Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/546 E. 2019/430 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/546 Esas
KARAR NO : 2019/430 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1545 Esas 2017/1302 Karar
TARİH : 28/11/2017
DAVA : Alacak (Hava Taşımacılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının havacılık sektöründe iştigal ettiğini, … ve davalı şirket ile birlikte bu alanda hizmet veren 3 şirket olduğunu, … şirketinin ortak olduğunu yani piyasada 2 adet farklı işverene ait şirket bulunduğunu, piyasada rekabet ortamı olmadığından ve sadece üç adet şirket bulunduğundan tüketicinin bu hususta mağdur bırakıldığını, küçük firmalara seçim imkanı tanınmadan havayolu muamelesi yapılmakta, almadıkları hizmetlerin bedelinin ödenmesi hususunda zorunluluk oluşturulmakta olduğunu, davalının piyasadaki hakim konumu ve rakip şirketlerle içine girdiği uyumlu eylemleri nedeniyle fiyatları ve hizmetleri istediği gibi düzenleyebildiğini, bu nedenlerle bu hizmetler için istenen bedellerin fahiş olduğunu ileri sürerek, davalının işlem ve eylemlerinin dürüstlük kurallarına ve haksız rekabet ilkelerine aykırılığının tespitini, haksız rekabet ilkelerine aykırı işlem ve eylemlerinin menine fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirketin davalının müşterileri arasında yer aldığını, davalı şirketin serbest piyasa ekonomine ve SH-22’ye uygun şekilde belirlemiş olduğu fiyatlarının rekabete aykırı olmadığını, davacının paket hizmet almayı reddettiğini, münferit hizmet başı verilen fiyatları yüksek bularak hizmet satın almayı reddettiğini, davalının hizmetlere ilişkin fiyatlarını şirketin ticari gerekleri ve hizmetlerinin sunumundaki etkinliği gözönüne alarak bağımsızca belirlemekte ve sözleşme serbestisi çerçevesinde müşterilerle anlaşmaya vardığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 28/11/2017 tarih 2014/1545 Esas 2017/1302 Karar sayılı kararında;”Bir defa davacı tarifeli uçuş yapmadığından ne zaman hangi hizmeti talep edeceği belirli değildir. Bu bakımdan davalının her türlü hizmetin her an talep edilebileceğini kabul ederek personel temini yapması, araç gereç bulundurması ve ona göre hazırlıklı olması gerekir. Pazarda hafif ölçekli araçların sayısı da fazla olmadığından , A sınıfı yer hizmeti sağlayan sadece üç şirket olması, tüm yer hizmetlerinin sadece bu üç şirket tarafından yerine getirilmesi mecburiyetini fiilen getirmektedir. Bu bakımdan davalı ve diğer iki yer hizmeti sağlayan şirketler, büyük, orta ve hafif ölçekli tüm hava araçlarına her an hizmet sağlamaya hazır vaziyette işletilmesi gerekmektedir. Sadece üç şirket olması davacı tarafça hizmet alanların mecbur kalması şeklinde yorumlanmaktaysa da, aynı fiili durum hizmet sağlayan şirketler için de geçerlidir. Davalı ve diğer iki şirket tahmini bir yıllık cirosu olmayan küçük ölçekli uçaklara hizmet sağlarken aynı maliyet hesabını yapacaktır. Hizmetlerin aynı pakete alınmaması, ayrı ayrı fiyatlandırılması davacı tarafça makul bir talepse de, bunun pazardaki rekabete göre yapılamaması da haksız sayılamaz. Zira ayrı ayrı fiyatlandırmak suretiyle diğer yer hizmeti sağlayan rakip şirketlerin önüne geçmek, ticari kar sağlayan her durumda her zaman mümkündür. Davalı bunu yapmadığına göre, maliyet hesabına göre, ayrı fiyatlandırma yapmak diğer rakip şirketlere göre avantaj sağlamıyordur. Raporda tartışıldığı üzere, çoğu maliyetli hizmet bakımından, yolcu sayısının azalması, maliyetin düşmesi anlamına gelmemektedir. (İki kişilik bir aile ile altı kişilik bir aile için aynı buzdolabı, aynı çamaşır makinası vb aletlerin alınması gerektiği gibi) Kaldı ki her üç şirket yönünden de rekabet kuruluna yapılan başvuru ve şikayet reddedilmiş, tarifenin haksız rekabet teşkil etmediğine karar verilmiştir. Rekabet Kurumundaki iki kişinin 672 sayılı KHK kapsamında ihraç edilmiş olması davacı tarafça itiraz olarak öne sürülmüşse de, tek başına bu durum kararı usulsüz kılar demek mümkün görülmemiştir.
