Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/62 E. 2018/691 K. 11.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/62 Esas
KARAR NO : 2018/691 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/486 Esas 2017/673 Karar
TARİH : 13/07/2017
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 11/07/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı şirketin yaklaşık %17 hissesine sahip ortağı olduğunu, şirket yönetim kurulu tarafından müvekkiline gönderilen davet sonrası 25.03.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurula katılınmış ve bu toplantıda alınan kararlara itirazi kayıt düşürüldüğünü, yapılan olağan genel kurul toplantısında bazı hususların TTK’nın aradığı şartları taşımadığını, genel kurul usulü açısından yazılı olarak cevaplanması istenen hususların cevaplanmadığını, toplantıda huzur hakkı olarak her bir yönetim kurulu üyesine her ay ödenmesi kararlaştırılan 15.000,00 TL fahiş olduğunu ve iptalinin gerektiğini ileri sürerek, her bir yönetim kurulu üyesi için ödenmesi kararlaştırılan aylık 15.000,00TL’ye ilişkin huzur hakkı kararının ve … A.Ş. Şirketi tarafından yıllık kota primi olarak ödenecek bedelin %10 oranında yönetim kurulu üyelerine ödenecek primin, icrasının dava sonuna kadar geri bırakılmasına ve dava sonunda iptaline, … Şirketinin 25.03.2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurulunun iptaline, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın yasanın amir hükmü ile açıkça sınırlanarak sayılmış olan (numerus clausus) bu iddialardan hiçbirini içermediğinden öncelikle davadaki genel kurulun iptaline ilişkin talebin ve dolayısıyla davanın esasa girmeden usulden reddine karar verilmesi gerekmekte olduğunu, davacının genel kurul usulü bakımından yazılı olarak cevaplanması istenen hususların cevaplanmadığına ilişkin iddiaları tümüyle mesnetsiz olmakla birlikte usulen genel kurulun iptaline yol açacak mahiyette iddialar olmadığını, davacının genel kurul sırasında sorduğu soruların gerçeklerle ilgisi olmadığını, müvekkili şirket uzun vadeli kredi kullanmadığından bu kredilerle ilgili azalış olması da mümkün olmadığını, davalı müvekkili şirketin bilançoları incelendiğinde görüleceği üzere 2013 ve 2014 yıllarında uzun vadeli kredisi hiç olmadığını, olmayan bir kredide %30 oranında düşme olduğunun tespit edilmesi ve bu yönde yazılı açıklama istenmesi ve bunun genel kurulun iptali sebebi yapılmasının davacının dava açmaktaki amacını göstermesi bakımından sayın mahkemece değerlendirilmesi gereken bir husus olduğunu, davacı yan tarafından rakamla 15.000 yazılan huzur hakkı bedeli yazıyla 35.000 olarak yazıldığını, karışıklığı düzeltmek adına genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerine 15.000 TL ödenmesine karar verildiğini, müvekkili şirketin geçmiş yıllara ait genel kurul tutanakları değerlendirildiğinde görüleceği üzere; 2012 yılında 20.000 TL ve geçmiş 3 yıllık başarıları nedeniyle 200.000,00 TL prim ödenmesine ilişkin karar verildiğini, bu kararın oy birliği ile alındığını, 2012 yılında yapılan huzur hakkı ödemesi ile ilgili bir itiraz yapılmamış olması davacının kötü niyetli olduğu iddialarının ispatı mahiyetinde olduğunu, davacının bu şirkette %17 gibi bir hisseye sahip olmadığını, davacının şirkette hisse oranı % 0,4 civarında olduğunu, hisse oranı gerçeklerin çok dışında abartılarak mahkemenin yanıltıldığını savunarak, öncelikle esasa girmeden usulden davanın reddine, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 13/07/2017 tarih 2015/486 Esas 2017/673 sayılı kararında;
“Tüm dosya kapsamı itibariyle 25.03.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısı itibariyle bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi yapılan genel kurulda ” karın dağıtılmayarak olağanüstü yedeklere aktarılması” yönelik 6. Maddesi itibariyle objektif iyiniyet kurallarına ve şirket kurallarına aykırılık oluşturması sebebiyle iptaline karar verilmesi gerektiği, aynı genel kurulda şirket karının dağıtılmamasına karar verilmesine rağmen yönetim kurulu üyelerine ücret takdir edilmesinin pay sahipleri arasında bir eşitsizliğe yol açacağı özellikle yönetim kurulu olan üyeler lehine yönetim kurulu olmayan üyeler aleyhine eşitsizliğe sebebiyet vereceğinden genel kurulun 7. gündem maddesinin de iptaline karar verilmesi gerektiği…”gerekçesi ile,
