Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/543 E. 2019/428 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/543
KARAR NO : 2019/428
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/277 Esas – 2017/532 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/03/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı borçlu arasında yapılan Acentelik Sözleşmesinin 17 inci maddesinde taraflar arasındaki hesap hareketlerinin cari hesap şeklinde takip edileceği kararlaştırıldığını, bu anlamda karşı tarafın, borcun mevcut olmadığına ilişkin beyanları ancak bu delillerle ispat edilebileceğini, mahkemeye delil olarak sundukları cari hesap cetvelinde davalının mutlak surette taraflarına borçlu olduğu görüleceğini, ayrıca davalı taraf borçlu olmadığını söyleyerek ilgili icra dairesini yanıltmış ve icra dairesinin yanlış karar tesis etmesine yol açtığını, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi uyarınca 10.02.2012 tarihinde acentelik ilişkisi başlamış olduğunu, acentenin satış hedeflerine ulaşılabilmesi için müvekkili şirket acenteye bir komisyon ödemesi yaptığını, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında bir cari hesap sözleşmesi de akdedildiğini, taraflar, acente üretim yaptıkça söz konusu komisyonun bakiyeden düşürüleceği şeklinde bir karar aldığını, sonuç olarak acente ilk ilişkisi komisyon ücretinin ödenmesiyle başlamış bulunmakta olduğunu, bahsi geçen hukuki ilişkinin geçer şartı olup, ancak aracı şirket üzerine düşen görevi yerine getiremeyerek, sözleşme ilişkisini başarısız bir şekilde yürüttüğünü, uygun illiyet bağı açısından da duruma bakıldığında aracılık faaliyeti ancak komisyonun ödenmesiyle birlikte başlayacağından, davalı tarafın gerçek anlamda kötüniyetli bir tavır takınarak ilgili borcu ödemekten imtina ettiği açık bir şekilde ortaya çıkacağını, cari hesap sözleşmesi incelendiğinde, gelenlerin gidenleri dahi karşılamadığı ve hatta aracı şirketin hesap cetvelindeki kayıtlarının kesinlikle komisyon ödemesini aşamadığının açık bir şekilde görüleceğini, müvekkili şirket yazılı ve sözlü uyarılarda bulunarak, davalı taraftan, ödeme talep etmesine rağmen davalı ödeme yapmadığını, bunun üzerine hakkında icra takibi başlattığını, davalının haksız yere yetkiye ve borca itirazda bulunduğunu, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, takibe konusu olan alacağın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmadilekçesinde özetle; ” Davacı taraf müvekkiline yaptığı acentelik sözleşmesi ile prefinansman destek protokolü gereğince, alacak talep etmekte olduğunu, oysa davacı taraf müvekkilinin alacakları, yaptığı üretimler ve diğer hakkedişleri konusunda yazılı talepte bulunmasına rağmen, şimdiye kadar hiç cevap vermediğini, aynı zamanda davalı tarafın taleplerinin çelişkiler barındırdığını, aksine davacı tarafça müvekkiline İstanbul Beyoğlu … Noterliği’ nin 21.01.2014 tarihli ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile; hesap özeti ve açıklama olmadan neye göre hesaplandığı belli olmayan 24.703,76-TL’yi müvekkilinden talep ettiğini, müvekkili bu ihtarnameye cevap vererek, talep edilen alacağa itiraz ettiğini, bu cevap ihtarnamesinde gelir paylaşım sistemine bağlı komisyon bedeli, müteakip komisyon bedeli, yıl sonu fon işletim kesintisine bağlı bonus ödemesinin hesaplamaya katılıp katılmadığı, katılmadı ise ne zaman katılacağı ve hangi tutarda ödeme yapılacağı konusunda yazılı açıklama talep ettiğini, davacı tarafın müvekkilinin bu yazılı hesap ve açıklama talebini yerine getirmediğini, davacının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip başlattığını ve bu takipte müvekkilinden 16.726,15- TL talep ettiğini, müvekkili bu alacağa da itiraz ettiğini, davacı taraf ihtarname ile 24.362.25 TL talep ettiği halde, icra takibinde 16.726,15 -TL’lik talepte bulunduğunu, davacı tarafın fesih tarihinde bakiye borcun kapatılması gerektiğini iddia ederek, işbu