Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/667 E. 2019/403 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/667
KARAR NO : 2019/403
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/350 Esas – 2018/245 Karar
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, davalı şirketten satın aldığı ürünler karşılığında edimini, senet ve çeklerle ödeme yaparak yerine getirdiğini, taraflar arasında, cari hesap şeklinde işleyen bir borç alacak ilişkisinin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin, yine davalı şirkete cari hesapta oluşan borcunu ödemek ve ayrıca sonradan satın alınacak olan ürün bedellerine karşı peşinen çek ve bonolar düzenleyip verdiğini, müvekkilinin bu çek bonolardan bir kısmını gününde ödeyerek evrak asıllarını aldığını, müvekkili şirketin cari hesapta oluşan 27.105,00TL’lik borcunu ödemek üzere 09.11.2016 vadeli 27.105,00-TL bedelli bonoyu tanzim ederek davalıya verdiğini, müvekkili şirketin, vadesinde ödeyemediği 09.11.2016 vadeli 27.105,00-TL tutarlı senet borcundan düşülmek üzere davalıya 17.11.2016 tarihinde 14.000,00TL ve 28.12.2016 tarihinde 6.000,00-TL olmak üzere toplam 20.000,00-TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin davalıya 09.11.2016 tarihli bonodan 7.105,00-TL borcu kaldığını, müvekkili şirketin tamamen haksız ve kötü niyetli olarak 09.11.2016 vadeli senetten bakiye 12.337,00-TL alacağı kaldığı iddiası ile ihtiyati haciz kararı alarak Bursa …İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası ile takibe geçerek icra tehdidi altında müvekkili şirketten 18.815,94TL tahsilat yapıldığını, müvekkili şirketin, takip konusu bono nedeniyle davalı şirkete 7.105,00-TL bakiye borcunun kaldığını, davalının haksız ve hukuka aykırı talepleri neticesinde müvekkil şirketin, davalıya borçlu olmadığı halde fazladan 5.232,00-TL’si ile birlikte bu miktara tekabül eden icra, masraf, faiz ve vekalet ücretini de ödediğini, İİK 72/7.maddesi uyarınca borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalan tarafın bir yıl içerisinde genel hükümlere göre açacağı dava ile geri alabileceğinin düzenlediğini, fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak üzere; müvekkilinin borçlu olunmadığı halde fazladan ödediği 5.232,00-TL’si ve bu miktara tekabül eden faiz, icra harç ve masrafları ile vekalet ücretinin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan geri alınarak kendilerine iadesine, davalının (alacaklı), alacaklı olduğu miktarı belirleyip kesin olarak tayin edebilecek durumda olmasına rağmen alacağından fazla taleple haksız ve kötü niyetli olarak müvekkillerden hakkında haksız takip başlattığından aleyhine %20’ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili tarafından davacı aleyhine başlatılan takip dosyası ile fazladan yapılan bir tahsilat bulunmadığını, bu nedenle hukuki mesnedi bulunmayan işbu davanın reddinin gerektiğini, huzurdaki davanın, müvekkili şirket tarafından karşı taraf aleyhine başlatılan Bursa … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile tahsil edilen alacağa ilişkin olduğunu, işbu takip dosyası ile talep edilen 12.977,74-TL asıl alacak miktarının karşı tarafın kaşe ve imzasının yer aldığı ve karşı tarafça kabul ve ikrar edilen taraflar arası cari hesap ekstresine istinaden başlatıldığını, işbu cari hesap ekstresine göre, taraflar arasında 8.880,35-USD bakiye kalmış olduğunu, işbu bakiye üzerinde “04.10.2016 Satış faturası malzeme geldiğinde mutabıkız.” şeklindeki