Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/668 E. 2019/479 K. 03.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/668 Esas
KARAR NO : 2019/479 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2014/663 Esas 2018/165 Karar
TARİH : 20/02/2018
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ile müvekkili arasında 1992 yılından süre gelen bayilik ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin davalının ürünlerini pazarladığını, cari hesaptan kalan 211.217,07 TL alacağın ihtara rağmen davalı tarafından ödenmediğini, davalının sadece 62.149,06 TL’lik alacağı kabul ederek bu kısma ilişkin ödeme yaptığını, kalan alacağın tahsili amacıyla davalı şirkete karşı İzmir …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20’den az olmamak üzere %40 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin otocam dağıtım ve pazarlamasını sigorta şirketleri ile yaptığı anlaşma çerçevesinde faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, hasar beyanıyla gelen vatandaşın cam takma ücretinin sigorta şirketlerinden alındığını, davacının göndermiş olduğu ihtarnamenin ekinde kaynağının tam olarak belli olmayan ve hangi tarihe ait olduğu anlaşılamayan cari hesap tablosunun kendisine gönderildiğini, kendisinin de cevabi ihtarname ile 62.149,06 TL cari hesap borcunun bulunduğunu bildirerek bu borcu ödediğini, müvekkili şirketin bölge bayileriyle her ay düzenli cari hesap mutabakatı yaptığını, davacının bir süredir bu mutabakatı yapmamak için direndiğini, 10 yılı aşkın çalışmalarında her ay mutabakat imzalandığını, takipte istenen alacağın hangi tarihlere ait olduğu ve o tarihlerde neden alacak iddiasında bulunulmadığının bilinmediğini savunarak, davanın reddi ile % 40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/02/2018 tarih 2014/663 Esas 2018/165 sayılı kararında;”…İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; takip cari hesaba dayalı alacağın tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmayıp, taraflara verilen kesin sürelere rağmen bilirkişi raporunda belirtilen eksik delillerin dosyaya ibraz edilmediği ve sonuç itibariyle davacının cari hesaba bağlı alacağını diğer delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine, davacı alacaklının icra takibine girişmiş olduğundan haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği yani kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği …” gerekçesi ile, Davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkilinin ticari defterleriyle alacağının ispatlandığını, müvekkilinin incelemesi yapılan 2012-2013 yıllarına ilişkin defterlerin usulüne uygun olarak düzenlendiğini, bu durumun dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında da tespit edildiğini, Yerel mahkemenin, bilirkişi raporlarında ticari defterlerine göre alacaklı olarak gözükmelerine rağmen davayı reddettiğini, kesin delil vasfına sahip belgelerin aksinin yalnızca kesin delille ispatlanmak zorunda olduğunu, hukukta mahkemenin karşı ispatı olmayan kesin delili kabul etmeme takdiri bulunmadığını, kararın gerekçesinin hukuki anlamda yeterli olmadığını, zira cari hesap sözleşmesi bulunmasa bile müvekkilinin ticari defterlerinde müvekkilinin alacaklı gözüktüğünü, ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğunu, Usulüne uygun tutulmamış defterlerin sahibi ( somut olayda davalı ) aleyhine delil vasfına sahip olduğunu, bilirkişi raporunda davalının 2012-2013 yılına ait ticari defterlerinin lehine delil olma vasfınına haiz olmadığını, takdiri delil olarak değerlendirilebileceğinin tespit edildiğini,Bilirkişi raporunda tasdik onayı olmayan defterlerin takdiri delil olabileceği tespitinin yanlış olduğunu, (HMK 222/4 maddesi) somut uyuşmazlıkta alacak ve borç dekontlarının davalı tarafından kendi defterlerine kaydedildiğini, usulüne uygun olmayan defter kayıtlarının sahibi aleyhine delil olacağı amir hükmü dikkate alındığında bu dekontların davacıya teslim edilip edilmediğinin hiçbir öneminin bulunmadığını,Defterler usulüne uygun tutulmuş olsa bile davalı tarafından kendi defterlerine kaydedilen borçlarının, karşı tarafa teslim edilmediğini ve imzasız olduğu gerekçesi ile kabul edilmesinin mümkün olmadığını, dekontların teslim edilmesinin önemli olmadığını, davalı defterlerinde gözüken kayıtların müvekkili lehine delil olarak değerlendirilmesi gerektiğini,Son rapora iki bilirkişi atanmasının hukuka aykırı olduğunu, 27.