davayı açtığını, oysa fesih ihtarında bile çalışmaya devam edileceği açıkça yazılı olduğunu, davalı taraf bu fesih beyanından sonra bile, müvekkili ile çalışmaya devam ettiğini, müvekkilinin davacının acentesi olarak çalıştığını, müvekkilinin yaptığı satış gereğince doğan alacakları halen devam etmekte olduğunu, bu nedenle dava tarihine göre davacı ile müvekkili arasındaki mahsup hesabının çıkarılması gerektiğini bildirmek suretiyle davanın reddine, davacı tarafın işbu davanın açılmasından kötü niyetli olduğunu %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2017 tarihli 2015/277 Esas – 2017/532 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, ek rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Taraflar arasındaki hukuki ihtilaf davacı yanın, 05.09.2014 tarihinde davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün …E. sayılı dosyası ile; 16.726,15- TL tutarlı alacağı için icra takibi başlatması karşısında, davalı yanın takibe itiraz etmesi üzerine çıkmış bulunmaktadır. Dava dosyası incelemelerimizde taraflar arasında 10.02.2012 tarihli Acentelik Sözleşmesi akdedilmiş olduğu görülmüştür. Akdedilen acentelik sözleşmesinin 17 ince maddesinnde taraflar arasındaki hesap hareketlerinin cari hesap şeklinde takip edileceği kararlaştırıldığı görülmüştür. Davacı yanın İncelenen ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi itibari ile 16.031,73 TL cari hesap alacaklı olduğu görülmüştür.
Yine dava dosyası incelemelerimizde taraflar arasında 15.02.2012 tarihli Prefinasman Destek Protokolü akdedildiği görülmüştür. Davacı yanın İncelenen ticari defterlerinde davalı yandan 05.09.2014 takip tarihi İtibari ile 16.031,73-TL, 01.12.2015 tarihi itibariyle ise 14.071,03-TL cari hesap alacaklı olduğu belirlenmiştir. Taraflar tacir olduklarından ilişkilerinde faiz esas olup, önceden kararlaştırılmasa bile, faiz istenebilir. Bir alacağa faiz istenebilmesi için, ödeneceği tarihin net olarak belli olması veya belli değilse alacaklı tarafından çekilerek bir ihtar veya ihbar ile borçlunun temerrüde düşürülmesi veya icra takibine başvurulması gerekir. Dosyamızda davalının temerrüdüne dair bir belge ve iddia yoktur. Bu nedenle temerrüt takiple oluşmuştur. Zaten talepte bu yöndedir. Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere davanın kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalıların itirazının 14.071,03-TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara yasal faizi ile faiz yürütülmesine, fazla istemin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için itirazda bulunduğu anlaşıldığından İİY 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminat tutarı olan 2.814,20-TL nin davalıdan alınarak davacıya vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile;
” 1- Davanın Kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalıların itirazının 14.071,03-TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara yasal faizi ile faiz yürütülmesine, fazla istemin reddine,
% 20 İcra inkar tazminatı tutarı 2.814,20 Tl davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; HMK’nın 353/a-6 maddesinde düzenlenen “delillerin toplanmaması veya gösterilen delillerin değerlendirilmemesi” maddesi gereğince müvekkilin müşterilerinin 3 yıl boyunca yatırdıkları prim listesinin celp edilmediğini yada bilirkişi vasıtasıyla bu konuda davacı taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmadığını; İlk derece mahkemesi müvekkilin acenteliğinin 31.12.2012 tarihinde haklı nedenle fesih edildiğini iddia etmekte olduğunu; ancak bu tarihte kanuni değişiklikler açıklamasıyla sadece prefinansman sözleşmesi fesih edildiğinin ve müvekkilin acenteliğinin Prefinansman Destek Protokolünün feshinden sonra 1 yıldan fazla devam ettiği ve bu 1 yıllık süredeki alacaklarının hesaplanmadığını; Müvekkilin cari hesap gereğince fatura tanzim edebilmesi için davacı tarafın müvekkilin müşterilerinin yatırdığı primler