Açıklanan sebeplerle haksız rekabetin ne şekilde oluştuğuna ilişkin koşullar davacı tarafça net olarak ortaya konamamış,…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, 11/11/2016 tarihli bilirkişi raporunun eksikliklerle dolu olmasına rağmen karara esas alındığını,
Bilirkişi, raporunun 4. ve 5. sayfasında davalı şirketin teklif ettikleri miktardan daha fazla ödeme gerektiren fatura nolarını ve tarihini şema ile gösterdiğini, tek tek ve kalem kalem “verilen teklif” ile “davalı tarafından düzenlenen fatura tutarı” raporda yazıldığını, karara esas teşkil edebilecek nitelikte hazırlanmayan raporda yalnızca tespit yapıldığını, müvekkili şirketin davalı şirkete fazla ödeme yaptığı şüpheye yer vermeyecek nitelikte açık ve net olduğunu, Bilirkişi raporunun 5. ve 6. sayfasında yine müvekkili şirket tarafından hiç hizmet alınmadığı halde, davalı şirket tarafından kesilen faturaların kalem kalem döküldüğünü, müvekkili şirketin fazla ödediği miktarların yine hesaplandığını, bilirkişinin tüm hukuki görüşlerini rapora dökmüş olmasına rağmen, ikinci bir seçenek dahi olsa, fazla ödeme varsayımını hesaplamadığını, zımmi olarak kanaat bildirdiğini,Davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen fiyat teklifleri, kabul edilmediği, tanzim edilen faturaların “ihtirazi kayıt” ile ödendiğini, müvekkili şirketin küçük ölçekli hafif hava aracına sahip bir hava taksi şirketi olduğundan dolayı, orta veya büyük ölçekli hava taşıma şirketlerinin ihtiyacı olan tüm yer hizmetlerine ihtiyaç duymadığını, bu nedenle davalı şirket tarafından verilen, bir kısım hizmetleri almak istemediği halde, “paket hizmet fiyatı” dışında bir fiyat teklifi sunulmadığından, defaatle almadığı hizmetin de bedelini ödemek zorunda kaldığını, Küçük çapta çalışan, orta ve büyük çapta çalışan havayolu şirketlerinin kazançlarından kat be kat altında kazanca sahip müvekkili şirketin faaliyetlerine bu yolla ket vurulduğunu, Davalı tarafın kamu hizmeti verdiğini, kamu hizmeti gereği olan nesnellik, eşitlik ve bedelsizlik ilkelerinin ihlal edildiğini, Dolayısıyla fiyat belirleme konusunda, ödeme gücü de ele alınması gerektiğini, kazancı diğer hava şirketlerine göre çok daha az olan müvekkili şirketten istenen bedellerin diğerleri ile aynı olması gerektiğini, Türkiye’de yer hizmeti kuruluşu olarak TGS ve Havaş ortak bir yapıya sahip olmakla birlikte bir de davalı şirket olan … Hava Servisi A.Ş. bulunmakta olduğunu, piyasada başka alternatif olmaması bu üç şirkete adeta tekel yetkisi verdiğini, aynı tutum ve davranış içerisinde olma lüksü sağladığını ve her müşterisini mağdur edebilme sonucunu doğurduğunu, Sonuç olarak da müvekkili şirketin, tarafına teklif edilen paket fiyatını ödemek zorunda kaldığını, ancak müvekkili şirketin bir tüketici olarak, alınan hizmetlerin anlaşmaya konu olmasını istemesi, ihtiyacı olan hizmetleri almak istemesi ve karşılığını hakkaniyetli bir şekilde ödemek istemesi en doğal hakkı olduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1545 Esas 2017/1302 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek istinaf incelemesi yapılmıştır. Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan raporda, davacının dava konusu ile ilgili Rekabet Kuruluna şikayet yolu ile yapmış olduğu başvurunun bekletici mesele yapılması gerektiği bildirilmiş olduğu, bu bağlamda yargılama aşamasında, Rekabet Kurulunun dosya sayısı 2014-4-38, 14-28/ 573-252 karar sayılı, 13/08/2014 tarihli kararı ile; kurula başvuruda bulunan davacının şikayetinin 4054 sayılı kanunun 41. Maddesi gereğince reddi ile şikayet konusu …i A.Ş, … Hava Servisi A.Ş, Havaalanları Yer Hizmetleri A.Ş hakkında soruşturma açılmamasına karar verildiği, kararın içeriğinden, davacının 4054 sayılı RKHK’nın 4. Maddesine dayalı şikayetin değerlendirilmesinde, herhangi bir teşebbüsün yer hizmetleri pazarında hakim durumda olmadığı belirlenirken, aynı kanunun 6. Maddesine dayalı şikayetin değerlendirilmesinde de, paket fiyatlama, aşırı fiyat uygulamasının bulunmadığı belirlenmek suretiyle içlerinde davalının bulunduğu teşebbüsler hakkında soruşturma açılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, Rekabet Kurulunun ön araştırma sonucu vermiş olduğu ” soruşturma açılmamasına ilişkin karar”, dosyanın işlemden kaldırılması sonucunu doğuracağından bir nihai karar olup, dosya kapsamında bulunan Rekabet Kurumunun yazısından anlaşıldığı üzere de, davacı tarafça, şikayetçi olarak Rekabet Kurulunun ret kararına karşı, ilk derece mahkemesi nezdinde Danıştay ‘ a iptal davası açılmadığı görülmüştür. Davacı taraf, davalının RKHK’ una aykırı davranarak, paket fiyatlama, aşırı fiyat uygulaması sonucu zarara uğradığnı ileri sürmüştür. Yukarıda belirtildiği üzere yargılama esnasında davacının Rekabet Kuruluna şikayet yolu ile yapmış olduğu başvurusunun sonuçlandığı ve şikayetin ret edildiği ve böylece, davalının RKHK’ na aykırı davranmadığı tespit edilmekle, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin hukuka aykırı olmadığı, davacının zarara uğramadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin ret kararı ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.