Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/656 E. 2019/561 K. 17.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/656 Esas
KARAR NO : 2019/561 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/273 Esas 2018/295 Karar
TARİH : 22/03/2018
ASI LDAVA – KARŞI DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin, davacı … ve …. tarafından kurulan iki ortaklı bir limited şirket olduğunu, anılan şirkette davacının pay oranının % 15, dava dışı diğer ortağın ise pay oranının % 85 olduğunu, şirketin 13/01/2014 tarihli Ticaret sicil gazetesinde ilan olunduğu üzere 07/01/2014 tarihinde tescil edilerek, tüzel kişilik kazandığını, dava dışı diğer ortak …. şirketin kuruluşunda davacı ile tüm işleri birlikte götüreceğini, onu şirket müdürü olarak yetkilendireceğini ve şirketin işleyişini kendisine emanet edeceğine söz verdiğini, şirketin kuruluş aşamasında yapılan Büyükçekmece …. Noterliği’nin 26/12/2013 tarih ve …. yevmiye numaralı ana sözleşmesinden anlaşıldığı gibi kendisini müdür olarak yetkilendirdiğini, anılan esas sözleşmenin Ticaret Siciline tescil edileceği tarihte ise davacının rızası olmaksızın ana sözleşmede değişiklik yapıldığını, ana sözleşme değişikliği hususunda davacıya ilişkin yetkilerini, … tarafından vekil sıfatı ile kullanıldığını, oysa davacı müvekkilin kendine ait müdürlük yetkilerini geri almak için verdiği hiçbir talimatın olmadığını, davacının muamele vekaleti verdiği …’ın diğer ortak … yanında çalışan bir kişi olup, diğer ortağın talimatı ile müvekkilin müdürlük yetkilerini aldığını, vekaleti kötüye kullanan … için suç duyurusu haklarının saklı olduğunu, bu olaydan sonra müvekkilinin …’ı Büyükçekmece …. Noterliği’nin 09/03/2015 tarih ve … yevmiye numaralı azilnamesi ile azlettiğini, bu süreçlerden sonra diğer ortak … müvekkili şirketten kaçırmak ve yıldırmak için elinden gelen her şeyi yaptığını, şirket içinde ve diğer çalışanların da duyacağı şekilde davacıyı aşağıladığını, davacıya hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, davacının şirket ile ilgili konularda bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmasının sistematik olarak engellendiğini, davacının diğer ortağa gönderdiği mailler ile İstanbul …. Noterliği’nin 17/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinden de anlaşılacağı üzere, davacının şirket ile ilgili işlemler yapması, bilgi alması ve inceleme yapmasının engellendiğini, şirket ortağı olan davacının şirket kayıtlarına erişiminin bulunmadığını, diğer ortağın şirketin büyüyen cirosuna rağmen, kazanılan parayı aktardığını, şirketin yedek akçelerine para aktarılmaması ve dolayısı ile kâr dağıtmamasının nedeninin de bu olduğunu, bu nedenle diğer ortak …. şahsi banka hesaplarının dosyaya celbini istediklerini, davalı şirketin yönetimi fiilen tamamen davacıya bırakılmasına rağmen, kendisinin var olan yetkileri dahi alındığı için şirketin yönetilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkili şirkette ortaklık sıfatını sürdürmesinin imkansız hale geldiğini, davalı şirket ortakları arasında haklı nedenle çıkma veya şirketin feshinin koşullarının oluştuğunu, ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmadığı ve şirketin sürdürülmesinin imkânsız hâle geldiğini, şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesinde getirilen pay devrini sınırlayıcı hüküm nedeniyle de müvekkilinin çıkmasına karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin şirketten çıkmasına, aksi halde davalı şirketin feshine karar verilmesini ve TTK. 641. Maddesi uyarınca ayrılma akçesinin ( çıkma payı ) müvekkiline ödenmesinin gerektiğini, davacının ekonomik hayatına devam edebilmesi için davalı şirket ile olan bağlarını koparmasının gerektiğini, bu nedenlerle, davacının davalı şirketten haklı nedenle çıkmasına, davacı hakkında haklı nedene dayanarak çıkma kararı verilmesi halinde, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin haklar için dava açma ve HMK. 107 / f.2 uyarınca bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacak ayrılma akçesi ( çıkma payı ) miktarının tam ve eksiksiz olarak belirlenmesi mümkün olduğunda talepleri artırma hakları saklı kalmak kaydı ile ayrılma akçesi ( çıkma payı ) olarak davacının davalı şirkette sahip olduğu payın gerçek değeri olarak şimdilik ¨1.000,00 belirsiz alacağın faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesini, aksi halde davalı şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 2 ortaklı olduğunu, ortaklarının …. ve … olduğunu, …. bir çok şirkete ortak olup, bir çok şirkette yöneticilik yaptığını,… ortağı olduğunu ve yöneticiliğini yaptığı şirketlerin birkaç tanesinin, … San. Ve Tic. A.