Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/618 E. 2018/591 K. 13.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/618 Esas
KARAR NO : 2018/591 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1192 Esas 2017/1176 Karar
TARİH : 27/12/2017
ESAS DAVA (İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1192 Esas)
DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/85 Esas
2017/923 Karar)
DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ : 13/06/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı … .n vekili dava dilekçesi ile, davacının davalı … ile birlikte benzin istasyonu işletmesi ile iştigal eden … Ltd. Şti.’ne %50 oranında ortak ve münferiden imzaya yetkili müdür olduklarını; davalı …’ın oğlu diğer davalı …’ın şirkete münferiden imzaya yetkili müdür olarak atandığını; davalı …’ın toplam 1.000.000,00.TL’yi kendi hesabına aktarıldığının tespit edildiğini; şirket hesaplarının usulsüz şekilde davalı hesabına aktarılan paranın, şirkete iadesi hususunda İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/994 esasına kayıtlı olarak … aleyhine alacak davası açıldığını; bu dosya üzerinden yapılan yargılama sonucunda, 14/11/2013 tarihli kararında; 445.000,00.TL’nin yargılama esnasında davalı … tarafından şirket hesabına iade edildiğini; iade tarihine kadar işlemiş avans faizi ile bakiye 545.000,00.TL’nin 05/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiğini; şirketin diğer yetkili müdürü olan …’ın oğlu … mahkemeye verdiği 02/01/2014 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini; ayrıca bu yargılama esnasında davacı ve davalı … arasında darp ve tehdit olaylarının vuku bulduğunu; dava dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında, davalıların, şirket müdürlüğünü ifada özen ve bağlılık yükümlülüklerine aykırılıklarından dolayı haklı sebeple azil koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, davalıların şirket müdürlük görevinden kaynaklanan yönetim hakkının ve temsil görevlerinin kaldırılmasına veya sınırlandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; şirkete karşı özen ve bağlılık yükümlülüklerine aykırı davranışların, davacı tarafından, gerçekleştirildiğini, ibraz edilen bilirkişi raporu, iddianame ve İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/378 esas sayılı dosyasına göre özen ve bağlılık yükümlülüğüne ihlal edenin … olduğunun açıkça kanıtlandığını davayı kabul etmediklerini savunarak, davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; şirkete karşı özen ve bağlılık yükümlülüklerine aykırı davranışların, davacı tarafından, gerçekleştirildiğini ibraz edilen bilirkişi raporu, iddianame ve İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/378 Esas sayılı dosyasına göre özen ve bağlılık yükümlülüğüne ihlal edenin … olduğunun açıkça kanıtlandığını davayı kabul etmediklerini ileri sürerek, davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı … vekili dava dilekçesi ile; davalı ile kardeş olup ….Ltd. şirketinin yarı payı oranında ortakları olduğunu, her iki ortağın münferiden temsile yetkili olduğunu, şirketin fiilen yönetiminin davalı tarafından yürütüldüğünü, davalının temsil yetkisini kötüye kullanarak şirket kasasında büyük açıklar oluşturduğunu, gereksiz vergi ve cezalar ödendiğini, şirket hesabındaki paraları kendi hesabına aktardığını şikayeti üzerine Asliye Ceza Mahkemesinde sanık olarak yargılandığını, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1192 Esas sayılı dosyada açılan davada verilen bilirkişi raporunda davalının temsil yetkisinin kısıtlanması gerektiğine işaret edildiğini ileri sürerek, davalının…. şirketindeki müdürlük yetkisinin kaldırılmasına ve azline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının zimmetine para aktarması nedeniyle aralarında otuzu aşkın ticari ve cezai nitelikte davaların sürdüğünü, İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinde davacının temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılması için açtığı davanın derdest olduğunu, davacının iddialarının haklı olmadığını savunarak, bu dava dosyasının İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1192 Esas sayılı dosya ile aynı ve benzer konuda olması nedeniyle birleştirilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 27/12/2017 tarih 2014/1192 Esas 2017/1176 sayılı kararında;
“Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; şirket ortağı ve münferiden imzaya yetkili müdürü …’ın 2010 yılında muhtelif tarihlerde 3 adet işlemle toplam 1.000.000,00 TL’yi şirket hesabından çektiğinin anlaşıldığı; … tarafından muhtelif tarihlerde 3 adet işlemle toplam 455.000,00 TL’nin şirkete geri ödeme yapılması sonrasında, davalının, 545.000,00 TL şirkete borçlu kaldığı; 31/12/2011 tarihi itibariyle, şirketin ortaklardan alacaklar ana hesabında …’ın şirkete 609.000,00 TL borçlu bulunduğu; yine ortaklara borçlar ana hesabından …’ın şirketten 284.262,40 TL, …’ın 169.265,00 TL alacaklı bulunduğunun görüldüğü; 31/12/2014 tarihi itibariyle, ortaklardan alacaklar ana hesabında …’ın 167.105,61 TL, …’ın 1.027.043,90 TL şirkete borçlu gözüktüğü; ortaklara borçlar ana hesabı altında …’ın, şirketten 19.911,41 TL alacaklı bulunduğu; esas ve birleşen davadaki davalıların, dava dışı şirkette müdür sıfatına haiz bulundukları; huzurdaki esas davada; davacının müdürlükten azil için ileri sürdüğü vakıaların, davalılardan … açısından, şirket hesabından kendi hesabına toplam 1.000.000,00 TL transfer yapılması, davalılardan … açışından ise dava dışı şirketin diğer davalı aleyhine açtığı alacak davasından feragat ettiği; şirketin yasal yollardan davalı …’dan 545.000,00 TL alacağını avans faizi ile birlikte alma imkanını ortadan kaldırdığı ve şirketin yapmış olduğu 52.250,00 TL mahkeme masrafından da vazgeçerek …’nın menfaatlerini şirket menfaatlerinin üzerinde tuttuğu; şirketi açıkça zarara uğratarak görevi kötüye kullanma durumlarının olduğu; bu durumda, davacının, dava konusu eyleme benzer bir eylemi kendisinin gerçekleştirdiği; TTK.nun. 630.maddesine göre her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin, yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceğini; aynı maddenin 3.fıkrasında, haklı sebebin, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi olarak gösterildiğini; haklı sebebe örnek olarak müdürlerin hilekâr ve yetkilerini kötüye kullanmaya ilişkin davranışları, tutuklanmaları, askere alınmaları, ağır hastalığa tutulmaları, kendisine verilen talimatlara uyulmaması, rekabet etmeme, borcuna aykırı davranılması, yönetim ve temsil yetkisini gerektiği gibi kullanmaması ve benzeri durumların gösterilebileceğini; bu kapsamda, davalı …’ın şirket hesaplarında, şirketi temsil ve ilzama yetkisini kullanarak 1.000.000,00 TL gibi bir miktarı kendi hesabına aktarması şirket tüzel kişiliğine ve diğer ortakları açıkça zarara uğratacak bir davranış olduğu; davalı yanın bu davranışı kâr payı alacaklılarının dağıtılmamış olması sebebiyle, yaptığı savunmanın hukuka uygun bulunmadığını; zira kâr payının dağıtılmaması halinde, davalı …’ın genel kurul düzenlenip kâr payı dağıtılması yönünde çaba göstermesi gerektiği; ancak, dosyada mübrez evrakta davalının bu yönde herhangi bir girişiminin dahi bulunmadığının görüldüğü; bu yönde bir girişimde bulunmadan, herhangi bir bedeli kendi uhdesine geçirmemesi gerektiği; öte yandan şirketin 2014 yılı hesaplarında, davacı/birleşen davada davalı …’ın 131 ortaklarda alacaklar hesabında şirkete 1.027.043,90 TL borçlu olduğunun gözüktüğü; bu durumda, davacının/birleşen dosya davalısının dava konusu eyleme benzer bir edava konusu eyleme benzer bir eylemi kendisinin gerçekleştirdiği; diğer davalı …’ın da aynı şekilde şirketi temsil ve ilzam yetkisini kullanarak şirket tüzel kişiliğini zarara uğratacak şekilde şirketin diğer davalı/babası olan …’dan tahsil edeceği bedelin, şirket adına davadan feragat etmek suretiyle, şirketçe tahsil edilmesini engellediğini; bu durumda da TTK.630.maddesinde düzenlenen haklı sebeplerin oluştuğu…”gerekçesi ile,
1-Esas davanın kısmen kabulü ile,
