Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/532 E. 2019/417 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/532 Esas
KARAR NO : 2019/417 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/1349 Esas 2017/1379 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı …’nun müvekkili firma ortağı ve işlerden tek başına sorumlu genel müdür olarak yıllarca çalıştığını, 01/12/2013 tarihinde de yönetim kurulu ve genel müdürlük görevinden istifa ettiğini ve hisselerinin 100.000 bedelle satın alındığını, sonrasında da müvekkil firma ile ilişiğinin kalmadığını, müvekkil firmanın yaklaşık 40-50 kalem ürün üreterek piyasaya sürüldüğünü, … ayrıldıktan bir süre sonra şirket kayıtları incelendiğinde, bugüne kadar üretim ve satışı yapılan birkaç ürünün 2012 yılı içinde satımının tamamen durduğunun tespit edildiğini, araştırma derinleştirildiğinde bu ürünlere ilişkin tüm AR-GE çalışmalarının ve üretim bilgilerinin ana server ile tüm bilgisayarlardan silindiği ve bu ürünlerin davalı İnomes şirketi tarafından üretilerek satışı yapıldığının tespit edildiğini, bu firmanın 05.04.2012 tarihinde kurulduğu ve şirket ortaklarından birinin, …’nun eşi …, diğer ortağın ise bu ürünlerden birini sattıkları … firmasının sahibi … kızı …olduğunun tespit edildiğini ve bu şahıslar hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/58895 soruşturma dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkil firmada üretilirken davalı şirkete tüm Ar-Ge çalışmaları ile birlikte aktarılan ve müvekkil şirkette üretim yapılmasını engellemek için Ar-Ge kayıtları yok edilen ürünlerden tespit edilenlerin; TDC-0224 kodlu ürün olduğunu ve 2010 yılından itibaren tasarlanarak üretim yoluyla satışına başlandığını, 2010-2011 yılı içerisinde bu ürünlerden 300 adet kadar üretilerek … Mühendislik firmasına 16.558.77 TL fatura karşılığında satıldığını, EJ-800 kodlu ürünün, 2010 yılında müvekkil firmaya mal tedarik eden … firması üzerinden 128 MB ve 256 MB lik iki farklı versiyonda tasarlanmak suretiyle … şirketine satılmaya başlandığını, bu ürünlerden 2011 yılında 5.532 adet, 2012 yılı Şubat ayında 1.803 adedinin … satıldığını, bu ürün karşılığında 243.624.47 TL fatura kesildiğini ve yaklaşık 150.000 TL kar elde edildiğini, … firmasının 2012 Nisan ayı içinde 2.500 adet bu üründen sipariş etmesi üzerine tüm malzemelerin piyasadan tedarik edildiğini, üretim aşamasında …’nun … firmasının ürünü almaktan vazgeçtiğini söyleyerek üretimi durdurduğunu, bu çerçevede davalı şirketin 2012-2013-2014 yıllarında yaklaşık 5000-6000 adet EJ-800 sattığı duyumlarının alındığını, EJ-800’ün yeni versiyonu olan EPC-1000 ve bunun tamamlayıcısı olan EEM-0228 üzerine çalışma başlatıldığını, EPJ-1002 kodlu ürünün imal edildiğini, ihtiyaca cevap vermediği için EPC 2000 kodlu için çalışma başlatıldığını, ancak bu ürünün son hali verilmeden tüm üretim bilgilerinin … tarafından yok edildiğini ve EPC-1000 ve EPC-2000 tasarım çalışmalarının, Ar-Ge çalışmalarının ve teknik bilgilerin, yeni kurdukları davalı şirkete aktarıldığını, bu durumların TTK 56/d. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davalı şirketin elde ettiği menfaat, kar ve kazanımın tespiti ile karın elde edildiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili …’nun, davacı şirkette genel müdürlük görevinde çalıştığını, Nisan 2012 ayında şirketten ayrılmak istediğini bildirdiğini, bu isteğin kabul edildiğini, ancak yarım kalan işlerin tamamlanması istenildiğini, müvekkilinin 01.12.2013 tarihinde noter kanalıyla istifasını ilettiğini, davacı şirketin yangın ve hırsız güvenliği konusunda faaliyet gösteren bir firma olduğunu, ürünlerin tamamına yakının … tarafından