Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/578 E. 2019/384 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/578 Esas
KARAR NO : 2019/384 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI : 2013/137 Esas 2017/820 Karar
TARİH : 20/11/2017
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı bankanın mevduat müşterisi olduğunu, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak üzere ve belirsiz alacak davası olarak bankanın kusurlu ve ihmalli davranışları, yanlış yönlendirmesi nedeniyle A tipi fon/bono/ mevduat kaybı işlemlerinden ve alternatif gelir kaybı nedeniyle 5.000 TL zararı olduğunu ileri sürerek bu zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 22/11/2012 tarihli açıklama dilekçesi ile; müvekkilinin 2010- 2011 tarihli A tipi fon alım-satım işlemleri, yapılandırılmış mevduat işlemleri, 2011 tarihli tahvil alım- satım işlemleri nedeniyle 5.000 TL zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11/04/2012 tarihli ihtarnamenin bankaya tebliğinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının yapılan işlemlerden bilgisi olduğunu, banka çalışanlarınca hatalı eksik bilgilerle ve yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına ilişkin ibraname düzenlendiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/11/2017 tarih 2013/137 Esas 2017/820 sayılı kararında;”…Türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu ve davacının dava konusu işlemlerden önce de bir çok kez opsiyon işlemi gerçekleştirdiği, davacının dava konusu opsiyon işlemleri hakkında aydınlatılmadığına dair iddialarının ve hileli hareketler nedeniyle hataya düşüldüğünün de ispat edilemediği anlaşılmıştır.Davacının, davalı Banka ile imzaladıktan çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyanlarını anlayabilecek kapasitede ve döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı Banka ile davacılar arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri’nln ve Opsiyon Sözleşmeleri’nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalı Banka’nın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kar ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri karları Davalı Banka’dan tahsil ederek -ya da zararı tazmin ederek- davalı Banka ile aralarındaki türev işlemlerin sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğununa ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı; türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının dava konusu işlemlerden, devlet tahvili işlemlerden dolayı 766,98TL zararı olduğu, yatırım fonu işlemlerinden 3.388,97TL kar elde ettiği, yapılandırılmış mevduat işlemlerinden bir zararının bulunmadığı, davacının işlemlere icazet verdiği …”gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesinin davacının dava konusu işlemlerin potansiyel yüksek riskleri hakkında davalı banka tarafından yeterince aydınlatılmış olduğuna ve gerekli bildirimlerin banka tarafından usulüne uygun şekilde davacıya yapılmış olduğuna dair tespitinin tamamen haksız ve hatalı olduğu kadar davanın özünü anlamakta bir o kadar uzak olduğunu,Söz konusu çerçeve sözleşmelerde yer alan yüzeysel ifadelerin hiçbir suretle davacının ilgili ürünün muhtemel riskleri hakkında yeterli bilgilendirme sayılamayacağını, formların birçoğunun tarihsiz ve boşluklarla dolu olduğunu hatta bazı sayfalarda davacının imzasının bulunmadığını, bu nedenle belgelerde yer alan ifadelere dayanılarak müşterinin yeterince bilgilendirilmesinin kabul edilemeyeceğini, Davalının iddia ettiği davacının sadece zarar edilen işlemlere itiraz ettiği iddiasının doğru olmadığını, dava konusu işlemlerin başladığı tarihle bittiği tarih arasında elde edilen karın bulunmadığını, kar olarak tespit edilen rakamların davacının o anki zararının kapatılması amacı ile banka tarafından davacının hesabına geçilen prim tutarı olduğunu,Bilirkişi raporunun, davanın özünü, hukuki dayanaklarını ve dosya kapsamında mevcut davacı delillerini tamamen göz ardı edildiğini, eksik inceleme yapıldığını, taraflı bir şekilde kaleme alındığını, temel ve mantık hatalarını içerdiğini, ilk derece mahkemesine yapılan itirazın dikkate alınmadığını,Dava konusu, tarafları, zarara sebebiyet veren işlemler, oluşan mağduriyet hatta kişilerin aynı olduğu işbu seri davaların başka mahkemece görülen dosyalarında da aynı bilirkişi tarafından bankaya %70 oranında kusur bulduğunu, işbu davada bilirkişi raporunun davacıya kusurun yükletilmesinin kabul edilemez olduğunu, ( İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/409 E. ve 2014/410 kapsamında verilen kararlar)Davacının uğradığı zarar bankanın yapması gereken bankacılık işlemlerini gerek bankacılık gerekse de dürüstlük kurallarına uygun şekilde yapılmadığı için oluştuğunu, davalı bankanın kendi menfaatleri doğrultusunda müşterisini yanlış yönlendirdiğini, davacının elde edebileceği kardan mahrum bırakılmasına ve muhtemel zararın üzerinde zarara uğradığını,Bahsedilen usulsüzlüklerin