluk hissesini elinde bulunduran ve şirket müdürü de olan …’ın, şirketi her konuda domine ettiğini, vekiledenini görmezden gelerek hukuk dışı kararlar aldığını, kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı bu kararların iptali amacıyla, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/509 E. ve İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1210 E. Sayılı dosyalarıyla davalar açıldığını, işbu davaların derdest olduğunu, davalı şirketin 2014 yılı genel kurul toplantısının 11.03.2015 tarihinde yapıldığını, fakat şirketin mevcut bilançosu ile birlikte finansal tablolarının ve denetim raporlarının taleplerine rağmen verilmediğini, bu sebeple, gerekli incelemeler için, gündemde yer alan bazı konuların ileri bir tarihte karara bağlanmasının genel kuruldan talep edildiğini, bu taleplerinin diğer ortaklar tarafından da kabul görmesi üzerine, gündem maddelerinin bir kısmının 08.04.2015 tarihinde görüşülmesine karar verildiğini, 08.04.2015 tarihindeki Genel Kurul’da gündemin 7. maddesinde “şirket kar dağıtımının” görüşüldüğünü ve vekiledeni dışındaki ortakların, karın dağıtılmamasına karar verdiğini, ancak şirket bilançoları incelendiğinde şirketin geçmiş yıllardan gelen dağıtılmamış karları da hesaba katıldığında şirketin 2014 yılı için dağıtılabilir karının 1.733.665,13-TL olduğunu, vekiledeninin kar dağıtılması talebinin genel kurulda şirket ana sözleşmesine göre yetersiz çoğunluk ile reddedildiğini, 2012 yılı genel kurul kararının iptali ile ilgili İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/509 E sayılı davasında alınan bilirkişi raporunda şirket ana sözleşmesine göre, karın dağıtılıp dağıtılmaması yönünde karar alınabilmesi için, % 75 oranında nisaba ihtiyaç duyulduğunun belirtildiğini, bu nedenle 2014 yılının karın dağıtılmaması yönünde alınan kararın, ana sözleşmeye ve TTK’na göre aykırı olduğunu, şirket müdürünün aylık 25.000-TL tutarındaki maaşının 40.000-TL’ya yükseltilmesine karar verildiğini, oysa 2012 yılı genel kurulunda müdürün maaşının 25.000-TL’ya çıkarılmasına ilişkin karara karşı açtıkları iptal davasında alınan bilirkişi raporunda, müdürün kendisine bu şekilde diğer ortağın oluru olmaksızın maaş bağlamasını dahi hukuka aykırı bulduğunu, müdürün kendisine bu kadar yüksek maaş bağlatmasının, vekiledeni ortağın şirkette yöneticilik yapmasına karşı çıkması nedeniyle, vekiledeninin açıkça kar payının düşürülmesine yönelik girişim olduğunu, dürüstlük kuralına aykırı düşen bu genel kurul kararının iptalinin talep edildiğini, 08.04.2015 tarihli genel kurul kararının 8. gündem maddesinde, 14.05.2014 tarihli 2013 yılı genel kurul kararının 6.maddesinde alınan “Şirket karından kanun ve ana sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kalan net 1.000.000.- TL karın ortaklara hisseleri oranında dağıtılmasında, dağıtılacak kar payından ortakların şirkete olan borçlarının düşülmesine, …’ın muhalefeti diğer ortakların kabulü ile oyçokluğu ile” alınan kararın iptalinin görüşüldüğünü, vekiledeninin muhalefetlerine rağmen, söz konusu genel kurul kararının kaldırılmasına karar verildiğini, Söz konusu kararın şirket ana sözleşmesine aykırı alındığını, alınan bu kararın iptali için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde davanın halen derdest olduğunu, davalı şirketin bu davada alınan kararı hukuka aykırılığını kabul etmemiş ise de, cevap dilekçesinde bu kararın hukuka aykırı olduğunu beyan ederken, 6552 sayılı kanundan faydalanmak için bu kararın önce uygulandığını, sonrasında vekiledenine danışılmadan 6552 sayılı kanundan faydalanıldığını ve akabinde de zaten uygulanmayan genel kurul kararının iptal edilmesi yönünde karar alındığını, kar dağıtım kararının ancak diğer ortakların da oluru ile ve faaliyet yılı tamamlanmadan geri alınabileceğini, faaliyet yılı tamamlandıktan sonra, kar payı dağıtım kararının iptal edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, iptali talep edilen gündem maddelerinin aynı zamanda genel anlamda dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, şirketin ortaklarının menfaatinden çok kişisel menfaatlere hizmet eden kararların dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, azınlık pay sahiplerinin zarara uğratılmasına yönelik kararların iyi niyete aykırı ve iptal edilebilir kararlar olduğunu, kar payının dağıtılmaması kararı ile müdür maaşına zam yapılması kararlarının aynı zamanda müdür olan ortağın menfaatine olduğunu ileri sürerek , 2014 yılı olağan genel kurulunun, 11.03.2015 tarihli oturumun 6. gündem maddesinin, 08.04.2015 tarihli oturumun ise 7. ve 8. gündem maddelerinin iptal edilmesini, şirketin dağıtılabilir karının hesaplanarak, bu karın dağıtılması yönünde karar verilmesini, müdürün maaşına zam yapılmasına ilişkin kararın uygulamasının dava müddetince tedbiren durdurulmasını talep etmişlerdir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, vekil edeni şirketin temsil ve ilzama yetkili müdürünün … olduğunu, …’ın 1991 yılında