Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/569 E. 2019/282 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/569 Esas
KARAR NO : 2019/282 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/991 Esas 2017/1064 Karar
TARİH : 01/11/2017
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 27/02/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin davalı şirketin hissedarları olduğunu, müvekkilleriyle davalı arasında bir çok uyuşmazlık bulunduğunu, Bakırköy İş Mahkemelerinde de görülen davalarının olduğunu, davalı şirketin 01/01/2011 tarihinde yapılan genel kurulunun sahte belgeler düzenlenerek yapıldığını, genel kurulun yok hükmünde olduğunu, müvekkillerinin 2.000’er adet hisseye sahip ortak olduklarını, bahsedilen genel kurulda tutulan hazirun cetvelinde ise … isimli şahsın tek hissedar olarak görüldüğünü, müvekkillerin bu şahsi tanımadıkları gibi, hisselerini de devretmediklerini, müvekkillerine çağrı yapılmadan genel kurulun yapıldığını, bu haliyle TTK’un 460. maddesi gereğince yok hükmünde olduğunu, yok hükmünde kabul edilmediği taktirde de alınan kararların ihtarı gerektiğini, zira sahte belgeler düzenlenerek müvekkillerinin pay sahibi değilmiş gibi gösterdiklerinin ileri sürerek, 05/04/2014 tarihli genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, aksi taktirde iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin hisseleri hamiline yazılı olduğunu, husumetin yöneltilmesi için hisse senetlerinin ibrazı gerektiğini, dava konusu edilen genel kurulun pay sahiplerinin tamamının katıldığını, davacıların müvekkili şirkete ortak olmadıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 01/11/2017 tarih 2014/991 Esas 2017/1064 sayılı kararında;”Tüm dosya kapsamında; davacılar davalı şirketi 05/04/2014 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların yok hükmünde sayılmasını, aksi taktirde iptaline karar verilmesini talep etmiş, davalı taraf ise; davacıların ortak olduklarına dair hisse senetlerinin sunulmaması halinde husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Aralarındaki uyuşmazlık dikkate alındığında öncelikle davacıların şirkette hissedar olup olmadıklarının tespiti gerekmektedir. Zira hissedar olmamaları halinde dava açmaları da mümkün olmadığından davanın usulden reddi gerekeceği,Dosyaya sunulan dava konusu genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli incelendiğinde tek hissedarların …olduğu, davacıların dosyaya sunmuş oldukları belgeler incelendiğinde ise, davacıların 01/06/2005 tarihinde dava dışı … ve … ayrı ayrı aldıkları 2.000’er adet hisse ile hissedar oldukları, yine hisseleri ile ilgili 15/08/2006 tarihinde alınan kararla geçici il muharebeler düzenlendiği, bu il muharebelerde davacıların imzasının bulunduğu, Yine 09/05/2013 tarih ve 14/05/2013 tarihli yönetim kurulu kararları ile hamiline yazılı pay senetlerinin çıkarılmasına karar verildiği, pay senetlerinin ise hisse senedi geçici il muharebe ile değiştirilmesine karar verildiği, kararın tescil ve ilan edildiğinin anlaşıldığı, Alınan bilirkişi raporlarıyla da geçici il muharebelerdeki imzaların davacılara ait olduğu, bu yönde sahtecilik iddiasının ispat edilemediği, Tüm bu hususlar dikkate alındığında davacıların hissedar olarak dava açmalarına karşın, hissedar olmadıkları bu haliyle genel kurul kararının iptalini talep edemeyecekleri anlaşıldığından…”gerekçesi ile, Davacıların davasının husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı şirketin hisseleri çıplak pay şeklinde olup her ne kadar geçici ilmühaber ve hamiline yazılı hisse senedi çıkarılması yönünde alınan kararlar bulunsa da müvekkillerine geçici ilmühaber yahut hamiline yazılı hisse senedi hiç teslim edilmediğini, Müvekkillerinin, davalı şirkete ortak oldukları tarihten itibaren 04.06.2013 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul da dâhil olmak üzere bütün genel kurullara hiçbir belge ibraz etmeden katıldıklarını, şirketin yönetim kurulu tarafından genel kurul toplantıları için hazırlanan hazirun cetvelleri de müvekkillerinin davalı şirkette 2.000’er adet pay sahibi olduğunu onayladığını, yine