Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/503 E. 2019/522 K. 10.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/503
KARAR NO : 2019/522
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/553 Esas – 2017/1028 Karar
DAVA : Şirketin Feshi
KARAR TARİHİ : 10/04/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin % 25 pay hissesiyle davalı şirketin ortağı olduğunu, dava dışı …. nun da şirketin geri kalan % 75 payına sahip olup, yönetim kurulu başkanı konumunda bulunduğunu, şirketin yöneticisi hakim hissedar … TTK. hükümleriyle bağdaşmayan hukuken hüküm ifade etmeyen kararlar aldığını ve müvekkilinin sahip olduğu % 25′ lik hisseyi ele geçirmeyi amaçladığını, 25.04.2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında 100.000,00 TL olan şirket sermayesini 600.000,00 TL’ye çıkarıldığını, böylece müvekkilinin payının azaltılmaya çalışıldığını, genel kurul toplantılarında alınan kararların çoğunun yasaya aykırı olduğunu, şirketin 6 yıla yakın zamandır kar dağıtımı yapmadığını, sürekli zarar ettiğini ve özvarlıklarının eksiye düştüğünü, yönetim kurulu başkanı … tarafından diğer şirkete olan …. kaynak aktarımı yaptığını, şirketin iki ortaklı olup müvekkiliyle diğer ortağın İstanbul 9. Aile Mahkemesi’ nin 2012/810 E. – 835 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, şirketin yöneticisi ve müvekkilinin eski eşi olan …. hakkında İstanbul C. Başsavcılığı’ nın 2017/80134 nolu soruşturma dosyasıyla şikayette bulunulduğunu belirterek davalı şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin 29.03.2011 tarihinde % 25 hisse …., % 48 hisse…., %25 hisse davacı, %1 hisse ….. ve %1 hisse …. olmak üzere bu kişiler tarafından kurulduğunu, şirket ortaklarından ali …. %48 hissesini, … ve …. %1’er hisselerini 08.02.2013 tarihinde ….. devrettiklerini, şirket sermayesinin arttırılması sonucunda şirketin güncel ortaklık yapısının %99,17 hissesinin …., %0,83 hissesinin de davacıya ait olarak gerçekleştirildiğini, TTK. 531. maddesine dayalı olarak açılan bu davanın reddi gerektiğini, zira davacının şirketteki hissesinin %10’a tekabül etmediğini, müvekkili şirketin usul ve yasaya uygun olarak yönetildiğini, fesih için haklı nedeninin bulunmadığını, kar dağıtımı yapılmadığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı gibi mali durumu ve mal varlığı hakkında ileri sürülenlerin doğru olmadığını, sermaye arttırımının 13.06.2017 tarihinde yapıldığını, daha önceki 25.04.2017 tarihli genel kurul toplantısında yapılan sermaye arttırımının tescil edilemediğini, bu nedenle 13.06.2017 tarihli genel kurul toplantısında sermayenin 3.000.000,00 TL’ye çıkarıldığını ve arttırılan 2.900.000,00 TL için her birinin nominal değeri 1 TL olmak üzere 2.900.000 adet hisse senedi ihraç edildiğini ve sermaye arttırımının sicilde ilan edilerek davacıya gönderilen ihtarname ile rüçhan hakkını kullanabileceğinin bildirildiğini, ancak davacı tarafından bu hakkın kullanılmadığını ve hali hazırda 3.000.000,00 TL sermayesi olan şirketin 25.000,00 TL karşılığında %0,83 hissesinin davacıya ait olduğunu ve TTK. 531. maddesi uyarınca bu orandaki pay sahipliğiyle fesih davası açılamayacağını belirterek davanın öncelikle usulden reddini olmadığı takdirde esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/11/2017 tarih 2017/553 Esas- 2017/1028 Kararı ile ; ” … TTK. 531. maddesi uyarınca haklı nedene dayalı olarak anonim şirketin feshi davası açılabilmesi için davayı açan pay sahibinin şirket sermayesinin en az %10 payına sahip olması gerektiği, tüm dosya kapsamı ve davacı vekilinin beyanına göre davacının şirketteki payının %10′ un altında olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar dava açıldıktan 4 gün sonra alınan sermaye arttırımı kararı ile davacının payının %10’un altına düştüğü anlaşılsa da davacının bu genel kurul kararının iptali için herhangi bir dava açmadığı, TTK. 531. maddesinde ifade edilen ve haklı nedene dayalı olarak fesih davası açılabilmesi için en az %10 paya sahip olma koşulunun dava şartı olduğu, zira HMK. 114. maddesinde dava şartlarının sayıldığı ve aynı maddenin 2. fıkrasında, diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğunun belirtildiği ve dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiğinin HMK. 115. maddesinin amir hükmü olduğu anlaşılmakla davacının %0,83 oranında paya sahip olup, TTK. 531. maddesi çerçevesinde anonim şirketin feshi