Ş., ….San. Ve Tic. A.Ş., …San. Ve Tic. A.Ş., … San. Ve Tic, A.Ş. olduğunu, bu firmaların sektörlerinin öncü firmaları olduğunu, …’in ise müvekkili şirket yetkilisi …. ortağı olduğu …. San. Ve Tic. A.Ş.’de 02/05/2009 – 01/07/2011 tarihleri arasında çalıştığını, yine … San. Ve Tic. A.Ş.’de 05/07/2011 – 13/02/2014 tarihleri arasında çalıştığını, davacı – karşı davalı …’in her iki şirkette de satış ve pazarlama görevlisi olarak çalıştığını, 2013 yılı sonlarına doğru …’in müvekkili şirket yetkilisi …. sadece kendilerinin ortak olacağı şirket kurma konusunda ikna edip, bir çok taahhütte bulunduğunu, … da davacı – karşı davalı kardeşi gibi sevdiğini ve ona saygı duyduğu için yeni şirket kurma konusunda hiçbir ihtiyacının olmamasına rağmen ortak bir şirket kurmayı kabul ettiğini, tarafların kurulacak şirketle ilgili olarak ortaklık sözleşmesi yaptıklarını, söz konusu sözleşmede kurulacak şirketle ilgili olarak düzenlemeye yer verildiğini, adi yazılı olarak taraflarca imzalanan sözleşmenin dava bakımından önemli maddelerinin, şirketin sermayesinin, ¨200.000,00 olması, ¨170.000,00’sinin ….¨30.000,00’sinin …’e ait olmasının kararlaştırıldığını, aynı madde uyarınca sermayenin tamamının … tarafından konulmasını ve 31/12/2014 tarihinde kâr zarar hesabı yapılarak, mahsuplaştırılmasının kararlaştırıldığını, hisse oranlarının sözleşmenin V. Maddesinde …. % 85, …’in % 15 hisse sahibi olmasının düzenlendiğini, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, sözleşmenin VIII. Maddesinde tarafların sorumlulukları düzenlenip, 5 nolu alt maddesinde …’in şirketin sırlarını korumak, şirketin çıkarlarına zarar verecek davranışlardan kaçınma, kendisine menfaat sağlayan ve şirketin amacına zarar verecek işlemleri yapmama yükümlülüğünü yüklendiğini, 6. Maddede özen yükümü ve dürüstlük kuralına uygun hareket yükümünün getirildiğini, 7. Maddede …’in şirket ortaklığı veya müdürlüğü sona erdikten itibaren 3 yıl süre ile aynı iş kolunda ve aynı ürünleri imal eden, satan ve benzeri işleri yapan şirkete yönetici, ortak, mümessil olamayacağını ve benzeri görevde bulunamayacağını, şirketle rekabet sayılacak sair faaliyetlerde bulunamayacağının açıkça düzenlendiğini, 8 nolu alt maddede …’in 01/01/2014 tarihinden başlamak üzere 3 yıl süre ile şirketten ayrılmayacağını, payını devretmeyeceğini, şirketteki görevine sadakatle devam edeceğini, bu süre içinde rekabet sayılabilecek hiçbir davranışta bulunmayacağını taahhüt ettiğini, 17 nolu alt maddede, şirket için kiralanan yerin dekorasyon masrafının önce … tarafından karşılanacağını, yapılan masrafın hisse oranında …. geri ödeneceğinin belirtildiği ve sözleşmenin 05/12/2013 tarihinde yürürlüğe girmesinin kararlaştırıldığını, şirketin kuruluş aşamasında sermayenin tamamının …. tarafından yatırıldığını, İstanbul – West ismi verilen yerde işyeri kiralandığını, kiralanan işyerinin dekorasyon ve tadilat işlemleri yapılıp, masrafın tamamının .. tarafından karşılandığını, şirketin kurulup faaliyete geçmesini müteakip, davacı – karşı davalının dürüstlük kuralına uymayan tavırlar takınmaya başladığını, şirket personeliyle yerli yersiz tartışmaya başladığını, şirket içinde ortaklık ile bağdaşmayan tavırlar takınmaya başladığını, 13/03/2014 tarihinde gönderdiği e – mailde ortaklıktan ayrılma isteğini beyan ettiğini, 17/03/2014 tarihinde … ihtarname göndererek şirketten çıkma isteğini belirttiğini, hemen akabinde de şirketten ayrılarak bir daha şirkete gelmediğini, davacı – karşı davalının 19/03/2014 tarihinde …San. Ve Tic. Ltd.