ifade ile birlikte şüpheye mahal vermeyecek şekilde borcu kabul ve ikrar iradesinin yer aldığını, cari hesap ekstresi incelendiğinde taraflar arası ticari ilişkinin ödeme tarihindeki USD kuru üzerinden yapıldığını ve bunun süregelen bir teamül olduğunun anlaşılacağını, taraflar arasında 31.08.2016 tarihinden itibaren USD bazında bir ticari ilişki olduğunu, müvekkili şirket tarafından satışı yapılan sac mamullerinin gerek yurtiçi ve gerekse yurt dışında dövize endeksli olarak satıldığını, somut olayda 04.10.2016 tarihli faturanın Türk Lirası üzerinden belirtilmesinin nedeninin Vergi Usul Kanunu amir hükmü olduğunu, fatura üzerinde “İşbu faturada belirtilen tutarlardan USD cinsinden olanı Esas ve Taraftan Bağlayıcı nitelikte olup, ödeme tarihindeki TCMB Döviz Satış Kuru uygulanır. ” dendiğini, T.C. Yargıtay 19.H.D. 2012/9853E.-2013/14066K. sayılı ve 18.09.2013 tarihli kararı uyarınca, fiili ödeme günündeki kur ile sözleşme gereği ödenmesi gereken tarih arasında kur farkı oluşması halinde kur farkının istenebileceğini, ayrıca işbu 04.10.2016 tarihli fatura alacağı işlendikten sonra cari hesap ekstresinin karşı tarafça kaşe ve imza edilmek suretiyle onaylanarak ödeme tarihindeki USD kuru baz alınarak cari hesaba işlendiğini, müvekkil şirket tarafından kalan cari hesap ekstre borcu olan 12.997,94TL asıl alacak miktarı ile sınırlı icra takibi başlatıldığını, iş bu kur farkı alacağının müvekkil tarafından kur farkı alacak faturasının, Zeytinburnu … Noterliği 26.04.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de davacı yana gönderildiğini, kur farklarından kaynaklanan alacağın tahsili talebi ile açılan ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen emsal davalarda verilen kararlarda da, kur farkı alacağının istenmesinin usul ve yasaya uygun olduğunun belirtildiğini, (Yargıtay 19.H.D. 2013/2749 E- 2013/8601 K Sayılı ve 15.05.2013 tarihli ilamı; Yargıtay 19.H.D.2011/5471E.-2011/15431KSayılı ve 07.12.2011 tarihli ilamı Yargıtay 19.H.D. 2002/1886E.-2003/10768K.Sayılı ve 13.10.2013 tarihli ilamı) öne sürerek, davanın ve karşı tarafın kötü niyet tazminatına ilişkin talebinin reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 16/03/2018 tarih 2017/350 Esas – 2018/245 Karar sayılı kararı ile; ” …Taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalıya verilen 09/11/2016 vadeli ve 27.105,00-TL bedelli bononun vadesinde ödenmediği, bu bonoya ilişkin davacı tarafından 17/11/2016 tarihinde 14.000,00-TL, 28/12/2016 tarihinde 6.000,00-TL olmak üzere toplam 20.000,00-TL ödeme yapıldığı, senet nedeniyle davacının 7.105,00-TL alacağının kaldığı, tarafların ticari defterlerine göre de 31/01/2017 tarihi itibariyle davacının borcunun bulunmadığı, ancak davalının 7.105,00-TL borcu bulunmasına karşın Bursa … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasında 12.337,00-TL üzerinden takipte bulunduğu ve bu bedelin tahsil edildiği, tarafların ticari defter ve kayıtları ile her iki tarafında kabulünde olan senet bedelinden bakiye 7.105,00-TL kaldığı dikkate alındığında takip tarihi itibariyle 5.232,00-TL fazla talep edildiği ve bu miktarında haksız olarak ödendiği, ödemenin haciz baskısı altında ödendiğinin kabulünün gerektiği, bu anlamda serbest irade olarak bir ödeme durumun söz konusu olmadığı, davalı tarafça aralarındaki ticari alım satımın USD üzerinden yapıldığı belirtilerek davacıya kur farkı faturası düzenlendiği ve kur farkı dikkate alındığında fazla tahsilatın söz