evlendiği … ile müşterek çocuklarının da bulunduğunu, tarafların 22.10.2007 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma ile ilgili 19.10.2007 tarihli “Protokol” ile …’ın kurucusu, sahibi ve yöneticisi olduğu vekiledeni şirketteki yarıya yakın hisseyi, …’a devrettiğini, kendisine ait Muğla/Marmaris’de bulunan çok kıymetli taşınmazın tamamını ve Sarıyer/Emirgan’da bulunan çok kıymetli bir taşınmazdaki 2 bağımsız bölümün yarısını da …’a devrettiğini, şirket müdürü …, Davacı … tarafından ortaklık içinde yaratılan olumsuzluklara son vermek amacıyla, davacı’dan hisseleri satın almak için 01.06.2012 tarihinde anlaşarak, “Hisse Devir Ön Protokolü” nü imzaladıklarını, bu protokol hükümlerine göre; “Mozaik Design adına kayıtlı … köyü … Pafta, … Parsel, … blok …no.lu ve 2 no.lu bağımsız bölümdeki 2 adet daireyi, …’a satış göstererek devrettiğini, ancak davacı … 01.06.2012 tarihli söz konusu protokolü, “hisse devir bedelinin vadesinde ödenmediği” gerekçesiyle, Beyoğlu ….Noterliği’nden gönderdiği 16.10.2012 tarihli ihtarname ile feshettiğini, sözleşmeye uymaması nedeniyle, … mülkiyetindeki taşınmazların cayma tazminatı olarak kaldığını, Şirket müdürü … Beşiktaş ….Noterliği’nden 30.10.2012 tarihli ihtarname ile “01.06.2012 tarihli Protokolün Ön Protokol olduğu, esas sözleşme aşamasına geçilemediği, sözleşme uyarınca verilenlerin iadesi gerektiği, gayrimenkulün cayma tazminatı olarak iktisap etmenin kötü niyetli davranış olduğu” hususlarının bildirildiğini, davacı …’ın gayrimenkulü geriye iade etmemesi üzerine tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davacının hiçbir yetkisi olmadığı halde, Ortaköy’de bulunan şirket merkezi ve mağazasını 2012 Aralık ayında bir organizasyona tahsis ettiğini, şirket müdürü tarağından davacının bu davranışlarına son vermesi için Beşiktaş …. Noterliği’nden 30.11.2012 tarihinde ve 04.12.2012 tarihinde ihtarname keşide ettiği, davacı’nın 2012 yılına ilişkin, müvekkil şirket kayıtlarını inceleme ve bilgi alma talebini 25.12.2012 tarihli ihtarname ile şirkete bildirdiğini, 24.01.2013 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı çağrısı yapıldığını davacının bu toplantıyı beklemeksizin inceleme ve bilgi alma hakkını 11.01.2013 tarihinde kullanacağını 07.01.2013 tarihinde ihtar ettiğini, davacının anılan tarihte şirkete gelmediğini, şirket müdürünün yurtdışında olduğu sırada 14.01.2013 tarihinde noter eşliğinde şirkete gelerek bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmaya çalıştığını, şirket müdürünün yurtdışında olması nedeniyle incelemenin yapılamadığını, şirket genel kurulunun 20.02.2013 tarihinde toplandığını, davacının bilgi alma ve inceleme talebi ile ilgili görüşmede; gizlilik taahhüdü vermesi halinde, yazılı talebinden 15 gün sonra şirket merkezinde şirket müdürü tarafından şahsen kendisine bilgi verilmesine ve şirket belgelerinin şahsen davacının incelemesine açılacağının kendisine bildirildiğini, ancak genel kurul metninin hissedarlar tarafından mutabık kalınmaması nedeniyle imzalanamadığını, davacının ibraz ettiği metnin hissedarların tamamı tarafından kabul edilen metin olmayıp, davacının kendisinin imzaladığı metin olduğunu, bilgi alma ve inceleme hakkını kullanması için davacı’ya genel kurulda izin verildiğini, ancak bu hakkı usul ve yasaya uygun şekilde kullanmadığını, davacının şirketi zor durumda bırakmak için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2014/1210 E. sayılı dosya ile açtığı devam eden davada; kar payı dağıtımı ve müdüre maaş ödemesi ile ilgili genel kurul kararlarının iptalinin istendiği, keza Davacı tarafından, İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/509 E sayılı dosyası ile 26.06.2013 tarihli olağan genel toplantısında alınan kararların iptali için dava açıldığı ve halen devam ettiğni, davacının taleplerini daha da artırarak, boşanma sebebiyle bila bedel karşılığı hisseleri elde etmesine rağmen, şirketi tamamen ele geçirme amacıyla, şirket müdürü … şirketi kötü yönettiği iddiasıyla yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılması, şirketi yönetme yetkisinin kendisine verilmesi, bu mümkün olmaz ise şirkete kayyım atanması talebi ile, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/98 E. sayılı dosyası ile dava açtığını, davacının bu talebinin, “şirketin kötü yönetilmediği, tersine öz varlık ve karında artış olduğu gerekçesiyle”, Mahkemenin 29.04.2015 tarih ve 2013/98 E. 2015/395 K. Sayılı kararıyla reddedildiğini, davacının son olarak işbu davayı açarak, 11.03.2015 tarihli olağan genel kurulun (müdüre ücret ödenmesine ilişkin) 6. maddesinin ve 08.04.2015 tarihli olağan genel kurulunun (kar dağıtımı yapılmamasına yönelik) 7. ve (2013 yılının kısmen dağıtılmasına ilişkin 14.05.2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 no.lu gündem maddesi ile ilgili kararın kaldırılmasına ilişkin) 8. maddenin iptalinin talep edildiğini, davacının şahsi ihtirası ile şirketi zor durumda bıraktığını, bu kişinin