hakkında bilgi vermesi gerektiğini, 2 adet ihtar, işbu davadaki delil listesi, karşı dava olmasına rağmen davacının bu konuda bilgi vermediğini ve cari hesabın resmi olarak tutulmadığını; Haksız fesih nedeniyle müvekkilin kar yoksunluğu alacaklısı olduğunu; Müvekkilin icra takibi ve davadan sonrada yatan primlerden alacağının olduğunu ve 3 yıl boyunca devam edeceğini bu nedenle karşı davanın işbu dava ile birleştirilmesinin zorunlu olmasına rağmen bu davanın birleştirilmediğini; Kötüniyet tazminatının hatalı verildiğini, Usul yönünden; İlk derece mahkemesi usulüne uygun ve süresinde sunulan delillerinin ısrarla toplamadığını ve kanunun açık maddesini ihlal ettiğini, ilk derece mahkemesinin sunulan delili toplamama konusunda takdir hakkı bulunmadığını; davalı delil listesinin 7. C maddesinde “Müvekkilin satış yaptığı tek tek müşteri bazlı komisyon hesabının, gelir paylaşım sistemine bağlı komisyon bedelinin, müteakip 1. Yıl , 2. Yıl ve 3. Yıl vs. komisyon bedellerinin, yıl sonu fon işletim kesintisine bağlı bonus ödemelerinin, davacı şirketçe müvekkile yapılan ödeme dökümlerinin davacı şirketten celbi.” talep edildiğinin ancak bu delilin halen celp edilmediğini, Karşı davanın işbu dava ile birleştirilmesi talebi hakkında olumlu yada olumsuz karar verilmemesinin hatalı olduğunu,
Esas yönünden; İlk derece mahkemesinin davacının prefinansman sözleşmesi fesih ihtarında bildirdiği nedene bağlı kalmak zorunda olduğunu, fesih ihtarında sadece kanuni değişiklikler nedeniyle sözleşmenin fesih edildiğini fakat acenteliğin devam ettiğinin beyan edildiğini, müvekkile kusur yüklenmediğini, Müvekkilin acenteliğinin 31.12.2012 tarihinde son bulduğuna dair karar gerçek dışı olduğunu, müvekkilin acenteliğinin 2013 ve 2014 yılında da devam ettiğini,
Müvekkilin ne kadar satış yaptığını ve ne kadar komisyon hakketiğini işbu davada hesaplanmadığını, davacı tarafın yatan müşteri hesabının ihtara rağmen göndermediğinden cari hesap net olarak hesaplanamadığını, davacı cari hesabın hesaplanmasını kötü niyetle engellemekte olduğunu, Davacının ihtarname, icra takibi ve davadaki taleplerinin aydan aya düştüğünü, bunun nedeninin müvekkilin 3 yıl sürecek komisyon alacağının olduğu, tüm satışları ve şimdiye kadar doğan komisyon alacakları hesaplandığında, 3 yıl boyunca doğan bireysel emeklilik satış komisyonları nedeniyle alacaklı konuma geçtiğini, fakat bilirkişiler bu incelemeyi yapmadığını, Prefinasman sözleşmesi gereğince ve bu sözleşmenin feshi sonrası dönem için hesaplama yapılmadığını, müşterilerin yaptığı ödemelerin gizlendiği ve cari hesaba yazılmadığını, davacı tarafın müvekkilin komisyon alacaklarını cari hesaba yansıtmadığını ve müvekkilin talep ettiği müşteri ödeme ve buna bağlı komisyon ödemelerine dair ihtarnamelerine cevap vermediğini, müvekkil aleyhine verilen icra inkar tazminatının hatalı takdir edildiğini beyanla; HMK 353/1-a6 maddesi greğicne usul yönünden mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ ne iadesine, Aksi halde esas yönünden mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini,
Müvekkil lehine tehir-i icra kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Davacı vekili, davalı ile yaptığı acentelik sözleşmesi uyarınca, peşin komisyon ödemeli acentelik sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının istediği performansı yakalayamadığını ileri sürerek, ödemiş olduğu komisyon bedelinin tahsili için başlatmış olduğu ilamsız icra takibine yapılan davalının itirazının iptali, takibin devamına karar verilmesi talep etmiştir. Her ne kadar, mahkemece itibar edilen bilirkişi heyeti raporuna göre, taraflar arasında Acentelik Sözleşmesi 2012 tarihinde fesih edildiği belirtilmiş ise de, davacı taraf, İstanbul Beyoğlu … Noterliği’ nin 30.10.2012 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 1/02/2012 tarihli acentelik sözleşmesi akabinde, acente sözleşmesine ek imzalanan 2012/48 numaralı prefinansman