Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/515 E. 2019/389 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/515 Esas
KARAR NO : 2019/389 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2013/351 Esas 2017/1358 Karar
TARİH : 06/12/2017
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı bankanın Çorlu Şubesine borcu olduğu gerekçesiyle İstanbul … İcra Md. … E. sayılı dosyası ve İstanbul …. İcra Md. … E. sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, müvekkilin davalı bankadan kullandığı kredilerin icra takiplerine dayanak yapıldığı, müvekkilin bilgisi dışında ve imzası alınmadan kendisine ait bazı kredi hesaplarından kredi kullandırıldığı, çekler alındığı ve çeklerin piyasada kullanıldığı, Çorlu C.Savcılığına 2013/2588 Hazr. Dosyası ile suç duyusunda bulunulduğunu, müvekkilin kredi kartı borcu kendisi tarafından ödenmiş olmasına rağmen haksız olarak icra takibine konulduğunu, müvekkilinin davalı bankaya ipotek ettiği taşınmazın kıymet takdiri 90.000.-TL olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin teminatı borcu karşılar seviyede olduğundan teminat yatırılmadan satışın durdurulmasına ve borcun olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili bankanın Çorlu Şubesi ile davalı kredi lehtarı/borçlusu … arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme kapsamında davacıya taksitli ticari kredi, bu hesaba bağlı kredili mevduat hesabı ile kredi kartı borcuna dayandığını, kredi kartı borcunun takip açıldıktan sonra haricen ödendiğini, davacı ile müvekkil banka arasında 2009 yılında kredi ilişkisi kurulduğunu, mülkiyeti davacıya ait olan taşınmazın 18.09.2009 tarih ve … yevmiye no.lu kayıtla 200.000.-TL bedelle ipotek alındığını, davacıya 75.000.-TL tutarlı 24 ay vadeli taksitli ticari kredi kullandırıldığını, bu taksitlerin 9 adedinin ödendiğini, bakiye borcun ödenmediğini, davacıya pos cihazı tahsis edildiğini, kredi kartı verildiğini, kredili mevduat hesabı açıldığını, bu hesap üzerinden çek karnesi verilmiş olduğunu, belirtilen kredi borcunun öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle bu kez Beşiktaş … Noterliğinin 07.06.2013 tarihli ihtarnamesi ile kredi hesabın kesilip kat edildiğini, ihtarname ile verilen sürede borcun ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile takip açıldığını, yine kredi borcunun tahsili için tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla 87.378,62 TL’lık bonodan dolayı İstanbul ….İcra Md. … E. sayılı dosyası ile takip açıldığını, ipotekli taşınmaz 25.02.2013 tarihli ihale sonucunda 3. kişiye 72.005.-TL bedelle satıldığını, davacının bilgisi ve imzası dışında kredi kullandırıldığı yönündeki tüm iddiaların asılsız olduğunu, dolayısıyla takibe konu edilen borcun çek ödemelerine ilişkin olmadığını, davacı basiretli bir tacir sıfatıyla iddialarını ispatla yükümlü olduğunu, müvekkil banka tüm işlemler sırasında özen borcunu gereği gibi yerine getirdiğinı savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/12/2017 tarih 2013/351 Esas 2017/1358 sayılı kararında;”Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde; Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın mükerrer tahsil edildiği iddiasına dayanan menfi tespit istemine ilişkindir.Somut olayda taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmeleri kapsamında davacıya nakdi kredi kullandırılıp pos makinesi ve çek karnesi verildiği, kredinin ilk 9 taksiti dışındaki taksitlerin ödenmemesi sebebiyle hesabın kat edilerek davacıya 18/06/2013 tarihinde ihtarname tebliğ edildiği, davacının 7 günlük mehil süresine müteakip 26/06/2013 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü, davacının kredi borcunun teminatı olarak taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettiği, davacı hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takip başlatıldığı, taşınmazın satışından sonra kalan alacak için teminat senedine dayanılarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında mükerrer tahsil oluşturmamak kaydıyla şerhi düşülerek takip başlatıldığı, davalının iş bu menfi tespit davasına konu İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip tarihi itibariyle 64.779,03 TL asıl alacak, 6.229,44 TL işlemiş faiz, 145,37 TL BSMV, 65,24 TL ihtarname gideri toplam 71.219,08 TL için takip başlattığı, ancak takip tarihi itibariyle davacının 59.578,21 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 60.038,73 TL borçlu olduğu, 4.740,30 TL fazladan takip yapıldığı anlaşılmakla davacının 4.740,30 TL için borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talep yönünden davanın menfi tespit davası olduğu, davacının dava dilekçesi ile ve tahkikatın sonuna kadar iddialarını somutlaştırmaması da nazara alınarak…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında fazla talep ve tahsil edilen 4.730,30 TL asıl alacak yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 4.730,30 TL’nin davacıya istirdadına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının kredi kartı borcunu kapattığı haricen yapılan ödemelerin tarihinin, icra takibinin açılmasından sonra olduğunu, yerel mahkemenin bilirkişi raporuna bu yönde yapmış oldukları itirazı dikkate almadığını, Davacının kredi kartı borcuna yönelik yaptığı ödemelerin icra müdürlüğü takip dosyasının açılış tarihi olan 09/07/2013’ten sonra gerçekleştiğini, davacının kredi kartına konu borcunu 31/07/2013 ve 16/08/2013 tarihlerinde yaptığı ödemeyle kapattığını, dolayısıyla 09/07/2013 tarihinde açılan takipte o tarihte ödemesi yapılmayan kredi kartına ait borcun ve dolayısıyla asıl alacağın takibe konu edilmesi kadar doğal bir husus olmadığını, Mahkeme kararına dayanak yaptığı bilirkişi raporunun sonuç kısmını da dikkate almadığını, Bilirkişinin, yukarıda izah edilen nedenle icra müdürlüğü takip dosyasının açılış tutarına yönelik tespitine katılmasalar da, sonuçta davacının dava tarihi itibariyle müvekkiline borçlu olduğu tespitine katıldıklarını, bilirkişinin raporun sonuç kısmında davacının dava tarihi itibariyle müvekkiline borçlu olduğunu tespit ettiğini, davacının dava dilekçesinde borçlu olmadığının tespitini talep ettiğini, yani davacının iddiasının müvekkili bankaya hiçbir borcunun olmadığı yönünde olduğunu, davacının bu iddiasını ispatlayamadığı bir takım soyut ve usulsüz işlemlere dayandırdığını, yerel mahkemenin borcun miktarına itiraz edilmiş gibi davayı itirazın iptali davası çerçevesinde değerlendirdiği davacının icra dosyası açıldıktan sonra yaptığı ödemeleri sanki takipten önce ödenmiş gibi yanlış değerlendirdiğini, ister hesap kat ihtar tarihinde, ister icra takibinin açıldığı tarihte ister davanın açıldığı tarihte, ister ipotekli taşınmazın satıldığı tarihte, isterse de şuan dahi davacının müvekkili bankaya borçlu olduğunu, borçlunun yapmış olduğu ödemeler ile ipoteğe konu taşınmazın satış bedeli düştükten sora, bilirkişinin yanlış hesabına rağmen davacının yapılan kapak hesabı kadar bakiye borçlu olduğu, bu borcun da rehin açığı belgesine konu olduğunun sabit olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, talep gibi karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından eksik ve hatalı inceleme sonucu karar verildiğini, Müvekkilinin davalı bankaya karşı borçlu olmadığı gerekçesiyle dava açıldığını, müvekkilinin davayı açmadan önce davalı bankaya defalarca kez gittiği hesaplarının ayrıntılı dökümü istendiği, hesaba giren çıkan paraların dekontları istenmiş ise de talebin kabul görmediğini, ipoteğin paraya