tasarlandığını, davaya konu ürünlerin hiçbirisinin davacı şirket tarafından tasarlanan ürün olmadığını, müvekkilinin davacının bilgilerini silme ve aktarma gibi bir eyleminin söz konusu olmadığını, davacının öne sürdüğü TDC-0224 kodlu ürünün üretildiği … Mühendislik firması sahiplerinin 1996 yılından beri müvekkilinin arkadaşları olduğunu, 2010 yılında müvekkilinden bu ürünün fason üretimini istediğini, müvekkilin de kabul ederek davacı firmada çalışmakta iken üretimini yaptığını, tamamen fason bir iş olduğunu, davacı tarafından tasarlanmadığını, bu ürünlerle müvekkil şirketin bir alakasının olmadığını, ancak ürettiği ürünlerin 2013 yılında davalı şirket bünyesinde tasarlanan tamamen farklı bir ürün olduğunu, EJ-800 ürünün bütün haklarının … firmasına ait olduğunu, fason imalat sözleşmesi ile … firmasına verildiğini, bu firmanın üretimini davacı ya da davalı şirkete yaptırmakta tamamen özgür olduğunu, İPC1000, EEM028 ve EJ 800 ürünün 2006 yılından beri başka bir fasoncuda üretildiğini, haksız rekabetin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 13/12/2017 tarih 2014/1349 Esas 2017/1379 Karar sayılı kararında;”Davalı şirket tarafından ibraz edilen ticari defter ve kayıtlara göre; davalı şirketin 2012 yılında raporlanan satışlarının tamamına yakınının haksız rekabete konu olduğu iddia edilen ürünlerden oluştuğu ve bu ürünlerin dava dışı … ve … Firmalarına yapılan satışlardan oluştuğu, bu çerçevede 2012 yılına ait gelir tabloları, maliyet hesapları, net kar ve zarar hesaplarına göre davacı şirket tarafından haksız rekabete konu ürünlerle ilgili davalı şirketin yapmış olduğu satışlar nedeniyle davalıdan 249.418,26-TL zararını talep edebileceği yönünde yapılan hesaplama mahkememizce dosya kapsamına uygun görülmekle…”gerekçesi ile, Davalıların haksız rekabet nedeniyle davacı zararı olarak talep edilen tazminat davasının kısmen kabulü ile 249.418,26 TL alacağın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Davanın belirsiz alacak davası ise dava değeri ıslah ile değil dava değerinin artırılması ve harç tamamlanması şeklinde yapılması gerektiğini, davacının talep ettiği bedeli artırırken dilekçesinde davayı ıslah ettiğini, harcını da dekont üzerinde görüleceği gibi ıslah harcı olarak yatırdığını, bu durumda mahkemece müvekkillerinin dava tarihinde talep edilen 15.000 TL haricinde bir temerrüte düşmediğini dikkate almadan kabul ettiği rakama dava tarihinden avans faizi işletmesinin yasal olmadığını, Davacının dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmında müvekkillerinden … hakkında sadece elde ettiği menfaatin tespiti ve müvekkiline verilmesini talep ettiğini, yani bu müvekkili ile ilgili herhangi bir faiz talebi olmadığını, mahkemenin talebe bağlı kalmaksızın bu müvekkili hakkında da avans faizi işleterek davanın kabulüne karar vermesinin yasal olmadığını,Esasında dava haksız rekabet yükümlülüğüne aykırı hareket iddiası nedeni ile bir tazminat davası olduğunu, mahkemenin haksız rekabetin varlığına tam kanaat getirmese de tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne karar verdiğini, dosyadan alınan ilk bilirkişi raporunda ve yine davacıların suç duyurusu ile açılmış olan İstanbul Anadolu 63.Asliye Ceza Mahkemesi 2014/1470 Es. sayılı dosyadan tanzim edilen raporda ortada korunacak ticari bir sırrın olmadığı, bu bağlamda haksız rekabet oluşturan bir eylemden de bahsedilemeyeceğinin mütalaa edildiğini, ticari sır ve haksız rekabetin oluşmadığı bir durumda davacının zararının oluştuğunun da söylenemeyeceğini, bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün usul ve esasa aykırı olduğunu, Biran için haksız rekabetin oluştuğu düşünülse de bu sefer