Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/625 E. 2019/419 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/625 Esas
KARAR NO : 2019/419 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2017
DOSYA NUMARASI: 2010/834 Esas – 2017/874 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, tasfiyesi istenen … Ltd Şti’nin müvekkili … ve müteveffa … tarafından 1993 yılında kurulduğunu. ortakların şirketteki hisselerinin %50 oranında ve eşit olduğunu, her iki ortağın da sorumlu müdür olarak atandığını ve şirketi münferiden temsile yetkiliyken aralarında çıkan ihtilaf sonucu birbirlerine karşı sorumlu müdürlükten azil ve şirketin tasfiyesi gibi davalar açtığını, ortaklardan … 2007 yılında vefat ettiğini ve davalı olarak varislerinin davalara devam ettiğini ancak varislerin hisselerin kendilerine intikalini henüz yapmadıklarını, her iki taraf da sorumlu müdürlükten birbirlerinin azlini talep etmiş olduklarından Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/19 Esas sayılı dosyadan 26.04.2005 tarihinde … kayyım olarak atadığını ve birleşik 2005/149 sayılı dosyadan 01.03.2007 tarihinde … karar kesinleşinceye kadar kayyımlık görevine devam etmesi ve daha sonra tasfiye memuru olarak görevine devam etmesinin kararlaştırıldığını, Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/19 Esas sayılı dosyasının 2007/73 no ile 01.03.2007 tarihinde karara bağladığını, kararın davalı … tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından 17.02.2009 tarihinde bozulmakla yeniden yerel mahkemeye geldiğini, kararın bozulmasıyla … kayyımlık ve/veya tasfiye memurluğu görevinin sona erdiğini, davanın yeniden görüldüğü Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/873 Esas ve 2010/614 Karar numarası, şirketin feshi ve tasfiye talebinin reddildiğini, … sorumlu müdürlükten azletmiş olduğunu, ortak … sorumlu müdürlüğünün vefat nedeniyle, kendisinin sorumlu müdürlüğünün azil nedeniyle, kayyımın görevinin de Yargıtayın 2009 yılındaki bozma kararı ile sona ermesinden dolayı şirketin organsız kaldığını, bundan başka, şirketin uzun yıllardır süren davalar nedeniyle gayrı faal olduğunu ve bu sebeple faaliyet konusunda çalışmasının imkansız hale geldiğini ileri sürerek… Ltd Şti’nin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, şirketin ana sözleşmesinde şirket ortaklarının %50 …, %50 …olduğunu ve her iki ortağında şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili olduğunu, Kadıköy 4, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/873 E. sayılı dava dosyasında davacı … tarafından müvekkili şirket ile şirket ortağı … aleyhine müdürlükten azil, şirketin fesih ve tasfiyesi davası açıldığını, bu dosya ile birleştirilen aynı mahkemenin 2005/153 Esas sayılı dava dosyasında da müvekkili şirket ve ortak… tarafından … aleyhine müdürlükten azil davası açıdığını, yapılan yargılama sonunda şirketin fesih ve tasfiyesine dair verilen kararın kendileri tarafından temyizi üzerine Yüksek Yargıtay 11. HD.’nin 17.02.2009 gün ve 2007/7073 E. 2009/1889 K. sayılı bozma ilamı ile bozulduğunu ve mahkemece bu bozma kararına uyularak davacı …’nin açtığı müdürlükten azil, fesih ve tasfiye davasının reddine, birleşen 2005/153 E. sayılı dosyadaki davanın kabulü ile davalı … müdürlükten azline karar verildiğini, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacı … şirketin feshi davasında kendi eylem ve işlemlerinin katkısı bulunduğunu, bu nedenle şirketin fesih ve tasfiyesini talep edemeyeceğini, davacının şirketi işlemez hale getirdiğinin kesinleşen mahkeme kararı ile sabit olduğunu, dosyaya sundukları Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/156 E. 2006/384 K. sayılı ve aynı mahkemenin 2005/154 E. 2006/383 K. sayılı kesinleşen ilamları ile … müvekkil şirkete ait tüm malları düşük bedelle kendi şirketi üzerine fatura etmesi nedeniyle hakkında tazminata hükmedilmiş olduğunu, müvekkili şirkete ait TPE nezdinde 2001 yılında tescilli markayı tek taraflı iptal ettirerek sahibi olduğu … şirketi üzerine 2004/36136 sayılı marka tescil belgesi ile tescil ettirdiğini, Ankara 3. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2006/267 E. 2011/206 K. sayılı ilamı ile davalının yaptığı bu tescilin hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davacı hakkında… şikayeti üzerine İstanbul 2. Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 07.06.2012 gün ve 2010/228 E. 2012/347 K. sayılı kesinleşen ilamı ile, davacı ortak …’nin özen yükümlülüğüne aykırı işlem yapması nedeniyle TTK 64/1 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiğini, her iki ortak arasında ihtilaf çıktığı için davacı tarafından müdürlükten azil davasının 2004 yılında, şirketin feshi ve tasfiyesi davasının ise 2005 tarihinde açıldığını, davacının şirkette hiçbir malvarlığı bırakmadığını, şirkete ait bilgisayar kayıtları ile müşteri portföyünü kendi şirketine taşıdığını, şirketin yıllarca yatırım yaptığı markasını iptal ettirdiğini ve kendi şirketi üzerine tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verildiğini, bu davanın 2005 yılından 2011 yılına kadar sürdüğünü, Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin eski 2005/19 E. bozmadan sonra 2009/873 E. sayılı davada şirketin kayyıma tevdiine haksız olarak karar verildiği için şirketin uzun süre kayyım vasıtasıyla idare edildiğini, ticarî defterlerin kayyım tarafından tutulduğunu, davacının şirket stoğundaki malları kendi şirketine fatura etmesi nedeniyle satılacak bir mal kalmadığını, bu suretle davacının tutum ve davranışı sonucu şirketin ticari faaliyetine devam edemediğini, ayrıca açılan davada davacının limited şirketin organsız kalmış olması sebebiyle tesih ve tasfiyesini talep etmiş olduğunu, ancak TTK 540/1 (yeni TTK m, 623) maddesi hükümlerine göre, limited şirket müdürüne verilen yönetim yetkisi süre olarak sona erse bile ortakların her birinin şirket işlerini idare ve temsile yetkisi bulunduğundan organ boşluğu söz konusu olamayacağını ve limited şirketin organsız kaldığından bahisle şirketin fesih ve tasfiyesini talep edemeyeceğini ileri sürerek, şirket defterleri yanında dosyaya sunulan kesinleşen mahkeme ve Yargıtay kararlan dikkate alınarak şirketin organsız kaldığı gerekçesi ile fesih ve tasfiye talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/09/2017 tarih 2010/834 Esas 2017/874 sayılı kararında;”…Davalı şirketin organsız olması nedeniyle Mahkememizce serbest mali müşavir … kayyum olarak atanmak suretiyle taraf teşkili sağlanmıştır.Her davanın, açıldığı tarihteki koşulları ile değerlendireleceği ilkesinden hareketle 20/10/2010 tarihinde açılan davaya yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …- .. sicil numarasında kayılı bulunan davalı şirketin 02/11/1993 tarihli 3396 sayılı ticaret sicil gazetesinde yayımlanan ana sözleşmesine göre .. Ltd.Şti nin ortakları ….ve … tarafından kurulduğu, ortak … 26/11/2017 tarihinde vefat ettiği, …. murisin mirasçıları olduğu,6762 sayılı Türk ticaret kanunun 521. Madde hükmü, limited şirketlerde bir payın miras yolu ile kazanılmasında kural olarak ortakların onayına gerek bulunmadığı, maddenin 2. fıkrasında, ancak şirket ana sözleşmesinde bu kuralın aksine bir şart varsa, ortakların payı gerçek değeri üzerinden satın alacak 3. bir kişiyi göstermeleri durumunda mirasçıların payı iktisabına engel olunabileceğinin belirtildiği, bu hükme göre, ana sözleşmede miras yolu ile kendiliğinden devri engelleyen bir hüküm olduğu taktirde, ortaklar bir ay içinde gösterdikleri 3. kişinin bu payları gerçek değeri üzerinden satın alacağını önererek payın mirasçılara geçişine engel olabileceklerini,Somut olayda şirket ana sözleşmesinde miras yolu ile kendiliğinden devri engelleyen bir hüküm bulunmaması nedeniyle şirketin %50 ortağı muris … 26/11/2007 tarihinde vefatı üzerine onun külli halefleri … şirket payını el birliği mülkiyeti halinde kendiliğinden iktisap etmişlerdir. Mirasçıların payın kendilerine intikalini yapmaları gerekmeyecek, pay ölüm ile birlikte kendliğinden mirasçılara geçmiş olacaktır.6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 