Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/627 E. 2019/399 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/627
KARAR NO : 2019/399
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2016/903 Esas – 2017/1201 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ : 13/03/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı ….’nin azınlık hakkı sahibi büyük ortaklarından olduğunu, 04-04-2016 tarihli olağan genel kurul toplantısına kadar da yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, ailevi nedenlerden ötürü şirketten dışlandığını, bunun resmi ilk adımı olarak 04-04-2016 tarihli toplantıda yönetim kurulu üyeliğine seçilmediğini, toplantıda müvekkilinin temsilcisinin talebi üzerine fınansal tablo müzakerelerinin ertelendiğini, ertelenen toplantının 09-05-2016 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin temsilcisinin Holding’in mizanının ertelemeye rağmen müvekkiline teslim edilmediğini belirterek toplantının ikinci kez ertelenmesini talep ettiğini, bunun üzerine yönetim kurulu üyesi …’nun mizanı toplantıya getirdiğini ve müvekkilinin temsilcisine teslim ettiğini, toplantının mizanın müvekkili tarafından incelenmeksizin yapıldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 420/11. maddesinin amir hükmüne rağmen toplantıya devam edilmesinin kanuna aykırı olup alınan kararların öncelikle bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini, mizan tetkik edilmeden fınansal tablolar hakkında kesin bir hükme varmanın olanaksız olduğunu, ibraya ilişkin 5 numaralı karar ile yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395 ve 396. maddelerince izin verilmesine ilişkin 7 numaralı kararın kanuna aykırı olmakla iptali gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrası için yapılan oylamada tüm yönetim kurulu üyelerinin oy verdiğini, TTK’ nun oydan yoksunluk başlıklı 436/2 maddesinin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları hükmünü haiz olduğunu, bu madde gereğince ibraya ilişkin oylamada oylamaya katılamayan yönetim kurulu üyelerinin aynı şekilde kendi menfaatlerine olan yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395 ve 396. maddelerince izin verilmesine ilişkin kararlarda da oy kullanamayacaklarını, bu hususta alınmış 7 numaralı kararın kanuna aykırı olduğunu, 4 numaralı kararla yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile …, … ve …’ın seçilmesine oy çokluğu ile karar verildiğini, bu karardan sonra müvekkilinin şirketle ilişkisinin azınlık hakkı sahibi ortak olarak devam ettiğini, fınansal tablolar/bilanço tasdik edilmiş olmasına rağmen müvekkilinin ibra edilmemesinin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, TTK’nun bilançonun onaylanmasına ilişkin karar başlıklı 424. maddesinin “Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur” hükmünü haiz olduğunu, müvekkilinin ibra edilmemesi kararının hiçbir gerekçesinin bulunmadığını, bilançonun tasdik edildiği kabul edilince müvekkilinin ibra edilmemesine ilişkin kararın iptaline karar verilmesi gerektiğini, karın dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan kararın kanuna, esas mukaveleye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, müvekkili temsilcisinin 6. maddenin müzakeresi sırasında neden kar dağıtılmadığı hususunda bilgilendirme talep ettiğini, yönetim kurulu üyesi …’nun konjonktür gerekleri ve şirketin idamesi için gerekli kaynakların korunması amacıyla geçmiş yıl zararlarının mevcudiyeti de gözetilerek kar dağıtılmaması gerektiğini düşündükleri beyanında bulunduğunu, yapılan oylamada muhalif oylarına rağmen oy çokluğu ile kar dağıtılmamasına karar verildiğini, …’nun yaptığı açıklamanın somut ve müşahhas bir gerekçeye dayanmadığı gibi yapılması planlanan bir yatırım veya geçmiş yıl zararlarının değerlemesine ilişkin bir bilgi de içermediğini, esas sözleşmenin karın dağıtımı başlıklı 26. maddesine göre net dönem karından % 5 genel kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktarın % 5′ inin pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılması gerektiğini, genel kurulda mevcut oyların dörtte üçü