Şti.’ni kurduğunu, daha sonra söz konusu şirketin ünvanını …. San. Ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirdiğini, söz konusu şirketin müvekkili şirket ile aynı sektörde faaliyet gösterip, bu şirketin diğer ortağının … olduğunu, …’ün de …. şirketlerinde uzun yıllar çalışan bir personel olduğunu, şirketin sermayesinin tamamının … tarafından ödendiğini, sözleşmede davacı -karşı davalıya tek başına imza ile şirketi temsil yetkisinin verilmediğini, sadece aylık ¨25.000,00’yi geçmeyecek ödeme yapma yetkisinin verileceğinin kararlaştırıldığını, davacı – karşı davalının şirket müdürü olmadığını bilmekte olduğunu ve imza sirkülerinden de şirketi temsile yetkili kişinin… olduğunun belli olduğunu, davacı – karşı davalının vekaletname ile …’ı 26/12/2016 tarihinde vekil tayin ettiğini ve …’ı 09/03/2015 tarihinde şirket kuruluşundan uzun bir süre sonra azlettiği için davacı – karşı davalının samimi olmadığını, şirkette yönetim boşluğu bulunmadığını, davacının şirkette 2 ay kaldığı için bilgi almadığı iddiasının yerinde olmadığını, müvekkilinin şahsi hesabına para aktarmadığının yapıları incelemede ortaya çıkacağını, esas sözleşmede pay devrinin sınırlandırılmış olmasının davacı – karşı davalıya şirketten çıkma talep hakkını vermediğini, müvekkili şirketin faaliyetine devam etmekte olduğunu, ayrıca davacı – karşı davalının şirket kuruluşunda yatırdığı sermaye bulunmaması sebebiyle şirketten ayrılma akçesi talep etme hakkının bulunmadığını, karşı tarafın şirketin feshini gerektirecek hiç bir delil sunmadığını, karşı taraf şirkette %15 hisseye sahip ortak olarak görünmekte ise de şirketin gerçek sabinin … olduğunu, bu nedenle davanın reddine, karşı davanın kabulü ile, …’ in şirketten bedelsiz çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı – karşı davalı vekili 04/06/2015 tarihli dilekçesi ile, davacı-karşı davalının 19/03/2014 tarihinde uzun yıllar … şirketlerinde çalışan … isimli kişi ile birlikte ….San. Tic. Ltd. Şti.’ni kurup, faaliyete geçirdiğini, şirketin isminin dahi … olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …. eskiden ortak olduğu … San. ve Tic. A.Ş. ile iltibas yaratmak amacı ile bu ismin seçildiğini, daha sonra unvanın ….San. ve Tic. Ltd. Şti. olarak değiştirildiğini, bu şirketin müvekkilinin şirketi ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini ve müvekkili şirketi ile haksız rekabet halinde olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …. adını kullanarak satış yapmasının müvekkili şirket açısından haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle davacı – karşı davalının sermaye koymaması, şirketin tüm finansmanının … tarafından yapılmış olması, taahhüt edilen sermayenin 1/4′ ünün yatırılmış olması ve yatırılan sermayenin tamamının da….tarafından yatırılmış olması dikkate alınarak her hangi bir ayrılma akçesi öngorülmeksizin, bedelsiz olarak şirketten çıkarılmasına karar verilmesini , davacı-karşı davalı tarafından müvekkili şirkete karşı açılan davanın reddini , dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini , karşı davalarının kabulü ile … ‘in müvekkili şirkettei ortaklıktan bedelsiz olarak çıkarılmasına , dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini, karşı davalarının kabulünü, … ‘in müvekkili şirketteki ortaklıktan bedelsiz olarak çıkarılmasına, dava masrafları ve vekalet ücretinin davacı-karşı davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/03/2018 tarih 2015/273 Esas 2018/295 sayılı kararında;”…davacının aynı sektörde faaliyet göstermenin ötesinde iltibasa yol açabilecek bir unvan ile kurduğu rakip şirket ile bizzat aynı müşteriye satış yapması, … aleyhindeki şahsi hesabına para geçirdiği iddiasının ispatlanmamış olması, dosya kapsamında huzursuzluğu gösteren diğer bilgi ve beyanlar sonucunda, taraflar arasındaki güven ilişkisi ağır biçimde zarar görmüş olmaktadır. Bu itibarla, davacı-karşı davalının şirketten haklı nedenle çıkarılmasının koşulları oluştuğundan davacı- karşı davalının şirketten çıkarılmasına, davalı-karşı davacı şirketin borca batık olduğu tespit edildiğinden davacı-karşı davalı yararına ayrılma akçesi hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmisi gerektiği sonucuna varıldığı…”gerekçesi ile, Asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile davacı-karşı davalının, karşı davacı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde ….sicil numarasında kayıtlı…. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ortaklığından haklı sebeple çıkartılmasına, Karşı davacı şirket borca batık olduğundan davacı-karşı davalı lehine ayrılma akçesi takdirine yer olmadığına karar verilmiş ve karara karşı davacı karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı karşı davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin kusur durumunu ve olayların tarihsel gelişimini tamamen yanlış analiz ettiği ve buna bağlı olarak da hatalı karar verdiğini, Mahkemeni olayın kronolojik oluşunu tamamen gözden kaçırdığını, ayrıca …’in şirket ile şahsi durumunu da hiç göz önüne almadığını, öncelikle olayda kişileri tanımanın önemli olduğunu, davacının önceleri davalı şirket ve diğer bağlı şirketlerin sahibi … yanında çalışan bir işçi olduğunu, sonrasında …. kendisini işten çıkarması sonrasında davacı ile bir şirket kurduklarını, yani …’in …. yanında çalışan, aralarında patron – işçi ilişkisi olduğunu, davalı şirketin tüm kuruluş işlemlerini de … yine anılan şirketlerde tüm muhasebe işlerini yapan işçisi … tarafından yürütüldüğünü, bu kapsamda …’in …. işçisi …’a vekalet çıkardığını, …’ın doğrudan …. talimat aldığını, …. ise davalı şirketin %85 ve diğer şirketlerin de çoğunluk paya sahip ortağı olduğunu, mahkemenin bu gerçeği göz önünde hiç tutmadığını, dolayısıyla …’ın ….aldığı talimatların … tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, olayda da ancak çok sonraları müvekkilinin gerçekleri öğrenebildiğini, Müvekkili şirketin kurulması aşamasında şirket ortağı ve müdür sıfatını haiz olduğunu, ancak sonrasında anılan yetkiler… emir ve talimatı ile hareket eden onun işçisi …’ın vekil olarak yaptığı esas sözleşme değişikliği ile müvekkilinden alındığını, bunun da diğer ortak … talimatı ile yapıldığını, zira vekil olarak hareket eden …’ın,… yanında çalışmakta olduğunu, davacının kendisinden müdürlük yetkilerinin alınması hususunda talimat vermediğini, davacının kendi yetkilerini elinden alması için …’ye talimat vermiş olması zaten mümkün olmadığını, zira aralarındaki “pay sahipliği” sözleşmesinde …’e bu yetkinin verileceği net şekilde ifade edildiğini, 26.12.2013 tarihli vekaletname ile …’ a vekaletname verildiğini, davalı şirketin unvan değişikliği yaparak, şu anki unvanını alması ve 01/07/2014 tarihinde davacının yetkilerinin alındığı, yani yetki verilmesinden 11 gün sonra yetkiler nedensiz şekilde müvekkilinin elinden alındığını, oysa Pay Sahipliği Sözleşmesinde bu durumun aksinin kararlaştırıldığını, böylece pay sahipliği sözleşmesi davalı şirket tarafından bozulduğunu, bu şekilde kendi kusuru ile sözleşmeyi bozan tarafın, karşı tarafın kusuruna dayanarak, hak talep etmesinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkeme kararında 09.03.2015 tarihinde …’ın azledilmesinin bir “kusur” olarak nitelendirdiğini, davacının hukukçu olmadığını, iş yapmak isteyen ve uzun yıllar ….’ya hizmet eden bir kişi olduğunu, dolayısıyla onun gösterdiği işçisine vekaleti verdiğini, kendisinden habersiz şekilde yetkilerinin alındığını, ancak davacı içinde bulunduğu durumu tam değerlendirmek için bir avukata 2015 yılında başvurduğunu, …’ a güvenmediğinden dolayı, vekaletnameyi azlettiğini, mahkemenin müvekkilinin rekabet yasağına aykırı davrandığına dair gerekçesinin hatalı olduğunu, şirketten dışlanması ve kötü muameleye maruz kalması yerel mahkeme tarafından hiç değerlendirilmediğini, en önemlisi ilk kimin aradaki anlaşmalara aykırı davrandığı yanlış tespit edildiğinden kusur durumunun da hatalı tespit edildiğini, Davacının şirketten çıkma talebinin haklı olduğuna ilişkin ilk bilirkişi tespitlerinin mevcut olduğunu, kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi gereği, kararın kaldırılması gerektiğini, Olayların kronolojik sırasına