Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/605 E. 2019/385 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/605 Esas
KARAR NO : 2019/385 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2017
DOSYA NUMARASI: 2016/196 Esas – 2017/202 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili firmanın, müşterisi “… San. ve Tic. A.Ş/’ unvanlı firmaya ait toplam 8784,04 kg ağırlığında, 1170 ambalaj miktarındaki … marka ürünlerin, …Tic. Ve San A.Ş. unvanlı firmaya teslim edilmesi taşıma işini üstlendiğini, bu nakliye ile ilgili olarak davalı ile anlaştığını, davalının sahibi olduğu … plakalı araca, ağırlığı ve kolide belirtilen ürünlerin, 29.10.2012 tarihinde yüklendiğini ve davalının müvekkili firma tarafından düzenlenen A seri … sıra numaralı taşıma irsaliyesi ve müşteri … tarafından düzenlenen A seri … ve … sıra numaralı irsaliyeli faturalar içeriği söz konusu ürünleri 29.10.2012 tarih … numaralı sevk irsaliyesini imzalayarak, tam, eksiksiz ve sağlam olarak teslim aldığını, söz konusu ürünlerin içerisinde bulunduğu kolilerin arabadan tamamen ıslak, parçalanmış olarak indiğini ve bu şekilde teslim edildiğinin imza altına alındığını, müşterinin uğradığı zararlara karşılık 18.12.2012 tarihli A seri … sıra numaralı bir adet fatura düzenlediği, müvekkili firmaya tebliğ ettiği, müşteri firmaya ödendiğini, davalının sorumluluğu altında gerçekleştirilen nakliye esnasında meydana gelen zarar ve doğan masrafların tamamından sorumlu olduğunu, malın taşıtanı tarafından müvekkil firma adına düzenlenen hasar faturasının davalı borçluya yansıtıldığını ve davalı -borçlu adına, A seri … sıra numaralı ve 31.12.2012 tarihti, 10.510,90 TL bedelli fatura tanzim edilerek tebliğ edildiğini, müvekkili firmanın toplam 10.510,90 TL asıl alacak bedelinin tahsili maksadıyla borçlu aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun icra takibine itiraz ettiğini borçlu itirazında haksız ve kötüniyetli olduğunu, davalı sorumluluğu altında taşınan ürünlerin teslimat adresinden tam ve sağlam olarak teslim alınmış ise de söz konusu ürünlerin bir kısmının varış adresine alıcısına hasarlı şekilde teslim edildiğinin tutanak ile tespit edildiğini ileri sürerek, davalı-borçlu tarafın İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı takip dosyasına yapmış olduğu tüm haksız ve kötü niyetli itirazlarının iptaline ve takibin devamına, asıl alacağın %20’den az olmamak üzere davalı-borçlu aleyhine İcra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünde …. sayılı,10.510,90 TL asıl alacak bedelli icra takibi başlatıldığı, müvekkilinin takibe süresi içerisinde itiraz etmesiyle takibin durduğu, …San. Ve Tic. A.Ş. adlı firmaya ait … marka ürünlerin …. Tic. Ve San. A.Ş. ye teslimi adına müvekkili ile anlaşıldığını, ürünlerin müvekkilinin şoförü … tarafından taşındığını, teslim alma tarihi 29.10.2012 olduğu, davacının tüm yükün hasar gördüğünü içeren bir tutanağın müvekkilinin şoförü tarafından imzalandığı, sonrasında davacı şirket müşteri şirkete ilgili hasarı ödemek zorunda kaldığını, yapılan ödemeyi yansıtır fatura tarihinin 31.12.2012 olduğunu, davacı şirketin zararı öğrenme tarihinin en geç 18.12.2012 tarihi, müvekkilinin bu borçtan sorumlu tuttuğu tarihin ise 31.12.2012 olduğunu, ilgili borcun zamanaşımına uğradığını, müvekkili ile … (…) Sigorta arasında sigortalılık ilişkisi olduğunu, davanın, zararı karşılamakla yükümlü olduğu … (…) Sigorta Şirketine ihbarı gerektiğini savunarak, itirazın iptali davasının reddine, icra takibinin iptaline, asıl alacağın %20 sinden az olmamak üzere davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, davanın … (…) Sigortaya ihbar edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 07/03/2017 tarih 2016/196 Esas 2017/202 sayılı kararında;”Somut olayın konusu; davacı tarafın davalı tarafa taşıttığı ürünlerin hasarlanması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı 18.12.2012 tarihinde hasar bedeli olan 10.510.90 TL’yi ödemiş, bu bedeli davalı taraf olan …na fatura tanzimiyle birlikte 31.12.2012 tarihinde yansıtmıştır. TTK 855/1 maddesine göre ” Bu kitap hükümlerine tabi taşımalarda yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması halinde istem hakları 10 yılda, diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar.”TTK 855/3 maddesinde ise “Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu alacaklısının zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hallerde ise rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar.” hükmü düzenlenmiştir.Dosya kapsamı ve tarihsiz tutanak içeriği itibariyle TTK 855/5 