540/1 madde hükmü uyarınca aksi kararlaştırılmış olmadıkça Limited Şirkette bütün ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare eder ve şirketi temsile mezur ve mecburdurlar. Somut olayda şirketin % 50’şer ortaklığına sahip … ve …, aksi kararlaştırılmış olmadığı için müdürler kurulunda şirketi idareye ve temsile yetkili iken, 2005 yılında Kadıköy 4 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 Esas – 2010/614 Karar sayılı ilamı ile, ortak ve şirket müdürü … müdürlükten azline ve şirkete temsil için … kayyım olarak atanmasına karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay incelenmesinden geçmek suretiyle hükmün kesinleştiği ve böylece şirket müdürü … azli nedeniyle müdürlük görevinin sona erdiği belirlenmiştir.Diğer şirket müdürü … da 26/11/2007 tarihinde ölümü nedeniyle müdürlük görevi sona ermiş ve davalı şirket organsız kalmıştır.T.T.K 556 madde hükmü yollamasıyla koşulları oluştuğunda Limited Şirketlerde de uygulanması gereken T.T.K. 435 madde hükmü gereğince şirketin kanunen lüzumlu organlarından biri mevcut olmaz ise, pay sahiplerinden veya şirket alacaklarından birinin yahut ticaret vekaletinin talebi üzerine, mahkeme şirketin durumunu kanuna uygun hale ifrağ için münasip bir müddet tayin eder ve buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verilir.Davanın açılmasını mütakip mahkeme tarafından birinin talebi üzerine lüzumlu tedbirleri alabilir. Hükmü gereğince Mahkememizce resen atanan kayyum … T.T.K 435 madde hükmü gereğince genel kurul yapmak suretiyle şirketin durumunu kanuna uygun hale ifrağ için süre verilmiş, kayyum tarafından ibraz olunan raporlarda genel kurul toplantısı yapılmak suretiyle şirketin kanuna uygun hale ifrağ için organlarının oluşturulamadığı belirtilmiştir.Davacı tarafça her ne kadar …varisleri …davalı olarak göstererek husumeti bu davalılara da yönlendirilmiş ise de, organsızlık nedeniyle açılan fesih ve tasfiye davasında husumetin şirkete tevcih edileceği, ortaklara husumet tevcih edilemeyeceğinden söz konusu davalılara husumetin yöneltilmesi yerinde değildir….”gerekçesi ile, Davalı … aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, Davalı …Limited şirketi aleyhine açılan davanın kabulü ile, İstanbul Ticaret Sicilinde … sicil numarası ile kayıtlı … Limited Şirketinin fesih ve tasfiyesine, Tasfiye memuru olarak resen … tayinine, 5.000 TL tasfiye harcamaları için masraf ve 1.000 TL ‘den olmak üzere 3.000 TL aylık tasfiye memuru ücretinin mahkememize davacı vekili tarafından depo edilmesine, Karar kesinleştiğinde ve ücret yatırıldığında tasfiye memurunun göreve başlamasına,Karar kesinleştiğinde kararın tescili ile ilgili işlemlerin davacı vekili tarafından yapılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, … ölümü üzerine mirasçıları tarafından devam edilen davada davacının müdürlükten azil davasının kabulüne karar verildiğini,karar tarihinin 27.07.2010 olduğunu,Davacı … azil kararın kesinleşmesi ile hüküm ve sonuç doğurduğunu, kararın kesinleşme tarihi olan 11.06.2013 tarihine kadar davacı şirketin müdürü olduğunu,Davanın ise 20.10.2010 tarihinde açıldığını, davanın açıldığı tarihte şirketin organsız olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin, şirketin organsız kaldığından bahisle hüküm tesis etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Eski TTK’nın 521, Yeni TTK 596. maddesine göre; müvekkillerinin şirket müdürü ve ortağı … 26.11.2007 tarihinde ölümü ile varisleri olan külli halef sıfatı ile şirket ortağı olduklarının sabit olduğunu,Mahkemenin şirketin organsız kaldığından bahisle kayyum atayıp, bu kayyuma organları oluşturmak üzere görev vermesinin yasaya aykırı olduğunu, azil kararı verilmiş ise de bu karar kesinleşme ile sonuç doğuracağını, (Yargıtay 11.HD.’nin 21.05.2009 gün ve 2020/6170 E. ve K. sayılı) Davacının şirketi gayri faal hale getirmesinde yasaya aykırı eylemlerinin bulunduğunu,Davacının yasaya aykırı eylemleri sonucu şirket faaliyetsiz kaldığını hiç kimsenin kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramayacağını, (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 17.02.2009 gün ve 2007/7073 E.2009/1889 K. sayılı)Yargıtay kararları doğrultusunda davacı şirket ortağı tarafından açılan davanın reddi gerekeceği açık olup hükme esas alınan bilirkişi raporunun sonuç 2 bendinde açıkça kabul edildiği halde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken fesih ve tasfiyeye karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,Şirketin iki ortaklı bir şirket olduğunu, 6103 sayılı kanunun 3. maddesine göre , tarafların iradelerinden bağımsız olarak yasa ile düzenlenen hukuki ilişkilere 6102 sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce kurulmuş olsalar bile anılan kanun hükümlerinin uygulanacağını,Haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini, mahkemece istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceğini (Yargıtay 11.HD.07.04.2015 gün ve 2014/7525 E. 2015/4819 K. sayılı)Şirketin fesih ve tasfiyesine karar veren mahkemenin 6102 Sayılı Kanunun 573/1. ile 636/3. maddeleri çerçevesinde davacı ortağın hisselerinin müvekkilleri tarafından alınıp alınmayacağı yönünde müvekkillerinden beyan alınmadığını, doğrudan doğruya feshe karar verdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.09.2017 gün ve 2010/834 E. 2017/874 K. sayılı kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/834 Esas – 2017/874 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, organ eksikliği ve uzun yıllardır gayrı faal olması nedeniyle limited şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.Davacı vekili, davalı şirketin iki ortaklı olarak kurulduğunu, her iki ortağında şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili olduğunu, ortaklar arasında şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirket müdürlüğünden azil davaları açıldığını, kesinleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E., 2010/614 K. sayılı kararı ile şirketin feshi talebinin reddedildiğini, müvekkilinin şirket müdürlüğünden azledildiğini, diğer ortak … 2007 yılında vefat ettiğini, mirasçılarının şirket hisselerini henüz devralmadıklarını, bu nedenle şirketin organsız kaldığını, ayrıca şirketin uzun yıllardır gayrı faal olduğunu bu nedenle feshi gerektiğini belirterek şirketin feshini talep etmiş, mahkemece davalılar … mirasçıları yönünden husumet yokluğundan davanın reddine, davalı şirket hakkında açılan davanın şirket organsız kaldığından ve süresinde genel kurul yapılarak durumunu kanuna uygun hale getirmesi için verilen sürede organlarının oluşturulamadığı gerekçesi ile kabulüne şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekili yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.Uyuşmazlık davalı şirketin organsız kalıp kalmadığı ve feshinin gerekip gerekmediği noktasında çıkmaktadır.Davaya konu limited şirket iki ortaklı olarak 1993 yılında kurulmuştur. Şirket ana sözleşmesine göre her iki ortak da şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkilidir. Şirket ortakları arasında açılan fesih ve şirket müdürlüğünden azil davaları sonucunda kesinleşin Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı ilamına göre davacı ortak … şirket müdürlüğünden azledilmiş, yine aynı karara göre kusurlu olan … açtığı fesih ve tasfiye davasının reddine karar verilmiştir.Söz konusu davalar devam ederken şirket ortağı …2007 yılında vefat etmiş geriye mirasçı olarak davalılar … kalmıştır.Dava tarihinde ve şirket ortağının ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 521 maddesine göre bir payın miras yoluyla iktisabı için ortakların muvafakatine gerek yoktur. Limited şirket ortaklarından birinin ölümü halinde payın miras yolu ile iktisabı için ortakların muvafakatine kural olarak gerek bulunmadığı ve aksinin ana sözleşmede öngörülmesi halinde izlenecek yöntemin ne olduğu 6762 sayılı TTK’nun 521’nci maddesinde düzenlenmiş olup, aynı Yasa’nın 507/3 ncü maddesinde payın miras yolu ile bölünebileceği öngörülmüştür. Dosya içerisinde bulunan şirket anasözleşmesinde aksine bir düzenleme