Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/61 E. 2018/538 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/61
KARAR NO : 2018/538
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/492 Esas – 2017/709 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin, davalı … Bankası A.Ş.’nin Pendik şubesinde hesabı bulunduğu ve davalı ile 05/03/2014 tarihinde İnternet Bankacılığı Sözleşmesi imzalanarak hesabın bulunduğu şubeye teslim edildiğini, müvekkilinin kozmetik sektöründe gösterdiği faaliyet nedeniyle ürünlerini danışmanları aracılığıyla tüketicilere ulaştırdığını, satışların bu kişiler aracılığıyla nakit veya kredi kartı kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği, bu şekilde yapılan satışlar sonrası ürün bedellerinin müvekkili şirketin banka hesaplarına aktarıldığını, müşterilerin ve danışmanların kullanmakta olduğu banka hesapları ve kredi kartları farklı bankalara ait olduğu, müvekkilinin Türkiye’de 11 farklı bankada hesabı bulunduğu ve çalışma sistemi itibarıyla hergün çok sayıda para transferi gerçekleştirildiği,bunun kontrolü için diğer tüm bankalardaki tutarların müvekkili şirketin ..Bankasındaki merkez hesabına iletilmesi şeklinde bir sistem uyguladığını ve diğer bankalarda bulunan ve satışlardan elde edilen tutarların tamamını …’nin bu hesabına gönderildiğini, bu nedenle de diğer bankalara tanımlanan yetkinin de ….’deki hesaba sadece para göndermek ile sınırlandırıldığı, başkada bir işlemlerinin bulunmadığı, … bankasındaki hesabından ürün bedeli ödemeleri, maaş, kira ve benzeri ödemelerin tamamınında bu hesaptan yapıldığını, davalı ile yapılan sözleşmede şirket eski çalışanı olan, finans ve muhasebe yetkilisi .. …’ a davalı nezdindeki müvekkiline ait hesapta bu amaçla belirli İnternet bankacılığı işlemlerini gerçekleştirmek üzere yetkilendirme yapıldığını ve sözleşmede görüleceği üzere yetkili …’a para transferleri konusunda EFT’ler için “Tam Yetki” verildiği ancak bu yetkinin kapsamının “sadece akıllı rehberde tanımlanan hesaplara yönelik olarak ve 250.000,00 TL tutar ile sınırlandırıldığını” havale işlemleri için ise sadece “hazırlayıcı” yetkilerinin tanımlandığını ve bankaya 05/03/2014 tarihinde sözleşmenin imzalandığı gün gönderilen talimatta da açıkça, para transferlerinin “müvekkil şirketin … bankasındaki ana hesabına gönderilmesi için … Iban nolu şirket hesabının bankalarının İnternet şubesinde yer alan akıllı rehbere tanımlanarak para transferlerinin sadece akıllı rehberdeki bu Iban no’suna yapılabilecek şekilde düzenlenmesi” talimatının verildiği ve banka tarafından talimatın alındığının teyit edildiği,
Şirket çalışanı …’ın 05/12/2014 tarihinde intihar teşebbüsü öncesinde yazdığı notlarda; kendisine İnternet bankacılığı sözleşmesiyle ilgili verilen yetkiye aykırı olarak kendi şahsi amaçları için … Bankası nezdinde ki başka hesaplara havale yoluyla paralar gönderildiğinin anlaşıldığını, bunun üzerine çalışanın sözleşmesinin derhal feshedildiğini, hakkında suç duyurusunda bulunulduğunı ve yapılan incelemeler sonucunda hesaplarında usulüz olarak toplam 4.359.752,00 TL para transferinin gerçekleştirildiğinin tespit edildiği ve bu miktardan sadece 600.272,00 TL’sinin eski çalışan … tarafından müvekkili şirketin YKB’deki hesabına iade edildiğini ve müvekkili şirketin şimdilik tespit ettiği kadarıyla 3.759.480,00 TL iade edilmeyen ve bankaca karşılanmayan zararının oluştuğunu,