Davacının davasının kısmen kabul, kısmen reddi ile; davacının davasının konusu itibariyle 25/03/2015 tarihli 2014 yılına ait genel kurulun 6. Nolu gündem maddesi ile 7. Nolu gündem maddesinin iptaline, davacının genel kurul diğer gündem maddeleri ve genel kurula ilişkin iptal isteminin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi hükmünün talebi aşan bir şekilde hüküm kurulmuş olması, eksik incelemeye dayanması, hükümde objektif bir değerlendirme yapılmamış olması, yine hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayanması yanında yaptırılan bilirkişi incelemesinin objektif ölçütlere uymadığına ilişkin detaylı itirazlara rağmen bu itirazlar değerlendirilmediği, yanlı rapor ile hüküm kurulmuş olması nedeniyle hatalı olduğunu,
Taleple bağlılık ilkesi gereği mahkemece ve dosya üzerinde inceleme yapan bilirkişilerin, dosyayı ancak talep doğrultusunda ve talep kadar incelemek durumunda olduklarını, dava dilekçesi incelendiğinde davacının talebinin sadece yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkı ve prim bakımından iptal olduğunu, mahkemece davacının talep etmediği 6 nolu gündem maddesinin de iptaline karar verildiğini,
İptaline karar verilen gündemin 7 nolu maddesinde her bir yönetim kurulu üyesine 15.000.TL huzur hakkı ödenmesine dair karar verildiğini, ancak müvekkili şirketin geçmiş yıllara ait genel kurul tutanakları değerlendirildiğinde görüleceği üzere; 2012 yılında 20.000.TL ve geçmiş 3 yıllık başarıları nedeniyle 200.000,00.TL prim ödenmesine ilişkin karar verildiğini, kararın oy birliği ile alındığını, 2012 yılında yapılan huzur hakkı ödemesi ile ilgili bir itiraz yapılmamış olmasının davacının kötü niyetli olduğu iddialarının ispatı niteliğinde olduğunu,
Davacının şirkette %17 gibi bir hisseye sahip olmadığını, davacının şirkette hisse oranının %0,4 civarında olduğunu, hisse oranlarının abartılarak mahkemenin yanıltıldığını,
Bilirkişi raporlarının somut olaydaki uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak mahiyette olmadığını,
Davacının iptalini talep ettiği genel kurulda olumsuz görüş bildirerek olumsuz oy kullandığı fakat muhalefetini tutanağa geçirtmediğini, halbuki muhalefet şerhinden bahsedilmek için davacının toplantıda alınan kararlara muhalif kalarak, bu hususları tutanağa yazdırmak veya yazılı olarak vererek tutanağa eklemek olduğunu, bu tutanakta tutanağa şerh koyan pay sahibinin adı ve soyadı yazılarak, muhalefet şerhinin ekli olduğunun belirtildiğini, tutanağa eklenen muhalefet şerhinin de toplantı başkanı ve Bakanlık temsilcisi bulunan toplantılarda Bakanlık temsilcisi tarafından imzalanacağını, bununla beraber ortada böyle bir muhalefet şerhi bulunmadığı için davanın açılabilmesi için yasanın amir hükmünün aradığı şartların oluşmadığını,
Bilirkişilerin bir yandan şirketin mali olarak iyi bir durumda olduğunu söylerken diğer yandan şirketin bu hale gelmesi için yapılan işlem ve emekleri göz ardı ederek ve bunun karşılığının verilmesini kötü niyet olarak tespit ettiklerini, Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere, şirketin borçlanmasını önlemek ve karlılığını sağlamak amacı güdülmesi durumunda ve üstelik hem davacı hem ortaklarının yararına bulunması durumunda iptal şartını taşımayacağının açık olduğunu,
İlk derece mahkemesince yönetim kurulunun şahsi kefil olmaları durumunu hiç incelemediğini,
İlk derece mahkemesince huzur hakkının dağıtılması için şirketin kar etmesi bile aranmazken, bilirkişilerin nasıl bunun eşitsizliğe yol açtığını tespit etiklerinin izaha muhtaç olduğunu, mahkemenin ise bu raporu hüküm kurmaya elverişli kabul etmiş olmasının da ayrı bir hata olduğunu,
Genel Kurulda yönetim kurulu üyelerine tanınan aylık huzur hakkı 15.000.TL olduğunu, müvekkili şirket kuruluşundan bu yana profesyonel yönetici istihdam etmediğini, dolayısı ile şirketin hedeflerinin tutturulması ve başarısı tümüyle yönetim kurulu başkan ve üyelerinin istikrarlı ve başarılı çalışmalarının ürünü olduğunu, fahiş olduğu ve iptali talep edilen huzur hakkı bedelinin, bugün ülkemizde, müvekkili şirketin çapında bir şirkette orta düzey yöneticilik yapan bir kişinin almakta olduğu maaşa denk geldiğini,
Davacının kötü niyetli olduğu davanın başından beri ileri sürülmekle birlikte, mahkemece davacının kötü niyetine ilişkin hiçbir tespit ve yorum yapılmadığını,