a)Davacı tarafından, davalı … aleyhine açılan davanın kabulü ile,
Davalı … (TC NO: …)’ın dava dışı … Şti (sicil no: …ndeki müdürlük görevinden TTK.630-(1) maddesi uyarınca haklı sebeple azline,
b)Davacı tarafından, davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile,
Davalı … (TC NO: …)’ın, dava dışı … Ltd. Şti (Sicil No: …)’ndeki “münferiden” temsil ve ilzama ilişkin yetkisinin kaldırılarak diğer şirket müdürü … ile birlikte/ müştereken temsil ve ilzama olarak sınırlandırılmasına,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Birleşen davanın (İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/85 esas) kısmen kabulü ile,
Davalı … (TC NO:…)’ın, dava dışı …Ltd. Şti (sicil no: …)’ndeki “münferiden” temsil ve ilzama ilişkin yetkisinin kaldırılarak diğer şirket müdürü … ile birlikte/ müştereken temsil ve ilzama olarak sınırlandırılmasına,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Esas davanın kesinleşmesine kadar 24/11/2016 tarih ve 2014/1192 esas sayılı ara kararı ile atanan yönetici kayyımı … (TC NO:…)’un, yönetici kayyımlık görevinin devamına,
4-Esas ve birleşen davada; karar kesinleştiğinde keyfiyetin, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazı ile bildirilerek tescili ve masrafı taraflardan alınmak suretiyle ilanına, karar verilmiş ve karara karşı davacı birleşen davalı vekili ve davalı birleşen davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı birleşen davalı vekili istinaf dilekçesi ile,
Esas dava hakkındaki karara herhangi bir istinaf nedenlerinin bulunmadığını,
6100 sayılı HMK’nun 27.maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkının açıkça ihlal edildiğini,
İlk derece mahkemesinin ek bilirkişi raporu alınmasına karar vermesi gerektiğini, 27/09/2017 tarihinde işlev denetim ve mali müşavirlik tarafından hazırlanan özel amaçlı tasdik raporunu mahkeme dosyasına sunarak 21/11/2016 tarihli bilirkişi raporuna karşı kuvvetli deliller ile itiraz edildiği ve ek rapor talebinde bulunulduğunu, mahkemenin bu talebi değerlendirmediğini, bu yönüyle kararın hatalı ve eksik olduğunu, dosyadaki bilirkişi raporuna her iki tarafında ek rapor itirazı olmasına rağmen mahkemece ek bir rapor istenmesi kararı verilmediğini,
Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince hukuka aykırı olarak verildiğini, bilirkişi raporlarının tartışılmadığını, hiçbir açıklama yapılmadığını, gerekçelendirilmediğini, bilirkişi raporunun kesin delil olarak hükme esas alınarak hüküm kurulduğunu, HMK m.27/2, hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” hükmünün amir olduğunu, mahkemenin kurduğu hükmün HMK m.27ye aykırılık oluşturduğunu,
Bilirkişinin, şirketin kuruluşu olan 2007 yılından başlayıp 2014 yılına kadar müvekkili şirket ortağı olarak para çekmediğini belgeleri ile dosyaya sunduğunu, bilirkişinin de bu tespitte bulunduğunu,
15.09.2014 tarihinde müvekkilinin çekmiş olduğu paranın yaklaşık 800.000,00.TL olduğu ve bunu da 03.04.2013 ve 23.12.2014 tarihli ortaklar kurul kararı gereği kar payına isabet eden tutar olduğunu söyleyerek kararların bir nüshasını dosyaya sunduklarını, özellikle şirket defterlerinin, müvekkilinin ortağı tarafından 30.10.2014 tarihinden itibaren yanlış kayıt yaptırıldığını ve mizanda görülen 1.027.043,90.TL müvekkilinin borçlu olmadığını ne bilirkişi, ne kayyımlar, nede Mahkemenin gördüğünü,
Bilirkişinin hazırladığı raporda davalılar … ve oğlu …’ın yapmış olduğu usulsüzlükleri sayfalarca yazarak basiretli bir tacir gibi davranmadıklarını ifade ettiğini, bu tanımın doğru olduğunu,
Bilirkişinin 2014 yılına kadar müvekkilinin hiç para çekmediğini ve ortaklar kurul kararına istinaden müvekkilinin çekmiş olduğu kar payını görmezlikten geldiğini ve 2014 mizanında “…1.027.043,90 TL çektiği ve diğer şirket ortağı … ile benzer bir eylemi kendisinin gerçekleştirdiğini, bu durumunda nihayi takdirinin mahkemeye ait olmak üzere dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğunu…” ifade ettiğini, bu cümlelerin mahkemenin seyrini değiştiren ve yanlış karar verilmesine sebep olan ifadeler olduğunu, bu ifadeleri kabul etmediklerini ve çürüten belgeleri mahkemeye sunmalarına rağmen dikkate alınmadığını,