Davalının, kuruluşu ve faaliyeti özel izne tabii olan ve güven kurumu olması nedeniyle diğer tacirlere göre ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü bulunan banka olduğunu, kendileriyle yapılan sözleşmeye aykırılık nedeniyle 6098 Sayılı Borçlar Kanunu 112.maddesi uyarınca meydana gelen zararı tazminle yükümlü olduğunu, zira 6102 Sayılı Yasanın 18/2.maddesi gereğince basiretli davranma yükümlülüğünün yanında 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu 75.maddesi uyarınca doğruluk ve dürüstlük içinde hareket etmeleri ve bankacılık etik ilkeleri uyarınca yine bu yönde davranmaları gerektiği, doktrinde kabul edildiği üzere bankaların güven kuruluşları olmaları nedeniyle ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü altında bulundukları, tüm bu nedenlerle yapılan sözleşmeye aykırı olarak Borçlar Kanunu 112.maddesi uyarınca meydana gelen zararın banka tarafından karşılanması gerektiğini, bu nedenle de fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla, müvekkilinin uğradığı 3.759.480,00 TL’ lik zararın 11/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında yapılan “Ticari Müşteri Sözleşmesi” ve “Ticari Müşteriler ile ilgili İnternet Bankacılığı Sözleşmesi”‘ne aykırı davranılmadığını zira, yapılan yazışmalar sonrasında davacı tarafın faks ile 3.kez gönderdiği formda yapılan düzenlemede “tüm işlemleri firma limitleri dahilinde ve belirtilen yetkilerde kullanılmak için seçiniz” bölümünde önce işaretlenen “hazırlayıcı” kutucuğunu tipekslenerek “tam yetkili” kutucuğunun işaretlendiği ve havale işlemleri kutusunda “hazırlayıcı” kutucukları muhafaza edilerek “onaylayıcı” atanması yapılmadığı ve davacı şirketin 05/03/2014 tarihinde yazılı talimatında yer aldığı, daha önce giriş yapılmayan EFT limit kısmında 250.000,00 TL giriş yapılarak imzalandığı, diğer işlemler ve bu beyanda davalı işlemleri için tanımlanan “0(sıfır)” limitlerinin tipekslendiğini buna göre de bu sözleşeme eki formun son haline göre sisteme tanıtıldığı ve davacı bankaya İnternet bankacılığı hizmetinin verilmeye başlandığını, sözleşmeye aykırı herhangi bir hizmet sunulmadığı, zira davacı tarafça sözleşme eki formunda “tüm işlemleri için firma yetki limit dahilinde ve belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz” bölümünde “hazırlayıcı” kutucuğunda yer alan işaretin tipekslenerek “tam yetkili” kutucuğunun işaretlenmesine rağmen, davacının tam yetkinin sadece EFT işlemleri için hüküm ifade ettiği, havale işlemleri için tam yetkisinin bulunmadığı iddiasının yerinde olmadığı, davacının gerçekte bunu amaçlamış olması durumunda “tam yetkili” kutucuğunu işaretlerken ” hazırlayıcı” kutucuğundaki işareti de muhafaza etmesi ve havale işlemleri için sözleşme eki formu 2.sayfasında yer verilen kullanıcı bilgileri sayfasıyla “havale onaylayıcısı” yetkilendirmesiyle bir başka çalışanını yetkilendirmesi gerektiğini, şirket çalışanın görevini kötüye kullanarak yapmış olduğu işlemlerin 9 ay sonrasında bu yetkinin tam yetkili olmadığı iddiasıyla dile getirilmesinin MK 2. maddesindeki dürüstlük kuralıyla bağdaşmadığını,
Davacı çalışanı …’ ın yaptığı havalelerinin, YPK diğer şubeleri nezdinde ki hesaplara gönderildiği ve bu gönderimin davacı talimatına uygun olarak iban kullanılarak yapıldığından, sözleşmeye aykırı bir davranışın bulunmadığı, havale kısmındaki hazırlayıcı kutucuğunun işaretlenmiş olmasına rağmen, davacı tarafça “onay” yetkisine sahip ikinci bir kullanıcı çalışanını görevlendirmediği, bunun üzerine “ya havale işlemlerini internet bankacılığından çıkarmak” ya da “tüm işlemleri firma limiti dahilinde ve belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz” yönündeki ihtar üzerine de “hazırlayıcı” seçeneğindeki işaret tipekslenerek “tam yetkili” seçeneğinin işaretlenmesi ve bu seçeneğin “tüm işlemler için hüküm ifade eden bir seçenek olması” nedeniyle havale işlemlerini de internet bankacılığına tanımlamak şeklinde bulunan iki seçenekten ikincisini uygulamaya koyduğunu, bu nedenle de sözleşmeye aykırı müvekkilinin hareketinin bulunmadığını, davacının sözleşme ve eklerini dürüstçe ve sözleşmenin akdediliş amacına uygun bir şekilde yorumlamamasından kaynaklı olarak müvekkiline bu yönde sorumluluk atfetmeye çalıştığını oysa bu eylemin MK 2.maddesine uygun düşmediği,