aksini kararlaştırmakça kalan %50’nin de ikinci tertip kar payı olarak pay sahiplerine dağıtılmasının mecburi olduğunu, davalı şirketin dağıtılması zorunlu % 5′ i hiç dağıtmadığı gibi müvekkili hisse oranının %24’de kalmasından istifade ederek kalan % 50′ nin de dağıtılmamasına karar verdiğini, alınan bu keyfi kararın bu haliyle öncelikle esas mukaveleye ve sonrasında da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, alman kararların hukuka aykırılığı, şirketin ortakların menfaatine göre değil aile içi husumet gözetilerek yönetileceğinin açık olması ve özellikle 7 numaralı karardaki yöneticilere 395. ve 396. maddedeki işler için izin verilme kararının uygulanması halinde şirketin zarara uğratılabileceği muhtemel olduğundan dava konusu kararların uygulanmasının geri bırakılmasının zorunlu olduğunu iddia ederek; … A.Ş.’ nin 09-05-2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 7 numaralı kararların TTK m. 449 uyarınca uygulanmasının geri bırakılmasına, TTK m.445 uyarınca kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının diğer pay sahipleriyle eşit işleme tabi tutulduğunu, dışlanması şeklinde bir sürecin söz konusu olmadığını, davacının ne ilk ne de ikinci erteleme isteminde fınansal tablolardaki herhangi bir eksikliğe işaret etmeyip mizanın kendisine verilmemesini gerekçe gösterdiğini, yönetim kurulu üyesi olarak davacının mizan da dahil olmak üzere tüm evraklara erişiminin mümkün olduğunu, mizanın ibraz edilip edilmemesinin fınansal tabloların ertelenmesi yönünden bir sebep oluşturmadığını, ikinci kez erteleme yapılmamasında hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, ibra kararının fınansal tabloların tasdikinden bağımsız olarak ayrıca oylandığını, ibra, kar dağıtımı ve yönetim kurulu üyelerine verilen izinler hakkındaki kararların fınansal tabloların müzakeresinden etkilenmeyeceğini, dava konusu genel kurul toplantısında alınan ibra kararının oylamasında yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullanması TTK m.436/2 gereği hukuka aykırı olarak mütalaa edilse dahi somut olayda ibranın ibra kararının müzakere edildiği dönemde yönetim kurulu üyesi sıfatını taşımayan pay sahibi dava dışı …’ın oylarıyla karara bağlanmış sayılacağını, oydan yoksun olanların oy kullanması halinde bunun sonuca etkili olup olmadığı hususu üzerinde durulması gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin davacı da dahil olmak üzere tümünün kendi ibraları dışında birbirlerinin ibralarında da oy kullanmaktan yoksun sayılmaları halinde oydan yoksun olmayan pay sahibi …’ın 51 adet oyunun sonucu belirlediğini, davacının da aralarında bulunduğu yönetim kurulu üyelerinin ibralarının tartışıldığı dönemin 2015 dönemi olduğunu, …’ın anılan dönemde yönetim kurulu üyesi olmadığı gibi, şirkette yönetsel bir görev de üstlenmediğini, oydan yoksunluğun oy hakkını haiz olan …’ın oyları sayesinde etkisinin olmadığını, davacının yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen şirket işleri ile ilgilenmemesi nedeniyle ibra edilmediğini, davacının şirket merkezine gitmediğini, yönetim kurulunun genel kurulu toplaması için gereken kararı almaya yanaşmadığını, özen borcunu ihlal ettiğini, genel kurulun çağrılması için diğer yönetim kurulu üyesi dava dışı … tarafından Üsküdar .. Noterliğinden 07-03-2016 tarihinde … yevmiye sayısıyla bildirim gönderilip ilgili karar taslağının paylaşıldığını, davacının taslağı imzalamadığı gibi toplantı yapılması talebinde de bulunmadığını, davalı şirketin ve diğer grup şirketlerinin işlettiği eğitim kurumlarına gölge düşürebilecek beyanlarda bulunduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bu kararın iptaline karar verilecek olsa dahi kararın sadece davacının ibra edilmemesine ilişkin olan kısmını iptal etmek gerekeceğini, davacının ibra edilmemesinin özünde özen borcuna aykırı davranışlarının yer aldığını, söz konusu kararın iptaline dair koşulların oluşmadığını, şirketin fınansal verilerinin objektif olarak kar dağıtılmamasını gerektirdiğini, şirket hesapları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinin keyfiyeti ortaya