şirketten çıkarılmasının talep edildiği, ortaklar … ve … 24.04.2015 tarihli yazılı talepleri üzerine, 10.06.2015 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, karara katılma hakkı bulunan oyların tümünün olumlu oylarıyla davacı ortağın şirketten çıkarılmasına, bunun için dava açılmasına karar verilmesi üzerine İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/655 E. sayılı Dosyasından “.. (…) ”ın haklı nedenle şirketteki ortaklıktan çıkarılması talepli dava açıldığını, şirketin ana sözleşmesinin 13. maddesinde “kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılması ve şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlarda şirket sermayesinin en az %75’ini temsil eden hissedarların oy çokluğu aranı” metninin bulunduğunu, gerek TTK hükümlerine gerekse şirket ana sözleşmesine göre; karın dağıtılmasının zorunlu olmadığını, davacının şirket ana sözleşmesine aykırı olarak karın dağıtılmadığı yönündeki iddiasının dayanağının bulunmadığını, davacıya vekiledeni şirketten sağlanan (kredi kartı harcamaları, telefon, seyahat, konaklama, vergi, sigorta, şoför ve diğer nakit ödemelere ilişkin) menfaatlerin toplamının 2012 yılında 651.577,75 TL, 2013 Yılında 769.971,04 TL, 2014 yılında 877.628,18 TL olup, haksız sağladığı bu menfaatleri geri talep etme haklarının saklı olduğunu, esasen davacının yakınmalarının gerçeği yansıtmadığını, davacının 11.03.2015 tarihli olağan genel kurulun 6 numaralı maddesinde oy çokluğu ile karara bağlanan şirket müdürüne ödenecek ücretin belirlenmesine ilişkin kararın iptali istenmiş ise de, TTK’un 616.maddesinin 1.fıkrası f bendinde, şirket genel kurulunun devredilemez yetkileri arasında “müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibralarının yer aldığını, davacının müdüre ödenecek ücret konusunda “2012 yılının genel kurul kararlarının iptali yönünde açtığı davadaki bilirkişi incelemesi neticesinde, boşanma protokolü ile eşit şartlarda yönetici olmasına karar verilen … ve …’ın ayrı ücrete tabi tutularak, müvekkil için ücret tayin edilmemesi, … için ise ücret tayin edilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, bu gerekçenin dikkate alınarak, müdüre genel kurul kararı ile ücret ödenmesi yönünde karar alınmasına itiraz edildiğini, bu iddianın mesnetsiz olduğunu, dayanak yapılan “bilirkişi raporunda” aynen, “boşanma protokolü davacı ile dava dışı … arasında akdedilmiş olup, ortaklarından ayrı bir tüzel kişiliği bulunan şirketi ve onun organı olan genel kurulu bağlayıcı bir niteliği bulunmamaktadır” dendiğini, ayrıca davacının, yöneticinin azli istemli olarak şirket müdürü … aleyhine açtığı İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/98 E. sayılı dosyadan görülen davada, 29.04.2015 tarihli kararda aynen,”25.07.2007 ve 19.10.2007 tarihli protokollerin davacı ile davalı arasında düzenlenip boşanma kararının fer’i niteliğinde olduğu, şirketin işbu sözleşmenin tarafı olmaması sebebiyle, şirket tüzel kişiliğine herhangi bir borç ve mükellefiyet yükletilemeyeceği” metninin yer aldığını, vekiledeni şirket dışında imzalanan protokollerin şirkete bir borç ve mükellefiyet yükletemeyeceğinin açık olduğunu, davacının boşanma protokolüne dayalı iddialarına itibar edilemeyeceğini, tüm emek ve mesaisini şirkete adayan …’a müdür olarak bağlanan ücretin dengine göre normal olduğunu, davacının şirket karının eritilmesi için ücrete karar verildiği iddiasının mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddine İstanbul 15. Asliye Ticaret mahkemesinin 2015/655 esas sayılı dosyasında açılan davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/12/2017 tarih ve 2015/588 Esas – 2017/1081 Karar sayılı kararı ile; “… TTK’ nun 408/2-b maddesi gereği, gündemin 6.maddesindeki müdür maaşının belirlenmesinin Genel Kurul’da alınması gereken bir karar olduğu, alınan kararın TTK’na uygun olduğu, ancak; daha evvelce müdür maaşının 25.000-TL’ne çıkarılmasına ilişkin İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/509 E sayılı dosyasında görülen davada genel kurulun 4 nolu gündem maddesinin dürüstlük kuralına aykırı olması gerekçesiyle iptal edildiği, bu dava neticesi verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 04/05/2017 tarihli ilamıyla bozulduğu, işbu davaya konu genel kurulda müdür maaşının ise bu kez 25.000-TL den % 80 artışla 45.000-TL ne çıkarıldığı, oysa aynı genel kurulda şirketin 2014 yılı için kar etmediği saptanarak bilançonun onaylandığı, her ne kadar ek raporla şirketin 2014 yılı için 435.002,11-TL kar ettiği tespit edilmişse de, 1 yıl için elde edilen karın aylık 45.000-TL müdür maaşına göre son derece orantısız olduğu, 2014 yılı için hiç kar etmeyen şirkette müdür maaşının aylık 45.000-TL olarak belirlenmesinin izaha muhtaç bir husus olduğu, mahkemece eski eş olan taraflar arasında parasal konularda bir açmaz olduğu, kar etmeyen şirkette %80 oranında müdür maaşı artışının dürüstlük kuralına aykırı olduğu; Gündemin 7. maddesinin 2014 yılı karının dağıtılmasına