hesaplamalara esas parametrelerin yanlış oluşturulduğunu, dolayısı ile ortaya uçuk denebilecek rakamlar çıktığını, dava dışı … firması hiçbir zaman davacının müşterisi olmamasına rağmen, ona yapılan satışlar da haksız rekabet çerçevesinde değerlendirildiği ve hesaplamaya dahil edildiğini, hesaplama yapılırken bu hususun hesaplamaya esas alınması ayrık tutulması gerektiğini, yine müvekkilinin sonradan geliştirdiği ürünlerin davacının ürettiği ürünler gibi değerlendirdiğini, davacının üretmediği müvekkilinin tamamıyla yeni geliştirdiği ürünün satışı dahi davacı tarafın zararı olarak değerlendirildiğini, bunun hakkaniyete ve hukuka aykırı olarak hesaplamaya ve mahkemece kabul edilen bedele dahil edildiğini,İşin esasında piyasada tecrübeli ve argesi yüksek bir mühendis olan müvekkilinin şirketten ayrılmasını istemeyen davacının bu yola başvurarak müvekkilinin maddi ve manevi olarak yıpratma amacı ile iş bu davayı açtığını, Müvekkilinin davaya konu olan ürünün çok daha üzerinde olan ürünleri üretip iç ve dış piyasaya sunacak yetenekte olan birisi olduğunu, modern zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek birçok teknolojik ürünü tasarlayan ancak bu davalar nedeni ile kafası devamlı meşgul olan müvekkili hakkında davacı kısmen de olsa hedefine ulaşmış durumda olduğunu, müvekkilinin davalardan kurtulup katma değeri yüksek ürünler geliştirerek ülke ekonomisine katkıda bulunmayı hedefleyen projeler üzerinde yoğunlaşmak istediğini, müvekkilleri için hüküm kurulan bedelin gerçek rakamlar olmayıp müvekkilleri için ödenmesi güç ceza mahiyetinde bir sonuç olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk dere mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dosyada mevcut iki rapor arasında tazminat hesabında 10.679,47.TL fark olup mahkemenin birbiriyle çelişen raporlar arasındaki çelişkiyi gidermeden, eksik ve hatalı rapora göre karar verdiğini, Mahkemenin iki rapor arasındaki çelişkinin ikinci raporda ki hatadan kaynaklandığını göz ardı ederek, iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermeksizin haksız ve hatalı bilirkişi raporunu esas alıp karar vermesinin yerinde olmadığını, gerek Hukuk Usulü Kanunu gerekse yerleşik uygulama ve içtihatlarlarla sabit olduğu üzere iki rapor arasındaki çelişkiyi mahkemenin giderme yükümlülüğü bulunduğunu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin Esas No:2014/3431 Karar No:2014/7879,K. Tarihi:21.5.2014 kararında bu durumun açık ve net olarak bir bozma nedeni olarak düzenlendiğini,İlk derece mahkemesinin kararına esas aldığı ikinci raporun yanlış olduğunu, ürün bazında tüm maliyet hesapları yapılıp kar tespit edildikten sonra haksız rekabete konu olan müşteri ve ürünler bazında yapılan hesaplamadan kaynağı belli olmayan genel yönetim gideri adı altında davalı şirketin tüm giderlerinin ayrıca hesaplamadan düşülmesinin hatalı olduğunu, Her iki bilirkişininde haksız rekabete konu olan işlerle ilgili olarak hesaplamayı aynı kalemleri dikkate alarak yaptığı, ilk raporda bilirkişi heyetinin zararı 346.926,19 TL. olarak hesapladığı, ikinci heyet tarafından hazırlanan raporda ise aynı kalemler esas alınarak zararın önce 350.097 TL. olarak hesap edildiği, sonra genel yönetim gideri olarak 100.679,47 TL. düşülmek sureti ile müvekkilinin zararının ikinci raporda 249.418,26 TL. olarak hesaplandığını, farkın genel yönetim giderlerinin maliyet hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplandığını, İlk raporda taraf şirket defter ve tüm muhasebel kayıtlar üzerinde inceleme ve hesaplama Doç. Dr. … tarafından yapıldığını, bilirkişinin hem alanında uzman hemde akademisyen olması sebebi ile konuya çok daha hakim