koyacağını, davacı tarafın yönetim kurulu üyelerinin kendilerine şirketle işlem yapma ve şirketle rekabet etmeme hususunda izin verilmesine dair kararın iptaline dair istemlerinin haksız olduğunu, … okullarının dava dışı pay sahibi . …’ nun mülkiyetinde bulunduğundan ve davalı şirketin de bu okullarla ilgili olarak pay sahibi .. ile hukuki ilişki kurduğundan bu iznin alınmasının zorunlu olduğunu, söz konusu hukuki ilişkinin davalı şirkete kazanç sağladığını, davacının kurduğu danışmanlık şirketi ile kurulan hukuki ilişkiler nedeni ile 2006 yılından 2015 yılma değin tüm genel kurul toplantılarında davacı için de bu izinlerin alındığını, dava dışı …’nun verilen izinlere rağmen davalı şirketle şahsi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, davacı tarafın 09-05-2016 tarihine değin TTK m. 395 ve 396 tahtında yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi doğrultusunda oy kullanmışken bu genel kurulda oy çokluğu ile alınan karar hakkında iptal davası açılmasının çelişkili davranış yasağına aykırı olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/12/2017 tarihli 2016/903 Esas – 2017/201 Karar sayılı kararında; ” …. T.T.K. m. 446′ da genel kurul kararlarının iptalinin hangi durumlarda ve kimler tarafından talep edilebileceğinin açık biçimde düzenlendiği, maddeye göre toplantıda bulunup karara olumsuz oy veren bu durumu toplantı tutanağına geçirten pay sahipleri ile toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, yönetim kurulunun ve kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği, Davanın 08-08-2016 tarihinde üç aylık yasal süresi içinde açıldığı, davacının, davalı şirketin ortağı olup, genel kurul toplantısında vekâleten temsil edildiği, vekilin iptali istenen kararlarda olumsuz oy kullandığı ve muhalefet beyanını toplantı tutanağına yazdırdığı, Davalı şirketin 09-05-2016 tarihinde yapılan 2015 senesine ilişkin olağan genel kurulunda alınan kararların, 23-05-2016 tarihinde tescil edildiği, 27-05-2016 tarih ve 9084 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlandığı, Davalı şirketin 09-05-2016 tarihinde yapılan 2015 senesine ilişkin olağan genel kurul toplantısında, davacı da dahil olmak üzere tüm ortakların vekâleten temsil edildiği, bu şekilde % 100 oranında nisap sağlandığı, Davacı vekilinin genel kurulda alınan 5, 6 ve 7 numaralı kararların iptalini talep ettiği, •5 numaralı kararın ibraya, •6 numaralı kararın kâr dağıtılmamasına, •7 numaralı kararın ise T.T.K. 395. ve 396. maddelerine göre yetki verilmesine ilişkin olduğu, Genel kurulun 5 inci maddesinde yönetim kurulu üyelerinin 2015 senesi faaliyetleri ile ilgili ibralarının ayrı ayrı oylamasının yapıldığı, yapılan oylama sonucunda; Yönetim Kurulu Üyesi …’ nun, kendisinin oy kullanmadığı oylamada; oy kullanmaya yetkili olduğu belirtilen pay sahiplerinin aleyhine kullandığı toplam 435.069 adet oyu ile ibra edilmediği, Yönetim Kurulu Başkanı …’nun, kendisinin oy kullanmadığı oylamada; aleyhine kullanılan 134.931 adet oya karşı, lehine kullanılan 134.982 adet oyla, oy çokluğuyla ibra edildiği, Yönetim Kurulu Üyesi …’ nun kendisinin oy kullanmadığı oylamada; aleyhine kullanılan 134.931 adet oya karşı, lehine kullanılan 300.138 adet oyla, oy çokluğuyla ibra edildiği, Yönetim kurulu başkan ve üyeleri olarak isimleri yazılı olan …, … ve …’ nun ayrı ayrı oylama yapılmış olsa bile, T.T.K.’nun 436/2’inci maddesine göre kendilerinin ve birbirlerinin ibralarında oydan yoksun oldukları, bu kişilerin sahip olduğu oy sayısı toplamının 569.949 olduğu, geriye …’ın 51 adet oyunun kaldığı, ibraya ilişkin dönemde …’ın yönetim kurulu üyesi olmadığı,. İmza yetkisinin olmadığı,…’ın -…’nun ibra edilmemesi için oy kullandığı, 51 adet oyun, …’nun ibra edilmemesi için yeterli olduğu,-…’nun ibra edilmesi için oy kullandığı, 51 adet oyun, …’nun ibra edilmesi için yeterli olduğu, -…’nun ibra edilmesi için oy kullanmıştır. 