Davacının uğradığını iddia ettiği zarar ile müvekkilinin verdiği internet bankacılığı hizmeti arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı, bir an için internet bankacılığı hizmetinin hatalı tanımlandığı kabul edilse dahi, bu hizmetin tek başına davacının zararına yol açmasının mümkün olmadığını zira, gerek sözleşmesel gerekse haksız fiil sorumluluğun temel şartlarından birinin fiil ile zarar arasında illiyet bağının bulunması olduğu, oysa meydana gelen davacının iddia ettiği zararın, davacı çalışanın görevini kötüye kullanmasından kaynaklandığı, bu şekilde davranmasaydı zararın meydana gelmeyeceğini, bu nedenle de zararı müvekkilinden talep edemeyeceğini,
Bir an için sunulan internet bankacılığı hizmetinin kusurlu olduğu ve davacının iddia ettiği zarar ile uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilse bile, davacının internet kullanıcısı çalışan … “havale işlemlerinde tam yetkili” olduğunu zımmen kabul etmiş olması nedeniyle uygun illiyet bağının kesildiği ve müvekkilinin tazmin yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, zira davacı ile akdedilen sözleşmelere bağlı olarak müvekkilinin banka sisteminde “akıllı asistan” ataması yapıldığını bununla gerçekleştirilen bankacılık işlemlerinin müşteri tarafından belirlenen e-posta adreslerine sistem tarafından otomatik olarak bir mail ekinde gönderildiği ve davacı şirket tarafından “…com.tr” adresine gelecek tahsilat, bilgilendirme, tahsilat dosya paylaşım mailleri için “….com.tr” mail adresinin akıllı asistan uygulamasına tanımlanması yönünde talimat verildiğini ve o adrese her gün düzenli bir şekilde davacı çalışanı …’ın tam yetkili olarak yapmış olduğu işlemlere ait hesap hareketleri ile davacının yetkisi dışında yaptığını iddia ettiği havale işlemleri dahil elektronik ortamda gönderildiğini, davacının günlük olarak almış olduğu havale bilgilerine ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını, bu yönde bankaların herhangi bir bildirimi olmadığı ve bununla davacının görevini kötüye kullanan şirket çalışanı …’ın “hazırlayıcı” olduğunu iddia ettiği işlemleri için “tam yetkili” olduğunu zımnen kabul etmiş sayılması gerektiğini, bununla da illiyet bağı olsa bile artık kendilerine atıf edilebilecek kusur var ise bunun zarar ile olan illiyet bağının kesilmiş olduğunu,
Davacı şirketin basiretli tacir gibi hareket etmeyerek zarara uğramasına kendisinin sebebiyet verdiğini, bu nedenle de “hiç kimse kusurundan kendi lehine sonuç çıkaramaz” evrensel hukuk kuralı çerçevesinde davacının tazmin talebinin dinlenmesine imkan bulunmadığını zira, görevini kötüye kullanan davacı çalışanın yapmış olduğu 1.387 adet havalenin %90′ nın (davada talep edilen tutarın 3.063.576,00 TL’lik kısmının…Ltd Şti.’yle geri kalan 382.960 TL’lik kısmını da bu şirketin sahibi ve temsilcisi …’ya havale) edilmiş olması dikkate alındığında davacı şirket yönetim kurulu başkanı …. ile aynı olan soyisim benzerliği göz önüne alındığında, bu havalelerin dikkat çekmemesinin mümkün olmadığını, bu haliyle de şirketin mali işler bölümünün üzerine düşen denetim görevini yerine getirmediği, davacınında mali işler bölümünü denetlemeyerek, basiretli tacir yükümlülüğü gereğini yerine getirmediği, kendi kusurundan kaynaklanan zararı talep edemeyeceği keza, TTK 625.maddesinde limited şirket müdürlerinin devredilme ve vazgeçilmez görevleri arasında sayılan “muhasebe ve finans denetiminin şirketin yönetimini gerektirdiği ölçüde planlanarak gerekli düzeni kurulması” şeklinde tanımlanan görevi, davacı şirket tarafından yerine getirilmediği zira günlük olarak şirketin