Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/534 E. 2019/296 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/534
KARAR NO : 2019/296
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2016/626 Esas – 2018/190 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 27/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesinde özetle; kendisinin ………..San ve Tic. A. Ş.’nin % 49 hissesine sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 1970 yılında kurulduğunu, şirketin uzun yıllar İstanbul’daki fabrikasında mermer işi ile iştigal ettiğini, şirketin 90’lı yılların ikinci yarısından sonra gayri faal hale geldiğini, şirketin 20 yıldır her hangi bir faaliyetinin olmadığını, şirketin aktifindeki gayrimenkulü, grup şirketi niteliğindeki ……. ve Tic. A.Ş.’ye kiraya verdiğini, kira gelirinden başka her hangi bir geliri bulunmadığını, bu nedenle davalı şirkette amaç ve ortak çalışma iradesinin ortadan kalktığını, davalı şirketin faaliyet konusunun ortadan kalktığını ve bu amacın gerçekleştirmesinin de imkansız hale gelmiş olduğunu, şirketin kaynaklarının başka bir şirkete aktarılmakta olduğunu, gayrimenkulün son derece düşük bir bedelle ….. A.Ş.’ye kiralanmış olduğunu, şirket açısından gerçek kullanım amacını kaybetmiş ve atıl durumda olan bu gayrimenkulün mevcut ekonomik koşullarda değerlendirilmek suretiyle satılması, haklı sebepler eski TTK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde meydan gelmiş olsa dahi yeni TTK. md.531’de yer alan bu düzenlemenin uygulama alanı bulacağını belirterek şirketin tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davalı şirketin müşterek imza yetkilisi olduğunu bu nedenle davalı şirketin ne asil olarak ne de bir avukat tayin etmek suretiyle kendisini temsil ettiremediğini, …..San. ve Tic. A. Ş.’nin faal olup ticari faaliyetine devam ettiğini, maliki bulunduğu taşınmazı …… Tic. A. Ş. isimli şirkete kiraladığını, söz konusu kiralamadan gelir elde etmekte olduğunu, bunun ticari faaliyet olarak yeterli olmadığı kanaatine varılsa bile bu durumun şirketin feshine yeterli bir gerekçe olmadığını, TTK 531. maddesinde haklı fesih için 3 adet dava şartı öngörülmüş olduğunu, bunların sırasıyla; azınlık pay sahibi olunması, feshin ikinci dava ve son çare olması, haklı sebeplere dayanması olduğunu, bunlara göre davacının şirketin feshini talep edecek har hangi bir haklı sebebi bulunmadığını, şirketin feshi yerine davacının “ortaklıktan çıkartılmasının bir çözüm yolu olduğunu belirterek şirketin feshi talebinin reddine, davalı şirkete temsilci tayini için yetki verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 21/02/2018 tarih ve 2016/626 Esas – 2018/190 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Yönetim Kurulu Başkanı olan davacının her türlü tedbiri alabilecek ve gerektiğinde gündemi belirleyerek şirketi olağan veya olağanüstü genel kurul toplantısına davet edebilecek konumda olduğu, hal böyle olmasına rağmen davacının fesih ve tasfiye istemi ile genel kurulu toplantıya davet etmediği, dava dilekçesinde ve replik lâyihasında gündeme getirdiği hususları genel kurulda görüşmeye açmadığı, davalı şirketin bir sermaye şirketi olduğu, aile bireyleri arasındaki manevi bağların koptuğuna dair gerekçenin şirketin haklı fesih nedeni olamayacağı, davalı şirketin haklı nedenlerle feshini talep eden davacının haklı nedenlerin varlığını kanıtlayamadığı gerekçeleri ile; ” Kanıtlanamayan DAVANIN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya ilişkin 16.11.2016 tarihli duruşmada şirketin kayıtları ile ilgili mali müşavir …… ve teknik inceleme açısından ….. bilirkişi olarak seçildiğini ancak bilirkişi raporu müvekkiline tebliğ edildiğinde bilirkişi heyetine ….. da dahil olduğunu öğrendiklerini, ……ile müvekkili arasında başka bir davada olumsuz olaylar yaşandığını, bu hususun müvekkil tarafından ısrarla ifade edilerek …… bu davada bilirkişi olarak atanmasına müvekkilin bizzat itiraz ettiğini, itirazının da Mahkeme tarafından uygun bulunduğunu ve mali yönden inceleme için …… atandığını, dava dosyasında yapılan incelemeler sonucu, bilirkişi