Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/553 E. 2019/357 K. 06.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/553
KARAR NO : 2019/357
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2014/1439 Esas – 2017/1225 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/03/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında bayilik ilişkisi nedeniyle 31/10/2010 vade tarihli 29.808,00-TL bedelli tapu harcı yansıtma faturasından kaynaklanan bakiye 29.408,00-TL alacağın tahsili amacı ile İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalının bu takibe davacıya borcunun olmadığını belirtip itiraz ederek durdurduğunu, alacağın tahsili amacı ile huzurdaki davanın açıldığını, yapılan itirazın iptaline takibin devamına karar verilip asıl alacağa ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretide dahil edilip davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davayı yetkisiz mahkemede açtığını, davanın Van Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmasının gerektiğini, 31/10/2010 tarihinde tapu harcının ödenmesi ile ortaya çıkan ihtilaf sonucu açılan takip dosyasının 28/12/2011 tarihinde başlatıldığını, dolayısıyla davanın zamanaşımına uğradığını, davacının kendi lehine ipoteğin fekki işleminden dolayı ödediği harcın müvekkilinden talep edilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın yetkisizlik nedeniyle, zamanaşımı nedeniyle ve sair nedenlerle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 29/12/2017 tarih ve 2014/1439 Esas – 2017/1225 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, dava konusu olup bilirkişi tarafından belirlenen alacağın davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı, bunun üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K.’ nun 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalının yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği, ve mahkememizce alınan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup, hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının asıl alacağa yönelik itirazında haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin asıl alacak miktarı üzerinden devamı ile itirazın asıl alacak yönünden iptaline karar verilmiş, işlemiş faiz yönünden reddine karar verilmiştir. İcra İflas Kanunu’ nun 67/2 maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” İşbu davada davalı mahkememizce bilirkişi raporu ve dosya kapsamı itibari ile haksız görüldüğünden ve talep olduğundan alacağın likit olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 29.408,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa yıllık değişen oranlarda avans faizi işletilmesine, 2-Asıl alacağı %20′ si olan 5.881,60 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Fazlaya ilişkin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekilleri istinaf dilekçelerinde özetle; Davalının, borca itirazını, intifa terkin harcının tarafınca ödenmemesi gerektiği düşüncesi ile gerçekleştirdiğini, zira konuyu ilgilendiren Harçlar Kanunu md.58/f’ nin açık bir hüküm ihtiva etmediğini ve her somut olay bakımından ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Mahkemenin gerekçeli kararında intifa hakkının terkininin davacı lehine mi davalı lehine mi olduğu hususuna hiç değinmediğini, taşınmaz maliki olan davalıyı otomatik olarak terkin işleminin lehine olduğu taraf olarak kabul ettiğini, bu bakımdan kararın, hükmün kapsamı başlıklı HMK 297/1-c maddesine aykırı olarak kurulduğunu, Zira “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.” nin Mahkemenin gerekçeli kararında belirtilmesi gerektiğini, Mahkemenin, çekişmeli olan bu hususu kararına taşımadığını, terkin işleminin davacı lehine olduğu itirazlarının hangi nedenle reddedildiğini gerekçede karşılamadığını, kararda davalının ticari defterlere göre borçlu olduğunu tespit eden bilirkişi kurulu raporuna atıf yapmakla yetindiğini, öyle ki, esasa itiraza dayanak olarak sunulan ve bilirkişi raporunda dâhi tartışması yapılan Harçlar Kanunu md. 58′ in bile kararda hiçbir şekilde anılmadığını, Kararda, iddia ve savunmaların özeti kısmında savunmalar olarak, “davacının kendi lehine fek işleminden dolayı ödediği harcın müvekkilinden talep edilemeyeceği”‘ nin belirtildiğini, buna rağmen çekişmeli olan bu hususa ilişkin hükmün gerekçesinde hiçbir tartışma ve değerlendirme yapılmayan kararın HMK md. 297/1-c’ ye aykırı olduğunu, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 14.04.2016, 2015/33448 E., 2016/11166 K. ) İntifa hakkının terkini işleminde harcın kim tarafından ödeneceğinin Harçlar Kanunu md. 58’te düzenlendiğini, maddenin f fıkrasına göre harcın; “bunlar dışında kalan işlemlerden lehine işlem yapılmış olanlar” tarafından ödeneceğini, bu bakımdan terkin işleminin taraflardan hangisi lehine olduğunun tartışılması gerektiğini, Bilirkişi Kurulunun raporunda, bu harcın kuru mülkiyet sahibi tarafından ödenmesi gerektiği kanaatine varsa da, aynı zamanda; “… Davacı şirket intifa hakkını tapudan terkin etmeyip devam ettirdiği takdirde idari tedbirlere ve yüksek miktarda para cezalarına maruz kalacağından, davacı şirket tarafından dava konusu intifa hakkının tapu sicilinden terkini talep edildiği sonucuna varılmıştır.” diyerek terkin işleminin sebeplerini tespit ettiğini, Bu bakımdan, raporda ayrıntılı olarak açıklanmış olan Rekabet Kurulu kararları da ele alındığında, somut olayda terkin işleminin davacı taraf lehine olduğunu, dolayısıyla harcın da bu tarafça ödenmesi gerektiğini beyanla; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1439 E., 2017/1225 K. no.lu kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak, yerel mahkemede görülmüş olan davanın reddine,