Kayyım raporlarının incelenmesi halinde mahkemenin farklı yönde hüküm kuracağını,
Kayyım …’un 31.05.2017 ve 21.04.2017 tarihlerinde şirket merkezinde yapmış olduğu toplantılarda tutmuş olduğu toplantı tutanaklarında, şirket ortağı …’ın yapmış olduğu usulsüzlükleri tespit ettiği ve yanlış muhasebe kayıtlarından bahsetmesine rağmen, mahkemenin bu hususları hüküm kurarken görmezden geldiğini,
Daha önce görev yapan kayyım … hakkında yapılan azil talebinin ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilerek 19.01.2016 tarihinde görevden azledildiğini, kayyımın azil tebliğini mahkeme kaleminden 08.02.2016 tarihinde aldığını, görev yaptığı sürece mahkeme dosyasına hiçbir rapor bırakmaz iken, azilden sonra 09.02.2016 tarihinde dosyaya gerçekleri yansıtmayan, müvekkilini karalayan bir rapor sunduğunu, bu raporun daha sonra dosyaya rapor sunan bilirkişileri etkilediğini, kayyımın şahsında hem cezai soruşturma istemiyle şikayette bulunduklarını hem de tazminat davası açtıklarını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin birleşen dava hakkında verdiği müvekkilinin ortağı olduğu “… Ltd. Şti.’deki “münferiden” temsil ve ilzama ilişkin yetkinin kaldırılarak diğer şirket müdürü … ile birlikte müşterek temsil ve ilzam olarak sınırlandırma” kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılması ve esas hakkında yeniden karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı birleşen davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Esas davasının harç ve yargılama giderleri bölümünde kayyım ücreti olarak belirlenen 14.700,00.TL’nin tamamının müvekkili …’a yüklendiğini, mahkemece ortakların her ikisinin de aynı oranda kusurlu bulunduğunu, kayyım ücretinin tamamının müvekkiline yüklenmesinin haksızlık oluşturduğunu,
Yönetim kayyım …’un icra etmekte olduğu görevinin gereklerini kasten yerine getirmediği ve şirketin diğer ortağı … ile işbirliği yapmak suretiyle hem şirkete hem de müvekkili …’a zarar verdiğini,
…’un bir yıldan uzun süredir görev yaptığını, bu süre içinde şirketin ödemesi gereken motorlu taşıtlar ve emlak vergilerini, şirket kasasında yeterli paranın bulunmasına karşın zamanında ödemeyerek şirketin gereksiz yere gecikme zammı ve gecikme cezası ödemesine sebep olduğunu, …’un ayrıca şirketin diğer ortağı ile müvekkili aleyhine işbirliği ilişkisine girdiğini, bu kapsamda yok olduğu ileri sürülerek mahkemelere dahi sunulmayan şirket evraklarını …’ın tuttuğu özel bilirkişiye verdiğini, …’ın özel avukatının aynı zamanda şirket avukatı olarak görev yapmasına zemin hazırlayarak hem müvekkili hem de şirketin zarara uğramasına neden olduğunu, yaptığı işlem ve eylemler ile müvekkilinin güvenini bütünüyle kaybeden şahsın yönetim kayyımlığı görevine son verilerek yeni bir kayyımın atanmasını talep ettiklerini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile verilen hükmün esas davada harç ve yargılama giderleri bölümünde müvekkiline yüklenen 14.700,00.TL kayyım ücretinin iki ortak arasında bölüştürülmesine, kayyım …’un azledilerek yeni bir yönetim kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1192 Esas 2017/1176 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Asil ve birleşen davada taraflar, dava dışı şirketin %50 oranında ortağı olduklarını, aynı zamanda kardeş olan tarafların şirketi münferiden yetkili müdür oldukları, asıl ve birleşen davalarda karşılıklı olarak TTK 630 maddesi kapsamında müdürlük yetkisinden azillerinin veya müdürlük yetkilerinin kısıtlanmasını talep ettikleri, ilk derece mahkemesince gerek asıl gerekse birleşen davda davaların kısmen kabulü ile her iki dava davalısı şirket müdürünün münferit yetkilerinin kaldırılması ile şirketi müşterek yetkili olarak yönetmeleri yönünde karar verildiği, kararın gerek asıl gerekse birleşen dava taraf vekillerince istinaf edildiği anlaşılmıştır.