davalı şirketin o dönem yönetim kurulu başkanı …imzasıyla müvekkillerine gönderilen ve bir örneği dosyada mübrez olan Bakırköy … Noterliği’nin 01.07.2013 gün ve … sayılı ihtarnamesinde, müvekkillerinin davalı şirkette pay sahibi oldukları açık bir şekilde beyan ve ikrar edildiğini, Müvekkillerinin en son 04.06.2013 tarihli genel kurula katıldıklarını, davaya konu 05.04.2014 tarihli genel kurul toplantısı ilansız yapıldığından dolayı genel kurul kararları tescil ve ilan edildikten sonra toplantıdan haberdar olduklarını, dosyada müvekkillerinin pay sahipliği hakkının ortadan kaldıracak bir bilgi ve belge bulunmamasına rağmen sadece geçici ilmühaberler üzerinde imza incelemesi yaptırıldığını, davalı şirket yetkilileri ile hâkim hissedarlarının kötü niyetli eylemleri dosyaya sunulan belgeler ve açıklamalarla sabit olup, sadece şekli anlamda yapılan inceleme neticesinde verilen kararın müvekkillerinin hak kaybına uğramasına sebep olacağını, Müvekkillerine geçici ilmühaber ve hamiline yazılı hisse senedinin hiç teslim edilmediğini, dosyaya bu hususta hiçbir belge sunulamadığını, Davalı tarafça şirketin geçici ilmühaberlerin 2006 yılında müvekkillere teslim edildiği iddiasını ileri sürülmüş ise de, 2004 yılından 2014 yılına kadar gerçekleştirilen hiçbir genel kurul toplantı tutanağında ve yönetim kurulu tarafından düzenlenen hazirun cetvelinde, toplantı sırasında ilmühaberlerin ibraz edildiğine dair hiçbir bilgi olmadığını, aksine tüm hazirun cetvellerinde “ortaklık ve sermaye yapısı şirket pay defteri ve kayıtlarına uygundur” şerhi düşülmüş olup, toplantı tutanaklarında hazirun cetveline atıf yapılmakla yetinildiğini, geçici ilmühaberlerin pay sahiplerine teslimiyle pay sahipliği hakkı, kıymetli evraka geçeceğinden, geçici ilmühaberler pay sahiplerine dağıtılmış olsaydı bu durumun hem hazirun cetvellerine hem de genel kurul toplantı tutanaklarına yansıması gerektiğini, İlmühaber ve hisse senetlerinin müvekkillerine teslim edildiğinin ispat edilemediğini,Dosyada mevcut bilirkişi raporunda müvekkillerine ait hisselerin ve diğer hisselerin dava dışı … hangi hukuki işlem sonucunda geçtiğinin belli olmadığı açıkça ifade edilmiş olup, pay defterinde kayıtlı hisselerin birbirini takip eden hukuki işlemlerle devrinin takip edilebilmesi gerektiğini, bu bakımdan müvekkillerinin hisselerinin şu andaki hamil olan … kadar hangi hukuki sebeplerle, nasıl ve zaman intikal ettiği hususu araştırılmaksızın eksik inceleme ile verilen kararın hatalı olduğunu,Geçici ilmühaber ve hamiline yazılı hisse senetlerinin müvekkillerine teslimi hususunun incelenmediğini, Dosyada geçici ilmühaberler ile hamiline yazılı hisse senetlerinin teslimini gösterir hiçbir bilgi ve belge olmamasına rağmen, 2006 tarihli geçici ilmühaberler, hatalı ve hukuka aykırı olarak 2013 yılında gerçekleştirildiği öne sürülen hamiline yazılı hisse senetlerinin müvekkillere teslimi hususunda delil olarak kabul edildiğini, açıklanan nedenlerle teslime dair hiçbir bilgi ve belge bulunmadığından müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduğunun kabulüyle dava dilekçesinde ileri sürülen hususların incelemesi gerekirken, davanın husumet nedeniyle usulden reddinin hukuka aykırı olduğunu,Müvekkillerine geçici ilmühaber ve hamiline yazılı hisse senetlerinin teslim edildiği yönündeki iddianın ispat edilemediği gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, Taraflar arasında yaşanan olaylar sırasında dava, şikâyet, ihtarname arasında davalı tarafın müvekkillerine hamiline yazılı hisselerin teslim edildiğini ileri sürdüğünü, taraflar arasındaki ihtilafların sıcak bir şekilde ve yoğun olarak devam ettiği, karakollara, savcılıklara, mahkemelere taşındığı bir ortamda, ilmühaber karşılığı hamiline yazılı hisselerin teslim edildiğinin kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, esasen müvekkilleriyle şirket yönetiminin Mayıs-Haziran 2013 tarihinden sonra bir araya dahi gelmediğini, bu durum karşısında, müvekkillerine hamiline yazılı senetlerinin teslim edildiği kabulüyle verilen kararın hukuki ve maddi dayanaktan yoksun olduğunu, Davalı şirketin