davası açamayacağı sabit olduğundan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile; ” Davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Usul yönünden istinaf başvuru sebepleri; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/553 Esas numaralı dosyası ile dava tarihi 09.06.2017 tarihinde açıldığını, davacı …’ ın %25 payı ile davalı şirketin ortağı olması ile TTK. 531 hükmü gereğince şirket sermayesinin en az onda birine sahip olan pay sahibi olarak şirketi feshi davası açıldığını, dava açıldıktan sonra 13.06.2017 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında sermaye artırım kararı alındığını, “Davanın açıldığı zamandaki durumuna göre karara bağlanması gerektiği” kuralının yargıtay kararlarında ve doktrinde açıkça belirtilmekte olduğunu, T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2015/2-46 E. ve 2015/1158 K. numaralı 08.04.2015 tarihli kararı ile her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki durumuna göre karara bağlanacağı hükmü ile davalının, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi talebinin hukuka, kanuna ve usule aykırı olduğunu, T.C. Yargitay 11. Hukuk Dairesi 2016/4120 E. 2017/6419 K. numaralı 22.11.2017 tarihli kararında; açıkça dava açıldığı tarih dikkate alınması ve davacının taleplerinin haklı olması sebebiyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğunu, Her ne kadar yerel mahkeme gerekçeli kararında; genel kurul kararı iptal davası açmadığından söz etse de; davacı müvekkili tarafından İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1037 Esas numarası ile davalı … San. ve Tic. A.Ş. aleyhine genel kurul kararlarının yokluğuna ilişkin tespit davası açıldığını, halen devam ettiğini, İşbu sebeplerden dolayı yerel mahkemenin usul yönünden davanın reddine karar vermesinin, yapılan açıklamalar doğrultusunda usul ve yasaya aykırı olduğunu, Esas yönünden istinaf başvuru sebepleri; Davalı şirketin hakim ortağı durumunda olan yönetim kurulu başkanı olan …. çoğunluk gücünü kötüye kullandığına ilişkin hususların olduğunu, Davalı şirkete ait 01.01.2016 – 31.12.2016 işletme ayrıntılı gelir tablosu incelendiğinde; davalı şirket yönetim kurulu başkanı 16.031.001,99 tl şirketi kendisine borçlandırdığını ve (-) 1.727.873,23 tl şirket zararı oluştuğunu, davalı şirket yöneticisi şirketi sürekli zarara uğratması ve şirketin aktifinde bulunan varlıklarında azalmaya sebebiyet verdiğini, Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 05.05.2017 tarihli makbuz ile şirketi sermayeden fazla zararda olduğunun tespiti ile sermaye artırımına gidilmesine zemin hazırlandığını, sermaye artırımına gidilmesiyle; çoğunluk gücü kötüye kullanarak, davacı müvekkilin şirketten ihracını gerçekleştirmek için sahip olduğu hisseleri ele geçirme amacıyla hareket edildiğini, …. San. ve Tic. A.Ş.’nin 2013-2014-2015 yılına ait olağan genel kurul toplantısı 02.06.2016 tarihinde; çağrının yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmeden davalı şirkette pay sahibi olan müvekkil …’ın katılmadığını ve hazirun cetvelinde de imzası bulunmadığını; Genel Kurul Toplantı tutanağında ; “Hazır bulunanlar listesinin tetkikinde, şirket paylarının 100.000 TL toplam itibari değeri ile 100.000 TL adet payın asaleten toplantıda temsil edildiğini ve böylece gerek kanun gerekse esas sözleşmede öngörülen asgari toplantı nisabının mevcut olduğunun anlaşılması” ile toplantı Yönetim Kurulu Başkanı …. tarafından açılarak toplantı gündemlerinin görüşülmesi ile oylama yapıldığını, Toplantı tutanağının 5 numaralı kararı ile yapılan oylama sonucunda yönetim kurulu üyelerinin oybirliğiyle ibra edildiği, 02.06.2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 6 numaralı kararı ile; Şirketin yönetim kurulu üyeliklerine 3 (üç) yıl süreyle görev yapmak üzere … seçilmesine oybirliğiyle karar verildiği ve yönetim kurulu başkanı …. münferiden atacakları imzaları ile şirketi temsil ve ilzam etmelerine oybirliğiyle karar verildiğini kararları dahil olmak üzere 02.06.2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm karaları yoklukla malul olduğunu, Müvekkil …’ın 02.06.2016 tarihli genel kurulda hazır bulunmuş gibi gösterildiğini ve yukarıda açıklanmış olunan kararların oybirliği ile karara alınmasını sehven yanlış yapıldığından söz etmesinin abesle iştigal olduğunu, davalı anonim şirket olduğundan usulüne uygun düzenlenmeyen 01.06.2016 tarihli