konusu olmadığı iddia edilmişse de davalının kur farkına ilişkin faturasının 26/04/2017 tarih … numaralı 5.892,74-TL bedelli kur farkı faturası olduğu, faturanın tarihi dikkate alındığında bu davanın açıldığı tarih olan 11/04/2017 tarihinden sonra düzenlendiği, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesinin gerektiği, netice itibariyle 5.232,00-TL’ nin tahsil edildiği tarih dikkate alındığında haksız bir tahsilatın söz konusu olduğu… gerekçeleri ile; ” 1-Davacı …’in açmış olduğu davanın husumet nedeniyle usulden REDDİNE, 2-Davacı şirketin açmış olduğu davanın KABULÜ ile 5.232,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, dava tarihi olan 11.04.2017 tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporundaki tespitlerin yorum niteliğinde olduğunu, taraflar arasındaki fatura ve teamül ile dosya kapsamına aykırılık teşkil ettiğini, satış işlemi karşılığında para ödeme borcunun doğumu tarihinin müvekkil şirketin karşı tarafa teslim tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi ve yapılan kısmi ödemelerin ise ödeme günündeki kur üzerinden hesap edilerek mahsubu gerektiğini, ancak salt kur farkı faturasının dava tarihinden sonraki tarihte tebliğ edildiği yönünde bir gerekçe ile verilen işbu yerel mahkeme kararının kaldırılması yahut bozulması gerektiğini, Cari hesap ekstresi incelendiğinde, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ödeme tarihindeki USD kuru üzerinden yapıldığını, bu hususta süregelen bir teamül bulunduğunu, işbu cari hesap ekstresi incelendiğinde, 31.08.2016 tarihinden itibaren taraflar arasında USD bazında ticari ilişki bulunduğunu, taraflar arasında süregelen ticari işlemler kapsamında yapılan tüm ödemelerin ödeme tarihindeki USD karşılığının alınarak cari hesaba işlendiğini, müvekkil şirket tarafından satışı yapılan sac mamullerinin, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında döviz endeksli olarak yapıldığını ve müvekkil şirket tarafından da USD olarak satın aldığını, Taraflar arasında mutabık kalınan cari hesap ekstresinde 04.10.2016 tarihli 11.068,70 USD bedelli 10505 nolu satış faturasının mevcut olduğunu, müvekkili şirket tarafından karşı tarafa 3411 Kg Paslanmaz Sac 304 Kl. 0,40 Mm. Ba. niteliğinde Paslanmaz Sac Mamulü satıldığını, peşin olarak ödeme günündeki kur (30.09.2016 tarihi için kuru 3,06 TL) üzerinden ödenmesi gerektiği konusunda tarafların mutabık olduklarının işbu fatura üzerinde yer alan kayıtlar ile sabit olduğunu, karşı tarafın işbu faturadan doğan borcunu, taraflar arasında kararlaştırılan 30.09.2016 tarihinde ödemediğini. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 2012/9853 Esas, 2013/14066 Karar sayılı ve 18.09.2013 Tarihli Kararı) Dava konusu faturanın üzerinde de “İşbu faturada belirtilen tutarlardan USD cinsinden olanı Esas ve Tarafları Bağlayıcı Nitelikte olup, Ödeme Tarihindeki TCMB Döviz Satış Kuru Uygulanır.” şerhinin yer aldığını, fatura adlı belgenin düzenlenmesinin, Vergi Usul Kanunu’ndan kaynaklanan bir zorunluluk olduğunu, somut olayda davalı şirketin takip tarihinde borçlu olduğunun ortada olmasına rağmen kur farkı faturasının geç tanzim edilmesi nedeniyle davalı şirketin borcun borçlu olmadığı iddiası mantığa ve ispat hukukuna aykırılık teşkil ettiğini beyanla; davacı … tarafından açılan davanın husumet nedeniyle usulden reddine dair kararının onanmasına, Yerel Mahkemece verilen davacı şirket tarafından açılan davanın kabulüne dair kararına karşı istinaf