bir kişi olduğunu, raporun ilgili kısmına bakıldığında haksız rekabete konu olan dönemde davalı şirketin dava dışı şirketlerle yaptığı satışların toplam tutarı 546.026,38 TL. olarak tespit edildiğini, dönemin satılan ürünlerin maliyeti de davalı şirketin ticari defterlerinden 193.461,20 TL. olarak bulunduğu, 20 TL. ürün iadesi ile ürün maliyeti düşüldükten sonra hesaplamaya gidilerek dava dışı şirketlere yapılan satışlardan elde edilen satış karı 346.926,19 TL. olarak hesaplandığını, bilirkişinin yapılan satıştan ürün imalatı için harcanan giderleri düşerek hesaplamaya gittiğini, İkinci heyette muhasebe kayıtları üzerinde ki inceleme … tarafından yapıldığı, aynı kriterler kullanıldığı, davalı şirketin dava dışı şirketlerle yaptığı satışların toplam tutarı 546.026,38 TL. olarak tespit edildiğini, hesaplama ürün bazlı yapılarak aynı firmalara satılan başka ürünler toplam bedeli 5.575,12 TL hesaplamadan düşülerek, 540.451,26 TL. satış cirosu tespit edildiğini, bu bilirkişinin de haksız rekabet döneminde dönemin satılan mamuller maliyetini davalı şirketin ticari defterlerini esas alarak 193.461,20 TL. olarak tespit ettiğini, buraya kadar raporların birbiriyle uyumlu olduğunu, Her iki bilirkişinin de haksız rekabete konu satış miktarını, satılan ürünlerin maliyetini aynı miktar olarak hesapladığı ancak bundan sonra hesaplamada, davalı muhasebe kayıtlarında genel yönetim giderleri olarak yer alan son derece muğlak karşılığı olup olmadığı dahi belli olmayan ve ürün maliyet hesabında dikkate alınmayacak 100.679,47 TL. ikinci bilirkişi hesaplamasında dikkate alındığı ve bu miktar düşülmek sureti ile 249.418,26 TL. tazminat talep edebilecekleri sonucuna ulaştığını, Her iki bilirkişi raporunda da mamul üretim maliyet bedeli olarak tespit edilen 193.461,20 TL.’nin içinde üretimde kullanılan tüm maliyet gider ve kalemleri yer aldığını, yani işçilik, ham madde, malzeme ve genel giderler ile yardımcı malzemeler maliyet giderleri bu hesaplamanın için de zaten olduğunu, İkinci raporda hesaplamadan düşülen 100.679,47 TL’nin bilirkişi raporunda genel yönetim gideri olarak belirtildiğini, genel yönetim gideri, işletmelerin yönetim fonksiyonları, organizasyon ve kadro kuruluşu, büro hizmetleri, kamu ilişkileri, güvenlik, hukuk işleri, personel işleri, kredi ve tahsilatı da kapsayan muhasebe ve mali işler servislerin vb her türlü giderin tutulduğu bir hesap olup ürün maliyet hesabının bir parçası olmadığını, Davalıların birlikte haksız rekabet fiilini işlediği tüm bilirkişiler tarafından kabul edildiğini, müvekkili firmaya yönelik haksız eylem ancak bir firma aracılığı ile yapılabileceği için … tarafından bizzat …. firması kurulduğunu, haksız rekabet için gerekli teşkilatın giderlerinin müvekkiline yüklenmesi kabul edilemez bir durum olduğunu, Haksız rekabete konu olan bir tazminat davasında tüm bu giderler hesaplamada dikkate alınamayacağını, bu yönü ile ikinci bilirkişi raporu yerinde olmayıp hatalı olduğunu, ancak mahkemenin bu hatalı raporu esas alarak 249.418,26 TL. tazminata hükmettiğini, bunun kabul edilemeyeceğini, yerel mahkeme kararı incelendiğinde neden eksik ve hatalı rapora itibar edildiği hususunda hiç bir açıklamaya da yer verilmediği, adeta ilk rapor yok gibi gerekçe düzenlendiğini, kararın bu yönüyle de yerinde olmadığını, Dosyada mevcut iki bilirkişi raporundan eksik ve hatalı rapora göre verilen kararın istinafı ile dosyada alınan ilk rapor doğrultusunda haksız rekabet tazminatı olarak 346.926,19 TL. hükmedilmesini öncelikle talep ettiklerini, istinaf mahkemesi maddî olguları, ilk derece mahkemesinin tespitleriyle bağlı olmaksızın yeniden ve ilk derece mahkemesinden bağımsız olarak