yapıldığı şubenin personelinin de … Bankası’na dava açtığını, Ekte sunulan yazışmaların tamamının bu dosyadan temin edildiğini, İstanbul 3. İş Mahkemesi nezdinde 2011/723 E. Sayılı dosya kapsamında 21/05/2012 tarihli bilirkişi raporunda yapılan usulsüzlüklerin tespit edildiğini,SPK tarafından da pek çok kez yapılan usulsüzlükler nedeniyle bankanın cezaya tabi tutulduğunu, ( 15/02/2018 tarihli 2018/7 sayılı SPK bülteni)İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına ve yeni delillerin toplanmak sureti ile davanın kabule karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/137 Esas – 2017/820 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davacının davalı banka aracılığı ile yaptığı fon alım- satım, tahvil alım-satım işlemleri ile yapılandırılmış mevduat işlemleri nedeniyle zararı oluştuğundan bahisle zararın tazmini isteminden kaynaklanmaktadır.Davaya konu işlemlerden devlet tahvili işlemleri devletin 1 yıldan uzun vadeli borçlanma ihtiyaçlarını karşılamak üzere Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan borçlanma senetleridir. Devlet tahvillerinde devlet belirtilen vadede faiz getirisi ile birlikte ana para ödemesi yapmayı garanti eder. Devlet tahvilleri, devlet garantisinde, likit yatırım araçları olup, sabit getiri sağlarlar. Somut olayda, mahkemece banka kayıtları üzerinde yaptırılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporuna göre davaya konu dönemde davacı 29/09/2011 tarihinde 59.999,87 TL tutarında devlet tahvili satın almış, bu tahvilleri 21/10/2011 tarihinde bozdurarak hesabına 59.232,89 TL geçmiştir. Bu işlem nedeniyle davacı 766,98 TL zarar etmiştir. 2010-2011 yılları arasında çok sayıda yatırım fonu işlemi yapmış, bu işlemler sonucunda 3.388,97 TL kar elde etmiştir. Davacı, 2007 yılından itibaren davalı banka aracılığı ile yatırım fonu işlemleri yapmış, dava konusu etmediği dönemlerde yaptığı yatırım fonu alım-satım işlemleri nedeniyle kar elde etmiştir.Alınan bilirkişi raporuna ve dosyada bulunan sözleşmelere göre davacı ile davalı banka arasında “sermaye piyasası araçları muhafaza ve işlem çerçeve sözleşmesi”, “tahvil bono vadeli alım-satım çerçeve sözleşmesi”‘ yapıldığı, sözleşmelerin davacı tarafından imzalandığı, söz konusu sözleşmelerde risk bildiriminin yer aldığı, risk bildirimine ilişkin formların davacı tarafından imzalandığı, söz konusu risk bildirim formlarında “sermaye piyasasında yapılacak işlemlerden dolayı kar elde edilebileceği gibi, zarar riskinin de bulunduğunun, sermaye piyasası işlemlerinin çeşitli oranlarda risk içerdiğinin, piyasada oluşacak fiyat hareketlerine göre yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi, zararın yatırılan para miktarını da aşabileceğinin, dolayısıyla tasarrufları bu tip yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli bir şekilde araştırma yapılması gerektiğinin” yazılı olarak belirtildiği görülmüştür. Davacının davaya konu işlemlerde telefon ile talimatının alındığı gelen ses kaydı çözümlerinden anlaşılmıştır. Davacı tarafa hesapları ile ilgili hesap ekstreleri gönderilmiştir.Yine bilirkişi raporuna göre davaya konu devlet tahvili işlemleri nedeniyle davacının 766,98 TL zararı oluşmuştur. Davacının oluşan bu zararı söz konusu devlet tahvilinden vade sonunu beklemeden satması nedeniyle oluştuğu, alım ve satım talimatlarının davacı tarafça verildiği, davalı bankanın söz konusu devlet tahvili alım-satım işlemine aracılık etmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı, davaya konu yatırım fonu işlemlerinden 3.388,97 TL kar elde ettiği, bu nedenle bu işlemden zararı bulunmadığı, yapılandırılmış mevduat işlemlerinden dolayı bir zararının olmadığı belirtilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davaya konu tahvil/bono alım satım ve yatırım fonu alım satım işlemlerine ilişkin taraflar arasında gerekli sözleşmelerin imzalanmış olmasına, davalı tarafın söz konusu yatırım işlemlerine aracılık etmesinde mevzuata aykırılık bulunmamasına, bu işlemleri yapmak üzere gerekli izinlerinin bulunmasına, bu sözleşmelerde sermaye piyasası araçlarının riski konusunda davacı tarafa gerekli risk bildirimlerinin yapılmış olmasına, davacının yapmış olduğu yatırım işlemlerinin riskini anlayabilecek olmasına, söz konusu yatırım işlemlerinin davacının talimatı üzerine gerçekleşmiş olmasına, sermaye piyasasında yapılacak yatırım işlemlerinin doğası gereği piyasada oluşacak fiyatlara göre işlemler sonunda kar elde edilebileceği gibi zarar etme riskinin de bulunmasına, davacının devlet tahvili alım satım işlemi nedeniyle oluşan zararının bu tahvillerin vade tarihini beklemeden erken bozdurulmasından kaynaklanmasına, bu işlemin davacının talimatı üzerine gerçekleşmiş olmasına, devlet tahvili alım satım işlemlerinde davalının davacıyı yanlış, eksik veya hatalı yönlendirmesinin kanıtlanamamış olmasına, diğer dava konusu işlemler nedeniyle davacının zararının bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.