başvurusunun kabulü ile işbu kararın kaldırılarak davacı şirket tarafından açılan davanın da reddine yahut bu yönde bozulmasına ve davacılar aleyhinde ayrı ayrı %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Uyuşmazlık konusu davacıların, davalıya borçlu olmadığının tespitini de içerir şekilde davacının davalıya icra takibinde fazla ödeme yapılıp yapılmadığı ve fazla ödeme varsa ödenen tutarın geri alınma koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Dava, davacılardan biri yönünden kabul edildiği için istinaf açısından uyuşmazlık konusu istinaf nedenleri doğrultusunda davacı şirketin davalıya borçlu olup olmadığı, fazladan para ödeyip ödemediği, ödediği paranın istirdadı koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Davacı şirket ile davalı arasında ticari mal satım ilişkisi olduğu, davacının ödemelerini kambiyo senetleri ile yaptığı, bu bağlamda davalının davacı şirket adına düzenlediği 04/10/2016 tarih ve … no.lu 33.925,55 TL’lık faturanın karşılığında 05/10/2016 düzenleme tarihli, 09/11/2016 vadeli 27.105,00 TL’lik senetten dolayı davacının davalıya 7.105,00 TL borcunun kalmasına rağmen söz konusu senetten 12.337,00 TL alacaklı olduğu iddiası ile davalının davacı aleyhine ihtiyati haciz kararı alarak ilamsız icra takibi yaptığı, davacı şirketin borçlu olmadığı halde 5.232,00 TL ödediği öne sürülerek bunun davalıdan alınarak davacıya iadesine karar verilmesi istenmektedir. Bursa … İcra Dairesi’ nin … no.lu ilamsız icra takibinin dayanağı keşidecisi davacı şirket olan 05/10/2016 düzenleme, 09/11/2016 vade tarihli lehdarı davalı şirket olan 27.105,00 TL bedelli bonodur. Davacı şirket ile davacı gerçek şahısın 06/02/2017 ve 28/02/2017 tarihinde olmak üzere icra dosyasında toplam 18.814,94 TL ödeme yaptıkları sabittir Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında ticari defter ve kayıtları ile dayanak belgeleri getirtildikten sonra yaptırılan bilirkişi incelemesine göre; icra takibinin dayanağı olan bononun, davalının davacı şirket adına düzenlediği 04/10/2016 tarih ve … no.lu 33.925,55 TL’lık faturanın karşılığında ve davacı şirket tarafından borcuna karşılık vadeli olarak düzenlendiği, davacının defterlerinde 17/11/2016 tarihinde 14.000,00 TL ve 28/12/2016 tarihinde 6.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL ödeme yapıldığı belirtilerek, bunun 19.999.75 TL 159 verilen sipariş avansları hesabına kaydedildiği, davacının icra dosyasına yatırdığı paranın 5.817,20 TL’lik kısmının icra masraflarına karşılık geldiği, davalı şirketin defter ve kayıtlarında davacı şirkete ilişkin olarak tutulan 120.136.AL alıcılar hesabının 2016 yıl sonunda 7.105,25 TL borç verdiği ve aynı şekilde 2017 yılına aktarıldığı, fakat 27.105,00 TL’lık senetten dolayı 12.997,74 TL alacaklı oldukları gerekçesiyle ihtiyati haciz kararı ve ardından ilamsız icra takibi yaptıkları takip ve dava tarihinden sonra 26/04/2017 tarih ve … no.lu 5.892,74 TL bedelli kur farkı faturası düzenlenerek davacı hesabına borç kaydedildiği ve kambiyo senetlerine mahsus icra takibinde talep edilen tutara böylelikle ulaşıldığı, taraflar arasındaki farkın da bundan doğduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözülebilmesi için icra takip tarihi itibariyle davalının takibin dayanağı olan senetten dolayı ne kadar alacaklı olduğunun (davacının ne kadar borçlu olduğunun) belirlenmesi gerekmektedir. Davalı her ne kadar davacı aleyhine icra takibinden ve davadan sonra kur farkı