Genel Kurul Toplantı Tutanakları ile alınan kararların Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edilmiş olmasından dolayı davalı şirket Yönetim Kurulu Başkanı …. hakkında TCK. 207′ e göre özel belgede sahtecilik ve TCK.155′ e göre güveni kötüye kullanma suçundan dolayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayete konu suçlar olduğunu, Davalı şirket kurulduğundan beri 6 yıl geçtiğini ve pay sahiplerine kar dağıtımında bulunmamasının şirketin haklı nedenle fesih sebeplerinden biri olduğunu, Davalı şirket yöneticisi tarafından diğer şirket olan …. kaynak aktarımı şüphesi bulunduğunu, aynı zamanda TTK md. 395 görlı şirket yöneticisinin aynı zamanda TTK md. 395′ e göre yönetim kurulu üyesi, rekabet etmeme yükümlülüğü altında olduğunu, … adlı şirket ile işlem yapma ya da bu şirkette yöneticilik yapmak ya da hakim ortak olmak üzere herhangi bir izin almamış olmasına rağmen, ihtilaflı işlemler yaptığını,…A.Ş. ile …’ ye ait Ticari Sicil Kayıtları incelendiğinde; Davalı ….faaliyet konusunun; “Yurtiçinde ve yutdışında her nevi konut prefabrik konut gibi anasözleşmede yazılı olan diğer işler” aynı tür ticari işlerle uğraştığını, Her iki şirket merkezinin “… Mah. … Cad. … No:… …./İstanbul” olduğu aynı iş yerinde faaliyet gösterdiğini, Davalı… hem … hem de ….A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı ve ortağı olduğunu, Davalı …. A.Ş.’nin konut projelerine devam ettiğini, faal olduğu ve zararlandırıcı eylemlerinin devam ettiğinin anlaşılmakta olduğunu, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/576 E. sayılı dosyası ile davacı şirket yönetim kurulu başkanı….ve ….. San. ve Tic. A.Ş. aleyhine TTK 369 hükmüne aykırılıktan dolayı TTK 553 gereği yönetim kurulu üyesine açılan tazminat talepli sorumluluk davası açıldığını, Davalı şirket yönetim kurulu başkanı….bir ortak sıfatıyla şirketi zarara sokmakla kalmadığını, aynı zamanda bir yönetim kurulu üyesi olarak hem sadakat borcunu ihlal etmekte hem de izni olmadığı halde şirketle rekabet etmekte olduğunu, davacı müvekkil ile davalı şirket yönetim kurulu başkanı …. arasında hukuki ihtilafların devam ettiğini, 6102 sayılı kanun ile mevzuatta yerini alan anonim şirketin haklı nedenle fesih nedeni olarak gösterilen ‘haklı sebep’ kavramı kanunda tanımlanmamış olduğundan, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesinin ve tanımlanmasının yargı kararlarına ve öğretiye bırakıldığı TTK. 531 madde gerekçesinde yer aldığını, Davalı şirket yönetim kurulu başkanı olan ….ile davacı müvekkil arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle 30.11.2012 tarihinde İstanbul 9. Aile Mahkemesi’ nin 2012/810 E. -2012/835 K. numaralı kararı ile boşanmaları ile menfaat çatışmalarından kaynaklanan sürekli ve derin uyuşmazlıklar bulunduğunu, taraflar için ortaklığa devamı çekilmez kıldığını ve uyuşmazlığın çözümleme ihtimali bulunmamasının öğretide de haklı sebep olarak kabul edilmekte olduğunu, davalı şirket yöneticisinin çoğunluk gücünü kötüye kullanması ile davacı müvekkilin ekonomik menfaatlerinin önemli ölçüde zarar görmekte olduğunu ve ortaklık ilişkisine devamın müvekkil açısından çekilmez hale geldiğini; davacı müvekkilin sahip olduğu şirket payından doğan hakkını korumak amacıyla işbu davanın açıldığını, davacı müvekkil ile davalı şirket yönetim kurulu başkanı ….arasında yapılan 08.04.2013 tarihli sözleşme ile 07.07.2015 tarihinde yapılan ek sözleşme edimlerinin davalı şirket yönetim kurulu başkanı tarafından yerine getirilmesi için davalı şirket …. % 25′ lik müvekkil hissesinin kendisine devredilmesini şart koştuğunu ve yerine getirilmemesi halinde müvekkile karşı şantajda bulunduğunu, davalı şirket yöneticisi ….hakkında müvekkile karşı şantaj ve tehdit suçlarından; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ na 2017/80134 Sor. numaralı dosyası ile şikayette bulunulduğunu, davalı şirket yöneticisinin çoğunluk gücünün kötüye kullanıldığını, 02.06.2016 tarihli genel kurul toplantısının; çağrının yapılmadığı ve davacı …’ın genel kurul toplantı tutanağında hazır bulunmuş gibi gösterilmesi ile oybirliği ile kararların yoklukla malul olacağını, şirketi zarara sokmakla yönetim kurulu üyesi olarak sadakat borcuna ve rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığını, davacı … ile davalı yönetim kurulu başkanı ….arasında hukuki ve cezai ihtilafların devam ettiğinin sabit olup, pay sahipleri