Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/509 E. 2019/392 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/509 Esas
KARAR NO : 2019/392 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/216 Esas 2017/215 Karar
TARİH : 02/03/2017
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin rulo saç alıp bunu pul haline getirdikten sonra satışını yapan bir şirket olduğunu, müvekkilinin davalı şirketten davaya konu rulo saçları satın almış ve pul haline getirip davalı tarafından verilen sertifika ile gönderilen numunelere itibar ederek müşterisi dava dışı ….Tic.Aş. şirketine sattığını, müvekkilinin müşterisi olan … Şirketinin ise müvekkilinden aldığı pulları sertleştirmek için uyguladığı ısıl işlem operasyonunda ürünlerin sertleşmediğini fark ederek yaptırdığı test sonucunda da ürünlerin kullanılmayacak derecede kimyasal değerelerinin …değerlerinin düşük olduğu tespit edilmesi üzreine ürünleri müvekkili şirkete iade ettiğini, müvekkili şirketin ise iade edilen ayıplı malların yerine ikame alımı gerçekleştirip … şirketine ayıplı malların yerine yeni mallar göndermek zorunda kaldığını, müvekkili şirket tarafından malların ayıplı olduğunun davalı şirkete bildirilmesi ve gönderilen ihtar ile malların ayıpsızı ile değiştirlmesi ihtar edildiği halde davalı tarafın bu görüşmelere olumlu bir dönüş yapmadığını, bu kez Gebze 1. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 2015/96 D.iş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, sonrasında müvekkili tarafından yapılan haksız ödemelerin ve masrafların iadesi konusunda tekrar davalı tarafa ihtarname gönderildiğini, ancak davalı tarafın buna da icabet etmemesi nedeniyle eldeki davanın açılmak durumunda kalındığını, anılan tüm bu nedenlerle ayıplı malların kullanılan kısımdan geri kalanlarının davalı tarafından iade alınmasına, davalı şirketten alınan davaya konu malların dava dışı … Şirketi tarafından analizi yaptırılmış olup, 29.01.2015 tarihli analiz raporu testinin … Şirketi tarafından Isıl İşlem Bedeli adı altında müvekkili şirkete fatura edilmesi nedeniyle, 31.01.2015 tarih ve 1.379,07 TL. Bedelli bu faturadan kaynaklanan zarar ile yine müvekkilinin müşterisi …yurt dışına göndermesi gereken malları zamanında gönderememesi sebebiyle yeni ikame alımı yapılan ürünlerin uçak kargo ile gönderilip bu masrafların da dava dışı şirket tarafından navlun bedeli adı altında müvekkili şirkete 25.02.2015 tarih ve 15.077,23 TL. olarak fatura edilmesi nedeniyle müvekkili şirketin bundan dolayı da zarara uğradığını, bunun dışında dava dışı … Şirketinin kendisine satılan ürünlerin ayıplı çıkması nedeniyle bu malları 30.01.2015 tarih ve 8.314,61 TL. Bedelli fatura ve sevk irsaliyesi ile iade etmiş olması karşılığında, iade faturası nedeniyle ve nihayetinde müvekkili şirketin müşterisi olan … Şirketi ile aralarındaki satış sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmesi kapsamında …. Saç Hırdavat şirketinden yapmış olduğu ikame mal alımı nedeniyle 13.02.2015 tarih ve 22.055,62 TL. Bedelli fatura nedeniyle 9.400 kg malzemenin birim/kg fiyatı 1,98 TL. üzerinden ikame alımı yaparak, müşterisi … Şirketine göndermiş olup, ikame mallar birim/kg fiyatı1,399 TL. üzerinden alındığından birim/kg başına 0,581 Tl zarar etmiş olup, netice olarak müvekkili şirketin ikame alımlar nedeniyle toplamda 5.484,64 TL fazladan para ödemek zorunda kalmış olup, bu miktarın da müvekkiline ait zarar