Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/661 E. 2019/401 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/661
KARAR NO : 2019/401
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/239 Esas – 2018/216 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince müvekkilinin davalıdan 31/07/2013 tarihli 423617 nolu fatura karşılığı mal satın aldığını, 14.750,00 USD fatura bedelinin davalı tarafa ödenmesine rağmen davalı tarafın fatura içeriği malı müvekkiline teslim etmediğini, yapılan ödeme tutarını da müvekkiline iade etmediğini, davalı taraf aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının takibe ve borca itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamını, davalı tarafın % 20 oranından az olmamak üzere icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında ticari satım ve cari hesap ilişkisi bulunduğunu, müvekkilinin ticari kayıtlarına göre 31/12/2013 tarihi itibariyle davacıdan 405.952,54 TL alacaklı olduğunu, bu borç ile ilgili olarak davacı tarafça keşide edilen 21/03/2013 tarihli 500.000,00 USD bedelli bonoya dayalı İstanbul … İcra müd. … esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, -davacı tarafça iddia edildiği gibi- müvekkil tarafından bedeli tahsil edildiği halde teslim edilmeyen bir mal bulunmadığını, davacının müvekkil aleyhine haksız olarak takibe giriştiğini beyanla, davanın reddini ve davacının kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/03/2018 tarih ve 2017/239 Esas – 2018/216 Karar sayılı kararı ile; ” … Her ne kadar davacı 14.750,00 TL AA + faizden ibaret toplam 14.815,56 USD alacağın takibine girişmiş ve davalı borçlunun itirazı üzerine 14.815,56 USD (56.000,00 TL) alacak itibariyle işbu davayı ikame etmişse de; toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonucunda davacının …seri nolu -KDV hariç- 14.579,04 USD tutarındaki fatura bedelini davalı tarafa ödemesine rağmen davalı tarafça fatura içeriği ürünlerin davacıya teslim edilmediği, bu miktardaki ödemenin davacıya iadesinin gerektiği, fazlaya ilişkin talebin yerinde olmadığı … ” gerekçeleri ile, ” Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı/borçlunun Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün…Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen dava konusu 14.815,56 USD’ lik borcun 14.579,04 USD’lik kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, Takip konusu asıl alacağa – davacının talebi aşılmamak üzere- takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 Sayılı Kanun ile değişik 2.md gereğince … Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları dikkate alınarak (31/12/2016 sonrası) % 9,75 oranında basit usulde ( 3095 S.K. md 3.) temerrüt faizi uygulanmasına, Likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/ borçlunun hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine, Fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu fatura muhteviyatındaki malların tamamının davacının talebi doğrultusunda ve fatura ve irsaliye üzerine bu şerhler düşülmek sureti ile müşteri emanet deposuna teslimi neticesinde müvekkil şirketin ticari satıma konu malın teslimi yükümlülüğünü yerine getirmiş olduğunu, Şerhlerin faturaya ne amaçla yazıldığını, teslim yükümlülüğüne etkisini, ticari hayatta ne anlam ifade ettiğini ve nasıl bir uygulama alanı bulduğu hususuna bilirkişi raporunda hiç değinilmediğini, bu kayıtlar yokmuş gibi rapor tanzim edildiğini, Şirketin müşterilerince bildirilen nitelik ve vasıflarda hazırlanan ticari satıma konu ürünleri tamamen müşterinin talebi üzerine ve onlar tarafından teslim alınmak üzere müşteri emanet deposuna sevkiyatının yapıldığını, bu sevkiyat ile de müvekkil şirket teslim yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve emanet deposuna giren mal üzerinde de herhangi bir mülkiyet ve tasarruf yetkisi kalmadığını, Davaya konu olan faturadaki ürünlerin davacı … tarafından ihraç edilmek üzere satın alındığını ve emanet depodan teslimi talep ettiği ürünlerin olduğunu, davacı tarafın itiraz edilmeyen fatura üzerindeki mevcut kayıtlarda bu hususu doğruladığını, dava konusu fatura muhteviyatındaki malların müşteri emanet deposuna sevk edilmesi ile malların davacı tarafa teslim olgusunun da gerçekleştiğini ve bu teslim sonucunda da müvekkilin bu mallar üzerinde tasarruf yetkisi kalmadığını, davacının fatura içeriğindeki mallardan bir kısmının kendisine teslim edilmediği yönündeki beyan ve iddialarının tamamen kötü niyetli ve haksız çıkar sağlama