mali işler bölümüne intikal eden mail bildirimleri dikkate alınarak … tarafından internet bankacılığı üzerinden gerçekleşen işlemlerin denetlenmemesi sonucu iddia olunan zararın artarak devam ettiği sabit olduğundan, davacının adam çalıştırma sıfatıyla kusuru sabit olduğundan, dilekçesinde dile getirdiği Yargıtay kararlarından yararlanmasının da mümkün olmadığı cihetiyle davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 05/10/2017 tarih ve 2015/492 Esas 2017/709 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; davacı ile davalı arasında bankacılık sözleşmesi ve bilahare yapılan internet sözleşmesi ve bu sözleşmeye istinaden taraflar arasında yapılan yazışmalar sonrasında netleştirilmiş olan ve dosyada bir örneği bulunan “Ticari Müşteriler için …i İnternet Bankacılığı Sözleşmesi” isimli sözleşmede başvuru formunda kullanıcı bilgileri kısmında davacının çalışanı olan ….’ın yetkilendirildiği, yetkilendirme kutucuklarında tüm işlemleri firma limiti dahilinde ve belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz üst başlıklı kutucuklarda “yetki yok, görüntüleme, hazırlayıcı, yarım yetkili, birinci onayıcı, ikinci onayıcı, tam yetkili” kutucuklarının bulunduğu ve en sonda da limit kısmının yazılı olduğu, bu kutucukların içerisinde tam yetkili kutucuğunun işaretlenmiş olduğu, para transferleri başlığında, eft kısmında “hesaba eft” ve “hesaba eft onay” kısımlarına ilişkin olarak tam yetkili kutucuğunun işaretlendiği, miktar kısmına 250.000 TL yazıldığı ve elle imzalı “sadece akıllı rehberde tanımlanan hesaplara” şeklinde şerh düşüldüğü, havale kısmında ise sadece “hazırlayıcı” kutucuğunun işaretli olduğu, bu kısımda diğer kutucuklarda birinci, ikinci onayıcı ve tam yetkili kutucuklarında herhangi bir işaretin bulunmadığı,buna göre de davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme uyarınca, davacı çalışanı ….’a sadece eft için “tam yetkili” yetkilerinin verildiği, havale için ise sadece “hazırlayıcı” yetkisinin verildiği, buna rağmen, davacı çalışanı tarafından usulsüz yapılan havalelere, bankanın bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere, davacıyı uyarır tekrardan havale için onay alması gerekirken bu onayı almadan, davacı çalışanının usulsüz havaleler yapmasına imkan sağladığı ve zararın doğmasına sebep olduğu, davalı savunmasında dile getirilen, tüm işlemler firma limiti dahilinde ve belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz kutucuğunda “tam yetkili” kutucuğunun işaretlenmiş olmasından bahisle, davacının çalışanına havale işlemleri yönünden de tam yetki verildiği şeklindeki savunmasının yerinde olmadığı, zira bu kısımdaki kutucukların başlık mahiyetinde olduğu, biran için tam yetkili kutucuğunun işaretlendiği kabul edilse bile, havaleler yönünden kendi sütunundaki kutucuklardan sadece “hazırlayıcı” kutucuğunun işaretli olduğu, tam yetkili kutucuğunda herhangi bir işaret bulunmadığı ve taraflar arasındaki sözleşmenin 6.maddesinde “hazırlayıcı” için yapılan “kullanıcı, işlemleri hazırlayıp yarım ve tam yetki seviyesi gruplarındaki kullanıcılardan herhangi bir kullanıcıya veya onay yetkisi bulunanların tamamına onay için gönderir.” şeklindeki tanım ve yetki sınırı dikkate alındığında, davacı çalışanı .. için mutlak surette bu tanıma uygun olarak havaleler yönünden hazırlama yetkisi verildiği, diğer birinci, ikinci onayıcı ve tam yetkili kutucukları işaretlenmediğinden ve hazırlayıcı kutucuğu işaretlendiğinden bu yetkiye istinaden davalının, davacı çalışanına havale yapma imkanı sunmuş olması nedeniyle meydana gelen zararda, eyleminin zarara sebebiyet eylemi niteliğinde olduğuna kanaat getirildiği, bilirkişi raporunda, usulüne uygun olarak dosya kapsamı ile uyumlu, detaylı ve gerekçeli bir şekilde tespit edildiği