destek protokolünün fesih edildiği, acentelik sözleşmesinin devam ettiği, bu tarihten sonra taraflar arasında 1/02/2012 başlangıç tarihli acentelik sözleşmesinden kaynaklı hesabın davacı tarafça İstanbul Beyoğlu 4. Noterliği’ nin 21.01.2014 tarihli ve 00738 yevmiye nolu ihtarnamesi ile 24.703,76-TL acente borcunun davalıdan talep edildiği, sonrada eldeki işbu davanın açıldığı görülmüştür. Davalı vekili Prefinansman Destek Protokolünün feshinin sadece kanuni değişiklikler açıklanmak ssuretiyle yapıldığını, devam eden acentelik sözleşmesinin devam ettiğini, bu sözleşmeden kaynaklı kar yoksunluğu alacağının bulunduğunu, üç yıl boyunca yatan primlerinden doğan komisyon alacağının hesaplanmadığı ve tüm ihtar ve başvurularına cevap verilmediğini, bu nedenle davacıya karşı İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/173 E. sayılı karşı dava açıldığını, iki davanın birleştirilmemesinin talep edildiğini, ancak dava dosyalarının birleştirilmediğini, bu şekilde hatalı karar verildiğine yönelik istinaf sebebinin incelenmesi ile; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, birleştirme talebini “ilk itiraz” olmaktan çıkarmış ise de, bu yasaya göre de, ayrı yargı çevrelerinde açılmış olan davaların bağlantı sebebiyle birleştirilmesi de ikinci davanın açılmış olduğu mahkemeden talep edilebilir (md.166/2) düzenlemesine karşılık, işbu dava dosyasının ilk dava olması nedeniyle birleştirme talebinin değerlendirilmemek suretiyle zımnen ret kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olmadığı görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, acentelik sözleşmesinin 17. maddesine göre, taraflar arasındaki hesap hareketlerinin cari hesap şeklinde takip edileceği kararlaştırıldığı gibi, acente sözleşmesinin “anlaşmazlıkların çözümü ve delil anlaşması” başlıklı 26. maddesinde ” İşbu sözleşmenin yorumlanması ve/veya uygulanmasın doğan ihtilaflarda, … EMEKLLİLİK’ in tüm kayıt, belge ve defterleri HUMK m.287 uyarınca tek geçerli ve bağlayıcı delil olup uyuşmazlıkların hal mercii İstanbul Merkez Mahkemeleri Ve İcra Daireleridir.” şeklinde düzenlenmiştir. Konuyla ilgili HMK m. 193 inci maddesi” Taralar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi, belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayasıyla, taraflar arasındaki her türlü çekişmede davacının defter ve kayıtlarının geçerli ve kesin delil olacağının akdedildiği, davacının defterlerinin yasal prosedüre uygun olarak tutulduğu, davalı yönünden bağlayıcı olduğu, davalının borcun ödendiğine ilişkin belge sunulmadığı, davalının bu delil sözleşmesine karşılık delillerinin toplanmadığı iddiasının yerinde olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin dava tarihi itibari ile talep edilen miktar esas alınmak suretiyle davalının itirazının 14.071,03-TL üzerinden iptali ile takibin devamına, takipten sonra asıl alacak olan bu miktara yasal faizi yürütülmesine dair verildiği görülmekle, davalı vekilinin delillerin toplanmadığına yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili davalı aleyhine hükmedilen icra inkar tazminatı yönündeki istinaf sebebinin incelenmesi ile; İcra ve İflas Kanunu’ nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Somut uyuşmazlıkta; davacı, komisyon bedelinin ödenmediği iddiasında bulunmuş davalı ise, takip konusu borcu kabul etmediğini ileri sürmüştür. Bu itibarla; taraflar arasındaki ilişki nedeniyle alacağın varlığı likit ve muayyen olduğu, bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.001,09 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 276,2 TL ( 35,90 TL + 198,67 TL + 41,63 TL ) harcın mahsubu ile bakiye 724,89 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı tarafından 20/03/2018 tarih ve AB2018 seri no/ 19227 sıra/özel nolu makbuz ile temyiz karar harcı olarak yatırılan 41,63 TL’ nin talep halinde davalıya iadesine,
5- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.