Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/516 E. 2019/426 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/516 Esas
KARAR NO : 2019/426 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/68 Esas 2017/1391 Karar
TARİH : 11/12/2017
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalı … arasında yetkili servis sözleşmesi bulunduğunu, 2006 yılında davacının da aralarında bulunduğu 360 servisten … firmasının servisi olarak faaliyete geçmek üzere hazırlık yapmalarının istenildiğini, davacının bu kapsamda çalışmalara başladığını, yatırımlar yapıp çalışmaya başladıktan aylar sonra sözleşme imzalamaktan kaçındıklarını, davalıların bu tutumları nedeniyle ilgili makamlara şikayette bulunduklarını ileri sürerek, müvekkilinin davalıların sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle sözleşmenin devamı umularak yapılan yatırım bedelleri, servis sözleşmesinin süresi bitmeden işlemez hale gelmesi nedeniyle mahrum kalınan kar, vergi ve SGK borçlarının ödenmemesi sebebiyle uğranılan zararlar, krediler sebebiyle uğranılan zararlar, çalışanlarla imzalanan sözleşmelerin feshinden kaynaklanan zararların tahsili için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 8.000 TL maddi 10.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 11/11/2017 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 40.846,77.-TL’ye ıslah etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, eski unvanı … A.Ş olan …A.Ş’nin Arçelik A.Ş bünyesinde birleştiğini, hak ve borçların… tarafından üstlenildiğini, davacının servis hizmetlerini yerine getirirken iyiniyet ilkeleri ile bağdaşmayacak şekilde davrandığını, tüketici memnuniyeti ve marka imajı yönünden olumsuz davranışlar sergilediğini, davacıya yapılan uyarılardan sonuç alınamadığını, yetkili servis standartlarını karşılamadığının anlaşılması üzerine yetkili servis ilişkisine son verildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 11/12/2017 tarih 2017/68 Esas 2017/1391 sayılı kararında;
“Toplanan tüm deliller, davacı yetkili servis ile ilgili davalı nezdinde tutulan kayıtlar tümüyle birlikte dikkate alındığında, davacı ile eski unvanı … A.Ş olan şirket arasında yetkili servis ilişkisi bulunduğu, daha sonra bu şirketin unvan değişikliği sonrasında davalı …Ş ile birleştiği, … kapsamındaki yetkili servislerin …firması çatısı altında faaliyet göstermeleri bakımından bir kısım yetkili servislere talimatlar verildiği, davacının da bu kapsamda …yetkili servisi olarak faaliyette bulunmak üzere gerekli hazırlıklara başlayıp yetkili servis hizmetini … çatısı altında yürütmeye başladığı, ancak cevap dilekçesinde de belirtildiği üzere davalının 2009 yılında sözleşmeyi feshettiği, bizzat davalı tarafından sunulan belgelere göre yapılan incelemede fesih gerekçesi olarak ileri sürülen hususların varlığının kanıtlanamadığı, başka bir ifade ile feshin haksız olduğu, bu durumda yukarıda alıntı yapılan emsal Yargıtay kararında belirtilen şekilde tazminat talep hakkının bulunduğu, emsal Yargıtay kararında ortaya konan hususlara göre oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alındığı, buna göre davacının yetkili servis piyasasında benzer koşullarda yeni bir yetkili servis sözleşmesi imzalamasının mümkün görünmediği, zira son dönemde köklü firmaların yetkili servis ağını sayısal olarak azaltma ve daha büyük kapsamlı yetkili servis hizmeti verme eğilimine girdikleri, hatta güçlü firmaların bizzat kendi personeli ile servis hizmeti vermeye başladıkları, dolayısıyla davacının makul süre için yetkili servis olarak faaliyette bulunmasının mümkün görünmediği, bilirkişiler tarafından önceki yıllara ait davacının ortalama karlarının tespit edildiği, kök raporda 2008 yılı da dahil olmak üzere hesaplama yapıldığı, rapora itiraz kapsamında belirtildiği üzere 2008 yılının feshin fiilen gerçekleştiği yıl olduğu, dolayısıyla kısmen çalışılamayan, faaliyetin kesintiye uğradığı dönemin emsal olarak alınamayacağı mahkememizce benimsenmiştir. Zira önceki yıllar karlılık tutarları incelendiğinde; 2005 yılında………28.664,09.-TL, 2006 yılında………49.924,71. TL, 2007 yılında……..98.125,59.- TL kar ederek yükselen bir grafik oluşturan firmanın birden eksi bakiyeye (-9.861,81) düşmesinin sebebinin yetkili servis sözleşmesinin sona erdirilmesi ile ilgili olduğu ve hesaplamaya dahil edilmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bilirkişi ek raporunda, 2008 yılı dikkate alınmaksızın ortalama kar hesabı yapılırken maddi hata yapılmıştır. Şöyle ki,