Asıl davada davalı … vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; ilk derece mahkemesince asıl dava kapsamında davacı talebi üzerine kayyım atandığı, asıl davanın kısmen kabulü ile kararı istinaf etmediği anlaşılan davalı …’ın TTK 630 maddesi uyarınca dava dışı şirkette münferiden yetkisinin kaldırılmasına, diğer davalı … ın ise münferit yetkisinin kaldırılmasına ve diğer davacı müdür ile dava dışı şirketi müşterek yetkili olarak yönetmesi için yetkisinin sınırlandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince asıl davada atanan kayyum masrafı yönünden yargılama gideri bölümünün hüküm sonucuna göre asıl dava davalılarından tahsiline karar verilmesinde yasaya ve usule aykırılık yoktur. Bu nedenle asıl dava davalılarından … vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince hükümden sonra kayyımın istifası üzerine 16.04.2018 tarihli ek karar verilerek istifa eden kayyım … un istifasının kabülü ile kayyımlık görevinin sona erdirildiği anlaşılmakla, davalı … vekilinin kayyım …’un azli ile yeni yönetim kayyımı atanması yönündeki istinaf nedeni konusuz kalmıştır.
Asıl davada davacı birleşen davada davalı … vekilinin birleşen dava yönünden verilen hükme yönelik istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmakla, birleşen dava yönünden bu davanın davalısı … vekilince ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle yapılan inceleme de ise;
Kararı istinaf eden asıl ve birleşen dava taraflarının kardeş olup, dava dışı şirkette %50 oranında eşit pay sahibi ortak oldukları ve münferit yetkili şirket müdürü oldukları, taraflar arasındaki ihtilaflar kapsamında karşılıklı davalar açılmış olduğu, bu kapsamda taraflar arasında güvensizlik oluştuğu ihtilafsızdır. Her iki taraf da açılan asıl ve birleşen davada diğerinin münferit yetkisinin kaldırılarak sınırlandırılmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince de dosya yansıyan deliller ile bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında TTK 630 maddesi uyarınca her iki münferit yetkili müdürün münferit yetkilerinin kaldırılarak dava dışı şirket yönetiminde müşterek imza ile yetkili olmalarına karar verilmiştir.
Her ne kadar birleşen dava davalı vekilince birleşen dava yönünden daha önce asıl dava yönünden alınan bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmeden ve ek rapor alınmadan karar verildiği ileri sürülüp istinaf nedeni yapılmış ise de; HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi kapsamında ilk derece mahkemesince gerekçesi ortaya konularak hüküm verildiği anlaşılmakla birleşen dava davalı vekilinin bu yönüyle ilk derece mahkemesince ek rapor alınması gerektiği, HMK 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilerek hüküm kurulduğu yönünde ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Yukarıda yer verildiği üzere ilk derece mahkemesince gerek asıl gerekse birleşen davada davaların kısmen kabulü ile her iki dava davalısı şirket müdürünün münferit yetkilerinin kaldırılması ile şirketi müşterek yetkili olarak yönetmeleri yönünde karar verildiği anlaşılmaktadır. Yargılama sürecinde asıl dava davacısı … ve vekilinin mahkemeye sundukları 02.05.2016- 21.12.2016 (davacı asilin Bilirkişi raporuna beyan) -12.04.2017 (duruşma tutanağında davacı vekili beyanı) gerek yazılı gerekse duruşma zabtına geçen beyanlarıyla münferit yetkili ortakların birlikte/müşterek imza ile yetkili olmaları yönünde benimseyici talepleri de dikkate alındığında; ilk derece mahkemesince birleşen dava yönünden kurulan hüküm ve gerekçesinde asıl davada davacı birleşen davada davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin karşılandığı da gözetildiğinde, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl davada davalı vekilinin, birleşen davada da davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davada davalı vekilinin ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90’ar.TL istinaf karar harçları istinaf eden asıl dava davalısı ve birleşen dava davalısı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Asıl davada davacı birleşen davada davalının istinaf aşamasında kayyım atanma talepli dilekçeleri kapsamında dairemizce istinaf incelemesi sonucu verilen karar sonucuna göre bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 13/06/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.