51 adet oyun, …’nun ibra edilmesi için yeterli olduğu, Yönetim kurulu üyeleri oydan yoksun olduklarından, …’ın 51 adet oyunun kararların alınmasında etkili olduğu, …’ın davacı …’nu ibra etmediği, diğer iki yönetim kurulu üyesini ise ibra ettiği, …, yönetim kurulu faaliyet raporunun tasdikinde, bilânço ve kâr – zarar hesaplarının tasdikinde hep olumlu oy kullandığı ve bunların tamamının oy çokluğuyla tasdik edildiği, ancak, bu durumun yönetim kurulu üyelerinin ibraları anlamına gelmediği, zira gündemde ibra konusu için ayrı bir madde bulunduğu, bununla beraber yönetim kurulu faaliyet raporu ile hesapları kabul ederek, iki yönetim kurulu üyesini de ibra eden …’ın, üçüncü yönetim kurulu üyesi davacı … ibra etmemesinin dikkat çektiği, Yönetim kurulu üyelerinin keyfi olarak ibra edilmemesinin afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, Nitekim Yargıtay 11. HD.’nin yeni tarihli kararında keyfi olarak alınan ibra etmeme kararının afaki iyiniyet kurallarına aykırı olması sebebiyle iptaline hükmedildiği, ( Yargıtay 11. HD.’nin 04-12-2014 tarih ve 2013/1825 E. 2014/19043 K. ) Somut olayda Yargıtay kararında belirtildiği şekilde; davalı şirketin defterine kapanış tasdiki usulüne uygun olarak yaptırıldığı, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu ve şirketin 2015 yılında kâr da elde ettiği, ayrıca aynı genel kurul toplantısında yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve kar zarar cetvelinun görüşülüp kabul edildiği, ibra edilmeyen davacının aleyhine ) sorumluluk davası açılmasına dair herhangi bir karar da alınmadığı ibranın yegane etkisinin, şirket tarafından sorumluluk davası açılmasının önüne geçmek olduğu, şirket adına sorumluluk davası açılabilmesi için yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemiş olmasının gerektiği, şirket hesaplarının onaylandığı, sorumluluk davası açılmasına karar verilmediği, ayrıca olumsuz oy kullanan ortağın herhangi fınansal usulsüzlük iddiası bulunmadığı dikkate alındığında, yönetim kurulu üyesi davacının ibra edilmemesini gerektiren herhangi bir sebep dava dosyasında tespit edilemediği, bu durumda genel kurulun 5 numaralı maddesi kapsamında alınan davacının ibra edilmemesi kararının dürüstlük kuralına (afaki iyiniyet kuralına) aykırı olduğu, Genel kurulun 6 numaralı maddesinde; “… 2015 senesi kârının dağıtılmamasına, olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına” davacının 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 435.069 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verildiği, Türk Ticaret Kanunu’nun 519 /2 (c) maddesinde yüzde 5 oranındaki birinci temettünün ödenmesinin zorunlu hale getirildiği, ancak, davalı şirketin mali yapısının kâr dağıtımı yapılmasına müsait olmadığı, zira davalı şirketin kâr dağıtımı yapabilmesi için öncelikle geçmiş yıllar zararlarını kapatması gerektiği, Davalı şirketin 2015 senesinde 106.712,55 T.L. sı kâr elde ettiği, geçmiş yıllardan gelen; 597.125,60 T.L. lık zararı, 376.640,69 TL’lik da kârı bulunduğu, Zararın, 597.125,60 T.L. – 376.640,69 T.L. hesabı ile) 220.484,91 T.L. sı daha fazla olduğu, 2015 senesinin 106.712,55 T.L. lık kârının devreden zarar fazlalığını kapatmaya yetmediği, bu nedenle genel kurulda alınan 6 numaralı kararın davalı şirketin mali yapısına uygun olduğu, Genel kurulun 7 numaralı maddesinde; “yönetim kurulu üyelerine, T.T.K.’ nun 395 ve 396 ıncı maddelerinde belirtilen işleri ifa edebilmeleri hususunda gerekli yetkinin verilmesine” davacının 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 435.069 olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verildiği, 7 numaralı maddede belirtilen husus yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işle ilgili olduğundan, toplantıya katılan yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksun oldukları, rekabet yasağının kaldırılması oylamasında bir yönetim kurulu üyesinin kendisi ile kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabileceği, ancak, olayda iki yönetim kurulu üyesi kardeş olduklarından Yargıtay Kararlarına göre oydan yasaklı olarak kabul edildikleri, Davalı şirketin ortaklarından;•Baba …’nun 300.087 adet,•Oğlu …’nun 134.931 adet,•Oğlu …’nun 134.931 adet hisseye sahip olduğu, hisselerin toplamının 569.949 olduğu, Baba …’nun üst soy olduğu, …. ve …. de kardeş oldukları