2005 yılında 28.664,09.-TL,
2006 yılında 49.924,71.-TL,
2007 yılında 98.125,59.-TL
176.714,39.-TL’dir.(karların toplamı)
Bu rakam, 3 yıllık karların toplamı olduğuna göre ortalamanın tespiti için toplam tutar 3’e bölünmelidir. Oysa raporun sonuç kısmında bu tutar 4’e bölünmek suretiyle hataya düşülmüştür. Ancak bu hatanın giderilmesi uzmanlık gerektirmediğinden mahkememizce denetlenmiş;176.714,39 / 3 = 58.904,79.-TL ortalama yıllık gelir tespit edilmiştir. Yine ek raporda belirtildiği gibi bu tutardan elde edilen kazanç olan 18.058,02.-TL mahsup edilmelidir. Bu mahsup yapıldığında kalan tutar,58.904,79.-TL – 18.058,02.-TL = 40.846,76.-TL’dir. Manevi tazminat talebi yönünden sözleşmenin feshi sebebiyle davacının kişilik haklarının zedelendiği kabul edilemeyeceğinden…”gerekçesi ile,
Maddi tazminat talebinin kabulüyle 40.846,77.-TL’nin 05/12/2008 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı …Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı …Ş. vekili istinaf dilekçesi ile,
Davalının yetkili servis sözleşmesinin haksız yere sona erdirildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, İlk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olup, davacının yetkisi sözleşmesi haklı sebeple sona erdirildiğini, aksini ispat yükünün müvekkili şirket değil davacı üzerinde olduğunu, Davacı tarafın iddialarını ispatlayacak çerçevede yaptıkları masrafları gösterecek delil sunamadığını, Davacının bununla birlikte yetkili servis ilişkisinin sürdürülmesini imkansız kılacak şekilde dürüstlük kuralına aykırı ve iyi hizmet ilkeleriyle bağdaşmayacak pek çok harekette bulunduğunu, davacıya yönelik şikayetlerin artması sonucu müvekkili şirketin davacının bulunduğu Gebze bölgesinde ikinci bir yetkili servis açmak zorunda kaldığını, davacının daha önce sözleşmesi feshedilen bir yetkili servisle birleşmeye çalıştığını, bu nedenle müvekkili şirket tarafından ihtar edildiğini, davacının yetkili servisliğe başladığı Sultanbeyli bölgesinde de uygunsuz davranışlarını devam ettirmesi üzerine noterden gönderilen ihtarname ile yetkili servislik ilişkisine son verildiğini, bu hususlara ilişkin cevap dilekçesinde açıklamalarda bulunulduğunu, Davacının kısa süre içerisinde aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir iş bulabilecek durumda olduğunu, Hem bilirkişi raporunda hem de mahkeme kararında yer verilen tespitin somut bilgiye dayanmadığını, Davacının sözleşmenin sonlandırılmasından önceki zamanlarda göstermiş olduğu uygunsuz davranışlara son vermesi halinde, uzun yıllar Arçelik yetkili servisi olmanın sağlamış olduğu bilgi ve tecrübesi sayesinde kolayca yeni bir yetkili servis ilişkisi kurabileceğini, müvekkili şirkete hizmet vermiş olan yetkili servislerin, hem müvekkili şirketin rakibi konumunda olan hem de başka alanlarda faaliyet gösteren şirketlerce çalıştırılmak istendiğini, burada davacının basiretli davranarak bir an önce gerekli görüşmeleri yapması, emsal bir iş bulması için yeterli olacağını, Somut olaya en azından kıyasen uygulanabilecek TTK 121.maddesinde, “belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedilebilir.” denildiğini, bu halde davacının 12 ay boyunca emsal bir iş bulamayacağının kabulünün mümkün olmayacağını, Maddi tazminat hesabı yapılırken davacının net karı yerine brüt karının dikkate alınmasının hukuka aykırı olduğunu, Davacının yetkili servis sözleşmesinin haksız sebeple sona erdirildiği iddiasının gerçek dışı olması sebebiyle mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, bir an için aksi kanaat olunacağı kabul edilecek olsa dahi, davacının 12 ay içerisinde iş bulabileceği tespitinin soyut ve dayanaksız ve maddi zarar hesabında davacının brüt karının dikkate alınmaması sebebiyle kararın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden esas hakkında inceleme yapılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/68 Esas 2017/1391 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davacı vekili, taraflar arasında 1997 tarihinde “yetkili servis sözleşmesi” imzaladığını, başlangıçta … A.Ş. yetkili servisi olarak çalıştığını, 2006 yılından sonra ise… A.Ş.’nin elektronik eşya yetkili servis organizasyonunun … A.