üzere; davalı tarafça, davacıya havale işlemleri için “onayıcı” ve “tam yetkili” ataması yapılmadığından, ancak davacı ile yapılan sözleşmede yapılacak işlemin müşterilerden ve temsilcilerinden gelen paraların …. Bankasındaki temerküz hesabına sadece eft yetkisi ve bu yetki için tam yetki verildiği düşünüldüğünde, davacının havale işlemine ihtiyacı bulunmamasına, bu yönde sözleşmede veya talimatta yetkilendirme yapılmamasına rağmen, biran için formun kutucuklarının bulunduğu ve başlık halinde olan en üst kısımda “tam yetkili” kısmının davacı tarafça işaretlendiği düşünülse bile; bankacılık teamülleri gereği, davalının, davacıdan bu hususunun teyidini alması gerekmesine rağmen, bu yönde bir çaba içinde de olmadığı dolayısı ile meydana gelen zarara, davacı çalışanının suistimal eylemine, davalının kendisinin sebep olduğuna kanaat getirildiği, zira davalı özel yasaya tabi, bir kısım ayrıcalıklara sahip ve bunun yanında da bir güven kurumu olması nedeniyle TTK 18. maddesinde belirtilen tacir basiretinden daha öte, daha ağırlaştırılmış bir özen yükümlülüğü altında olduğu hususu dikkate alındığında, göstermesi gereken bu özeni göstermemiş olduğu ve zararın doğmasına kasıt değil, ihmal derecesindeki bu eyleminin sebep olması nedeniyle, meydana gelen zarardan zarar ile eylem arasındaki illiyet bağı nedeniyle 6098 sayılı Borçlar Kanunu 112. maddesi uyarınca davalının sorumlu olduğu, zararın meydana gelmesinde, davalının sebep olmasına kanaat getirilmiş olmasına rağmen; davalının, davacıya bildirdiği mail adresine, ilk günden itibaren tüm havalelere ilişkin ekstrelerin mail olarak günü gününe bildirmiş olması, davacının basiretli tacir olması gerektiğinden, gerek çalışanlarını seçmesi, gerekse de çalışanlarını denetlemesi, denetime tabi olmamasına rağmen kendiliğinden bağımsız denetçi tayin etmiş olması ve 6 aylık periyodlarda denetçi tarafından yapılan denetimlere rağmen, gelen ekstrelerde sadece artı (+) olması gerekirken ve eksi (-) işaretli kalemlerin olmaması gerekmesine rağmen, basit bir kontrolde bunun tespit edilebilecek olması hususları birlikte değerlendirildiğinde ve yine davacının en azından 3 er aylık periodlarda vergi dairesine yapacağı bildirimleri de dikkate alındığında; denetim, işe uygun, ehil çalışanları seçme ve seçtiği çalışanları usulüne uygun süresinde denetleme gibi basiretli tacirden beklenen girişimlerde, eylemlerde bulunmadığı, bununla da doğan zararın büyümesine, artmasına dönük davacı eyleminin 6098 Sayılı Borçlar Kanunun 52.maddesi uyarınca müterafik kusur olduğun, bu nedenle de, bilirkişiler tarafından her ne kadar davalının eyleminin kusur oluşturacağı kabul edilip hafif kusur derecesinde olduğu belirtilerek, davacının denetim eksikliği nedeni ile zararın büyümesine sebebiyet verdiğine, daha ağır kusur içinde bulunduğu, zira ilk günden gönderilen mail ekstreleri ile durumu tespit etme imkanı varken bunu tespit edemeyerek ağır kusurlu davrandığından bahisle, davalının hafif kusuru ile zarar arasındaki illiyet bağının ortadan kaldırıldığı şeklindeki bilirkişi görüşüne iştirak edilmediği, aksine tarafların yarı yarıya meydana gelen zararda kusurlarının olduğu ve buna göre de meydana gelen zararın Borçlar Kanunu 52. maddesi dikkate alınarak davalı bankanın bankacılık tanımından kaynaklanan ve yine taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan Borçlar Kanunu 112. maddesi sorumluluğu nedeni ile meydana gelen zararın %50′ sinden sorumlu tutulmasının gerektiği, zira davalının özel yasaya tabi, verilen özel izinle kurulan ve sıkı denetimlere sahip çeşitli imtiyazları bulunan bir güven kurumu olması nedeni ile doğan zarardan sorumlu olduğu sabit olup, tamamen ortadan kaldırılamayacağı ve bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; davacının… bankasındaki