bakıldığında, önce davalının kusurlu hareketlerinin ve ortadaki güven ilişkisini ortadan kaldırdığını, olayları kronolojik yani zamansal olarak sıralanırsa, -05/12/2013 tarihli Ortaklar arası Pay Sahipliği Sözleşme, -26/12/2013 tarihli vekaletname ile, Şirketin kuruluşu ile ilgili olarak …’nın işçisi …’a vekil tayin edilmesi,- Büyükçekmece …. Noterliğinin 26.12.2013 tarih ve …. yevmiye numaralı ana sözleşmesi ile Davalı … Kuruluşu, -07/01/2014 tarihinde davalı şirketin unvan değişikliği yaparak, şu anki unvanını alması ve davacının müdürlükten kendi rızası ve talimatı olmadan azledilmiş olması, -Şirketin kuruluşundan 10 gün sonra, müvekkilinin şirket müdürlüğünden alınması, -Davacının , müdürlükten rıza dışında çıkarıldıktan sonra ve müdür sıfatı taşımazken kendi hayatını sürdürmek için, 24.03.2014 tarihinde dava dışı ….San. ve Tic. Ltd. Şti.’yi kurması, Davacının yetkilerinin elinden alınmasından sonra diğer ortak …’nın müvekkili şirketten kaçırmak ve yıldırmak için elinden gelen her şeyi yaptığını, şirket içinde ve diğer çalışanların da duyacağı şekilde davacıyı aşağıladığını, davacıya hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, şirketin işleyişi konusunda ise diğer ortağın büyük kusurları bulunduğunu, müvekkilinin defalarca sözlü ve mail yoluyla diğer ortak …’dan bilgi alma hakkını kullanmak istemesine rağmen, kendisine herhangi bir cevap verilmediğini, 13.03.2014 tarihli davacının mail olarak attığı beyanında, müvekkilinin şirket ile ilgili fikrini dahi söyleyemez pozisyonda olduğu net bir şekilde ortaya çıktığını, davacının bir konu ile ilgili bilgi almak istediğinde diğer ortak …’nın tavrı “bana hesap mı soruyorsun” şeklinde olduğunu, bu şartlarda bilgi alma hakkının kullanılamadığını, bunun üzerine bu konuyla ilgili olarak İstanbul …. Noterliğinin 17.03.2014 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarname keşide edildiğini, Diğer ortak …’nın şahsi banka hesaplarına para aktarılması iddiası hiç araştırılmadan hatalı bir değerlendirme ile ispat edilmediğinden bahisle ret edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, tehiri icra kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/273 Esas 2018/295 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl davada, davacı ile dava dışı … ‘ nın davalı şirketin ortakları oldukları, aralarındaki güven ilişkisinin zedelendiği, şirket ortaklığının devamının mümkün olmadığı ileri sürülerek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, bunun mümkün olmaması halinde müvekkilinin şirketten ayrılma akçesinin tahsili ile çıkarılmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Karşı davada, davacı/ davalı …’ in şirketin kurulmasından hemen sonra, şirketten ayrıldığına dair ihtarname gönderdiği, şirketin kuruluş aşaması olmak üzere, hiç bir aşamasında görev almadığı, bir başka şirket kurduğu ve böylece, rekabet kurallarını ihlal ettiği ileri sürülerek, davacı/ karşı davalının şirketten çıkartılmasını talep edilmiştir. İddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı/ karşı davacı şirketin iki ortaklı limited şirketi olduğu, davacı şirkette % 15 hisse sahibi iken, dava dışı şirketin diğer ortağı ….’ ın % 85 hisse sahibi olduğu, dava açıldığı tarihte TTK’nın 621/1-h-ı maddesi kapsamında alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığı, bu itibarla ortaklıktan çıkarılma ve şirketin fesih davası açılması için yasada aranan dava şartının bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece, 18/01/2018 tarihli duruşmada,” bir ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurulabilmesi için TTK ‘nun 621. h bendinde belirtilen çoğunluk ile alınan bir genel kurul kararının bulunması gerekli olup, davalı-karşı davacı vekiline anılan genel kurul kararının dosyaya ibraz etmesi için 2 aylık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde nitelikli çoğunlukla alınmış genel kurul kararı sunulmadığı takdirde açılan karşı davanın HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine karar verileceği hususunun ihtar edilmesine (ihtar edildi)” dair ara karar verildiği, bu