çevrilmesi takibi açılması nedeniyle, müvekkili tarafından adına kayıtlı evin davalı bankaya ipotekli olması hasebiyle işbu davanın açıldığını,Dava dilekçesinde, bazı bankalardan, müvekkilinin bilgisi dışında hesabından paralar çekildiği, krediler kullanıldığı ve çekildiği, çekler alındığı anlaşıldığını bunun davalı bankada da aynı şekilde olabileceği gerekçesiyle işbu davanın açıldığını, öncesinde müvekkilinin, davalı bankadan hesap özetlerini, dekont bilgilerini istediği ve davalı bankanın bunları vermediği için müvekkilinin net olarak ne olup bittiğini anlayamadığını, Yargılama esnasında davalı bankadan CD ortamında evrak dökümleri geldiğini ancak bu dökümlerde de hesap ekstresi dışında bir evrak gelmediğini, bu evrakların sağlıklı bir şekilde yargılamaya esas olmayacağı gerekçesiyle beyanlarda bulunduklarını, bu aşamadan sonra dosya hesap bilirkişisine gittiğini, bilirkişi raporuna itirazlarını ve genel olarak beyanlarını sunduklarını, mahkeme tarafından davalı bankadan dekont görüntüleri istendiğini ve kasa dosyası oluşturulduğunu, dosyaya sunulan dekont örnekleri incelendiğinde bazı evrakların üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığı, taklit edilmeye çalışılan sahte imzalar olduğunu, bu evrakların üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, ancak talep dikkate alınmadan eksin inceleme ile hüküm kurulduğunu, Dosyaya sunulan dekont örneklerini incelediğinde; 31.08.2010 tarihinde davalı bankaya yazılan talimat ile müvekkilinin imzasının taklit edildiğini düşündüklerini, böyle bir para çekme işleminde müvekkilinin imzası taklit edilerek … 8.000,00-TL ödenmesi şeklinde bir para çekme talimatı bulunduğunu, bu talimatın üzerindeki imzanın taklit edildiğini ve sahte olduğunu düşündüklerini,
30.12.2011 tarihinde davalı bankaya yazılan talimat ile müvekkilinin imzasının taklit edildiğini düşündüklerini, böyle bir para çekme işleminde müvekkilinin imzası taklit edilerek … 9.500,00-TL ödenmesi şeklinde bir para çekme talimatı bulunduğunu, bu talimatın üzerindeki imzanın taklit edildiğini ve sahte olduğunu düşündüklerini, 12.03.2012 tarihinde davalı bankaya yazılan talimat ile müvekkilinin imzasının taklit edildiğini düşündüklerini, böyle bir para çekme işleminde müvekkilinin imzası taklit edilerek … 9.000,00-TL ödenmesi şeklinde bir para çekme talimatı bulunduğunu, bu talimatın üzerindeki imzanın taklit edildiğini ve sahte olduğunu düşündüklerini, 14.03.2012 tarihinde davalı bankaya yazılan talimat ile müvekkilinin imzasının taklit edildiğini düşündüklerini, böyle bir para çekme işleminde müvekkilinin imzası taklit edilerek… 5.000,00-TL ödenmesi şeklinde bir para çekme talimatı bulunduğunu, bu talimatın üzerindeki imzanın taklit edildiğini ve sahte olduğunu düşündüklerini, Dosyaya sunulan dekontların incelenmesinde şimdilik 31.500,00-TL kadar paranın müvekkilinin hesabından bilgisi ve imzası dışında çekilmiş olduğunu tespit ettiklerini, bu talimatlar üzerindeki imzaların kriminal, grafoloji uzmanı veya ATK tarafından imza incelenmesi yapılmasını talep ettiklerini, ancak değerlendirilmediğini, sahte talimatlar gibi evraklar var mıdır yok mudur ancak dosyaya tüm dekontlar geldiğinde tespit yapabileceğini mahkemeye sunduklarını ancak eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu,Yerel mahkemedeki aşamalarda üzerinde durdukları hususun aslında davalı banka kayıtlarının fiziki olarak incelenmesi olduğunu, yani davacı olarak dava dilekçesinde belirttikleri hususların incelenmesi olduğunu, davacının hesabının salt bilgisayar ekran hareketleri değil söz konusu hesap hareketlerinin olduğu hesap işlemlerinin kasa fişleri yani dekontları, hesabından çekilen paraların dekontları, hesaba ait para çekmek için verilen talimatlar