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda çift sayıda birden fazla bilirkişinin atandığını, mahkemenin önceki raporları yetersiz gördüğünü ve 27.12.2017 tarihli raporun alındığını, alınan bu raporun usulüne uygun olmadığını, bu sebeple tekrar rapor alınması gerekirken rapor alınmaksızın ve yahut önceki rapora gönderilmesi kararından rücu edilmeksizin dosyanın karara çıkmasının hukuka aykırı olduğunu,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin red kararının kaldırılarak yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın kabule karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/663 Esas 2018/165 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava açık hesap ticari ilişki nedeniyle alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali davasıdır.Dosya içinde bulunan takip dosyasının incelenmesinde, alacaklının davacı, borçlunun davalı, takip dayanağının cari hesap alacağı ile iade edilmeyen hasar dosyalarından alacak ve faizinden oluştuğu görülmüştür.Davalı- borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olup, mahkemece bu husus değerlendirilmemiş, davaya devamla istinafa konu karar verilmiştir.İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun takip yapılması dava şartı olduğundan, mahkemenin icra dairesinin yetkisine yapılan itirazı öncelikle değerlendirmesi gerekmektedir. Mahkemece bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden davanın esasına girilerek karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itiraz konusunda taraflar arasındaki ticari ilişki de dikkate alınarak değerlendirme yapılarak sonucuna göre icra dairesinin yetkisi konusunda bir karar verilmelidir. HMK 115. maddesine göre mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Yetkili icra dairesinde usulüne uygun takip yapılması dava şartı olduğundan icra dairesinin yetkili olmadığının tespiti halinde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekecektir. Bu dava şartının mevcut olup olmadığının araştırılmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Kabule göre ise, davaya konu uyuşmazlık, davalının bölge bayisi olan davacının taraflar arasındaki işbirliği protokolü gereğince sigorta şirketlerinden gelen hasar dosyaları kapsamında yapılan iş karşılığında düzenlenen fatura bedellerinin ödenmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında 31/07/2011 tarihli mutabakat mevcuttur. Mutabakata göre 31/07/2011 tarihi itibarıyla davalının davacıya 418.821,79 TL borcu bulunmaktadır. Açık hesap ticari ilişki bu mutabakat sonrasında da devam etmiş, davacı tarafça davalıya çeşitli faturalar gönderilmiştir. Söz konusu mutabakat tarafları bağlayıcı nitelikte olup, bu tarih itibarıyla taraflar arasındaki açık hesap borç ilişkisinin mutabakata göre belirlenmesi gerekir. Mutabakattan önceki hesap ilişkisinin incelenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu tarih öncesi taraf ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığı ile açık hesap borç alacak ilişkilerinin kaynağı yapılan mutabakat karşısında inceleme konusu değildir.Taraflar arasındaki 20/03/2012 tarihli işbirliği mutabakatına göre “bölge bayileri sigorta hasar dosyalarını direkt İstanbul’daki genel müdürlüğe gönderecekler, bu dosya bedelleri genel müdürlük tarafından sigortalardan tahsil edildikten sonra ayda iki kez hak sahiplerine ödeme yapılacak, sigorta kesintileri aynen yansıtılacak, sigortalarda 1 yılını dolduran muallak dosyaların bedelleri dekont ile hak sahiplerine iade edilecek ancak Dora tarafından takibine devam edilecek tahsil edilmesi halinde hak sahiplerine ödenecektir” hükmü uyarınca hasar dosyalarından tahsil edilen bedellerin ayda iki kez hak sahibine ödeneceği, tahsil edilemeyen ve 1 yılını dolduran hasar dosyalarının ilgili hak sahibine dekont karışılığında devredileceği ve tahsilinin yine davalı tarafça takip edileceği tahsil edilmesi halinde hak sahibine ödeneceği kararlaştırılmıştır.Davalının, davacı adına düzenlediği borç dekontlarının kaynağının işbirliği protokolüne göre davacı tarafça sigorta poliçeleri kapsamında yapılan cam onarım işlerine ilişkin olarak sigorta