hakim ortakları ve yöneticilerinin müvekkillerinin ortaklık haklarını yok sayar şekilde kötü niyetli işlemler yaptıklarını,Açıklanan nedenlerle, müvekkillerinin ortaklık haklarının peşine düşüp şirketin işleyişine ilişkin ortaklık hakkı kapsamında bilgi edinmek için girişimde bulunmaları karşılığında, davalı şirketin hakim ortakları ve yöneticileri tarafından sindirilmeye çalışıldığını, davalı şirkete ait hastanede hekim olarak çalışan müvekkillerinin iş sözleşmeleri haksız bir şekilde feshedildiği, bununla da yetinilmeyip ortaklık haklarını da yok edebilme amacıyla çeşitli kurgular hazırlanarak müvekkillerine karşı kullanılmaya çalışıldığını, Müvekkillerinin iş sözleşmeleri feshedildikten hemen sonra davalı şirketin iğneden ipliğe tüm malvarlığı, müvekkillerin pay sahibi olmadığı … içerisindeki farklı bir şirkete usulsüz olarak devredildiğini, sonrasında da davalı şirketin müvekkillerinin dışındaki tüm ortakları hisselerini kağıt üzerinde, … isimli bir kişiye devrettiklerini ve bu ortaklar, şirketin malvarlığını devralan diğer şirkete ortak olduklarını, davalı şirketin usulsüz devir işlemlerine karşı farklı Mahkemelerde davalar açıldığı, bu davaların halen derdest olduğunu, Davalı şirketin hiçbir malvarlığı kalmadığından müvekkillerinin mahkeme kararlarıyla hüküm altına alınan işçilik alacaklarını dahi tahsil edemediklerini, son olarak davalı şirkete karşı muvazaalı bir iflas davası açıldığı, davalı şirketin ortak ve yöneticilerinin bu iflas davası ile temize çıkmayı planladıklarını, Somut durumun yapılan bir kurgunun sonucu olduğunu, müvekkillerinin ortaklık hakkına dair teslim edilen hiçbir belge olmamasına rağmen müvekkillerinin, çeşitli oyunlarla ortaklığa ilişkin bütün haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını, Ortakların pay defterleri kayıtlarının gerçeğe aykırı şekilde tutulduğunu, hükme esas alınan 21.09.2015 tarihli bilirkişi raporunda delil olarak dayanılan ortaklar pay defterinin davalı şirketin hakim hissedarları ile yöneticilerinin kurgusunu gösterdiğini, Davalı şirketin hakim hissedarlarının ile yöneticilerinin şirket kayıtlarında devamlı manipülasyon yaptıklarını, gerçeğe aykırı kayıtlar tutulduğunu hissedar olmayan kişileri hissedar olarak gösterdiklerini, kısacası şirket kayıtlarına ve özellikle ortaklar pay defterine itibar edilemeyeceğini açık ve net bir şekilde ortaya koyduğunu, Sonuç olarak, bugüne kadar müvekkillerine geçici ilmühaber ve hamiline yazılı hisse senedi teslim edilmediğini, müvekkilinin hakkını aramaya çalıştığında davalı şirketin hakim hissedarları ve yöneticilerinin açıklanan şekilde oluşturulan gerçeğe aykırı ve birbirleriyle çelişen kayıtlarla müvekkillerinin haklarını ellerinden almaya çalıştıklarını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/991 Esas 2017/1064 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacılar vekili , müvekkillerin davalı şirkette pay sahibi oldukları halde, pay sahibi değilmişler gibi gösterildiklerini, 2011 tarihli genel kurulda sahte belgeler düzenlenmek suretiyle hazirun cetvellerinde dava dış … isimli şahsın tek hissedar gibi gösterildiğini, çağrı yapılmadan genel kurul yapıldığını, 05/04/2014 tarihli genel kurulun sanki davacılar pay sahibi değilmiş gibi toplandığını, bu nedenle bu kurulda alınan kararların yok hükmünde sayılması, yok hükmünde sayılmadığı takdirde alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacıların şirket paylarının çıplak pay olarak 01/06/2005 tarihinde dava dışı … ve … devir aldıkları, 2.000′ er hisse ile şirkete hissedar oldukları, yine hisseleri ile davalı şirket tarafından 2006 tarihinde alınan karar üzerine geçici il muharebeler düzenlendiği, bu muharebelerde davacıların imzalarının bulunduğu, grafoloji alanında uzman bilirkişi incelemesi ile alınan raporda, imzaların davacılara ait olduğu sabit olduğu belirtilmesine rağmen, davacıların hissedar olmadıkları gerekçesiyle husumet nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür. Dosya kapsamında üç kişiden oluşan bilirkişi heyetinden alınan 21/09/2015 tarihli rapor ile, şirketin 09/05/2013 tarihli yönetim kurul kararı