olduğunu, bu hususu özellikle her aşamada istemelerinin temel sebebinin maddi gerçeğe ulaşmak olduğunu, buna göre dava dilekçesinde, cevaba cevap dilekçesinde ve her aşamada özellikle belirttikleri hususların aydınlatılmadıkça verilecek her kararın yanlış olacağını mahkemeye bildirdiklerini, ancak bu talepleri dikkate alınmadığını, Davanın menfi tespit davası olduğunu, müvekkili hesabından bilgisi dışında çekilen paraların olması ve hususun aydınlatılması halinde müvekkilinin ilk etapta takip tarihinde belirtilen ve bahsedilen borç doğmayacağını, yani müvekkili hesabından bilgisi dışında paralar çekilmiş olmasaydı bugün müvekkilinin bankaya borcu olmayacağını, Müvekkili hesabından bilgisi ve imzası dışında paralar çekildiği hususunun açıklığa kavuştuğu zaman müvekkilinin de davalı bankadan alacaklı olacağını, bu hususta TBK’dan kaynaklanan takas mahsup kurumunun uygulanmasını talep ettiklerini, Söz konusu haklarını saklı tuttuklarını, mahkeme tarafından ve davalı banka tarafından kabul edilmemiş olup davalı bankaya karşı alacak davası açma haklarını saklı tuttuklarını, müvekkili hesabından bilgisi dışında işlemler yapanlar hakkındaki cezai şikayet haklarını saklı tuttuklarını, Müvekkili hesaplarında davalı banka ile çalışmaya başladığı tarihten bu yana yapılacak incelemeler neticesinde müvekkilinin bilgi, onayı ve imzası dışında olan hesap hareketleri neticesinde müvekkilinin bilgisi, onayı ve imzası dışında alınan talimatlar ile hesaplarından çekilen paraların tespiti ve bu tespitler neticesinde müvekkilinin davalı bankaya borcunun olmadığının tespit edilmesi için dava açtılar ise de talepleri incelenmeden yerel mahkeme tarafından eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/351 Esas 2017/1358 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava menfi tespit davasıdır.Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin bilgi ve rızası dışında imzası alınmadan banka hesaplarından kredi kullandırıldığını, çek karnesi alındığını, bu çek karnesine ait çek yapraklarının bilgisi dışında keşide edildiğini, davalı bankada bulunan hesaplarında yapılacak inceleme sonunda bazı evraklarda müvekkilinin imzasının bulunmadığını, hesapları üzerinden verilen çek karnelerinin de müvekkilinin bilgisi dışında imzası olmadan verildiğini, bu çeklere ilişkin bazı ödemelerinde müvekkilinin bilgisi dışında yapıldığını, davalı bankaya takipte talep edilen miktarda borcu olmadığını belirtmiş, konu ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını savcılık 2013/2588 hazırlık nosu ile soruşturma yapıldığını belirtmiştir.Dosya içine gelen savcılık soruşturma dosya örneğinden davacının çeşitli bankalarda olan hesaplarından bilgisi ve imzası olmadan kredi kullandırıldığı, çek karneleri düzenlenip verildiği bu çek karnelerinin başka kimselere teslim edildiği, çeklerin sahte imza ile imzalanarak tedavüle sürüldüğü, çeşitli bankada bulunan hesaplarından sahte talimatlarla para çekildiği yönünde şikayeti üzerine soruşturma başlatıldığı, soruşturma dosyasında davacının, davacı adına sahte evraklarla hesaplarından para çektiği iddia olunun oğlu … imza örneklerinin alındığı, çeşitli bankalarda bulunan kredi sözleşmeleri, çek karnesi talep evrakları, hesaplardan para çekilmesine ilişkin talimat evraklarının toplandığı görülmüştür. Savcılık soruşturmasının sonuçlanmadığı, ceza davası açılmadığı anlaşılmaktadır.Davacı vekili yargılama aşamasında müvekkiline talebi olmasına rağmen davalı bankada bulunan hesaplarına ait ekstrelerinin dayanağı dekontların sunulmadığını bu nedenle hesaplarında yapılan işlemlerden bir kısmının müvekkili tarafından yapılmış olmasına rağmen bir kısım işlemlerin müvekkili bilgisi dışında yapıldığını, evraklar teslim edilmediği için