ilişkin olduğu, geçmiş yıllardan birikmiş karların dağıtılması öngörülmediğinden, ancak başlangıçta bilanço ve gelir tabloları ve defterler incelenmediğinden beyana göre şirketin 2014 yılında dağıtılacak karının bulunmadığı, ek raporla birlikte bilanço ve defterlerin incelenmesinden sonra şirketin 2014 yılında 435.002,11-TL kar ettiği tespit edilmişse de, aynı toplantıda bilançonun onaylanmasına ilişkin 2 nolu gündem maddesine ve bu maddenin iptalinin istenmemiş olmasına göre artık şirketin 2014 yılında kar etmemiş olduğu kabul edileceğinden dağıtılacak kar bulunmaması nedeniyle gündemin 7. maddesinin iptali koşullarının oluşmadığı, davacı yanca ıslah dilekçesiyle bilançonun onaylanmasına ilişkin 2 numaralı gündem maddesinin de “kararın batıl olduğunun tespit edilerek iptaline” karar verilmesi talep edilmişse de, genel kurul kararlarının iptali isteminin toplantıdan sonra 3 aylık hak düşürücü süreye tabi olduğu, başlangıçta dava konusu edilmeyen bir maddenin açılan bir davada ıslah yoluyla dava konusu edilemeyeceği, davacı yanın ıslah dilekçe ve taleplerinin nazara alınmadığı, davacı yan 2. Maddeye ilişkin butlana dayalı iptal ifadesi kullanmışsa da, bilançosunun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararının butlan sebebiyle sakat olduğunun kesinlikle söylenemeyeceği, ancak mevcut genel kurul kararının süresinde iptali talebinde bulunulabileceği, bu nedenle 7 nolu gündem maddesinin iptali koşulları oluşmadığı; Gündemin 8. maddesinde, 2013 yılı karının dağıtılmasına ilişkin 14/05/2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu “şirket karından kanun ve esas sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan, geçmiş yıl karlarından geçmiş yıl zararları düşüldükten sonra kalan 1.000.000-TL karın ortaklara hisseleri oranında dağıtılmasına” ilişkin kararın kaldırılmasına karar verildiği, davacının alınan bu kararın iptalini talep ettiği, işbu karara gerekçe olarak şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesindeki %75 çoğunluk oyunun bulunmadığının ileri sürüldüğü, ancak anonim ve limited şirkette genel kurulun kar dağıtımına karar vermesi ile kar payının, kararlaştırılan miktarı ile anonim ve limited şirkete karşı alacak hakkına dönüştüğü, (Yargıtay 11 H.D 09/10/1990 – 6376 karar sayılı kararı) yenilik doğurucu nitelikte olan bu kararın, daha sonra alınan bir kararla kaldırılamayacağı ve dağıtım oranının düşürülemeyeceği, bu amaçla alınan genel kurulu kararının geçersiz olduğu, zira genel kurulun bir üçüncü kişiye ait alacak üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığı, (…/ … ortaklıklar hukuku) ancak dağıtım kararının mahkemece iptaline karar verilmesi ile birlikte alacak hakkının ortadan kalkacağı, 14/05/2014 tarihli genel kurulda alınan bu karara karşı İstanbul 12. ATM’nin 2014/1210 E sayılı dava dosyasında iptal davası açılmış olmasına rağmen dava sırasında yürütmenin durdurulması yönünden tedbir kararı verilmediği gibi ilgili maddenin iptaline de karar verilmediği bu nedenle gündemin 8. Maddesinde alınan kararın geçerli olmayacağı, alacak hakkına dönüşen kar payı hakkında etkili olmayacağı 8. Maddenin iptaline … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜNE, 1-)11.03.2015 tarihli genel kurul toplantısının 6 nolu kararının İPTALİNE,
2-)08.04.2015 tarihli genel kurul toplantısının 8 nolu kararının İPTALİNE, 3-)08.04.2015 tarihli genel kurul toplantısının 7 nolu kararının iptali talebinin REDDİNE, 4-)Islah sureti ile genel kurul kararlarının iptali davasında taleple bulunamayacağı anlaşılmakla davacı yanın ıslah ve taleplerinin tümden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 08.04.2015 Tarihli Genel Kurulun 2 numaralı gündem maddesine ilişkin bilançonun onaylanması kararının batıl olduğunun tespit edilerek butlanına karar verilmesi talepli ıslah dilekçesinin genel kurul kararlarının iptali davasında talepte bulunamayacağından bahisle reddine karar verilmesinin eksik incelemeye dayalı hatalı bir hukuki değerlendirme olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2.12.2014 Tarih, 2014/9351 E., 2014/18769 K.) Bilirkişi raporu ile ortaya çıkan hususlar çerçevesinde 2014 yılı bilançosunun kabulüne dair kararın mutlak butlanla batıl olduğunun kabulünün gerektiğini ama mahkemece taleplerinin reddedildiğini, bu durumun kanuna aykırı olduğunu, ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/11-1048 E., 2014/430 K.) Genel kurul toplantısının 7 nolu gündem maddesinin yerel mahkeme tarafından gündemin 2 nolu maddesinin iptalinin talep edilmediğinden bahisle reddedildiğini, yerel mahkeme gerekçesinde bir yandan 7 nolu gündem maddesine dair alınan kararın hatalı olduğu ve davalı şirketin 2014 yılında 435.002,11 TL kar ettiğinin kabul edildiği, buna rağmen çelişen bir yorumla 2 nolu gündem maddesini gerekçe göstererek iptal kararı vermediğini, yerel mahkemenin bir yandan ıslahla butlanının tespitinin talep edilerek iptali istenen 2 nolu maddeye dair ıslah talebini reddederken, diğer yandan ise kar ettiği bilirkişi raporları ile sabit hale gelen davalı şirketin, 2 nolu gündem maddesi sebebiyle kar etmiş kabul edilemeyeceğine hükmettiğini,Şirketin sadece 435.002,11 TL kar ettiği şeklindeki değerlendirmenin de hatalı olduğunu, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/668 Esas numaralı dosyasından alınan 09.