Davalı lehine icra-inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davalı vekilleri tarafından iki istinaf dilekçesi sunulmuş olup, her iki istinaf dilekçesinin de istinaf süresi içinde sunulduğu için, her iki istinaf dilekçesi üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesi gereği tapuda tesis edilen intifanın terkin işlemleri için davacı tarafça yapılan masrafların iadesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında bayiilik sözleşmesi yapılması üzerine taşınmaz sahibi bayiinin taşınmazında kurulmuş istasyon üzerinde işletme hakkı davalıya ait olduğu ve davacı akaryakıt sağlayıcı lehine intifa tesisi edildiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Rekabet Kurulunun 2002/2 tebliğinde belirtilen beş yılı aşan Akaryakıt bayiilik sözleşmesi bakımından muafiyet koşullarının ortadan kalkacağını, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesine aykırı hale geleceğini belirlenmiştir. Rekabet Kurulunca 05/03/2009 tarihli karar ile, taraflar arasında işletme sözleşmesi ve intifa ile kurulan ilişkinin tek bir anlaşma gibi değerlendirilerek rekabet yasağı süresinin buna göre belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Davalı vekilinin yetki itirazına yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile; HMK’nın 12. maddesinde taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoymaya ilişkin davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunun düzenlendiği, davacının ileri sürdüğü istemin, taşınmazın ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek türde bir dava olmadığı, taşınmazın üzerindeki intifanın kaldırılmasına yönelik yapılan masrafların sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı şahsi hakka yönelik dava olduğu, bu tür şahsi hakka ilişkin davaların HMK 12./1. madde kapsamına girmeyeceğinden kesin yetkiden de söz edilmeyeceği, bu nedenle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda izah edildiği üzere rekabet yasağını ihlal etmek istemeyen davacı, bayiilik sözleşmesi gereği davalı bayiinin taşınmazında lehine tesis edilen intifanın kaldırılması için Van Tapu Müdürlüğüne hak sahibi olarak başvurarak, intifa hakkını kaldırılmasını talep ettiği, bu şekilde intifanın kaldırıldığı, işlemi yapan olarak intifanın kaldırılması işlemine karşılık harç yatırdığı, yatırmış olduğu terkin harcını, taşınmaz sahibi olarak davalıdan talep etmek için işbu davayı açtığı görülmüştür. Tapu Harçlarını Harçlar Kanunu 58 inci maddesi f bendi ve Kanunu’ na bağlı (4) sayılı tarifede tek tek belirtilen işlemlerde harçlardan kimin sorumlu olduğu belirtilirken, tarifede belirtilmeyen işlemlerle ilgili olarak da bir bentte , “bunlar dışında kalan işlemlerde lehine işlem yapılmış olanlar” şeklinde düzenleme yapıldığı, bu düzenleme ile birlikte Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2011/15495 Esas – 2012/592 Karar sayılı karar emsal olarak alındığında, intifa terkin harcının mükellefinin, lehine terkin işlemi yapılan davalı malik olduğu, terkin harcı ve ilgili masrafların davacı şirket tarafından ödendiği, davalı tarafça bu konunun aksinin kararlaştırıldığına dair delil sunulmadığı, böylece davacı bayiinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı ödemiş olduğu terkin harcının iadesini taşınmaz sahibi olan davalıdan talep edebileceği görülmekle, davalı vekilinin intifa hakkının kaldırılmasına ilişkin yapılan masrafların talep edilemeyeceğine yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin davalı aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatı yönünde istinaf sebebinin incelenmesi ile, İcra ve İflas Kanunu’ nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemektir. Eğer alacaklı itirazın iptali davasında haklı çıkar ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse istek halinde alacaklı yararına, eğer davalı borçlu haklı çıkar ve dava reddedilirse bu kez alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması koşulu ile yine istek halinde borçlu yararına tazminata hükmedilir. Somut olayda alacak miktarı likit, belirlenebilir durumdadır. Harçlar Kanunu’ na göre, davacının kendi menfaatine hareket edildiğini, davacı ile aralarında aksine bir düzenleme yapılmadığını bilecek durumda olduğu halde, ödeme emrini itiraz ederek, borcunu inkar ettiği görülmekle, mahkemece aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine aykırı olduğuna yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile; Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir. Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.” şeklinde düzenleme içermektedir. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve gerekçesinde hangi nedenler ile davanın kabul edildiği hususunda açıklama ve gerekçesinin bulunduğu görülmekle, davalının bu yönde istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı vekilinin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi yönünde istinaf incelemesi ile; tüm dosya kapsamına göre, tarafların tacir olduğu, tapuda terkin işlemleri için yapılan masrafların taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında yapıldığı görülmekle, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca alacağın ticari iş mahiyetinde olup, ticari işlerde aynı kanunun 3. ve 19/2. maddeleri gereğince, 3095 sayılı Kanun’un 2/2. maddesi uygulanmak suretiyle, TCMB’nin kısa vadeli avans faiz oranının talep edilmesi ve buna göre, mahkemece kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olmadığı, bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, İlk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 03/04/2018 tarih ve … – Sıra/ Özel No.lu Sayman Mutemedi Alındısı makbuzu ile mükerrer yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.008,86 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 538,9 TL (503,00TL + 35,90TL) harcın mahsubu ile bakiye 1.469,96 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.