T.T.K. 436/1’e göre yapılan oylamada, Yargıtay Kararına göre oydan yoksun oldukları O halde, …., …. ve …., hem kendileri için, hem de birbirleri için yapılacak oylamada oydan yoksun oldukları geriye bir tek 51 adet hisseye sahip …’ın kaldığı, …’ın yeni yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, önceki dönemde yönetim kurulu üyesi olmadığı, oylama görev yapacağı dönem ile ilgili olduğundan …, kendisi için yapılacak oylamada oydan yoksun olsa bile, …. ve …. için yapılacak oylamada oy kullanabileceği, … ve …’na izin verilmesinin, …’ın 51 adet oyu ile mümkün olduğu, …’ a izin verilmesi için, …’ nun 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık, … ve …’nun 435.018 adet toplamındaki olumlu oyunun yeterli olduğu, Yasa ve Yargıtay Kararları nazara alınarak yapılan incelemeye ve hesaplamaya göre; yönetim kurulu üyelerine T.T.K.’nun 395. ve 396. maddelerinde yazılı muameleleri yapabilmelerine izin verilmesi kararının iptalinin söz konusu olmadığı, Davalı şirketin 09-05-2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 7 numaralı kararların iptali talebiyle açılan davada, yapılan inceleme neticesinde; 5 numaralı kararın sadece davacı yönetim kurulu üyesinin ibra edilmemesine ait kısmının dürüstlük (afaki iyi niyet) kuralına aykırı olduğu ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı şirketin 09.05.2016 tarihli olağan genle kurul toplantısına alınan 5 numaralı kararın sadece ” davacı yönetim kurulu üyesinin ibra edilmemesine ” ilişkin kısmının iptaline,Aşan istemin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kârın dağıtılmamasının hem TTK’ya hem de esas mukaveleye aykırı olduğunu, davalı şirketin esas mukavele gereğince dağıtılması zorunlu olan % 5’ kar payını hiç dağıtmadığını, müvekkilin hisse oranının % 24’ de kalmasından bilistifade, kalan % 50’nin de dağıtılmamasına karar verdiğini, alınan bu kararın, öncelikle esas mukaveleye ve sonrasında dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, Bir şirketin geçmiş dönemlerde zarar etmiş olmasının, şirketin mali yapısı itibariyle kâr dağıtmasına her zaman engel olmadığını,( TK m. 507/1), Hükümde geçen “net dönem kârı”nın, faaliyet yılı kârından farklı bir kavram olduğunu, geçmiş yıl zararlarının düşülmesine rağmen şirketin faaliyet yılı kârından halen bir miktar kalabiliyorsa şirketin net dönem kârı var demek olduğunu, bu yüzden geçmiş yıl zararının olmasının bir şirketin kâr dağıtmasına otomatik bir engel oluşturamayacağını, kâr payı hakkının bir pay sahibinin en temel malvarlıksal hakkı olduğunu, pay sahibi istese de ana sözleşmeye konulacak ve kendisinin de onaylayacağı bir hükümle bu haktan feragat dahi edemeyeceğini, Genel kurulun pay sahibinin kâr payı alma hakkının özünü zedeleyecek bir tasarrufta bulunamayacağını, Yargıtay’ ın da çeşitli kararlarında hiç kâr dağıtılmamasını kâr payı hakkının ihlâli olarak nitelendirdiğini, TK m. 519/2-c’ nin yeni ifadesinden hareketle öğretide asgari % 5 oranında kâr dağıtımının artık bir zorunluluk haline geldiğinin savunulduğunu ve dava konusu 6 maddenin iptaline karar verilmesinin gerektiğini, Yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine dair alınan 7 numaralı kararın da iptalinin gerektiğini, Yargıtay 11. HD’ de 29.11.1994 tarih ve 5250/9136 sayılı kararında, [e] TK’nın 334 ve 335. madeleri (TK m. 395 ve 396) çerçevesinde alınan kararlara, kendisine izin verilen yönetim kurulu üyesinin oy vererek katılamayacağının açıkça karara bağladığını, yönetim kurulu üyelerine TK m. 395 ve 396 getirilen yasağın kaldırılmasına ilişkin oylamada yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıyan kişilerin hiçbiri oy kullanma imkânına sahip olmadıklarından genel kurulun 7 no.lu gündem maddesi gereğince alınan kararın iptaline karar verilmesi gerektiğini beyanla; Yerel Mahkeme kararının redde ilişkin kısmının kaldırılmasını ve davanın kabulü ile dava konusu Genel Kurul Toplantısında alınan 6 ve 7. maddelerin de iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının ibra edilmemesinin sebebinin davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirketin menfaatine aykırı davranışları ve sahip olduğu yönetim kurulu üyeliği görevinin gereklerini yerine getirmemesi olduğunu, cevap dilekçesinde de izah edilmiş olan, davacı tarafın yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde şirket işleri ile ilgilenmediğini, şirket merkezine gelmemeye başladığını ve müvekkili şirketin ve iştiraklerinin genel kurul toplantılarının yapılması için alınması gerekli olan kararları almaya yanaşmadığını, davacının bu davranışlarının özen borcunu ihlal ettiğini, bu davranışları sebebiyle davacıya, yönetim kurulu üyesi … tarafından Üsküdar … Noterliği’nin 07.03.2016 tarih ve … yevmiye numaralı bildirimi ile genel kurulun toplantıya davet edilmesine yönelik bir yönetim kurulu kararı taslağının gönderildiğini, ancak davacı tarafın bu bildirimi hiçbir şekilde dikkate almadığını, ayrıca davacının, kişisel sosyal medya hesaplarından davalı şirketin ve diğer grup şirketlerinin işlettiği eğitim kurumlarına yönelik olarak haksız nitelemelerde ve beyanlarda bulunduğunu, Bu bakımdan davacı tarafın ibra edilmemesinin nedeninin; şirketin hesapları ile ilgili finansal işlemler olmadığını; davacının yönetim kurulu üyesi olarak tâbî olduğu özen yükümlülüğüne aykırı davranışları olduğunu, anılan kararda ise bu hususa hiç değinilmediğini; şirketin hesaplarının onaylanması ve davacıya sorumluluk davası açılmaması sebebine dayanıldığını, bu bakımdan genel kurulda alınan 5 numaralı kararın yalnızca “davacının ibra edilmemesine ilişkin kısmının” iptaline yönelik verilen kararın hatalı olduğunu, kararın kaldırılmasını ve yerel Mahkeme kararının, 09/05/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5 numaralı kararın yalnızca “…’ nun ibra edilmemesine ” kısmının iptal edilmesine ilişkin kısmının kaldırılmasına, Davacı tarafın 6 ve 7 nolu kararlarının iptali gerektiğine ilişkin tüm istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davalı şirketin 09-05-2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 7 numaralı kararların iptaline ilişkindir. Mahkemece dava konusu kararlardan davacının ibra edilmemesine ilişkin 5 no.lu kararın iptaline diğer taleplerin reddine karar verilmiştir. Karar iki tarafça istinaf edildiği için istinaf açısından uyuşmazlık konuları, dava konusu genel kurul kararlarının 6102 sayılı TTK’ nın 445.maddesinde yazılı olduğu şekilde kanun, esas sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadıkları yönündedir. Davacı istinaf talebinde mahkemece reddedilen 6 ve 7 no. lu kararların da iptal edilmesi gerektiğini, karın dağıtılmamasının hem TTK’ya hem esas sözleşmenin 2013′ de tadil edilen 26. maddesine aykırı olduğunu, yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396.maddelerde yer alan izinlerin oylanmasında TTK 436/1. maddeye göre değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Dava ve istinaf konusu 6.no.lu kararda davalı şirketin yönetim kurulu üyesi …’ nun “…bu faaliyet yılında da geçmiş yıllarda olduğu gibi ekonomik konjonktürün gerekleri ve şirketin idame ettirilebilmesi için gereken kaynaklarını korunması amacıyla ayrıca geçmiş yıl zararlarının mevcudiyeti gözetilerek kar dağıtılmaması gerektiği değerlendirilmektedir”şeklindeki açıklamasının ardından yapılan oylama sonucu 2015 yılı kârının dağıtılmamasına, olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına, davacının 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 435.069 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verildiği anlaşılmaktadır. Şirketin mali durumuna ilişkin kayıt, belge ve defterler bilirkişilere inceletilmiş olup, mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporuna göre: Davalı şirketin 2015 yılında 106.712,55 T.L. sı kâr elde ettiği fakat geçmiş yıllardan gelen; 597.125,60 T.L. lık zararı, 376.640,69 TL’lik da kârı bulunduğu, zararın (597.125,60 T.L. – 376.640,69 T.L. hesabı ile) 220.484,91 T.L. sı daha fazla olduğu, 2015 senesinin 106.712,55 T.L. lık kârı, devreden zarar fazlalığını kapatmaya yetmediği ifade edilmiştir. Her ne kadar pay sahibinin kar payı alma hakkı 6102 sayılı TTK’nın 519.maddesi ile düzenlenmiş ve teminat altına