hesabına sadece eft yapma yetkisi verildiği, ancak gerekmemesine rağmen talimatta “havale” yetkisinin de sadece “hazırlayıcı” kutucuğunu işaretlenmiş olmasından hareketle işlemin aksamaması için işlem yaptıracak ise de, davacıyı bu konuda uyarıp tekrardan davacıdan onay alması yönündeki ihmalli davranışı dolayısı ile de sorumlu bulunduğu, davacının müterafik kusuru bu nedenle daha ağır sayılamayacağına kanaat getirilmiş ve davacının talebinin, davalı kusuruna denk gelen % 50′ lik kısmını oluşturan 1.879.740,00 TL’ lik kısmının kabulüne, bakiye kısmına ilişkin talebin ise reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile; Davanın Kısmen KABULÜNE, dava konusu zararın oluşumunda davacının %50, davalının da % 50 oranında müterafik kusurlu olduğu kabul edilmiş olmakla, 1.879.740 TL’ nin 12/03/2015 tarihinde itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istem yerinde Görülmediğinden REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle:
Davacı müvekkilin gerek çalışanlarının denetlenmesi, gerekse de basiretli bir tacir olarak hareket etmekten kaynaklanan herhangi bir yükümlülüğünü ihlal etmesinin söz konusu olmadığını,
Davalı banka tarafından gönderildiği iddia edilen, davacı müvekkile bildirim mahiyetinde ve Mahkeme tarafından da bu şekli ile kabul edilebilecek herhangi bir ” hesap ekstresi ” bulunmadığını,
Davalının, bilirkişi raporu ekinde yer alan belgeleri usule aykırı bir şekilde dosyaya dahil ettiğini ve 1 Haziran 2016 tarihinde sunmuş oldukları rapora beyan dilekçesinde bu hususa açıkça itiraz edildiğini,
Davalının CD içerisinde sunduğu ve davacı müvekkile gönderdiğini iddia ettiği ” hesap ekstreleri ” nin hukuken elektronik delil niteliğinde olduklarını, bunların mahkemece kabul edilebilmeleri için, önce doğrulanmaları gerektiğini, tek başına dosyada delil kıymetine haiz olmadıklarını,
Elektronik postanın da niteliği gereği tek başına güvenilir bir kaynak olmadığı gibi, delil olarak kullanılmasında da çeşitli sakıncalar bulunduğunu, izah edilen hukuki durum karşısında davalının sunduğunu iddia ettiği kayıtların davacı müvekkile, … tarafından yapılan işlemlere yönelik bildirim yapıldığı hususunu kanıtlamadığını,
Davalı bankaya ilgili şirket çalışanının bilgisinin verildiğini ve gelen tahsilat bilgilendirme ve tahsilat dosya paylaşımı maillerinin bu çalışana gönderilmesinin istenildiğini, bu kapsam ismi tanımlanan davacı şirket çalışanı muhasebe işlemi yapmak değil gelen ödemeleri danışmanların hesapları ile eşleştirmek ile görevli olduğunu, yani herhangi bir çapraz kontrol imkanı da bulunmadığını, yüz binlerce işlemden bahsedilen böyle bir durumda da müvekkil şirket çalışanlarının davalı bankadan ekstre alıp, karşılıklı mutabakat yapmalarının zaten fiilen mümkün olmadığını,
Davalı bankanın iddialarını yazılı delilleri ile ispat etmesi gerektiğini, yargılama aşamasında bunu yapmadığını, sistemden sonradan çıkarılan bir ekstrenin dosyaya sunulmasının bu yükümlülüğü yerine getirmek bakımından yeterli olmadığını, hukuken delil olarak kabul edilmeyeceğini,
Mahkemenin, yine davacı müvekkile atfı kabil olduğuna hükmettiği kusur oranına ilişkin yaptığı açıklamalarda, denetimler neticesinde meydana gelen zararının tespit edilmemesini de davacı müvekkile ait bir kusur olarak değerlendirdiğini, bu değerlendirmenin de hatalı olduğunu, müvekkil şirketin …’ ın aldatıcı eylemleri nedeniyle olaydan haberdar olmasının mümkün olmadığını, müvekkile hizmet sözleşmesi ile bağlı olmuş eski çalışan …’ ın eylemlerinin davacı müvekkilin kusuru olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığını,
