Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/572 E. 2018/490 K. 23.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/572 Esas
KARAR NO : 2018/490 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/699 Esas
TARİH : 19/02/2018 (Ara Karar)
DAVA : Tazminat (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/05/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan incelemesi sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava sürecinde karşı tarafın mevcut durumunda bir değişiklik meydana gelmesi halinde müvekkili lehine hükmedilecek alacak bedelinin tahsilinin zor ve imkansız hale gelebileceğinden, Uyap ve Polnet’den yapılacak sorgulama sonucu tespit edilecek davalı adına kayıtlı gayrimenkul ve araçlar üzerine dava kesinleşinceye kadar ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 19/02/2018 tarih 2017/699 Esas sayılı ara kararında;
“Taraflar arasında yapılan acentelik sözleşmesinde tarafların sözleşme hükümlerini yerine getirip getirmediği, davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı hususu yargılamayı gerektirip davanın esasına yönelik ihtiyati tedbir verilemeyeceğinden ve HMK 389 maddesinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartları oluşmadığından…”gerekçesi ile,
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkilinin davalıya vermiş olduğu … Bankasına ait 06/02/2017 tarihli… numaralı 5.000.TL bedelli konusuz teminat mektubunun yargılama sonuçlanıncaya kadar davalı yanca bozdurulmaması için tedbir konularak, bankaya müzekkere yazılmasını ve yargılama sonunda da işbu teminat mektubunun müvekkiline iadesine karar verilmesi talebi mevcutken, Mahkemece bu yönde tedbir kararı verilmemesi sebebiyle teminat mektubu davalı tarafça bozdurulduğunu, müvekkilinin haksız fesih sebebiyle davalıdan olan hak ve alacaklarını alamadığı gibi, banka teminat mektubuna konu bedeli de ödemek durumunda kaldığını, bu hususun müvekkili bakımından hak kaybına yol açtığı gibi, mağduriyetinin de arttığını, dolayısıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, en azından davalı tarafça bozdurulan banka teminat mektubu tutarında bir bedelin davalı tarafça depo edilmesi gerektiğini,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin E. 2012/11124, K. 2012/9822, T. 24.9.2012 sayılı ilamında; “İhtiyati tedbir kararının kabul edilebilmesi bakımından HMK’nun 390/3. maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda “… hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini gözardı edemez. Bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması…” hükme bağlanmıştır. Somut olaya yukardaki ilkeler uyarınca bakıldığında, her ne kadar davacının iddiasında haklı olup olmadığı yargılama sonunda tüm deliller toplandıktan ve incelendikten sonra ortaya çıkacak ise de, …telafisi güç ya da imkansız durumlar ortaya çıkacağı gibi yeni uyuşmazlıklar doğacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca yerel mahkemece gerektiğinde davalıların olası zararlarının karşılanması amacı ile uygun bir miktarda teminat da alınarak ihtiyati tedbirin devamına karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir. ” şeklinde belirtildiğini,
Her ne kadar tüm deliller toplandıktan sonra mahkemede kanaat oluşacaksa da, zayıf bir ihtimalde olsa müvekkilinin dava sonunda telafisi güç durumu ortaya çıkabileceğini, ancak Mahkemenin bu hususu göz önünde bulundurmadığını, ayrıca müvekkilinin davalıdan hak ve alacağı mevcutken, ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden müvekkilinin bir de davalı uhdesinde bulunan banka teminat mektubunun bozdurulması sebebiyle bedel ödemek durumunda kaldığını, müvekkilinin mağduriyetinin daha fazla artmaması adına ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, ihtiyati tedbir kararı verilmesine, aksi taktirde kararın kaldırılarak dosyanın yeniden karar verilmek üzere mahkemeye iadesine, davanın kabulüne yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin usul ve yasaya uygun şekilde davacının tedbir talebini reddettiğini,
Müvekkili şirketin sektörün önde gelen firmalarından olup, işbu davanın sonucu ne olursa olsun davacının hiçbir şekilde telafisi güç, telafisi imkansız bir duruma düşmeyeceğini,
Bu nedenle davacının yerinde olmayan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/699 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı tarafından taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafından haksız fesih edildiği ileri sürülerek, portföy tazminatı, komisyon alacağı ve manevi tazminat talepli dava açıldığı, ayrıca davalı adına kayıtlı gayrımenkuller ve araçlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasının talep edildiği, ilk derece mahkemesince tensibin 9 nolu kararı ile tedbir isteminin davalı cevabından sonra değerlendirilmesine karar verilerek 19.02.2018 tarihli ara karar ile tedbir isteminin reddine karar verildiği, davacı vekilince bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı vekilince sonraki dilekçelerinde teminat mektubu yönünden de tedbir kararı istenmiş olmakla birlikte, istinaf dilekçesinde de davacı vekilince belirtildiği üzere davalı yanca teminat mektubunun paraya çevrildiği dolayısıyla bu yönde istenen tedbire ilişkin istinafın konusuz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
HMK 389/1. maddesinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir verilebileceği düzenlenmiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde talep ettiği üzere davalı adına kayıtlı gayrımenkuller ve araçlar iş bu davanın ve uyuşmazlığın konusu olmadığı da dikkate alındığında, uyuşmazlığın esasına ilişkin yargılamayı yürütüp sonuçlandıracak olan ilk derece mahkemesince sunulu deliller kapsamında takdirini kullanarak ihtiyati tedbir isteminin reddi yönündeki kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/05/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.