amacına hizmet ettiğini, Bilirkişi raporunda belirtilen … no’lu sevk irsaliyesinde düzenlenen dava konusu faturanın içeriğindeki malların, 31.07.2013 tarihinde müşteri emanet deposuna giriş yaptığını, dolayısıyla da müvekkil şirketin üzerine düşen teslim yükümlülüğünü yerine getirdiğini, … no’lu sevk irsaliyesinde de müvekkil tarafından satıma konu malların müşteri emanet deposuna sevkinden 2 haftayı aşkın bir süre sonra 17.08.2013 tarihinde davacının nakliye aracı göndererek depoda bulunan mallardan büyük bir kısmını teslim aldığını, Davacıya ait olan malların davacı tarafından tamamen bilinçli bir şekilde emanet deposundan teslim alınmadığını, davacı şirketin bu kadar süre zarfında, mülkiyetinde bulunan malları teslim almayarak davalıyı zarara uğrattığını, kendi kusurlu eyleminden haksız kazanç sağlama amacını gütmekte olduğunu, davalının bu davranışının hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, Davacıya ait bu malların 4 yıl gibi bir süre ve halihazırda müvekkili şirketin ”…. No:.. /…. ”adresinde bulunan müşteri emanet deposunda bulunduğunu, mülkiyetin davacı firmaya ait olması nedeni ile de müvekkil şirketin mallar üzerinde tasarruf yetkisi kullanamadığını, imhasını dahi sağlayamadığını, Dava konusu fatura tarihinden yaklaşık 4,5-5 ay sonra davacının müvekkil nezdindeki cari hesabının kat edildiğini ve müvekkile olan 409.952,54-TL cari hesap borcu için icra takip işlemlerine başlandığını ve borçlarının tasfiyesine ilişkin olarak davacı ile borç yapılandırma protokolü akdedildiğini, davacının bu safhada bile mal teslim talebinde bulunmadığını, Davalı şirketin, satıcı sıfatı ile malın teslimi edimini layığıyla ifa ettiğini, malı depodan teslim almayarak temerrüde düşenin bizzat davacı-alıcının kendisi olduğunu, davacının eyleminin tamamen hakkın kötüye kullanılması vasfında olduğunu, hukuken korunmasının mümkün olmadığını beyanla, İlk Derece Mahkemesinin 2017/239 E.-2018/216 K. sayılı kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satışa istinaden düzenlendiği belirtilen faturaya konu malların teslim edilmemesi nedeniyle davalıya verildiği öne sürülen mal bedelinin tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Temel uyuşmazlık konusu icra takip tarihi itibariyle davacının, takibin dayanağı olan faturaya konu malların bedelini ödeyip ödemediği, ödemişse malların davacıya teslim edilip edilmediği, edimden vazgeçtiği anlaşılan davacının davalı taraftan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı ve işlemiş faiz talebinin de aynı şekilde yerinde olup olmadığı konularındadır. Dava asıl alacak miktarı yönünden kabul edildiği için istinaf açısından uyuşmazlık konusu, istinaf nedenleri doğrultusunda davacının ödediğini öne sürdüğü faturanın içeriğini oluşturan fakat davacı tarafından hangi mallar olduğu somutlaştırılmayan malların davalı tarafından davacıya teslimi konusunda temerrüt oluşup oluşmadığı, temerrüt varsa, ifadan vazgeçip alacağını talep eden davacının yaptığı icra takibi noktasında alacaklı olup olmadığı ve mahkeme kararının dosya içeriğine uygun olup olmadığı noktalarındadır. Takibin dayanağı olan ve davalının davacı adına düzenlediği, 31/07/2013 tarihli … nolu faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde (yevmiye defterleri) kayıtlı olduğu sabittir. Davalı tarafın davacı adına düzenlediği, icra ve dava konusu faturaya ilişkin 31/07/2013 tarih ve … no.lu sevk irsaliyesinde “İhraç kayıtlı fatura kesilecektir. Müşteri emanet depoda muhafaza edilecektir.” açıklaması bulunmaktadır. Bunun dışında davalı tarafın davacı adına düzenlediği 17/08/2013 tarih ve … no.lu sevk irsaliyesinde ise icra ve dava konusu fatura ile aynı tarihli ve konulu sevk irsaliyesinde belirtilen emtia kaleminden son dört kalem emtia yer almakta olup, bu irsaliyenin altında ise “Müşteri emanet depodan sevktir. … Firmasının kendi malıdır. Fatura edilmeyecektir.” açıklaması bulunmaktadır. Alt kısımda teslim alan nakliyeci kısmı bölgesinde … ve … yazmaktadır. Bilirkişi 31/07/2013 tarihli fatura ile aynı tarihli irsaliyede yer alıp 17/08/2013 tarihli irsaliyede yer almayan emtianın davacıya teslim edildiğine dair sevk irsaliyesi bulunmadığını esas alarak bu emtianın karşılığı davacının alacaklı olduğunu ifade etmiş, mahkeme de bu doğrultuda hüküm kurmuştur. Davalı taraf teslim edilmediği öne sürülerek bedeli istenen emtianın davacı emanet deposunda bekletildiğini, davacının kasten ve kötüniyetli olarak emtiayı teslim almadığını savunmaktadır. Bu