bunlardan hangisinin müvekkilinin bilgisi dışında olduğunu tespit edemediklerini, hesaplarına ilişkin işlemlerin dayanağı evrakların davalı bankadan istenmesini, bu evraklar geldikten sonra inceleyerek beyanda bulunacakların belirtmiş, mahkemece davalı bankada bulunan davacı hesaplarına ilişkin yapılan işlemlere ait dekontların sunulması için davalı bankaya müzekkere yazılmış, ilgili evraklar geldikten sonra incelenerek beyanda bulunulması için davacı vekiline 13/09/2017 tarihli duruşmada 2 hafta süre verilmiştir. Bu süre içinde davacı vekili 26/09/2017 tarihli dilekçe ile davalı banka tarafından sunulan dekontlarda bazı işlemlere (hesaplarından para çekilmesine ilişkin talimat) ait imzaların müvekkiline ait olmadığını belirtmiştir. Mahkemece söz konusu itiraz edilen işlemlere ait dekontlardaki imzaların davacıya ait olup olmadığı incelenmemiştir.Bir güven kurumu olarak, basiretli tacir gibi davranması gereken bankalar, 818 sayılı BK’nin 99/2 ve 6098 sayılı TBK’nin 115/3 madde ve fıkraları uyarınca objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumlu olup, banka olmaları nedeniyle de diğer tacirlere nazaran daha yüksek özen borcu altındadırlar. Mahkemece itiraza konu talimatlardaki imzanın davacı eli ürünü olup olmadığı incelenerek, imzanın davacı eli ürünü olmadığının tespiti halinde, söz konusu talimatların davaya konu takip dayanağı kredi sözleşmesi ile verilen kredi hesabına ait olup olmadığı, kredi borcunun bu talimatlardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, davacının davalı bankadaki hesaplarına ait benzer şekilde talimat bulunup bulunmadığı, bu işlemlerde davacı adına atılı imza olup olmadığı, imzaların davacıya ait olup olmadığı, davacının hesaplarından talimatla işlem yaptığı iddia edilen dava dışı kişiye verilmiş bir vekaletname, yetki ya da davalı bankaya verilmiş talimat bulunup bulunmadığı, hesabın hareketli hesap olup olmadığı, hesap ekstrelerinin davacıya gönderilip gönderilmediği, davacının hesap hareketlerinden haberdar olup olmadığı, davacının hesaplarında dava konusu edilen işlemlerden önce ve sonra bizzat davacı tarafından yapılan ya da itiraza uğramayan benzer işlem bulunup bulunmadığı, bunun yapılan işlemlere davacının icazet verdiği ya da işlemleri benimsediği anlamına gelip gelmediği, davacı ile davalı banka arasında oluşmuş bir teamülün bulunup bulunmadığı hususları ile davacı tarafça benzer iddialarla başka bankalardaki hesapları ile ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu da gözetilerek ilgili soruşturma dosyası incelenerek bu dosyada alınmış bilirkişi incelemesi olup olmadığı, dava açılıp açılmadığı, dava açılmış ise TBK’nın 74. maddesine göre hukuk hakimi ceza mahkemesince belirlenen maddi olgu ile bağlı olacağından ceza davasının sonuçlanmasının bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı belirlenerek MK’nin 2. maddesi de nazara alınarak değerlendirme yapılıp hasıl olacak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken söz konusu hususlar değerlendirilmeden, dava dilekçesi ile ve tahkikatın sonuna kadar iddialarını somutlaştırmadığı gerekçesi belirtilerek, eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalı olmuştur.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine,Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekçesine göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2017 tarih ve 2013/351 Esas 2017/1358 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekçesine göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 81,00.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine,5-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın gidiş – dönüş masrafı 37,00.TL toplamı 135,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.