İleri sürerek ; Yerel Mahkeme kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında ve talepleri doğrultusunda davanın kabulüne ve icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İnternet Bankacılığının, Teknik Detayları İçeren Şube Dışı Bankacılık Sistemi olup, bu konuda uzman olduğu tartışmasız olan teknik bilirkişinin tespitleri ile oluşan kurul kanaatine iştirak edilmemesinin gerekçesinde hukuki isabet bulunmadığını,
Mahkemece, müvekkil bankanın TBK md.112 hükmü uyarınca tazminat yükümlüsü olduğuna kanaat getirilirken; davacının İnternet Bankacılığının hizmeti alırken, hizmet veren bankanın hizmet alanın yetkilisinin yetkisine ve yetki kapsamına müdahale edemeyeceği dikkate alınmaksızın, davacı çalışanı yetkilinin usulsüz havaleleri için internet bankacılığı hizmeti alan davacının uyarılması gerekirken uyarılmadığından bahisle müvekkil bankanın sorumluluğuna ilişkin tespit ve buna bağlı vazolunan gerekçede hukuki isabet bulunmadığını,
Bilirkişi kurulunun, davacı tarafından düzenlenen ” Başvuru Formuna ” göre müvekkil bankanın yetkili kılınan davacı çalışanının havale yapmasına izin verecek şekilde düzenleme yapmasının ” olağan bir bankacılık uygulaması ” olduğuna ilişkin yapmış olduğu tespiti yeterli delil kabul etmeyen Mahkeme kararının gerekçesinde hukuki isabet bulunmadığını,
Mahkemece, müvekkil bankanın eylemi ile dava konusu zarar arasında bulunduğu kabul edilen uygun illiyet bağının kesilip kesilmediği, davacının kusur derecesi ve müterafik kusur değerlendirilmesinin hukuki olmaktan uzak olduğunu,
Mahkemenin, kararında dava konusu zarar ile zararın meydana gelmesindeki davacı kusuru bilirkişi raporunda ağır kusur olarak tespit edilmişken davacının kusurunun ağır olmadığı şeklindeki derecelendirmede hata yapıldığını,
Dava konusu olayda, daha ilk gün davacı yetkilisinin yapmış olduğu işlemlerle ilgili hesap ekstresinin, davacının belirlediği diğer bir çalışanının şirkete ait mail adresine gönderildiğinin tartışmasız olduğunu, yargılama sırasında davacı vekilinin bu hesap ekstrelerinin havale işlemlerini içermediği şeklindeki itirazı üzerine yapılan incelemede düzenli olarak davacıya gönderilen hesap ekstrelerinin, görevini kötüye kullanan çalışanının yapmış olduğu tüm havale işlemlerinin de hesap ekstresinde yer aldığının tespit edildiğini, bilirkişi raporunda ve kararda yer verildiği üzere davacının denetim görevinde işe uygun, ehil çalışanları seçme ve seçtiği çalışanları usulüne uygun sürede denetleme gibi basiretli tacirden beklenen girişimde bulunmadığının da tartışmasız olduğunu,
Davacının her gün, gün sonunda ve ilk günden itibaren gönderilen hesap ekstrelerini incelemiş ve denetime tabi tutmuş olsaydı, ilk gün 317′ şer TL’ lik iki adet havale nedeniyle uğramış olduğu zarardan öte bir zararın meydana gelmeyeceğinin, başkaca takdir ve değerlendirmeye ihtiyaç duyulmayacak kadar açık olması nedeniyle, davacının kusurunun, illiyet bağını kesmediğine ilişkin mahkeme kararının yerinde olmadığını,
İleri sürerek; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin kararının müvekkil banka aleyhine olan, dava konusu zarardan yarı yarıya sorumluluğuna ilişkin hükmünün kaldırılarak;
Davanın esastan reddine, bu talepleri kabul edilmediği takdirde,
İlk gün yapılan 317′ şer TL’ lik iki adet havaleye ilişkin hesap özetinin gün sonunda davacıya iletilmiş olması nedeniyle illiyet bağının kesildiğinin kabulü ile davacının toplam 634 TL alacağı için zararının tazminine fazlaya dair talebinin reddine, bu talepleri de kabul edilmediği takdirde,