arasında kişisel ilişkilerin şirket işleyişinde önemli rol oynamakla birlikte; müvekkil yönünden başka çare bulunmadığından şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiğini, istinaf gerekçelerini daha ayrıntılı ifade edebilmeleri için istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep ettiklerini beyanla; İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/553 E. ve 2017/1028 K. sayılı kararın ortadan kaldırılmasına, Yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. TTK 531. maddesine göre, haklı sebeplerin varlığı durumunda sermayenin en az onda birini ve halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini temsil eden ortaklar, ortaklığın feshini talep edebilirler. Somut olayda; ticari sicil kayıtlarından, davacının ortak olduğu anonim şirketi halka açık olmadığı görülmekle, davacının sermayenin en az onda birine sahip olması gerektiği, davanın açıldığı 09/06/2017 tarihinde davacının sermayenin onda birine sahip iken, dava açıldıktan sonra şirket genel kurulunun 13/06/2017 tarihli kararıyla şirketin sermayesinin zorunlu olarak arttırıldığı ve sermaye arttırımı sonucunda arttırılan hisseler yönünden davacının rüçhan hakkını kullanmadığı ve toplam 3.000.000,00 TL şirket sermayesinin 25.000,00 TL’ sine tekabül eden % 0,83 oranındaki payın davacıya geri kalan 2.975.000,00 TL’ ye karşılık % 99,17 hissesinin de dava dışı diğer ortak ….ait olduğu, davacı dava tarihi itibariyle şirket sermayesinin % 25 hisseye sahip ortak iken, yargılama sırasında hissesinin sermayenin % 0,83 oranına düştüğü konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı anlaşılmıştır. Her dava dava tarihindeki usuli şartlara göre çözümlenecektir. Bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu( subjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bu nedenle, davacı dava tarihinde dava konusu hakka sahip iken, yargılama aşamasında bu hakkı kaybettiği halde, dava tarihindeki şartlara göre karar verilmesi gerektiği, dava tarihinde dava hakkına sahip olduğunu, bu nedenle davanın esastan çözülmesi gerekiğini ileri süremez. Sonuçta subjektif hakkın mevcudiyeti maddi hukuk kurallarına göre belirleneceğinden, davacının davanın başında sahip olduğu dava etme yetkisini, yargılama aşamasında kaybettiği, sonrasında rüçhan hakkını kullanmayarak, ortaklığın arttırılan sermayesinden pay sahibi olmadığı, bu haliyle dava yetkisini muhafaza etmediği, bu şartlarda davasının dinlenemeyeceği, bu nedenle davanın esasına yönelik ileri sürdüğü istinaf sebepleri olmak üzere davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili davalı şirketin sermaye arttırımı ile ilgili genel kurul kararının iptali için İstanbul 3 Asliye Ticaret Mahkemesine iptal davası açıldığını, bu davanın işbu davanın sonucunu etkileyeceğine dair istinaf sebebinin incelenmesiyle; istinaf konu kararın verildiği 30/11/2017 tarihinden sonra, 01/12/2017 tarihinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne 01/06/2016 tarihli genel kurul kararının iptali için başvurulduğu, yargılama sonucu, Mahkemesince 25/09/2018 tarih ve 2017/ 1037 esas, 2018/ 840 karar sayılı kararı ile; davanın kabulü ile, 01/06/2016 tarihli genel kurulda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiği görülmüştür. Halbuki, davacının dava ehliyetini etkileyen davalı şirketin sermaye arttırım kararının verildiği genel kurulun tarihinin 13/06/2017 olduğu, söz konusu davanın konusunun farklı genel kurul kararına yönelik olduğu, her ne kadar istinafa konu kararın kesinleşmesine kadar davada taraf ehliyeti ve husumet re’sen nazara alınması gereken hususlardan ise de, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilmiş kararın, istinaf incelemesi sırasında davacının taraf ehliyetini etkileyecek bir karar olmadığı, davacının taraf ehliyetini etkileyen ve mahkemenin bu şekilde kabul ettiği 13/06/2017 tarihli sermaye arttırımına yönelik genel kurul kararının mevcudiyetini koruduğu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkeme kararının kesinleşmesinin beklenmesinin sonuca bir etkisi olmayacağı, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin ileri sürmüş olduğu tüm istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5- UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş ücreti 35,00 TL’ nin davacı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6- Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.