Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/649 E. 2019/509 K. 10.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/649
KARAR NO : 2019/509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/1214 Esas – 2017/515 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 10/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil şirketin davalı şirketinin davalının farklı içerikte düzenlenen sigorta poliçelerinin prim bedellerinin ödenmemesi sebebiyle müvekkil şirketin alacaklarını tahsiline yönelik yargı yollarına başvurduğunu, işbu davaya konu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün …. esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız takibe başlatıldığını, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirtelerek, neticei talep olarak icra takibine vaki haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamını ve haksız itirazdan kaynaklı % 40 icra inkar tazminatı ile yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sadece liste şeklinde söz konusu poliçelerin belirtildiğini, liste incelendiğinde, müvekkil şirket dışında başka şirketlere ait sigorta poliçe tutarlarının da müvekkilinden talep edildiğini, sigorta poliçe bedellerinin müvekkil şirketten talep edildiğini, davacının bu talebinin hukuka aykırı olduğunu, söz konusu şirketler arasında ortaklık yapısı anlamında bir bağlantı olsa bile bu şirketlerin hukuken ayrı tüzel kişiliklere sahip olduklarını, davacı tarafın anılan şirketlerden bir alacağı olduğunu iddia ediyorsa, bu durumda her bir şirket adına ayrı ayrı talepte bulunması gerektiğini, bu sebeple pasif husumet itirazında bulunduklarını, müvekkil şirketin dosyaya sunulan ödeme dekontlarından anlaşılacağı üzere davacı şirkete ödemelerini yaptığını, söz konusu ödemeler düşüldükten sonra müvekkil şirketin davacıya bir borcu varsa, borca ilişkin poliçe örneklerini ve bu poliçelere ait düzenlenmiş fatura örneklerinin dosyaya sunulması ile tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkacağını bildirmek suretiyle davanın reddini, davacı tarafın % 20 oranından az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 06/06/2017 tarih 2015/1214 Esas – 2017/515 Karar sayılı kararında; “… Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı sigorta şirketi tarafından, davalı şirketin ve davalı şirketin bağlantılı olduğu diğer dava dışı şirketlerin sigortalısı olarak farklı içerikte poliçeler düzenlendiği; ancak poliçe bedellerinin ödenmediğinden bahisle İstanbul … İcra Dairesi’nin …. esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığı ve davalı tarafın icra takibine itirazı nedeniyle davacı tarafça itirazın iptalinin talep edildiği, davalı tarafça kendi şirketlerine ait olmayan sigorta prim bedellerinin de kendilerinden tahsilinin talep edildiği belirtilerek husumet itirazında bulunulduğu, yine sunulan ödeme dekontları gereği davacı tarafa ödemelerin yapıldığının belirtildiği, davalı tarafça icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmişse de; dosya kapsamına alının endüstriyel paket sigorta poliçesini düzenleyen aracı kurumun Bayrampaşa/İstanbul adresinde bulunduğu, sigorta sözleşmesini yapan aracı kurumun bulunduğu yer mahkemeleri ve icra daireleri de yetkili olduğundan davanın esasının incelenmesine geçilerek dosya kapsamına ve hükme esas alınan 09/02/2017 tarihli bilirkişi raporu alındığı, bahse konu bilirkişi raporunda belirtildiği üzere; davalı tarafın …. ve …. numaralı poliçelerin primlerine ilişkin 27.405,88 USD prim ödemesi yapıldığı, bu iki poliçeye ait prim borçlarının 35.225,88 USD olduğu, davalı tarafça yapılan ödemelerin tenzili sonucunda davalı tarafın da kabulünde olduğu gibi 7.820,00 USD bakiye borcu ile yine bilirkişi raporunda belirlenen davalının nakliyat ve emtia poliçelerinden 397,54 USD, 522,52 EUR ve 184,51 GBP prim borcu olduğu anlaşıldığı, davacı tarafça, davalının bağlantılı olduğu diğer 4 şirkete ilişkin sigorta prim borçları da davalıdan tahsil edilmesi talep edilmişse de; bu şirketlerin farklı tüzel kişilikleri bulunduğu, dava dışı İlhan İlker’ in bu beş şirketin dördünün yönetiminde bulunuyor olmasının, bu şirketlerin farklı tüzel kişilikleri olduğu sonucunu değiştirmeyeceği ve yine bu şirketlerin aleyhine başlatılmış bir icra takibi bulunmaması nedeniyle davalı şirket dışındaki şirketlerin prim borcunun davalı şirketten tahsili talebinin ve bu miktara ilişkin itirazın iptali talebinin reddine karar vermek gerektiği anlaşıldığı, davacı tarafın alacağı sigorta poliçesi prim borcundan kaynaklandığı ve likit olduğundan icra inkar tazminatı talebinin kabulüne, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin ise; davacının takibi sırf kötü niyetle yaptığına ilişkin dosyaya delil yansımadığından kötü niyet tazminatı isteminin reddine dair karar vermek gerektiği, davacı tarafça 06/06/2017 tarihli ve 3 nolu celsede takip tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulduğundan, işlemiş faiz talebinin de reddine karar verildiği…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine; İstanbul ….. İcra Müd. … takip sayılı dosyasında davalı tarafın itirazının kısmen iptali ile takibin 8.217,54 USD (7.820,00 USD+397,54 USD), 522,52 Euro, 184,51 GMP üzerinden devamına,takip tarihinden itibaren asıl alacağı 3095 sayılı yasanın 4A maddesi gerğeince yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına fazlaya ilişkin kısmın iptaline, Alacağın %20′ si üzerinden hesap edilen icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacıdan talep edilen kötü niyet tazminatının ret edilmesinin dava kapsamına aykırı olduğunu,Dosyada alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafın, müvekkil şirketten talep edemeyeceğini, başka şirketlere ait sigorta poliçesinden doğan alacaklarını da müvekkili şirketten talep ettiğini ve davacı tarafından, davalı müvekkili şirkete 35.225,88 USD bedelli sigorta poliçesi kesildiğini, buna karşılık davalı müvekkilinin 27.405,88 USD ödeme yaptığını, kalan borcunun 7.820 USD olduğunun tespit edildiğini, bilirkişi raporuna davalı tarafın itiraz etmediğini ve raporun kesinleştiğini, davacıdan haksız takip tazminatının (kötü niyet tazminatı) talep etme şartlarının oluştuğunu, bu talebin ret kararının verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davalı müvekkilinin kötü niyet tazminatına mahkum edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu kararında dosya kapsamına ve hukuka aykırı olduğunu,Davacı tarafın, hiçbir zaman, borcun kaynağı olan poliçe sözleşmelerini davalı müvekkile göndermediğini, icra takip dosyası incelendiğinde alacaklı tarafın takip ekine dayanak belge olarak basit bir tablo şeklinde hazırlanmış bir liste sunulduğunu, listede davanın özünü oluşturan poliçe numaralarını belirttiğinin görüleceğini,Söz konusu belgede belirtilen poliçe numaraların hiçbiri müvekkili şirket kayıtlarında yer almadığını, bu poliçelerin aslının da müvekkili şirkete hiçbir zaman davacı şirketin göndermediğini, bilirkişi incelemesi sırasında, bu durumun ortaya çıktığını, davacı tarafın poliçe numaralarında değişikliğine gittiğini, ancak bunu davalı müvekkiline bildirmediğini, bu sebeple davacı tarafın söz konusu belgeye göre davalı müvekkilden talep etmiş olduğu alacak miktarını müvekkili kendi başına hesaplama imkanının olmadığını,Alacak miktarının bilirkişi incelmesi sonucu, davacı şirketteki yeni poliçe numaralarının belirlenmesi ile ortaya çıktığını, bu sebeple davalı müvekkilin yapmış olduğu borca itirazın haksız bir itiraz olmadığını, alacağın likit olup olmadığı hususunda tereddütte kalındığını, tereddüt halini tazminatla mahkum edilecek kimse lehine yorumlamak esas olmasının gerektiğini, (Prf. Dr. Ejder YILMAZ – Likid alacak kavramı)İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının ” davalı tarafın alacağın % 20′ si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesi ” ve ” davalı tarafın kötü niyet tazminatının reddine ” ilişkin kısımlarının bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1214 Esas – 2017/515 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, prim alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. İstinafa konu uyuşmazlık; davalı aleyhine icra inkar tazminatına, davacı aleyhine de kötü niyet tazminatına hükmedilip, hükmedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davalı davacı tarafından tanzim edilen poliçenin kendisine teslim edilmediğini ve bu nedenle, kendisinin ödemesi gerektiği prim borcunu bilmediğini ileri sürmüş ise de, poliçe düzenlenmemiş olmasında dahi, sözleşme tarihinden itibaren belirlenen dönemler sigorta kapsamına girecektir. Nihayetinde, sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmidört saat, diğer hallerde onbeş gün içinde, yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zararlardan sorumludur. Davacının iddia ettiği gibi, poliçe düzenlenip verilmemiş olsa dahi, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi inkar edilmediği, böylece davalının sigortanın nimetlerinden yararlanma imkanı olduğunu bildiği halde, külfeti olan prim borcunu bilmemesinin inandırıcı olmadığı, prim borcunu bilmesi için, poliçenin kendisine teslim edilmesi gerektiğini ileri sürmesinin yerinde olmadığı, sonuçta takibe konu sigorta prim borcu karşılığı tartışmasız olup, davalının sorumlu olduğu borç tutarının belirlenebilir özellikte olduğu, bu itibarla mahkemece, alacağın sorumlu olduğu tutarın likit olduğu kabul edilerek davacı lehine hükmedilen alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olduğu görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmediği bahisle göstermiş olduğu istinaf sebebinin incelenmesi ile, kötüniyet tazminatı, itirazın iptali davasına konu edilmiş bir alacağın mevcut olmadığının tespit edilmesi ve alacaklının da kötüniyetli olarak icra takibi başlatmış olmasının anlaşılması halinde borçlu lehine hükmedilebilecek bir tazminat olup, alacaklının icra takibinde kötü niyetli olduğunun iddia eden borçlu tarafça kanıtlanması gerekir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, … ve …. numaralı poliçeler dışında kalan ve dört farklı tüzel kişiliğe ait düzenlenen poliçelerden davalıyı sorumlu tutulmuş ise de, dosya kapsamındaki belge ve kayıtlardan davalı borçlunun diğer şirketlerle bağlantısını kabul ettiği, bu durum karşısında davacı alacaklının kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığı gözetildiğinde, davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.189,10 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 547,27 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.641,83 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5- UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 31,5 TL’ nin davacı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6- Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/04/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar veridi.