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda detaylı inceleme yapıldığını, bu raporda gerçek kar tutarının belli olduğunu, Davacı şirket müdürü tarafından anne ve babası olan diğer pay sahiplerinin de desteği ile şirketin bilinçli olarak zarara uğratıldığını ve şirketin kar oranının daha yüksek olduğunu, bilirkişi raporuyla bu durumun tespit edildiğini, Davalı şirketin kötü niyetli olarak ve daima müvekkilinin aleyhine ve bunun tam aksine davalı şirket yetkilisinin ise menfaatlerine hizmet edecek şekilde yönetildiğinin tartışmaya mahal vermeyecek netlikte ortaya koyulduğunu, Şirket müdürünün sırf müvekkilini zarara uğratmak kastıyla çoğunluk hissesini elinde bulundurmasının rahatlığıyla her yıl kar payının dağıtılmaması yönünde karar almasının öncelikle limited şirketin ruhuna aykırı olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2002/13209 E, 2003/5053 K) beyanla; istinaf başvurusunun kabulü ile 08.04.2015 Tarihli Genel Kurul Oturumunun 7 numaralı gündem maddesine dair alınan genel kurul kararı ile aynı tarihli oturumun 2 numaralı gündem maddesine dair alınan genel kurul kararı açısından verilen Yerel Mahkeme ret kararının usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasına ve kabul görmeyen ancak iptali gereken 08.04.2015 tarihli genel kurul oturumunda alınan 7 ve 2 numaralı gündem maddesine ilişkin alınan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Genel kurulun 6 numaralı maddesinde müdüre ödenecek ücrete ilişkin kararın iptali kararının haksız, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerel mahkemenin iptal gerekçesinin hatalı incelemeye dayalı bilirkişi raporu olduğunu ve rapora yapılan itirazın yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, bir önceki yıl müdür ücretinin 25.000,00 TL ve ev kirası olarak belirlendiğini, şirketin yıllık net cirosu ile müdürün aldığı maaş oranlandığında emsallerine ve hakkaniyete uygun olduğunu, Davacının amacının şirketin müdürünü tamamen çalışamaz hale getirmek ve şirkete sahip olmak olduğunu, kötü niyetinin açık olduğunu, Genel kurulun 8 numaralı kararın kaldırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçesinin objektif olarak yazılmadığını ve kararın denetime elverişli olarak verilmediğini, Kar payının dağıtılması için aranan % 75′ lik çoğunluk sağlanmaksızın alınan kararların yok hükmünde olduğunu, sicile tescil ve ilan edilse dahi, tescil yok hükmündeki kararı ihya etmeyeceğini beyanla, istinaf talebinin kabulüne, icranın durdurulmasına, delilleri dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’ sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’ nın 622. maddesinin yollamasıyla aynı yasanın 445.maddesine göre açılmış limited şirketin 11/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6. gündem maddesiyle alınan karar ile 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 ve 8 no.lu gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edildiği ve her iki tarafça da istinaf edildiği için istinaf açısından uyuşmazlık konusu, dava konusu genel kurul kararlarının iptal edilme koşullarının oluşup oluşmadığı ve mahkemece verilen kararın hukuka ve dosya içeriğine uygun olup olmadığı noktalarındadır. Davalı şirketin toplam 40.000 payının 19.980 adedinin davacıya (%49,50), geri kalan 19.980 adedi ise davalı şirketin müdürü olan …’ a (%49,50), 20 adedi …’ ın annesine, 20 adedinin de babasına ait olduğu, davacı … ile davalı şirketin ortağı ve müdürünün önceden evli oldukları daha sonra boşandıkları anlaşılmaktadır. Dava konusu genel kurul kararlarından 11/03/2015 tarihli 6. gündem maddesiyle alınan kararın, davalı şirket müdürünün 2015 yılı ücretine ilişkin olduğu ve davacının (temsilcisinin) muhalefetiyle davalı şirket müdürüne 2015 yılı için aylık 45.000,00 TL ücret ödenmesine karar verildiği, aynı toplantı gündeminde olan davalı şirketin 2014 yılı faaliyet raporunun müzekeresi, müdürün ibrası ve şirket müdürünün ibrası ile 2014 yılı faaliyet dönemi karının dağıtımına ilişkin gündem maddelerinin ise davacı temsilcisinin talebiyle görüşülmesinin ertelendiği anlaşılmaktadır. 