Bilirkişilerin kök raporda, şirket öz kaynaklarının artış gösterdiğini tespit ettiklerini, bu sayısal verilere bakıldığında şirketin karının her geçen yıl arttığını, bununla beraber iptali talep edilen huzur hakkı bedelinin 2012 yılında oy birliği ile tespit edilen rakamdan %25 daha düşük olduğunu, 2012 yılında alınan kararlar doğrultusunda ödenmesine karar verilen huzur hakkı bedellerinin iyiniyete aykırı olmayıp, eşitsizlik yaratmazken 2014 yılı için alınan ve 2012 yılından daha düşük olan huzur hakkı bedellerinin iyi niyete aykırılık teşkil edip eşitsizlik yarattığını belirtmenin ciddiyetten uzak olduğunu, diğer yandan davacının o dönemde dağıtılan huzur hakkına itirazı yokken, aradan sadece 1 yıl geçmiş olmakla, üstelik karlılık artmışken ve üstelik önceki yıla nazaran daha düşük bir huzur hakkı dağıtılmışken, önceki yüksek huzur hakkına itiraz etmeyip, düşük huzur hakkına itiraz ediyor olmasının açıkça azlık hakkının kötüye kullanılması olduğu ve kanunca korunmadığı hususunda yerel mahkemenin bir tespiti olmadığını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/486 Esas 2017/673 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı şirket hissedarı tarafından davalı şirket aleyhine 25.03.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının TTK 445 vd. Maddeleri uyarınca iptali istemiyle dava açılmıştır. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile dava konusu genel kurulun 6. Ve 7 gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline, diğer kararlar yönünden talebin reddine karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davacının iptalini istediği davalı şirketin 25/03/2015 tarihli genel kurulun 6. Maddesi ile şirket kararının dağıtılmayarak yedeklere ayrılmasına ve 7. maddesi ile yönetim kurulu üyelerine aylık 15.000.TL huzur hakkı ödenmesine ve ayrıca yıl sonunda.. . A.Ş tarafından ödenen kota standart priminin %10 u kadar tutarının yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına ilişkin kararın mahkemece iptaline karar vermiştir.
Davalı tarafın istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzeni yönüyle inceleme yapılmıştır.
Dava, anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı vekilince davalı şirketin 25/03/2015 tarihinde gerçekleşen genel kurul toplantısında alınan kararların iptali talep edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda, davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen ve mahkemece kabulüne karar verilen şirket kararının dağıtılmayarak yedeklere ayrılmasına ilişkin 6. Maddesi ile yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verildiği anlaşılan aylık 15.000’er.TL huzur hakkı ve bununla birlikte yine yönetim kurulu üyelerine dağıtılmasına karar verilen, yıl sonunda … A.Ş tarafından ödenecek kota standart priminin %10 u kadar tutarının prim olarak dağıtılmasına ilişkin 7. maddeye yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekilde muhalefet durumunun öneriye karşı olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın (muhalefet) bulunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği anlaşıldığından (Yargıtay 11.H.D. 2015/8152 E. 2016/3842 K. 07/04/2016 T.) şirket kararının dağıtılmayarak yedeklere ayrılmasına ilişkin 6. Maddesi ile yöneticilere huzur hakkı ve kota standart priminin %10 u kadar tutarının prim olarak dağıtılmasına dair 7 nolu gündem maddesi ile ilgili alınan karara karşı açılan davanın da dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece anılan husus nazara alınmadan yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulü ile 6. ve 7. Madde ile alınan kararın iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın reddi yönünde dairemizce hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarih 2015/486 Esas 2017/673 sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre karar tarihi itibariyle ilk derece mahkemesi yönünden alınması gereken 35,90.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken yatırılan 27,70.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 8,20.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 12,50.TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle AAÜT uyarınca hesap ve takdir edilen 2.180,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 85,70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL peşin karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf talep eden davalı tarafa iadesine,
7-İstinaf başvuru harcı 85,70.TL ve istinaf posta gideri 39,00.TL toplamı 124,70.TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/07/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.