yapılmamıştır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 540 maddesinde “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.Kuruluştan sonra şirkete giren ortaklar, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur değildirler.” hükmü düzenlenmiştir.Buna göre, iki ortaklı limited şirketin davacının Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı ile şirket müdürlüğünden azline karar verildiği, diğer ortağın ölümü ile şirketin organsız kaldığı, şirketin süresinde durumunu kanuna uygun hale getirmediği (şirket organlarının oluşturulmadığı) böylece şirketin feshi gerektiği yönündeki mahkeme kabulü doğru olmayıp, ölenin mirasçılarına kendiliğinden ortaklık payı intikal etmiştir. Ölenin mirasçıları kendiliğinden ortaklık payını iktisap ettiklerinden ve şirket ana sözleşmesine, 6762 sayılı TTK’nın 540/1 ve 6102 sayılı TTK 623/1 maddesine göre elbirliği ile malik olan mirasçılar şirket ortağı olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili olduklarına göre şirketin organsız kaldığından bahsedilemeyecektir.Yine her dava davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır. Davanın açıldığı tarihte davacı şirket müdürü müdürlükten azledilmemiş olup, şirket müdürü sıfatı devam etmektedir. Davacının şirket müdürlüğünden azline dair Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı dava açıldıktan sonra 08/05/2013 tarihinde kesinleşmiştir. Buna göre de davanın açıldığı tarihte davacı şirket müdürü olup organ boşluğundan söz edilemeyecektir. 6103 sayılı TTK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 3. maddesinin ‘Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır’ hükmü uyarınca tek kişilik limited şirketin varlığını kabul eden 6102 sayılı TTK hükümlerinin yürürlükten önceki olaylara da uygulanmasını mümkün kıldığı dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun’un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir. Buna göre de dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince davalı limited şirketin tek ortaklı olarak devam edebileceği gözetilerek şirketin feshi yerine uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de hükmedilebileceği dikkate alındığında, şirketin feshine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.Şirketin uzun yıllardır gayrı faal olduğu bu nedenle feshi gerektiği yönündeki iddiaya gelince; 6762 sayılı TTK’nun 549/4. maddesinde şirketin feshi için haklı nedenler açıkça belirtilmemiş ise de, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının bulunmadığı durumların varlığı halinde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir. Ancak, haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendisinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hiç kimse kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz. (Yargıtay 11. HD 2007/7073 E., 2009/1889 K. sayılı kararı)Buna göre kesinleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı ile şirketin feshini gerektirir haklı nedenlerin ortaya çıkmasında davacının kusurlu tutum ve davranışlarının etkili olduğu sabit olduğundan ve diğer ortağın bu duruma kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiği ispatlanamadığından bu nedene dayalı olarak da fesih isteminde bulunamayacaktır.Bu nedenle davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve şartları oluşmayan davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/09/2017 tarih ve 2010/834 Esas – 2017/874 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN : 2-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40.TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 17,15 TL harcın mahsubu bakiye 27,25 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalılar tarafından yatırılan 85.70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalılara iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 57,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş giderleri toplamı 143,20 TL’ nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 9-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.