08/04/2015 tarihinde yapılan ikinci genel kurul toplantısında ise ertelenen gündem konularına ilişkin kararlar alındığı, iptali istenen 7. gündem maddesinde 2014 faaliyet dönemi karının dağıtımına ilişkin olup, davacının muhalefetiyle 2014 yılının zararla kapatıldığı gerekçesiyle kar dağıtımı yapılmamasına karar alındığı, 8. gündem maddesiyle alınan kararla ise 2013 faaliyet yılının karının kısmen dağıtılmasına ilişkin 14 Mayıs 2014 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6. no.lu kararın kaldırılmasına davacının muhalefetiyle ve oy çokluğuyla karar alındığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dava konusu 11/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 6 no.lu karar ile 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 8. Nolu kararın iptaline karar verilmiş, diğer talepler ise reddedilmiştir. Davacının istinafında Mahkemece kabul edilmeyen 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 no.lu karar ile bu karar ile bağlantılı olan ve ıslah ile dava konusu yapıldığı öne sürülen 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2. No.lu kararın iptali gerektiği öne sürülmektedir. Dava dilekçesinde talep edilmeyen 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2. no.lu kararın iptali, davacı vekili tarafından 09/11/2017 tarihli dilekçe ile talep edilmiş ve dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu ve öne sürülen iptal sebebinin yargılama sırasında öğrenildiği, bu hususun ayrıca emredici hükümlere aykırı olduğu ve mutlak butlan yaptırımına tabi olduğu, mahkemece resen nazara alınması gerektiği öne sürülmüş ve dağıtılabilir kar miktarının tespiti ile tahsiline karar verilmesi istenmiş, mahkemece ıslah dilekçesi ile başlangıçta istenmeyen bir talebin dava konusu yapılamayacağı gerekçesiyle bu talepler reddedilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde mahkeme kararının AİHS 6.maddesinde yazılı adil yargılanma hakkı, Anayasanın 141/son ve HMK 30.maddesi ile 06/05/2016 tarihli 2015/1E-2016/1 K sayılı YİBK te açıklanan ıslah kurumunun amacı ve önemine aykırı olduğunu, buna ek olarak 2.no.lu kararın batıl olduğunun resen nazara alınmamasının TTK 447 ye de aykırı olup şirketin temel yapısına aykırı olduğunu ve ortakların kar elde etme amacına aykırı olduğu belirlenen genel kurul kararının baştan itibaren geçersiz olduğunun mahkemece resen nazara alınması gerektiğini öne sürmektedir. Davacının bu taleplerinin değerlendirilmesi için öncelikle ıslah kavramı açıklanmalıdır. 6100 sayılı HMK’ nın 176 maddesine göre taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Davacı dilekçesinde davasını kısmen ıslah ettiğini belirterek ek istemlerde bulunmuşsa da davacının ıslah ettiği bir usul işlemi yoktur. Islah ile dava konusu olmayan yeni taleplerde bulunulamaz. Usul ekonomisi ilkesi, dava konusu olmayan taleplerin ıslah ile davaya eklenmesine izin veren bir ilke değildir. Ayrıca AİHS 6.maddesinde ve 2709 sayılı Anayasanın 36/1. maddesinde düzenlenen fakat içeriği açıklanmayan adil yargılanma hakkı kavramı, usulüne uygun bir şekilde açılmış bir davaya ilişkin yöntem kuralları olup, bu hükümler usul kurallarının izin vermediği bir yöntemin ıslah ile geçerli sayılmasını gerektirmez. Öte yandan genel kurul kararlarının iptali davası 6102 sayılı TTK’nın 445/1.maddesine göre sıkı şekil şartlarına tabidir. Belli bir sürede açılması ve kararlara muhalif olunması gerektiren iptal davası açma hakkının ıslah ile süresinden sonra ek bir talep ile davaya dahil edilmeye çalışılması geçerli değildir. Bunun dışında ticari şirketler, kar elde amacıyla kurulan ve hukuken kişilik hakkı tanınmış varlıklardır. Mahkemelerin kanunla açıkça düzenlenmedikçe resen harekete geçmesi ve dava konusu olmayan ve geçerli bir dava olarak önüne getirilmeyen talepler hakkında karar verilmesinin istenmesi, TTK 447 maddesinde yazılmış butlan halleri söz konusu olsa bile bunun resen nazara alınmasının gerektiğinin öne sürülmesi 6100 sayılı HMK’ nın 26. maddesinde yazılı taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gibi, kamu ve hukuk düzenine de aykırıdır. Bu nedenle bu istinaf nedeni yerinde değildir. Mahkemece reddedilen 08/04/2015 tarihli 7.nolu kararın iptali talebi açısından ise söz konusu karar 2014 faaliyet yılının zararla kapatıldığı gerekçesiyle kar dağıtımı yapılmamasına ilişkindir. Söz konusu kararın 2.nolu kararla bağlantılı olduğu 2.no.lu kararda 2014 yılı faaliyet raporunun, bilanço kar ve zarar hesapları-gelir gider tablosu ile bağımsız denetim raporunun müzekere edilerek davacının muhalefetiyle oy çokluğuyla kabul edildiği, adı geçen kararda ortaklar cari hesabından 6552 sayılı yasa gereği % 3 vergi ödenmesi sonucu ticari zarar edildiği gerekçesine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından verilen ek raporda 27/09/2014 tarih ve 29132 no.lu R.G de yayınlanan Bazı Alacakların 6552 sayılı yasa kapsamında yeniden yapılandırılmasına dair genel tebliğ (seri no: 1) in II/A-3 no.lu vergisel yükümlülükler ve muhasebe kayıtları başlıklı bölümünde yer alan esaslar dahilinde muhasebeleştirilmesi ve şirket gelir tablosunda 3.622.471,09 TL olarak olağan dışı gider ve zararlar hesabının düzeltilmesi halinde şirketin 2014 yılı ticari karının 435.002,11 TL olacağı ifade edilmiştir. Davalı şirketin 2014 yılı bilanço ve gelir tablosu, bilirkişinin raporunda belirtilen muhasebesel düzeltme yapılmadığı haliyle dava konusu 08/04/2015 tarihli genel kurul toplantısında 2 no.lu