alınmış ise de, kâr dağıtımı net dönem kârından yapılması gerektiğinden, bilançoda geçmiş yıl zararı varsa, elde edilen kârdan bu zarar düşülmediği takdirde kâr dağıtımı yapılamaz (Usluel, Aslı E., Anonim Şirketlerde Pay Sahibinin Kâr Payı Alma Hakkı, 2016 baskı sh. 14). Davalı şirketin mali ve finansal yapısının elverişli olmamasından kaynaklanan kar dağıtmama yönündeki kararın iptali yönünde objektif bir kanıt bulunmadığı gibi, dürüstlük kuralına aykırı bir durum da olmadığından bu madde yönünden davacının istinaf talebinin reddi gerekmiştir.Dava ve istinaf konusu 7 numaralı genel kurul kararında; “yönetim kurulu üyelerine, T.T.K.’ nun 395 ve 396 ıncı maddelerinde belirtilen işleri ifa edebilmeleri hususunda gerekli yetkinin verilmesine” davacının 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 435.069 olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verilmiştir. TTK’ nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi oy kullanamayacağı gibi anılan kararlar, ortak ile şirket arasındaki şahsi bir iş niteliğinde bulunduğundan, somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 436/1. maddesinde sayılan yakınların da bu kararların alınmasında oy kullanmaları mümkün bulunmamaktadır. Bununla birlikte, 6102 sayılı TTK’ nın 436/1. maddesi gereğince yönetim kurulu üyesi TTK’ nın 395-396. maddesi gereğince izin verilmesi hususunda kendi lehine oy kullanamaz ise de, diğer yönetim kurulu üyeleri için yapılan oylamada oy kullanabilir. 7 numaralı kararda belirtilen husus yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işle ilgili olduğundan, toplantıya katılan yönetim kurulu üyeleri oydan yoksundurlar. Rekabet yasağının kaldırılması oylamasında bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabilir. İki yönetim kurulu üyesi kardeş olduklarından oydan yasaklı oldukları için geriye tek bir yönetim kurulu üyesi kalmaktadır ve O da payı 51 adet olan …’ tır. Şirketin … dışında aile fertlerinin oluşturduğu bir aile şirketi olduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde oluşan aile şirketlerinde dışarıdan birisi olmadığı sürece karar almak hiçbir zaman mümkün olmaz. …’ın kendisi için yapılacak oylamadan yoksun olduğu fakat, … ve … için yapılacak oylamada oy kullanabileceği ve oyun izin verilme yönünde olduğu, …’a izin verilmesi için, …’nun 134.931 adet olumsuz oyuna karşılık, … ve …’nun 435.018 adet toplamındaki olumlu oyunun yeterli olduğu anlaşılmakla oylama açısından bir iptal sebebi bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin T.T.K.’ nun 395. ve 396. maddelerinde yazılı işlemleri yapabilmelerine izin verilmesi yönündeki genel kurul kararının iptalini gerektiren ve 6102 sayılı TTK’nın 445/1.maddesinde yazılı bir kanıt bulunmadığından davacının bu maddeye yönelik istinaf talebinin de reddi gerekmiştir. Davalı şirket tarafından yapılan istinaf talebinde, mahkemece kabul edilen 5 no.lu karar açısından da davanın reddedilmesi gerektiği öne sürülmektedir. Mahkeme, ibra edilmeme kararının oy çokluğuyla şirket ortak ve yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu bağlamında sadece …’ın oyuyla gerçekleştiğini …’ın diğer iki yönetim kurulu üyesini ise ibra etmesine rağmen, davacı …’nu ibra etmediği, yönetim kurulu faaliyet raporunun tasdikinde, bilânço ve kâr- zarar hesaplarının tasdikinde hep olumlu oy kullandığı ve bunların tamamının oy çokluğuyla tasdik edildiği, bu durumun yönetim kurulu üyelerinin ibraları anlamına gelmediği, zira gündemde ibra konusu için ayrı bir madde bulunduğu, yönetim kurulu faaliyet raporu ile hesapları kabul edip iki yönetim kurulu üyesini de ibra eden …’ın, üçüncü yönetim kurulu üyesi davacı … ibra etmemesinin dikkat çekici olduğu vurgulanarak keyfi olarak ibra edilmemenin afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal kararı vermiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde ve istinaf dilekçesinde davacının 2015 yılı davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı, şirket işlerini ihmal ettiği, vazifelerini ihmal ettiği, genel kurul toplanması için dava dışı diğer yönetim kurulu üyesi … tarafından noterlik aracılığıyla bildirim gönderildiğini fakat gereğinin yapılmadığını, davalı şirketin ve grup şirketlerin aleyhine beyanlarda bulunduğunu öne sürmektedir. Cevap dilekçesinin ekinde 11/03/2016 tarih ve 2016/1 no.lu yönetim kurulu kararının (davacının da yönetim kurulu üyesi olarak adının yer aldığı) imzalanmak için davacıya gönderildiğine ilişkin Üsküdar …Noterliğinin 07/03/2016 tarih ve … sayılı evrakı sunmuştur. Davacının bu bildirimin gereğini yapmaması üzerine dosyada örneği bulunan Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 12/04/2016 tarihli nüshasında ilan edilen davalı şirketin 04/04/2016 tarih ve 2. no.lu yönetim kurulu kararıyla şirket yönetim kurulu üyeliğine davacının yerine …’ın seçildiği (bununla birlikte şirketin temsilinin diğer iki yönetim kurulu üyesinin müşterek imzasına hasredildiği) ve aynı gün yapılan genel kurul toplantısında bunun oy çokluğuyla kabul edildiği ve 2015 yılına ilişkin yapılması öngörülen genel kurul toplantısının finansal tabloların görüşülmesinin ertelenmesinin davacı tarafından talep edilmesi üzerine 09/05/2016 tarihine ertelendiği ve dava konusu olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu genel kurul toplantısının 5. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibraları oylanmış ve diğer yönetim kurulu üyeleri ibra edilmesine rağmen davacı ibra edilmemiştir. Her ne kadar, davacı tarafça işbu genel kurul kararının iptali istenilmiş ise de, söz konusu karar henüz uygulanabilir nitelikte bir karar değildir. Zira, böyle bir karara dayanılarak yönetim kurulu üyeleri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bunun için, 6102 sayılı TTK’da bu yönde bir hüküm olmasa da mülga TTK’nın 341. Maddesi hükmüne göre, genel kurulun dava açılmasına özel olarak karar vermesi gerekmektedir. Bu itibarla, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmemelerine ilişkin bir genel kurul kararının iptalini, haklarında sorumluluk davası açılması yolunda alınmış genel kurul kararı bulunmadan önceki bir aşamada dava ve talep edebilmeleri mümkün değildir. Zira, yönetim kurulu üyeleri sorumlu olmadıkları iddiasına dayanmaktadırlar, bu husus genel kurul kararlarının iptali davasında değil, şirketin açacağı sorumluluk davası veya bu yola uzun bir zaman zarfında gidilmediği takdirde daha sonra ibra edilmeyenlerin açacağı hükmen ibra davasında karara bağlanmalıdır. Yargıtayın uygulaması bu yöndedir. (Yargıtay 11.H.D 06/03/2017 T. 2015/13056 E-2017/1271 K.)
Sorumluluk kararı ve davası için makul bir sürenin geçmesi beklenilmeden eldeki davanın bu aşamada dinlenilmesi mümkün değildir. (Yargıtay 11.H.D 11/06/2015 T. 2015/747 E-2015/8180) Davanın açıldığı tarihten sonra davacı hakkında sorumluluk davası açılması için karar alındığına ilişkin tarafların bir iddia ve savunması da bulunmamakta olup, bu durumda davanın 5. madde yönünden de reddi gerekirken kabul edilmesi, usul ve yasaya, dosya içeriğine aykırı olduğundan; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise esastan reddine karar verilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ortadan kaldırılarak, davanın tümüyle reddine karar verilmesi yönünde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/12/2017 tarih ve 2016/903 Esas – 2017/1201 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden hüküm kurularak; 1-DAVANIN REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanununa göre ilk derece mahkemesi yönünden alınması gereken 44,40 TL harcın davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 15,2 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden taraflarca ayrı ayrı yatırılan 98,10′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 7-İstinaf yönünden davacı taraftan alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 8- Davalı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf talep eden davalı tarafa iadesine, 9-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ve istinaf posta gideri 31,5 TL olmak üzere toplamı 129,6 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 13/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.