kalemini oluşturduğundan netice olarak müvekkilinin ayıplı malların kullanılan kısmından geri kalan malların bedeli olarak 15.096,17 TL, 1.379,07 TL. Isıl işlem bedeli,15.077,23 TL. Navlun bedeli,8.314,61 TL,iade bedeli,5.484,64 TL ikame alım farkı ile müvekkili şirketin dolayısıyla uğradığı zararların tespiti ve fazlaya ilişkin hakları bu şekilde saklı tutularak şimdilik 45.351,72 TL alacağın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu ürünlerin ayıplı olmadığı açıklanacak olmakla birlikte, öncelikle davacı tarafça tacirlerin tabi olduğu hükümler çerçevesinde TTK.nun 23/c maddesi uyarınca yasal ihbar sürelerine ve yasal sürelerede yapılması gereken tacirler için öngörülen muayene ihbar külfetlerine uyulmadığını, muayene , ihbar ve bildirim külfetlerinin TBK 223/2 maddesine göre zamanında yerine getirilmemesinin sonucu, davacı yönünden süre aşımı olduğunu, dava konusu malzemenin davacı tarafa 02.12.2014 tarihinde sevk irsaliyesi ile teslim edilmiş olup, davacı tarafça müvekkiline ayıp ihbarı olarak bildirmiş oldukları mailin tarihinin ise 29.01.2015 tarihi olduğu, TTK 23. maddesinde muayene ihbar ayıp bildirim süreleri olarak öngörülen 2 ve 8 günlük sürelerin aşılmış olduğunu, öte yandan müvekkilinde sipariş edilen ürünlerin S355JR olup müvekkili tarafından da S355JR ürünün davacı tarafa teslim edildiğini, çelik iplerinin dünya genelinde uluslararası normlara göre belirlenmekte olup, EN EURONORM standartları çerçevesinde sınıflandırıldığını, bu sınıflandırmaların ise çelik tiplerinin taşıması gereken minimum-maksimum kimyasal ve mekanik özelliklere göre gerçekleştirlmekte olduğunu, S355JR ürününün uyması gereken normun ise EN10025-2 olup bir başka deyişle EN 100025-2 normları ile uyumlu her çelikin S355JR ürünü olduğunu, davacı tarafça satışı gerçekleştirilen ürünün Karbon (C) ve Mangan (Mn) değerlerinin düşük olduğu iddiasına dayandırılmış ise de ayıp ihbarında yalnızca karbon değerlerinin düşüklüğünden söz edildiğini, EN 100025-2 normuna göre S355JR tipi çeliğin karbon değerinin üst değer % 0,24 ve Mangan değerinin ise % 1,60 olduğunu alt değer ise belirtilmediğini, müvekkili tarafından gönderilen üretici sertifikasında gönderilen değerlerin % 0,167 ve mangan değerinin % 1,417 olduğunu, davacının müşterisinin birinci mailinde belirttiği değerin % 0,075, ikinci mailinde belirttiği değerin % 0,066, üçüncü mailinde belirttiği değerin % 0,080 olup, TSE raporunda belirtilen 1. değerin % 0,082, carbon değeri ve % 0,966 mangan değeri olup 2. raporunda ise % 0,079 carbon ve % 0,961 mangan değeri olduğunun görüldüğü, dolayısıyla davacı tarafından yaptırılan testlerde, kullanılan ürünlerin davacıya satışı yapılan ürün olup olmadığı belli olmamakla birlikte, her defasında farklı değerler çıktığını ve testlerin tamamında belirlenen değerlerin bu çelik tipine uygun S355JR normuna uygun bulunduğunu, çelik üreticilerinin hiç bir şekilde sertifikasında belirtilen değerlerin, üretilen çeliğin tamamında yapılacak ölçümler için geçerli olacağını taahhüt edemeyeceğini, tüm çelik üreticilerince de bilineceği üzere çelik bobinin farklı noktalarından alınan ürünlerin farklı nspektrometrelerele ölçümünde farklı değerler çıkabileceğinin kabul edildiği, bu nedenle müvekkili tarafından satılan ürünün ayıplı olmayıp, davacı tarafça da ürünün ayıplı olduğuna dair iddiada bulunulmadığını, anılan nedenlerle öncelikle davacı taleplerinin hak düşürücü süre nedeniyle müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğinden bu sebeple ve yerinde olmayan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 02/03/2017 tarih 2016/216 Esas 2017/215 sayılı kararında;