savunma, malların alıcısı olan davacının temerrüde düştüğü savunmasıdır. (alıcının temerrüdü) Taraflar arasında yazılı olmayan ticari ilişki kapsamında davalının davacıya mal sattığı, malların fatura üzerindeki açıklamaya göre ihraç edilecektir kaydı ile satıldığı, sevk irsaliyesinin üzerinde de ihraç kayıtlı fatura kesileceği ve müşteri emanet depoda muhafaza edilecek kaydı ile müşteri olan davacı emanet deposunda muhafaza edildiği, bu emtianın son dört kaleminin 17/08/2013 tarihli sevk irsaliyesi ile müşteri emanet depodan sevk suretiyle davacıya fiilen tesliminin sağlandığı anlaşılmaktadır. Zaten davacının da teslim aldığı emtiayı 19/08/2013 tarihli irsaliyeli fatura ile Türkmenistan menşeli bir şahsa dahilde işleme izin belgesi kapsamında ihraç edilmektedir açıklamasıyla sattığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kalan iki kalem emtianın da davacı müşteri emanet deposunda beklediği kabul edilmelidir. Zaten davalı da bunu savunmakta olup emtiayı almayanın davacı olduğunu, kendilerinde kusur olmadığını öne sürmektedir. Dava konusu uyuşmazlıkta emtianın nerede, ne zaman ve kime teslim edileceğine dair yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Bu durumda 6098 sayılı TBK’nın 89/1-3.maddesine göre teslim yeri borçlunun yerleşim yeri sayılmalıdır. Dava konusu emtianın ihraç edilmek üzere davacıya satıldığı ve davacı adına depoda muhafaza edildiği, davacının bir kısım emtiayı alarak ihraç ettiği sabittir. Davalı satıcının deposunda davacıya ait malları hazır tutmasıyla davalı satıcının edimini yerine getirdiği kabul edilmelidir. Davacının depoda bulunan bir kısım emtiayı aldıktan sonra kalan kısmın teslim alınmadığı yönünde davalı satıcıyı temerrüde düşürdüğü şeklinde bir delil de bulunmamaktadır. Davalı borçlu satıcı temerrüde düşürülmeden ve sözleşmeden dönülmeden davacının verdiği emtia bedelini talep etmesi 6098 sayılı TBK’nın125.maddesine aykırıdır. Davalının savunması ispat yükünü değiştirmemektedir. Yani davalı satıcının (borçlunun) temerrüde düştüğünü davacının ispat etmesi gerekmektedir. Davacı, satıcı borçluyu temerrüde düşürmeden ve sözleşmeden dönmeden teslim edilmediğini öne sürdüğü faturanın bedelini istemektedir. Oysa öncelikle malların teslim edilmemesinde kusurun kimde olduğunun net bir biçimde belirlenmesi gerekmektedir. Dosyada bulunan Bakırköy … Noterliğini’ nin 13/01/2014 tarih ve … no.lu ihtarnamesinde davalı taraf taraflar arasındaki cari hesabın kat edildiğini belirterek borcun ödenmesi istenmektedir. Bu ihtarnameye göre taraflar arasındaki 6098 sayılı TTK 98 anlamında cari hesap sözleşmesi bulunmamakla birlikte açık hesap şeklinde işleyen bir hesabın bulunduğu, davacı alıcının hangi mallar olduğu somutlaştırılmamakla birlikte mallara ilişkin para borcunu ödemediği gerekçesiyle temerrüde düşürüldüğü anlaşılmaktadır. Davacının davalıya keşide ettiği Bakırköy …. Noterliği’ nin 22/01/2014 tarihli cevabi ihtarnamede dava konusu faturadan bahsedilmeden 19/12/2013 tarihli bir faturaya konu emtianın alınmadığı, sevk edilmediği ve ayıplı olduğu öne sürülmekte ve davalının elinde bulunan 68 adet silindirin iadesi istenmektedir. Dava konusu faturanın içeriğindeki emtianın teslim edilmediği yönünde davacı tarafından davalıya keşide edilen bir ihtarname bulunmamaktadır. Davacının müşteri emanet deposunda bulunduğunu bildiği emtianın bir kısmını teslim aldığı, kalan kısmını teslim almamasında davalı satıcının kusurlu olduğunu ve teslimde temerrüde düştüğünü gösteren bir delil bulunmadığına göre davanın reddi gerekirken kabulü isabetsiz olmakla; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b2 maddesi gereğince kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/03/2018 tarih ve 2017/239 Esas – 2018/216 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE, 2-Davacının kötü niyeti kanıtlanamadığından davalılar vekilinin koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN : 3-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40.TL karar harcının davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 676,77 TL harçtan mahsubu bakiye 632,37 TL’ nin talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama sırasında yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 6.510,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 941,08 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,00 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş gideri toplamı 129,1 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.