yemin ve teslim tutanağında konunun açıklığa kavuştuğunu, bilirkişi ….. sehven duruşma tutanağında yazılmadığı gerekçesi ile bilirkişi heyetine dahil edildiğinin anlaşıldığını, oysa bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de …… duruşma tutanağına sehven yazılmamış olmadığını belirttiklerini, bizzat kendisi tarafından itiraz edildiğini, ….. duruşmada bilirkişi olarak atanmamış olmasına rağmen heyette yer almasına müvekkili tarafından belirtilen gerekçeler ile itiraz edildiğini, Mahkemenin bu itirazı hiçbir şekilde dikkate almadığını öne sürerek Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava anonim şirketin ortakları arasında amaç ve çalışma iradesinin kalmadığı, şirketin faaliyetinin kalmaması nedeniyle TTK’nın 531.maddesine istinaden açılmış haklı nedenle fesih ve tasfiyeye ilişkindir. Davacının fesih ve tasfiyesi istenen şirketin % 48.8 paylı ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu anlaşılmaktadır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, dava reddedildiği için şirketin fesih ve tasfiye koşullarının oluşup oluşmadığı, bu bağlamda davacının itiraz ettiği bilirkişinin (…….) heyetinde yer aldığı raporun mahkemece hükme esas alınmasının davaya etkisidir. Bilirkişi atamasının yapıldığı duruşmada alınan kararda bilirkişi olarak 3 kişi ücreti yatırtılmış ve bilirkişilerin resen …..ve ….. oldukları zapta yazılmıştır. 3. Bilirkişinin kim olduğu yazılmamıştır. 16/12/2016 tarihli bilirkişi yemin ve teslim tutanağında yukarıda belirtilen bilirkişilere ek olarak …… 3. bilirkişi olarak atandığı anlaşılmaktadır. Tutanakta bilirkişi …..duruşmada adının sehven yazılmadığı ifade edilmiştir. Bilirkişi heyetinin raporunun taraflara tebliğinden (06/12/2017) sonra davacı rapora itiraz dilekçesinde (20/02/2017) ….aralarında ihtilaf olduğunu, duruşmada da bunu belirttiğini ve onunla aynı uzmanlık alanında olan …… bilirkişi olarak atandığını, bilirkişi heyetine …… ile aynı uzmanlık alanında …… ne sebeple atandığının anlaşılamadığını belirterek itiraz ettiği ve …. aralarındaki ihtilafın kaynağına ilişkin bir takım evrak ve belge sunduğu, bilirkişi raporuna karşı itirazın daha sonra değerlendirileceği 15/03/2017 tarihli duruşma ara kararında ifade edilmesine rağmen bu değerlendirme yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.Bilirkişi raporunda nihayetinde şirketin faaliyeti ve aktifleri analiz edilmiş olup rapor oy birliğiyle verilmiştir. HMK 282.maddesine göre hakim bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Karar sadece bilirkişi raporu esas alınarak verilmiş değildir. Sadece itiraz edilen bilirkişinin görüşüyle hazırlanmayan rapor ittifakla verilmiş olup, şirketin bilanço ve mali tabloları, sicil kayıtları ile birlikte mahkemece tüm deliller doğrultusunda karar verildiğine göre, yegane belirleyici olmayan bilirkişi heyetindeki bir bilirkişiye yönelik istinaf nedenleri esasa etkili olmadığından yerinde görülmemiştir. Feshi istenen şirket anonim şirkettir. Bununla birlikte aile şirketi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı ile aynı pay oranında paydaş olan davalı şirketin diğer büyük hissedarı ….. arasında ihtilaflar olduğu anlaşılmaktadır. Davalı şirketin getirtilen kayıt ve belgeleri ile mali tablolarının analizinde bilirkişi raporuna da yansıdığı gibi şirket sermayesinin 50.000,00 TL olduğu, şirketin 2013-2016 yılları arasında faaliyet gelirinin bulunmadığı fakat faaliyet dışı gelir ve giderlerinin olup, 2016 yılı karının 30/09/2016 itibariyle 279.531,58 TL olduğu, şirketin öz varlığını koruduğu, 2015 yılında yapılan 2014 yılına ait genel kurul toplantısına davacı dahil tüm ortakların katıldığı ve kar dağıtımı yapıldığı, şirket aktifinde yer alan taşınmazın grup şirketlerinden olduğu davacı tarafından ifade edilen ve gene davacının ortağı ve yöneticisi olduğu …….A.Ş ye kiralandığı, şirketin ana faaliyeti olmasa da grup şirketi olarak faaliyette bulunduğu ve haklı nedenlerle fesih koşullarının oluşmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olduğu, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.