“..mahkememizce de yeterli teknik inceleme karşılaştırma ve verileri içermekle itibar olunan bilirkişi raporu içeriğine göre davacı elindeki ürünlerin analiz değerlerinin sözkonusu ürün tipine ilişkin S355JR TİPİ ÜRÜN normu standartlarına uygun olduğu gibi, davalı tarafça EN 10025-2 standardına göre verilen KALİTE SERTİFİKASI’NA da uygun bulunduğu, malların ayıplı bulunmadığı anlaşılmakla, davacının bahsettiği zarar kalemlerini talep edemeyeceği…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Dosyada sonuç bakımından birbirine taban tabana zıt iki bilirkişi raporu bulunduğundan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesinin usul ve yasa gereği zorunlu olduğunu, (Yargıtay 3. HD 2015/11634 E. 2016/9841 K, Yargıtay 3. HD 2015/11385 E. 2016/9840 K, Yargıtay 4. HD 2015/8044 E. 2016/7702 K.)İki rapor arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının yerleşik içtihatlara ve hukuka aykırı olduğunu, Davalının müvekkili şirkete satışını yaptığı ürünlerin taraflar arasında kararlaştırılan numuneye uygun olmadığından TBK anlamında ayıplı olduğunu, Davaya konu ürünlerin davalı / satıcı tarafından bildirilen nitelikte olmadığını, Davaya konu ayıplı ürünlerin sertifikalı ürünler olmalarına rağmen sertifikalarında belirtilen değerlerini karşılamadığını, Bir ürün için sertifika üretiliyorsa ürün o sertifikada ki değerleri karşılamak zorunda olduğunu, somut olayda davalı şirketin gönderdiği ürünlerin kimyasal değerleri ile sertifika değerleri ve numune değerleri arasında çok büyük fark olduğundan, dava konusu rulo sacların açıkça ayıplı olduğunu, (Yargıtay HGK 2009/4-246 E. 2009/297 K.)Müvekkili şirkete satılan ürünler için numune gönderilmesine rağmen, ürünlerin numune değerlerini karşılamadığını, Yargıtay kararlarına göre numune üzerine satış sözleşmesinde satıcı numunede mevcut olan vasıflardan mükellef olduğu karar altına alındığını, satılan ürünlerin numuneye uygun değilse, satıcının akde aykırı davranmış olacağını, Müvekkili şirkete gönderilen ürünlerin, numuneye uygun olmadığının bilirkişiler tarafından da tespit edildiğini, Satılan ürünlerde müvekkilin ürünlerden beklediği faydaları ortadan kaldıran ayıplar da bulunduğunu, Gönderilen numuneden çok farklı şekilde müvekkiline ısıl işlem görmeyen ürünler gönderildiğini, Dava konusu ürünlerin ısıl işlem görme yeteneğine sahip olması ve mutabık kalınan değerlere sahip olması müvekkili yönünden hayati değer taşıyan olmazsa olmaz nitelikte önemli bir özellik olduğunu, Eldeki davada konu ürünlerin numuneden farklı şekilde C ve MN değerlerinin düşük olduğundan müvekkilinin ürünlerden beklediği faydayı tamamen ortadan kaldırmakta olup ayıplı olduğunu, Müvekkili şirkete satılan ürünlerin özellikle kullanılacağı otomotiv sektörü düşünüldüğünde, ürünlerdeki ayıpların olası bir trafik kazasında geri dönülemez sonuçlar doğuracak derecede önemli ayıplar olmasının aşikar olduğunu, Montaj sırasında pulların sürekli kırılması nedeniyle dava dışı net civata tarafından ürünler üzerinde test yaptırıldığı ve pulların otomotiv sektöründe kullanılamayacağının anlaşıldığını, Davalının ısrarla uluslararası normlara uygun ürün sattığını belirttiğini, eldeki davada alınan 16/11/2016 