Ş. tarafından devralınması sebebiyle yetkili servis sözleşme ilişkisini 2006 yılında servis sözleşmesinin yeni duruma göre yenilendiğini, müvekkilinin yeni gelişen duruma göre masraf yaptığını, ancak daha sonra davalı …Ş’in kurulu sözleşmeyi haksız olarak fesih ettiğini ileri sürerek, mahrum kalınan gelir, vergi ve SSK borçlarının ödenmemesi nedeniyle uğranılan zararlar ile kat edilen krediler nedeniyle uğranılan zararlar, çalışan personelin sözleşmelerinin davalılar nedeniyle feshinden kaynaklanan zararlar ve her türlü diğer maddi ve manevi zararlarının tazmini talep etmiştir.Dosya kapsamındaki iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasındaki servis sözleşmesi sunulmadığı, ancak sözleşmenin varlığının inkar edilmediği, anılan sözleşmenin 2008 yılında davalı …Ş tarafından feshedildiği, davalı …Ş. ile birleşen …şirketinin yetkili servisi olduğu, servis ilişkisinin önceye dayalı bulunduğu, davacının akidi şirketin davalı …’le birleşmesi sonrasında da davacının servis hizmetini fiilen devam ettirdiği, daha sonra davalının servis sözleşmesini fesih ettiği, yargılama sırasında davalı şirket verilen servis hizmeti nedeni ile davacı ile ilgili pek çok şikayet aldıklarını belirtmiş ise de bunu kanıtlayamadığı, davalının haksız fesih bildirimi nedeniyle davacının müspet zararının tazmini talep edebileceği görülmekle, davalının mahkemenin sözleşmenin haksız fesih olarak kabulüne yönelik davalı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin kabul ettiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlık belirsiz süreli bu sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının talep edebileceği tazminatın hesaplanma şekli ve tutarı, süresi noktasında davalının istinaf sebebinin incelenmesi ile; davalı tarafça sözleşmenin haksız fesh edildiği, bu nedenle davacının müspet zarar kapsamındaki kazanç kaybı zararını ödemesi gerektiği, davaya konu belirsiz süreli yetkili servis sözleşmesinin feshi halinde davacının emsal bir iş dalında yetkili servis olarak iş bulamayacağı, özel servis olarak çalışması halinde kâr elde edemeyeceği, sektör bilirkişisince davacının emsal bir iş dalında iş bulamayacağının bildirildiği, bu durumda davacının 12 aylık bir süre için kâr kaybı zararını isteyebileceği, davacının ticari defter ve belgelerine göre 12 aylık kâr mahrumiyeti zararının hesaplandığı, mahkemenin hesaplama şekline itibar ettiği bilirkişi heyeti raporunda, davacı tarafından sunulan defter ve kayıtlara göre; sözleşmenin haksız feshinden ötürü bilirkişice belirlenmiş bulunan 2005,2006,2007,2008 yıllarına ait brüt kazanç toplamı 26.120,58 TL’lik aylık yoksun kaldığı kar miktarının ortalaması alınarak bir yıllık kazancın 26.120,58.-TL olacağı belirlenmiş ise de, davacının bilirkişi raporuna itirazı üzerine mahkemece gerekçeli kararında açıklanmak üzere fesih tarihi 2008 yılında sözleşmenin yürürlükte olmadığı açık olduğu kabul edilerek, bilirkişinin tespit ettiği 2005,2006,2007 yıllarına ait brüt kazançlar üzerinden ek bilirkişi raporu almaksızın, basit hesaplama yöntemi ile zaten mevcut veriler ışığında üç dönem kazancın ortalaması alınarak, 2005 yılında 28.664,09.-TL+2006 yılında 49.924,71.-TL+2007 yılında 98.125,59.-TL=176.714,39.-TL olmak üzere üç yıllık kazancın toplam tutar üçe’ e bölmek suretiyle 58.904,79.-TL ortalama yıllık gelir tespit edilmiş, ek raporda belirtildiği gibi bu tutardan elde edilen kazanç olan 18.058,02.-TL mahsup edilmesi sonucunda, bu mahsup yapıldığında kalan tutarın, 58.904,79.-TL – 18.058,02.-TL = 40.846,76.-TL yoksun kaldığı karın hesaplanmak suretiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmesinin yerinde olduğu görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacının vergi yükümlüsü olarak tuttuğu defterler ve vergi beyannamelerinde gösterdiği kazancın zarar hesabında esas alınması ve davacının oradaki beyanıyla bağlı kalınarak zararın hesabında, esas alınması tazminat hukuku ilkeleriyle bağdaştırılamayacaktır(HGK.21.03.1990, 4-67 E. 197 K.). Dolayısıyla, mahkemece geçmiş dönemde ve birden fazla yılı kapsayan gelirin toplamından tazminatın belirlenmesinde, vergi brütleştirilmesi yapılmamış gelirin dikkate alınmasının yerinde olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin tazminatın belirlenme şekli ve vergi indirimi sonrası net kazancın üzerinden gelir hesabı yapılması gerektiğine yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.790,25 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 698,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.092,25 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar veridi.