faturası düzenlemiş ve mahkemece davadan sonraki bu fatura davacının borçlu olduğu miktarın tespitine esas alınmamış ise de, davacının düzenlediği bonoya karşılık yaptığı ödemelerin icra takip tarihi itibariyle 04/10/2016 tarih ve … no.lu 33.925,55 TL’lık faturayı karşılayıp karşılamadığı belirlenmelidir. Söz konusu faturada sipariş tarihinin 29/09/2016, ödeme tarihinin 30/09/2016 olduğu belirtilmiştir. Döviz cinsi USD döviz kuru olarak da 3.0650 döviz tutarı ise 11.068,70 USD yazılmış olup iş bu faturada belirtilen tutarlardan USD cinsinden olanı esas ve tarafları bağlayıcı nitelikte olup, ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru uygulanır yazısı bulunmaktadır. Bu durumda dava konusu ticari satışın USD döviz kuru üzerinden yapıldığı kabul edilmelidir. 30/09/2016 vade tarihinden sonra yapılan ödemelerin yaıldığı tarih itibariyle döviz kuru karşılığı esas alınarak davalının icra takip tarihi itibariyle takibin dayanağı olan bono borcunun ne kadarının ödendiği, dolayısıyla alacaklının da ne kadar alacaklı olduğu belirlenebilir.Bilirkişi, davacının bonoya (ve dayanağı faturada satın aldığı emtiaya) karşılık 17/11/2016 tarihinde yaptığı 14.000,00 TL’lık ödemenin o tarih itibariyle 3.3165 karşılığı üzerinden 4.221,32 USD’ye karşılık geldiği, 28/12/2016 tarihli 6.000,00 TL’lık ödemenin ise o tarih itibariyle 3.5251 kur üzerinden 1.702,08 USD’ye karşılık geldiği toplamda davacı ödemesinin 5.923,40 USD’ye karşılık geldiğini raporunda ifade etmiştir. Bunun dışında davalının delilleri arasında yer alan davalı tarafından davacı müşteri adına tutulan kayıtlarda, 04/10/2016 tarihli faturanın karşılığı olarak davacının verdiği bono- 27.105,25 TL bedeliyle mahsup edilmiş ve faturanın USD karşılığı olan 11.068,69 alacak bakiyesinde davacının 8.880,35 USD bakiye borçlu olduğu şeklinde yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu yazının altında 04/10/2016 satış faturası malzeme geldiğinde mutabığız yazısı elle yazılmış ve imzalanmıştır. Davalı bu mutabakat yazısının davacı tarafından yazıldığını savunmaktadır. Davacı taraf bu mutabakatı kabul etmemektedir. Bununla birlikte 04/10/2016 tarih ve 10515 no.lu 33.925,55 TL’lık faturanın USD karşılığının 11.068,70 USD olduğu bizzat fatura da ifade edilmiş olup, bonoyla yapılan ödemenin üstelik vadeli olmasına rağmen fatura bedelinden düşük olmasına rağmen davalı tarafça kabul edilmiş olması karşısında, mutabakat olarak ifade edilen fakat davacı tarafın kabul etmediği belgeden, davacının düzenlediği bononun USD karşılığından (davacı borçlunun lehine olarak- faturadaki USD karşılığından daha düşük tutarda) borçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi 8.880,35 USD den davacının yaptığı ödemenin USD karşılığı olan 5.923,40 USD’yi çıkartarak döviz bazında borç tutarının 2.956,95 USD olduğunu ifade etmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 99.maddesine göre: Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Davacının ticari defterlerinde yaptığı 20.000,00 TL ödeme satıcılar hesabında bono tutarından çıkarılmak suretiyle yıl sonu 7.105,25 TL borç tutarı üzerinden kaydedilmiştir. Davalının ticari defterlerinde de, davacının yaptığı ödemeler TL üzerinden mahsup edilerek davacının alıcılar hesabı 7.105,25 aynı tutarı alacak vermiştir. Ticari defterlerde TL üzerinden kayıt yapılmakla birlikte faturadaki USD tutarın esas olduğu açıklaması karşısında ödemenin USD üzerinden takip edildiği kabul edilmelidir. Bu