tarihli raporda da sadece uluslararası standartlar yönünden değerlerin incelendiğini, müvekkili yönünden ürünlerdeki değerlerin öneminin tarafların nasıl anlaştığı üzerinden ve numune yönünden inceleme yapılması gerekirken hiçbir şekilde inceleme yapılmadığını, Eldeki davada hataya düşülen noktanın ihtilafın belirlenmesi olduğunu, zira somut olayda ihtilafın müvekkili şirkete gönderilen ürünlerin uluslararası standartlara uygun olup olmadığı noktasında değil davaya konu ürünlerin, tarafların başlangıçta üzerinde anlaştıkları numune ürünün standartlarına nitelikteler uygun olup olmadığının tespit edilmesi noktasında olduğunu, Bu halde mahkemece taraf beyanları istek ve iradeleri değerlendirilerek, müvekkiline davalı tarafından tarafların üzerinde anlaştıkları nitelikte ürünün gönderilip gönderilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, bu durumun zaten Gebze 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/96 D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, 28/12/2016 tarihli bilirkişi raporunun karar esas alınarak nitelikte olduğunu, ancak mahkemece bu tespit bilirkişi raporunun hiçe sayılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/216 Esas 2017/215 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Dosyada mevcut bilirkişi heyet raporunda, yapılan keşif ile, davacının deposundan dava konusu edilen ürünlerden üç adet numune alındığı, davalı ile davacı arasında gönderilen ürünler konusunda ihtilaf bulunmadığı, ürünlerin satım esnasında verilen sertifikaya uygun olduğunu, ürünlerin kalite standardını karşıladığını, ayıplı olmadığı belirtilmiştir. Davacının davadan önce delil tespiti olarak Gebze 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/ 96 değişik iş dosyasında alınan bilirkişi raporunda, TSE tarafından yapılan analiz sonucu numune ile satış sertifikasındaki değerleri göstermiş, ancak bilimsel bir karşılaştırma yapmadığı görülmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunun üçüncü sayfasında değişik iş dosyasında TSE laboratuvarında yapılan analiz ile işbu rapor için, Kocaeli Üniversitesi laboratuvarında yapılan analiz sonuçlarının birbirine yakın olduğu belirtilmiş olup, değişik iş dosyasındaki bilirkişi raporunda yapılmayan bilimsel analizi yapılmış ve bu şekilde, iki rapor arasında çelişki olmadığını belirtmiş olduğu, bu haliyle zaten iki rapor arasında çelişki bulunmadığı görülmüştür.Davacı dava dilekçesinde, davalının satım esnasında vermiş olduğu sertifikadaki değerlerden farklı ürün teslim edildiğini ileri sürmüştür, bu hususu da istinaf sebebi olarak göstermiştir.Davacı, satım konusu ürünün taraflar arasında belirlenen sertifikaya uygun ürünlerin teslim edilmediği iddiasına dayandığı, böylece TBK’ un 223 maddesindeki sürelerin burada ileri sürülmeyeceği, ancak mahkemece alınan bilirkişi raporunda EN 10025-2 standardına göre verildiği belirtilen ürünün kalite sertifikasının değerlendirilmesiyle davacının elindeki ürünlerin kalite standardını karşıladığı belirtilmiş olup, bu şekilde davalının satım sözleşmesine konu ürünleri uluslar arası standardına uygun teslim ettiği görülmekle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının davacı tarafça istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 786,00.TL harçtan mahsubu ile bakiye 741,60.TL’nin davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/03/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.