Müvekkil bankanın kusurunun ihmal derecesinde tespit olduğu kabul edilmiş olmakla, kusur oranlarının yeniden tayini ile, yerel mahkeme kararının düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından açılan dava; davacı ile davalı arasında yapılan bankacılık ve internet bankacılığı sözleşmelerine aykırı davranıldığı iddasına dayalı tazminat davası olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava dayanağı olan İnternet Bankacılığı Başvuru Formu’nun her sayfasında davacı şirket yetkililerinin imzalarının olduğu, kullanıcı kısmında …’ın tanımlandığı, yetki grupları ve işlem limitleri kısmında “tüm işlemleri firma limiti dahilinde belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz” sorusunun karşısında bulunan; yetki yok, görüntüleme, hazırlayıcı, yarım yetkili, 1.onayıcı, 2.onayıcı, tam yetkili seçimlik kutucuklarından en sondaki “tam yetkili” kutucuğunun işaretlenmiş olduğu, tam yetkili kutucuğunun alt kısmındaki “varlıkların, dekont ekstre e-mail gönderimi” para transferi kısmındaki “hesaba EFT, hesaba EFT onay, EFT iptal” alt kutucuklarının da tam yetkili olarak işaretlenmiş olduğu, havale kısmında ise tüm alt kullanıcıların “hazırlayıcı” olarak işaretlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirket çalışana …’ın, davacı şirketin, davalı bankada bulunan hesabında 10/03/2014 ila 05/12/2014 tarihleri arasında 4.359.963,25 TL’ yi havale suretiyle başka hesaplara aktardığı, bilirkişi tespitine göre daha sonra 594.302 TL’sini iade ettiği bakiyesinin iade edilmediği dosya kapsamına göre sabittir.
Taraflar arasındaki asıl ihtilaf yukarıda bahsedilen İnternet Başvuru Formu’nun yetki grupları ve işlem limitleri kısmında “tüm işlemleri firma limiti dahilinde belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz” sorusunun karşısınaki “tam yetkili”, havale kısmında ise “hazırlayıcı”kısmın işaretlenmesinde toplanmaktadır.
Davacı şirketin davalı bankaya yazdığı 05/03/2014 tarihli talimatında “… IBAN nolu şirket hesabımızın bankanın internet şubesinde yer alan akıllı rehbere tanımlanarak para transferinin sadece akıllı rehberdeki bu Iban no’suna yapılabilecek şekilde düzenlenmesini” talep etmesi, ayrıca davacı şirketin İnternet Başvuru Formu’nun havale bölümünde de sadece “hazırlayıcı” kısmın işaretlenmesi birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin çalışanı olan …”a havale yetkisi vermediği, verdiği yetkinin davalı bankada bulunan hesabına gelen paraların, davacının …. Bank’ta bulunan hesabına eft yapılması olduğu, İnternet Başvuru Formu’nun yetki grupları ve işlem limitleri kısmında “tüm işlemleri firma limiti dahilinde belirtilen yetkilerde kullanmak için seçiniz” sorusunun karşısınaki “tam yetkili”ibaresinin genel nitelikte olduğu aslolanın daha özel nitelikte olan havale bölümündeki “hazırlayıcı” yetkisinin olduğu, dolayısıyla davacı şirket çalışanı .. …ın havale yetkisi olmadığı halde havale yapmasına izin veren davalı banka meydana gelen olayda kusurludur.
Davacı şirketin de ; dava konusu işlemleri yapan çalışanını seçerken gerekli özeni göstermediği, denetimini gereği gibi yapmadığı, ayrıca davalı bankaya bildirdiği e mail adresine gelen hesap hareketlerini inceleyip usulsüzlüğü tespit edebilecekken bunu yapmadığı, dolayısıyla dava konusu olayda davacı da kusurludur.
HMK’ nın 282 maddesindeki ” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir ” düzenlemesi de dikkate alındığında; İlk Derece Mahkemesince gerekçesi de ortaya konularak bilirkişi raporunun tarafların kusur oranlarına ilişkin tespitlere itibar etmemesinde ve tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmelerinde bir isabetsizlik bulunmadığından ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre yerinde görülmeyen taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 85,70’er TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 128.405,04 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 32.102,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 96.303,04 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 06/06/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.