tartışma değerlendirme imkanına sahip olması sebebi ile her iki rapor arasında ki çelişkinin giderilmesi yönünde kanaatin oluşması halinde yeni bir heyet aracılığı ile rapor alınmasını,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, istinaf nedenleri yönünden kararın bu yönü ile düzeltilerek onanması, mümkün değilse kararın bu yönüyle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1349 Esas 2017/1379 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava haksız rekabet nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.Davacı vekili müvekkili şirket eski yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü olan davalı …’nun genel müdür olduğu dönemde ve şirketten ayrıldıktan sonra müvekkili şirketin üretip sattığı, müvekkili şirket bünyesinde tasarlanmakta olan ve AR-GE çalışmaları yapılan bir kısım ürünlerin AR-GE çalışmalarının ve üretim bilgilerinin şirket kayıtlarından silindiğini, bu ürünlerin ve müşteri bilgilerinin … tarafından diğer davalı şirkete verilerek söz konusu ürünlerin diğer davalı tarafından üretilerek piyasaya satışının sağlandığını, böylece haksız rekabet yaratıldığını belirterek zararının tazminini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili, müvekkili lehine hükmedilen tazminat miktarının eksik hesaplandığını, mahkemece hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporunda kaynağı belli olmayan genel yönetim giderlerinin davalı şirketin tüm gelirlerinden mahsup edilerek zarar tespitinin hatalı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuş ise de, bilirkişi raporunda haksız rekabet konusunu oluşturan ürünlerin davalı tarafından satışından dolayı elde edilen satış hasılatından bu ürünlerin üretimi dolayısıyla yapılan giderler ile davalı şirketin yönetim giderlerinden bu ürünlere isabet eden miktarının düşüldükten sonra, davalı tarafça haksız rekabet nedeniyle elde edilen menfaatin bulunması ve bu miktara hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde ise; davalı …’nun davacı şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde, dava dışı firma ile anlaşarak davacının üretip sattığı taşeron üretimine konu ürünlerin o tarihte yeni kurulmuş olan ve davalı … eşi ve dava dışı alıcı firma yetkilisinin kızı tarafından kurulmuş davalı şirkete aktarılması suretiyle TTK 369 ve 396 maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturduğu, davalı şirketin diğer davalı aracılığı ile davacıya ait imalat ve ticaret sırlarının ve müşteri bilgilerinin haksız olarak ele geçirilmesi ile kendisine menfaat temin ettiğinden ve bu eylemi TTK 55/c. maddesine göre haksız rekabet oluşturduğu sabit olduğundan, eylemin hukuki nitelendirmesine ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Bilirkişi raporuna göre, davalı firma tarafından üretilip satılan ve haksız rekabet konusunu oluşturan ürünler üzerinden hesaplama yapıldığından, davalı vekilinin tazminat hesabına ilişkin istinaf başvurusu da yerinde değildir.Davalı vekilinin davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olması halinde dava değerinin ıslah ile değil, bedel arttırımı ile arttırılarak harcının tamamlanması gerektiği, davacı vekilinin ise ıslah dilekçesi verdiği bu nedenle ıslahla arttırılan kısma dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebine gelince, dava belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Dava tarihinde tazminat miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından ve ancak davalı taraf ticari defter ve belgeleri incelendikten sonra tazminat miktarı belirlenebilecek olmasına göre davacının HMK 107 maddesine göre belirsiz alacak davası açabileceği, tazminat miktarı tespit edildiğinde bedel