karar ile oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Nihayetinde mali tabloları kabul etmek yahut reddetmek şirketin genel kuruluna ait bir yetkidir. Bununla birlikte bilirkişinin ancak bilançonun onaylanmasına ilişkin 2 no.lu genel kurul kararı iptal edilir yahut butlanına karar verilirse 7 no.lu karar da iptal edilebilir şeklindeki görüşü üzerine, davacının dava konusu etmediği 2. No.lu kararın iptalini ıslah ile davaya dahil etmek ve bununla bağlantılı 7 no.lu dağıtılmayan karın dağıtımına yönelik kararın iptali ile kar dağıtılmasına karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi, ıslah geçersiz olduğuna göre davalı şirketin 2014 yılı mali tabloları genel kurul tarafından kabul edildiği için kabul edilen bu mali tablolar doğrultusunda kar dağıtımına karar verilmemesi geçerli bir karar olduğundan mahkemece verilen karar dosya içeriğine usul ve yasaya uygundur. Buna ek olarak esasen Mahkeme iptal kararı verebilirse de, şirket genel kurulunun yerine geçerek karın dağıtılmasına da karar veremez. Zira bu yetki TTK 369/2 maddesi gereğince şirket genel kuruluna aittir. Davacı vekilinin ıslah olarak adlandırdığı talebinde dağıtılabilir karın tespiti suretiyle dağıtılması yönünde karar verilmesi hukuken mümkün olmadığından ilk derece mahkemesinin ıslah ve taleplerinin tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin ıslahın reddi yönünden verilen karara yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir. Davalı tarafın istinafında ise, davalı şirket müdürününün 2015 yılı maaşı olarak 45.000,00 TL olarak belirlenmesine ilişkin 11/03/2015 tarih ve 6 no.lu kararın iptal gerekçesi olarak kabul edilen bilirkişi raporuna itiraz edildiği, itiraz nedenlerinin karşılanmadığı ücretin makul olduğu öne sürülmektedir. 6102 sayılı TTK’ nın 616/1-f maddesine göre müdürlerin ücretlerinin belirlenmesi ve ibraları genel kurulun yetkisindedir. Bununla birlikte ev kirası şirket tarafından karşılanmış olsa bile 25.000,00 TL ücretin 45.000,00 TL’ye çıkarılmasına yönelik kararın objektif bir gerekçesi bulunmamaktadır. Davalı şirket müdürü, davalı şirketin davacı ile birlikte aynı pay oranında büyük ortağı olup, dava konusu kararın sırf gündemde olduğu için alındığı, artışın makul bir açıklamasının yapılmadığı görülmektedir. Davalı şirket müdürüne aylık 25.000,00 TL ücretin, davalı şirketin 24/06/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alındığı, müdürün ibra edilmesine yönelik alınan kararla birlikte ücretinin de belirlendiği 4 no.lu kararın iptali yönünde davacı tarafından açılan İstanbul 4 ATM. de görülen ve mahkemenin 21/10/2015 tarih ve 2014/509 E-2015/731 K. Sayılı kararı ile dava konusu 4 no.lu kararın iptaline karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay 11. H.D.’nin 04/05/2017 tarih ve 2016/3991 E-2017/2650 K. Sayılı kararıyla kısmen bozulduğu, dava konusu 4 no.lu kararın şirket müdürüne ücret takdirine yönelik kısmının davacı ile davalı şirket müdürünün boşanma protokolüne aykırı olmasının dürüstlük kurallarına aykırılığının söz konusu olmadığı belirtilerek iptali yönündeki ilk derece mahkeme kararının bozulduğu, dava konusu 24/06/2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan ve davalı şirket müdürünün oturduğu evin ev sahibi ile kira sözlemesi akdedilmesine ve evin müdüre tahsis edilmesine, evin kirasının şirketçe ödenmesine 2007 yılından bugüne kadar ödenen kira bedellerinin müdür …’ın cari hesabına alacak kaydedilmesine, şirket müdürüne ödenen ücret konusunda olağan genel kurulda alınan karar gibi uygulama yapılmasına, şirketin kara geçmesi halinde ortaklara kar payı dağıtılmasına şeklinde alınan 10 no.lu karara ilişkin olarak da genel kurulun bu konuda karar almaya yetkili olduğu belirtilerek, dava konusu karaların iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi ve bunun gerekçelendirilmesi gerektiği nedeniyle mahkeme kararı bozulmuş bulunmaktadır. 2015 yılında kar dağıtmama kararı alan bir şirketin müdürü, şirket için istinaf dilekçesinde belirtilen hususlara göre şirket için vazgeçilmez niteliklere haiz ve müdür tüm mesaisini şirkete vakfetmiş olsa ve davacı ile aralarındaki kişisel çekişmelerden doğan giderleri bulunsa da müdür aynı zamanda şirket büyük ortaklarından olduğuna ve kar payı alma hakkı bulunduğuna göre artışın mahkeme kararının gerekçesinde de belirtildiği gibi dürüstlük kuralına aykırı olduğu kabul edilmek durumundadır. İptal edilen 08/04/2015 tarih ve 8 no.lu karara yönelik istinaf nedenleri açısından ise söz konusu karar, 14 Mayıs 2014 tarihinde yapılan (2013 faaliyet yılına ilişkin) olağan genel kurul toplantısında alınan 6.no.lu kararın kaldırılmasına ilişkindir. Söz konusu kararda 2013 faaliyet yılına ilişkin karının kısmen dağıtılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Karar: “şirket karından kanun ve esas sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan, geçmiş yıl karlarından geçmiş yıl zararları düşüldükten sonra kalan toplam 