Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/498 E. 2019/388 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/498 Esas
KARAR NO : 2019/388 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/337 Esas 2018/65 Karar
TARİH : 08/02/2018
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, Tasfiye Halinde …A.Ş. ve Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin, diğer vekil edeni …’nin ise bu iki şirketle birlikte Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin hissedarı olduklarını, davalının ise bu üç şirketin yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğünü, adı geçen davalının aynı zamanda dava dışı … Tic. ve San. A. Ş.’nin büyük hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının bu şirketteki hisselerini 01/05/2007 tarihinde dava dışı 3. kişilere satarak devrettiğini, davalının yukarıda isimleri yazılı kendilerinin de ortak olduğu şirketlerdeki yönetici olduğu dönemde yetkilerini kötüye kullanarak, kendilerinin ortak olduğu bu üç şirketin aleyhine, davalının ortak ve yönetici olduğu diğer … A.Ş. lehine menfaat temin ettiğini, daha sonra 01/05/2007 tarihinde de … A.Ş.’deki hisselerini 3. kişilere satmak suretiyle kendisine ve ailesine haksız kazanç sağladığını ileri sürerek, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 30.000 TL ortaklık zararının zararlandırıcı eylemlerin gerçekleştiği tarihten itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalının yöneticisi, davacıların hissedar oldukları her 3 şirket hakkında 09/04/2009 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında tasfiye kararı alındığını, söz konusu genel kurula davacıların da katıldığını, dilekçede ileri sürülen zararlandırıcı olduğu iddia edilen işlemlerin 1999-2003 yıllarına ait olduğunu, bu nedenle TTK’nın 309/4.maddesi gereğince davanın 2 yıllık yasal zaman aşımı süresi içerisinde açılmadığını savunarak, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 08/02/2018 tarih 2014/337 Esas 2018/65 sayılı kararında;”Somut olayda, yukarıda açıklandığı üzere davacıların zararı ve sorumlu kişiyi en geç 04/04/2009 tarihinde öğrendikleri anlaşılmaktadır. Davayı ise 2 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra 02/05/2012 tarihinde açmışlardır. Davalı taraf da yasal sürede verdiği cevap dilekçesinde zaman aşımı def’inde bulunduğu…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı olmak kaydıyla müvekkillerinin hissedarı bulunduğu Tasfiye Halinde … A.Ş., Tasfiye Halinde …San. ve İnş. A.Ş. ve Tasfiye Halinde … A.Ş. şirketlerinin her biri için ayrı ayrı 10.000-TL olmak üzere toplamda 30.000-TL ortaklık zararından, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası’nca ilan edilen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili talepli işbu davayı ikame ettiklerini, Dosyaya celp edilen bir kısım belgeler dahi incelenmeden 24.03.2015 tarih ve 1 numaralı ara kararına istinaden tasfiye kararı üzerinden geçen süre de irdenilerek denetime ve karar vermeye elverişli heyet raporu alınması kararı verildiğini, düzenlenen 29.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda en son genel kurulun tasfiye kararı aldığı toplantı tarihinde zamanaşımının dolmuş olduğu kanaatine varıldığını, Rapora karşı verilen 15.02.2016 tarihli dilekçede, mahkeme dava konusu işlemlerin, şirketlerin tasfiye kararı alınan genel kurul kararlarında yer alıp almadığının tetkik edilerek müvekkillerinin bu genel kurula katılıp katılmadığının tespiti ile 2 yıllık zamanaşımını değerlendirmek amacıyla görevlendirdiği heyetin, haksız fiillerin son işlemi olan şirketlerin tasfiye kararlarının alındığı tarihi değil daha önceki tarihleri dikkate almasının hatalı olduğunu, ancak söz konusu genel kurullarda dava konusu işlemler ile ilgili herhangi bir karar yer almamış ve keza bilirkişiler tarafından bu durumun tespit edilmediği, nitekim raporun 12. sayfasında ibra ile ilgili kısımda zarar doğurduğu iddia olunan işlemlerin Yargıtay’ın aradığı açık bir biçimde genel kurulda görüşülmediğinin tespit edilmiş olduğunun belirtildiği, hal böyle iken bilirkişiler tarafından 2 yıllık zamanaşımı esas alınması hatalı olup hukuki dayanaktan yoksun olduğu, yine raporun münferit kısımlarında genel kurulun iptali davası açılmamış olduğu yönünde bilgilere yer verildiği, tasfiye kararlarının verildiği genel kurullarda, müvekkilleri bulunmuş ise de söz konusu işlemler hakkında herhangi bir karar tesis edilmediği, tasfiye kararının verildiği genel kurulun iptaline ilişkin dava açılmaması hissedarların açıkça bilgisine sunulmamış olan dava konusu işlemleri kabul ettiği sonucunu doğurmadığı, işbu raporun esas itibariyle şirketlerin tasfiye kararı verildiği genel kurul tarihlerinin esas alındığı ve bu genel kurullara müvekkili katılmış ise de zarar doğurduğu iddia olunan işlemlerin Yargıtay’ın aradığı açık bir biçimde bu genel kurullarda görüşülmediği tespit edilmiş olduğundan 2 yıllık sürenin değil 5 yıllık zamanaşımı süresinin esas alınması gerektiğini,Bilirkişi raporuna itirazları mahkeme tarafından yerinde bulunarak alınan 19.09.2017 tarihli ek raporda ise yine dosyada mübrez bir kısım belgelerin incelenmediği görüldüğünden yasal süresi