anlamında taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihtimalinden bahsedilemediğinden zamanaşımı süresi 31.12.2012 tarihinden itibaren 1 yıldır. Oysaki icra takibi 25.11.2015 tarihinde yapılmıştır. Yani alacak zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle yapılan icra takibi yersiz olduğu..” gerekçesi ile, Davanın reddine, alacak miktarı likit olmakla ve davacının davası haksız bulunmakla cevap dilekçesindeki talep dikkate alınarak asıl alacağın yüzde 20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin 07.03.2017 tarihli oturumunda oluşturduğu kısa karar ile 10.07.2017 yazım tarihli gerekçeli kararın birbirinden farklı olduğunu,HMK düzenlemeleri uyarınca kısa kararı yazıp tefhim etmekle hakimin davadan elini çektiğini, artık bu kararın değiştirilmesine olanak bulunmadığını, kısa kararda davanın reddine karar verilmiş iken gerekçeli kararında davalı yararına kötüniyet tazminatına hüküm kurulmasının, gerekçeli karar ile kısa karar arasında farklılığa sebebiyet verdiğini, kararlar arasında ki farklılık sebebi ile yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, davalı yararına hüküm kurulan kötüniyet tazminatının ortadan kaldırılmasını gerektiğini. ( Yargıtay 11 H.D 2014 tarihli 2014/13741 E. ve 2014/19679 K.) Davalı yararına kötü niyet tazminatına hüküm kurulması ile ilgili tüm itiraz haklarının saklı kalmak kaydıyla, davalı yararına hukuk düzenlemelerine aykırı olacak şekilde kötü niyet tazminatına hüküm kurulduğunu ve itiraz ettiklerini, yerel mahkemede gerekçeli kararda talebin kabulüne ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadan kabule karar verdiğini, ancak söz konusu talebin kabulü için, müvekkili firmanın kötüniyetli olduğunun tespiti ve bu tazminatı talep eden tarafça bu kötü niyetin ortaya konulup ispat edilmiş olması gerektiğini, söz konusu şartlar oluşmadığını ve talep ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, bu nedenle kararın bozulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, (Yargıtay 13. H.D. 2005/5359 E. 2005/10018 K.)Zaman aşımı süresinin 1 yıl olarak tespit edilmesinde ilk derece mahkemesinin süreyi yanlış tespit ettiğini,Nakliye konusu ürünün, nakliyenin her hangi bir aşamasında zarar görmediğini, tam ve sağlam olarak taşındığını, varış adresinde araç sürücüsünün davranışı sebebi ile zarar gördüğünü, araç sürücüsünün brandanın üzerinde biriken yağmur sularını dikkate almadan, brandayı kaldırdığını bu yüzden ürünlerin zarar gördüğünü ve yağmurun yağmamış olması ihtimalinde ya da araç sürücüsünün brandayı açmadan önce, yağmur sularını tahliye etmiş olsa idi; belirtilen şekilde bir sorun ve zarar ile karşılaşılmayacak olduğunu, araç sürücüsünün kanun da yazılı tanım ile pervaszıca hareketinin zarara sebebiyet verdiğini, araç sürücüsünün bu durumu kabul ettiğini, bu nedenle olayda 3 yıllık zaman aşımı süresinin geçerli olduğunu,Davalı- borçlu tarafından icra müdürlüğüne sunulan itiraz dilekçesinde, sadece böyle bir borç bulunmadığından bahsedildiğini, dava aşamasında itiraz dilekçesinde bahsedilmemiş olan, zamanaşımı itirazına dayanarak davanın reddi talebinde bulunulduğunu, icra dosyasına sunulmuş olan itiraz dilekçesi içerisinde zaman aşımı itirazının olmadığını,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, karar oluşturuluncaya kadar tehiri icra kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/196 Esas 2017/202 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava yurt içi taşımadan kaynaklı rucüen alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı vekili, dava dışı taşıtan ile yaptığı anlaşma gereğince taşıtana ait emtianın alıcısına ulaştırılması işinin müvekkilince üstlenildiğini, söz konusu fiili taşıma işinin davalı tarafından yerine getirildiğini, varma yerinde taşınan emtianın kısmi hasar gördüğünün tespiti üzerine hasar bedelini taşıtana ödeyen müvekkilinin, hasardan fiili taşıyıcı sorumlu olduğundan ödediği bedel için davalı tarafa fatura düzenlediğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine yaptığı takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı zaman aşımı itirazında bulunmuş, mahkemece TTK 855/1-3 maddelerinde öngörülen 1 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan zaman aşımı nedeniyle davanın reddine, takipte davacı kötü niyetli olduğundan davalı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davaya konu taşıma yurt içinde yapıldığından olayda TTK’nın taşımaya ilişkin hükümleri uygulanacaktır.TTK’nın 855. maddesinde “(1) Bu Kitap hükümlerine tabi taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar. (2) Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi; yolcu taşımasında, yolcunun varma yerine ulaşma tarihinden başlar. Eşya tamamen zayi olmuş veya yolcu gideceği yere ulaşamamış ise, zamanaşımı süresi, eşyanın teslimi ve yolcunun ulaşması gereken tarihten itibaren işlemeye başlar. (3) Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu alacaklısının, zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği tarihten itibaren, üç ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar.” hükmü düzenlenmiştir.Somut olayda davaya konu taşıma işinin fiili taşıyıcı olarak davalı tarafından yapıldığı, emtianın taşınmak üzere davacı tarafça 29/10/2012 tarihli irsaliye ile davalı taşıyıcıya teslim edildiği, emtianın varış yerinde davalı çalışanı tarafından imzalanan tutanakla hasarlı şekilde teslim edildiği, taşıtan şirketin hasar bedeline ilişkin olarak davacıya 18/12/2012 tarihli fatura düzenlediği, buna istinaden davacının da davalı tarafa 31/12/2012 tarihli yansıtma faturası düzenlediği uyuşmazlık konusu değildir.Söz konusu yansıtma faturasına göre davacı, taşıma nedeniyle oluşan zararı ve borçlusunu en geç bu tarihte öğrenmiştir. Buna rağmen davalı hakkında icra takibine ise 25/11/2015 tarihinde başlamıştır. Buna göre TTK 855. maddesinde ön görülen 1 yıllık zaman aşımı süresi dolmuştur. Davacı zaman aşımı süresinin durduğunu veya kesildiğini iddia ve ispat edememiştir. Davacı hasarın fiili taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışı ile meydana geldiğini bu nedenle zaman aşımı süresinin 3 yıl olduğunu ileri sürmüş ise de bu hususu ispatlayamamıştır. Dosyaya sunulan ve davalı fiili taşıyıcı çalışanı tarafından da imzalanan tarihsiz tutanakta taşınan emtiaların bir kısmının araçtan tamamen ıslanmış kolileri parçalanmış olarak teslim alındığı yazılı olup, hasarın taşıma sırasında oluştuğu sabit ise de fiili taşıyıcının hasarın oluşmasında kastı veya pervasızca bir davranışı olduğuna ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davacı da bu hususu ispatlayamamıştır. Bu nedenle mahkemece olayda TTK 855/1-3 maddelerinde öngörülen 1 yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Ancak İİK 67/ maddesine göre kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için takip alacaklısının takipte kötü niyetli olduğunun ispatlanması gerekir. İtirazın iptali davası zaman aşımı nedeniyle reddedilmiş olup, takipte davacının kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyecektir. Davalı da davacının kötü niyetli olarak takipte bulunduğunu ispatlayamamıştır. Mahkemece davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmesi hatalı olmuştur.Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen yargılamanın açıklığı ve kararların gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesinde mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı düzenlenmiş, 298/2. maddesinde de; gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin yasal sonucu “duruşmada tefhim edilen hüküm özetinin ( kısa kararın ) hükmün esasını teşkil ettiğidir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nin yukarıda değinilen emredici nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Yine 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek olanaklı değildir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz (veya istinaf) sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkemece 07/03/2017 tarihli duruşmada tehfim edilen kısa kararda davanın reddine denilmiş, kötü niyet tazminatı talebi konusunda her hangi bir karar verilmemiş, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine denilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması da usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu nedenle davacı istinaf başvurusunun kötü niyet tazminatı yönünden kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, zaman aşımı nedeniyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalıcı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2017 tarih ve 2016/196 Esas – 2017/202 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,2-Davacının icra takibinde kötü niyeti kanıtlanamadığından davalının kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN : 3-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40.TL karar harcının davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 126,95.TL harçtan mahsubu bakiye 82,55.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 23,50.TL dosya gidiş dönüş gideri toplamı 121,60.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 10-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.