şirketinden tahsil edilemeyen alacaklar (muallak) ile sigorta şirketlerince yapılan mahsup/indirim oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yine davalı önceki yıllardan muallak olan (tahsil edilemeyen) daha sonra sigorta şirketlerinden tahsil edilen bedelleri alacak dekontları ile davacı alacağına kaydetmiştir.Dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılarak çeşitli raporlar alınmış ise de, bilirkişi raporları taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek için yeterli değildir. Alınan bilirkişi raporlarına göre taraf ticari defterleri arasında mutabakat bulunmamaktadır. Mutabakatsızlığın kaynağı bazı davacı faturalarının davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmaması ile davalı tarafça tek taraflı olarak düzenlenen borç ve alacak dekontlarından kaynaklanmaktadır. En son alınan bilirkişi raporunda da bazı belgelerin eksik olduğu, bu belgelerin getirtilmesi halinde taraf ticari defterleri arasındaki mutabakatsızlığın nedenleri hakkında rapor düzenlenebileceği belirtilmiştir.Taraflar arasındaki ihtilaf davacı tarafça çeşitli sigorta poliçeleri kapsamında verilen hizmete ilişkin olarak düzenlenen ve 20/03/2012 tarihli işbirliği mutabakatına göre tahsil için davalı tarafa gönderilen fatura bedellerinden davalı tarafça sigorta şirketlerinden tahsil edilerek davacıya yapılan ödemeler ile sigorta şirketlerinden tahsil edilemeyen hasar dosyalarına ilişkin fatura bedelleri ve işbirliği protokolü gereğince bu hasar dosyalarının iade dekontu ile davacıya teslim delen hasar dosyaları, tahsil edilemeyen hasar dosyalarından daha sonra davalı tarafça tahsil edilen miktar olup olmadığı ile tahsilat var ise bunlardan davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında çıktığından, uyuşmazlığın çözümü için 31/07/2011 tarihli mutabakat esas alınarak bu tarihten sonra taraflar arasında gerçekleşen ticari ilişkinin 2012 tarihinde yapılan işbirliği protokolü kapsamında değerlendirilerek, davacı tarafça kesilen ve davalı defterlerinde kayıtlı olan faturalar ile kayıtlı olmayıp davacı tarafça ispatlanan faturalar dikkate alınarak, bu fatura bedelleri karşısında yapılan davalı ödemeleri ile tahsil edilmediği için iade edilen hasar dosyaları kapsamındaki alacakların tespitinden sonra yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda HMK 222. maddesi hükümleri de dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.Buna göre mutabakat tarihinden sonra davacı tarafça davalı adına düzenlenen tüm faturaların getirtilmesi, bunlardan davalı defterlerinde kayıtlı olmayan faturalara ilişkin var ise davacı delillerinin toplanması, sigorta hasar dosyaları ile ilgili davalı tarafça sigorta şirketlerinden yapılan tahsilatların tespiti ile bunlardan davacı tarafa yapılan ödemelerin belirlenmesi, muallak (sigorta şirketlerince ödeme yapılmayan hasar dosyalarının) alacakların tespiti ile bunlardan 1 yılını dolduran hasar dosyalarının dekont karşılığında davacı tarafa iade edilip edilmediği, iade edilen muallak dosyalardan davalı tarafça yapılan tahsilat olup olmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporlarında da değinilmesine rağmen söz konusu eksiklikler giderilmeden ve davalı defterlerinde kayıtlı olan davacı faturalarının davalı aleyhine delil teşkil ettiği, davalı defterlerinde kayıtlı davacı faturaları kadar davalının davacıya borçlu olduğu, bu fatura bedellerine karşı ödeme ve mahsupların davalı tarafından ispatlanması gerektiği, davalının tek taraflı olarak düzenlediği borç dekontlarının tek başına alacak veya borcun varlığını ispata yeterli olmadığı değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümü gerekirken, davalı borç ve alacak dekontlarının davacı tarafından ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Bu bakımdan ilk derece mahkemesince, icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın dava şartı olmasına rağmen değerlendirilmeden davaya devam edilmesi, kabule göre de davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/02/2018 tarih ve 2014/663 Esas – 2018/165 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosya gidiş- dönüş masrafı 45,00.TL toplamı 143,10.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/04/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.