karara karşı davalı/ karşı davacı vekilinin genel kurul kararını sunduğu, böylece dava şartının tamamlanmış olduğu görülmüştür. Asıl Davacı / karşı davalı vekili, asıl şirket zararına hareket edenin davalı ortağı …. olduğunu, şirketin parasını kendi malvarlığına geçirdiğini, haksız kazanç elde ettiğini iddia ederek şirketten ayrılma akçesi ile, ortaklıktan çıkarılmasını talep ederken, davalı /karşı davacı şirkette, davacının bedelsiz ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, tüm dosya kapsamı ve 29/11/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalı şirketin defterleri üzerinde yapılan inceleme ile, şirketin 45.734,73 TL tutarında kar elde ettiği, 2015 yılındaki faaliyetinden ise 89.678,15 TL, 2016 tarihinde 388.689,96 TL zarar ettiği bildirdiği, diğer bilirkişi heyetinin 22/05/2017 tarihli raporunda, davacının şirketten ayrıldığını bildirir ihtarname gönderdiği ve aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir limited şirketi kurduğu, bu kurduğu …. San. Ve Tic. Ltd. Şti’ in de ticari defterleri incelendiğinde, 2014 tarihinde 18.360,63 TL , 2015 tarihinde 15.189, 84 TL tutarında kar elde ettiği, bu şirketin davalı şirketin müşterisi … firmasına 2014 yılında 327.478,15 TL tutarında fatura düzenlediği ve bu 326.905,75 TL tutar tahsilat yapıldığının bildirildiği görülmüştür. Taraflar arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlığın sürmesi, şirketin 2015 yılında zarar ettiği, davalı şirketin zarar etmesinin, dava dışı ortağı ve temsilcisi …. şirketin parasını kendi şahsi mal varlığına geçirdiğini göstermeyeceği gibi, bu olguya karşılık, ortağın sorumluluğunu doğuracak bir karar alınmadığı, davacı tarafından verilen vekaletname ile, şirketin kuruluşu aşamasında kendisini temsil etmesi için …. vekil olarak atadığı ve bu şekilde şirketin kuruluş aşamasında yapılan düzeltmeyi kendi iradesi ile kabullendiği, şirketin kuruluşundan hemen sonra da, göndermiş olduğu ihtarname ile, şirketten ayrılma iradesini ortaya koymuş olduğu, böylece tüm dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesi ile, asıl davacının, dava dışı ortak ….’ ın aralarındaki sorunların çıkmasına sebebiyet verdiğini ve şirketin zarar etmesinde kusurlu olduğunu ispatlayamadığı anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 245. maddesinin 1. bendinde şirketin feshine haklı neden teşkil edebilecek durumlar sayıldıktan sonra 2. bendinde, 1. bendin a,b ve c fıkralarında sayılan fesih sebepleri kendisinde doğmuş olan ortağın dava hakkının olmadığı düzenlemiştir. Anılan maddenin 1. bendinin b fıkrasında haklı neden olarak bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi düzenlenmiş olup, davacı/ karşı davalı davalı şirketten kendi isteği ile fiilen ayrıldıktan sonra, davalı şirket ile faaliyet konusu aynı olan dava dışı …. Ticaret Limited Şirketini kurmakla, ortaklar arasındaki güven ilişkisini sarstığı, böylece karşı davacı şirketin müşteri potansiyelinden ve ticari işletme fonundan yararlanan davacının haksız rekabette bulunmuş olduğu, bu durumun ortaklıktan çıkarmaya ilişkin muhik sebep teşkil ettiği gözetildiğinde, davalı şirketin feshini ve ayrılma akçesini talep hakkı bulunmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile, davacının zarar etmekte olan davalı şirketten bedelsiz çıkartılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu ve bu nedenle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl davacı/ karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı – karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı – karşı davalı tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle asıl dava yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, davacı – karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL harcın davacı – karşı davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-Karar tarihi itibariyle karşı dava yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, davacı – karşı davalı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL harcın davacı – karşı davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.