1.000.000-TL karın ortaklara hisseleri oranında dağıtılmasında, dağıtılacak kar payından ortakların şirkete olan borçlarının düşülmesine, …’ın muhalefeti diğer tüm hissedarların kabulü ile yani şirket sermayesinin % 49,95′ ine karşılık gelen oyların red oyuna karşılık %50,05’ ine karşılık gelen oyların kabul oyu ile oyçokluğu ile karar verildiği” şeklindedir. Söz konusu genel kurul toplantı tutanağının dosyada bulunan örneğine göre, … aslında kar dağıtılmasına değil, karın az dağıtılmasına karşı çıkmış görünmektedir. Bu kararın iptali yönünde de davacı tarafından dava açıldığı ve davanın İstanbul 12 ATM’ nin 2014/1210 E sayılı dosyası üzerinden yürüdüğü fakat sonucunun belli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu mevcut davanın konusu olan 08/04/2015 tarihli 8. No.lu kararın müzakeresinde davalı şirket ortağı ve müdürünün şirket ana sözleşmesinde kardan bir kısmının hissedarlara dağıtılabilmesi için şirket sermayesinin en az %75 ‘ini temsil eden hissedarların oyçokluğu aranır maddesi gereği, 14.05.2014 tarihli olağan genel kurulda 6. maddede alınan kısmi kar dağıtımı kararının kaldırılmasını önerdiği, davacı vekilinin, “14.05.2014 tarihinde alınan genel kurulun derhal icrası gerekmekte iken, aradan yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, genel kurul kararının icra edilmediğini öğrendiklerini, alınmış olan genel kurul kararının iptal edilmesi gibi bir müessesenin hukukumuzda bulunmadığı, alınan ve şimdi iptali istenen genel kurul kararı ile ilgili açtıkları genel kurul kararının iptali davasının halen 12. ATM’ nin 2014/1210 E. sayılı dosyası ile derdest olduğu, müvekkiline ödeme yapılması gerekirken yapılmadığı, kararın uygulanmasının bu şekilde iptal edilemeyeceği hukuka ve özellikle vergi mevzuatına aykırı olarak alınması talep edilen bu karara muhalefet olduğunu belirttiği, buna karşı öneriyi veren davalı şirket ortağı ve müdürünün, “kar dağıtımı kararının fiilen uygulanmamış olduğu ve genel kurulun verdiği kararı kaldırabileceğini beyan etmesinin ardından 2013 yılı karının kısmen dağıtılmasına ilişkin 14.05.2014 tarihli olağan genel kurulda alınan 6 numaralı kararın kaldırılmasına, …’ın muhalefeti diğer tüm hissedarların kabulü ile, yani şirket sermayesinin %49,95’ine karşılık gelen oyların ret oyuna karşılık % 50,05’ ine karşılık gelen oyların kabul oyu ile oyçokluğu ile karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin esas sözleşmesinin 13. maddesine göre, kârdan bir kısmının hissedarlara dağıtılması ve şirket adına işletilmesi veya memurlara, hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlarda şirket sermayesinin en az yüzde 75’ini temsil eden hissedarların oy çokluğu aranır. Mahkeme anonim ve limited şirkette genel kurulun kar dağıtımına karar vermesi ile kar payının kararlaştırılması ile anonim ve limited şirkete karşı alacak hakkına dönüştüğü, (Yargıtay 11 H.D 09/10/1990 – 6376 karar sayılı kararı) yenilik doğurucu nitelikte olan bu kararın daha sonra alınan bir kararla kaldırılamayacağı ve dağıtım oranının düşürülemeyeceği, bu amaçla alınan genel kurul kararının geçersiz olduğu, zira genel kurulun bir üçüncü kişiye ait alacak üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığı,(Ünal Tekinalp/ Reha Poroy / Ersin Çamoğlu ortaklıklar hukuku) ancak dağıtım kararının mahkemece iptaline karar verilmesi ile birlikte alacak hakkının ortadan kalkacağı, 14/05/2014 tarihli genel kurulda alınan bu karara karşı İstanbul 12. ATM’ nin 2014/1210 E sayılı dava dosyasında iptal davası açıldığı, buna rağmen dava sırasında yürütmenin durdurulması yönünden tedbir kararı ve ilgili maddenin iptaline karar verilmediği gerekçesiyle kararın iptaline karar vermiştir. Dava konusu 8 nolu kararın müzakeresinde davalı şirket ortağı ve müdürünün kâr konusunda karar verilmesinin genel kurulun devredilemez yetkilerinden biri olduğu, ayrıca bu konuda karar vermek için ana sözleşmeye göre en az % 75’ i temsil eden hissedarın oyunun gerekli olduğunu ifade ettiği, dava konusu kar dağıtılmaması yönündeki 7 no.lu kararın iptali yönündeki istinaf başvurusunda ise bu kez davacı vekilinin, ana sözleşmeye göre kararın % 75 nisabında alınmadığını öne sürdüğü anlaşılmaktadır.Davalının bilirkişileri kabul etmediği ve bilirkişi raporlarına itirazlarının nazara alınmadığı yönündeki istinaf nedeni açısından ise bilirkişi raporlarındaki görüşler HMK’nın 282. maddesine göre hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilmiş olmasına göre yerinde değildir. Sonuç olarak; mahkemece kurulan hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı gibi istinaf nedenleri doğrultusunda hükmün kaldırılmasını gerektirecek usul ve yasaya, dosya içeriğine aykırı bir durum olmadığı kanaatine varılarak; istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,5 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 5-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 8,5 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.