durumda da, taraflar arasındaki bono TL ve karşılığı fatura da TL olarak ifade edilmekle birlikte, ödemenin ödeme tarihlerindeki USD karşılıkları esas alınarak bononun icra takip tarihi itibariyle kalan USD tutarının TL karşılığı belirlenerek, icra takibinde talep edilen tutarın yerinde olduğunun belirlendiği takdirde, bilirkişinin belirlemeleri doğrultusunda esasen davalının icra takip tarihi itibariyle talep ettiği tutarın dava konusu olan kısmının kur farkı alacağı olduğu, faturasının ise sonradan düzenlediği anlaşılmaktadır. Burada belirlenmesi gereken nokta kur farkı alacağının ne zaman doğduğudur. Kur farkı alacağı davacı borçlunun vadesinde ödemesi gereken borcunu ödemediği tarih itibariyle doğmuştur ve talep edilebilir durumdadır. Faturanın sonradan düzenlenmesi alacağın doğup doğmadığının belirlenmesinde esas tutulamaz. Bu durumda davacının satın aldığı emtianın bedelini ödeme borcunu vadeli TL bedelli senetle ifa ettiği, senedi de vadesinde ödemeyerek temerrüde düştüğü, yaptığı ödemelerin USD karşılığının bononun USD karşılığından çıkarıldığında kalan tutarın TL karşılığının icra takibi tarihi itibariyle bonodan kalan borcunun miktarını verdiği, bilirkişinin belirlemesine göre davalının icra takip tarihi itibariyle dava konusu tutar kadar kur farkı alacağının bulunduğu, sadece faturanın davadan sonra düzenlendiği, alacağın doğduğu tarihin belirlenmesinde fatura tarihinin değil, alacağın doğduğu tarihin esas alınmasının gerektiği, bu durumda da davacının davalıya fazla bir ödeme yapmadığı, esasen icra takip talebinde istenen tutarın içinde icra takibi alacağı bağlı ferilerin (icra takip giderleri, harç ve vekalet ücretinin ) bulunmadığı, kabule göre de icra takibine konu borç miktarı belirlenirken yapılan kısmi ödemelerin TBK 100. Maddesi uyarınca öncelikle ferilere mahsubunun gerektiği, icra dairesince yapılan kapak hesabının bu şekilde yapıldığı, yapılan ödemelerin asıl alacak tutarından düşülerek takip borçlusunun borcunun belirlenmesinin hukuken geçerli olmadığı kabul edilmelidir. Sonuç olarak; davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya, dosya içeriğine aykırı olmakla istinaf nedenlerinin yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b2 maddesi gereğince kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilerek dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında, aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 16/03/2018 tarih ve 2017/350 Esas – 2018/245 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esasa ilişkin hüküm kurularak; 1-Davacı …’in açmış olduğu davanın husumet nedeniyle usulden REDDİNE, 2-Davacı şirketin istirdat talebinin REDDİNE, 3-Davalının koşulları oluşmayan ve yasal dayanağı bulunmayan kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40 TL karar harcının davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 89,35 TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,95 TL harcın talep halinde davacılara iadesine, 5-Davacılar tarafından İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 6-Davalılar tarafından İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 89,35TL (53,45TL+35,90TL) istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 9-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 35,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş gideri toplamı 133,1 TL’ nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 10-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.