ile, her biri 5 TL itibarinde kıymeti olan 200.000 adet hamiline yazılı 1. Tertip pay senedi çıkartılarak, söz konusu pay senetlerinin geçici ilmühaberi ile değiştirilmesine karar verildiği, verilen kararın ticaret sicilde tescil ve ilanının yapıldığı, ilan olunduğu üzere pay defterinde şirketin ortaklık payları için hamiline yazılı pay senedi bastırılıp hisse sahiplerine dağıtıldığından bahisle kaydın kapatıldığı, kayıt kapatıldığında pay defterinde davacıların hisse devir ve temlik sözleşmesi ile 2.000′ er hisse ile hissedar olduklarının kayıtlı olduğu, hamiline yazlı senetlerle şirketin tek hissedarı görülen dava dışı … hangi işlem sonucunda şirkette paydaş olduğunun belirlenemediği, dava tarihi itibariyle davacıların şirkette hissedar olmadıklarının belirtilmiş olduğu görülmüştür. Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı ile, şirkette hissedar olduklarının belirlendiğini, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararı ile, davacıların şirkette hissedar olduklarının kesinleştiğini ileri sürmesi üzerine, istinaf incelemesi sırasında, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/ 401 esas, 2014/ 379 karar sayılı dosyası kapsamından söz konusu ilk derece mahkemesinin kararı, Yargıtay 11 . Hukuk Dairesinin 2015/ 1952 esas, 2016/ 2082 karar sayılı ilamı dava dosyasının kapsamına alındığı, kararın içeriğinin incelenmesinden, aynı taraflar arasında, aynı konuda açılan ilk davanın, yani, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasında, davacıların şirket hissedarlığına dayalı şirketin 04/06/2013 tarihli genel kurul kararının TTK’ nun 400. maddesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürülmek suretiyle şirketin genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine, talepleri kabul edilmezse genel kurulun yasaya, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle iptaline karar verilmesi talep edilmiş, davalı şirkette, husumet itirazında bulunarak, davacıların hisse sahibi olup olmadıklarına dair savunma ileri sürülmüş, mahkemece de davanın kabulüne karar verilmiş, nihayetinde karara karşı Yargıtay’ a temyiz yoluna başvurulduğu görülmüştür.Yargıtay 11 . Hukuk Dairesinin 2015/ 1952 esas, 2016/ 2082 karar sayılı ilamından anlaşıldığı üzere, davalı şirketin temyiz itirazlarının reddine, davacıların temyiz sebeplerinin kabulü ile, mahkemenin kabul kararının dayandığı sebeplerin yerinde olmadığı, dolayısıyla davacının dava dilekçesinde bildirdiği diğer butlan ve iptal sebepleri üzerinde durulup sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir. Böylece, davalının temyiz itirazlarını ret etmekle ve, bozma gerekçesine göre davacıların şirkette hissedar oldukları, buna göre genel kurul kararlarının hükmen yok hükmünde sayılmasına, yada kararların iptalini talep edebilecekleri kabul edilmiş olduğu, kesinleşen mahkeme kararında, davacıların 04/06/2013 tarihinde şirketin hissedarı oldukları, bu şekilde hak sahibi oldukları olgusunun kesinleştiği görülmüştür.Yukarıda bahsedilen Yargıtay ilamına göre, davacıların şirket hissedarı olduklarına ilişkin kesinleşen olgu karşısında, mahkemenin davacıların şirketin hissedarı olmadıkları gerekçesiyle, davanın husumet yokluğundan reddine dair kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, sonuçta davacıların en azından 04/03/2013 tarihinde davalı şirketin ortağı oldukları, bu bağlamda 04/03/2013 tarihinden 05/04/2014 tarihi arasında hisselerini devir edip etmedikleri ve buna göre, 05/04/2014 tarihinde şirket ortağı olup olmadıklarının belirlenmesi gerektiği, eğer ortak iseler, talep gibi, genel kurul kararının hükmen yok hükmünde olup olmadığı yada kararların iptal koşullarının oluşup oluşmadığı tespit edilerek, sonucuna göre karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması bakımından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/11/2017 tarih ve 2014/991 Esas – 2017/1064 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosya gidiş- dönüş masrafı 43,00.TL toplamı 141,10.TL’ nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/02/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.