arttırımı yapılabileceği, davacı vekilinin dilekçesinde bedel artırım olduğunun açık olarak belirtildiği, ıslah ile ilgili bir beyanın yer almadığı, bunun ıslah olmayıp belirsiz alacak davasında bedel artırımı ve harç ikmali olduğu açık olduğundan davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir.Ancak davacı dava dilekçesinde, davalılardan … hakkında haksız fiil ve edimi ile elde ettiği menfaatin tespiti ile elde ettiği menfaatin tahsilini talep etmiş, bu davalı yönünden faiz talep etmemiştir. Mahkeme HMK 26. maddesi gereğince taleple bağlı olup talepten fazlasına karar veremez. Bu nedenle bu davalı yönünden talep olmamasına rağmen faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde, haksız rekabet nedeniyle davalı tarafça elde edilen kazancın tespitinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalıların eylemlerinin haksız rekabet oluşturmasına, davalıların bu eylem nedeniyle davacının uğramış olduğu zararı tazminle yükümlü olmalarına, bilirkişi raporu ile davalının haksız rekabet nedeniyle elde ettiği kazancın tespitinde hukuka aykırı bir yön olmamasına, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olmasına göre davalı vekilinin davalılardan … hakkında faize hükmedilmesi dışındaki istinaf sebepleri yerinde olmadığından reddine, davalı vekilinin davalılardan … hakkında talep aşılarak faize hükmedilmesi nedeniyle bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı … yönünden faize hükmedilmemesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 13/12/2017 tarih ve 2014/1349 Esas – 2017/1379 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden hüküm kurularak; 1-Davalıların haksız rekabet nedeniyle davacı zararı olarak talep edilen tazminat davasının kısmen kabulü ile 249.418,26 TL’nin davalı şirket yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 2-Davalı … yönünden faiz talep edilemediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, C-Davalılar vekilinin diğer istinaf taleplerinin REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN:3-Alınması gereken 17.037,76 TL karar harcına karşılık peşin alınan 256,20 TL harç ile ıslah harcı 5.670,00 TL olmak üzere toplam 5.926,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.111,56 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,4-Davacı tarafından yapılan 2.925,00 TL bilirkişi gideri, 326,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3.251,00 TL’nin davanın kabul edilen kısmına isabet eden 2.337,27 TL’si ile 5.926,20 TL harç gideri toplamı olan 8.263,47 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,5-Davalılar tarafından yapılan 1.125,00 TL bilirkişi giderinin davanın red edilen kısmına isabet eden 316,20 TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,6-Davacı lehine davanın kabul edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 20.915,10 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,7-Davalılar lehine davanın red edilen kısmı üzerinden AAÜT uyarınca taktir edilen 10.550,63 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,İSTİNAF YÖNÜNDEN : 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden taraflarca ayrı ayrı yatırılan 98,10′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10-İstinaf yönünden davacı taraftan alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 11-Davalılar tarafından yatırılan 4.259,44.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf talep eden davalılara iadesine, 12-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,1. TL ve istinaf posta gideri 34,30.TL olmak üzere toplamı 132,40.TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 13-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.