içerisinde itiraz dilekçesi sunulduğunu,Mahkemece 08.02.2018 tarihli celsede ise 24.03.2015 tarihli ara kararında en son yani genel kurulun tasfiye kararı alınan toplantı tarihi olup hem 2 yıllık hem de 5 yıllık zamanaşımı başlangıcı olduğuna işaret etmişken, yaklaşık 3 yıl sonra müvekkillerinin zararı ve sorumlu kişiyi en geç 04.04.2009 tarihinde öğrendikleri gerekçesi ile davanın 2 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra açıldığını belirterek reddine karar verdiğini, Ancak kök raporda (12. sayfasında) belirtildiği üzere işbu davaya konu zarar doğurduğu iddia olunan işlemlerin Yargıtay’ın aradığı açık bir biçimde genel kurulda ibra ile ilgili kısımda görüşülmediğinin tespit edildiğini, Davanın 2 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra açıldığı belirtilerek reddine karar verilmesinin hukuka, kanuna ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak zararın tespiti için dosyanın bilirkişiye tevdii edilerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/337 Esas 2018/65 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, anonim şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.Somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK hükümleri uyarınca anonim şirketlerde yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen yönetim ve denetim kurulu üyeleri, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur.6762 sayılı TTK’nın 340 maddesi yollaması ile uygulanacak olan 309/4 maddesinde “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.” hükmü düzenlenmiştir.Davacılar vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinden …’nin Tasfiye halinde …A.Ş. ve Tasfiye halinde ….San. ve İnş. A.Ş. nin hissedarı olduğunu, diğer müvekkili …’nin bu şirketler ile birlikte Tasfiye halinde …A.Ş’nin hissedarı olduğunu, davalının uzun yıllar bu üç şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, ayrıca dava dışı …. Tic. ve San. A.Ş. ünvanlı şirketin yönetim kurulu üyeliğini yürüttüğünü, davalının davacıların hissedarı bulunduğu üç şirketteki (…, … ve …) yetkilerini kötüye kullanarak bu şirketlerin içini boşaltarak bu şirketlerin sahibi olduğu mal ve hakları bedelsiz ve/veya çok düşük bedelle sonradan kurduğu ve yönetim kurulu başkanı olduğu … şirketine aktardığını, …A.Ş.’nin kiracı olduğu … A.Ş.’ne ait … tersanesindeki kiracılık hakkını … Tic. ve San. A.Ş.’ne devir etmek suretiyle mal kaçırma operasyonunu başlattığını, … şirketlerinin üstlenmiş olduğu hali hazırdaki gemi (… bankası ve … kredili olan) yapım işini … aktarak buradan gelecek gelirleri … firmasına aktardığını, bu sayede olmayan sermayesi ile …deniz firmasına ait olan tersane arsasını icradan satın aldığını, yine o tarihlerde … Transport’un sahip olduğu TSKB nezdindeki hak edilmiş kredilerini … aktarmak suretiyle kullandığını, bundan haksız kazanç elde ettiğini, yine … ve … şirketleri adına kayıtlı yatırım teşfik belgelerini isimleri daha sonra bildirilecek olan ve … şirketi destekli yeni kurulan şirketlere devredilerek bu şirketlerin teşvik belgeleri ile değerlenmesini sağlayarak şirketlerin satışı ile elde edilen bedelleri … şirketine aktardığını, … şirketinin elde ettiği bu haksız kazançlar ile … Transport’un mülkiyetindeki … yalılarını alacaklı bankadan alacağın temliki yoluyla icradan ucuz şekilde satın alarak kendi üzerine geçirdiğini, bu taşınmazlardan bir tanesinin halen davalının kızı veya damadı adına kayıtlı olduğunu, davalının daha sonra … şirketinde bulunan hisselerini 3. kişilere devrettiğini bu haksız işlemleri ile müvekkillerinin hissedarı olduğu şirketler aleyhine haksız kazanç elde ettiğini belirterek söz konusu işlemler nedeniyle elde ettiği haksız kazancın müvekkillerinin hissedarı olduğu şirketlere ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece söz konusu zararlandırıcı eylemlerin davacıların hissedarı olduğu tasfiye halindeki şirketlerin tasfiye kararının alındığı 04/04/2009 tarihinden öncesine ait olup, davacıların tasfiye kararının alındığı genel kurul toplantılarına katıldıkları dolayısıyla iddia ettikleri eylemleri en geç bu tarihte öğrendikleri 6762 sayılı TTK 309/4 maddesine göre 2 yıllık zaman aşımı süresinden sonra dava açtıkları gerekçesi ile davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.Mahkemece davacıların zararlandırıcı işlemleri ve sorumlu kişiyi en geç davacıların da katıldıkları 04/04/2009 tarihli şirketlerin tasfiyesine dair kararın alındığı genel kurul toplantısında öğrendikleri, bu tarih üzerinden 6762 sayılı TTK 309/4 maddesinde ön görülen 2 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, söz konusu genel kurulda dava konusu olayların, zarar doğurduğu iddia edilen işlemlerin açık bir şekilde görüşülüp görüşülmediği araştırılmamıştır. 02/02/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda da bu hususların genel kurul toplantısında görüşülmediği belirtilmiştir. Davacıların zararlandırıcı eylem olarak belirtikleri Tasfiye halinde … A.Ş. ile … Tic. ve San. A.Ş. arasında … Transport şirketinin kiracı olarak bulunduğu …. tersanesi için yönetim sözleşmesi 18/10/1999 yılında imzalanmış, sözleşme 30/04/2007 tarihinde taraflarca imzalanan fesihname ile feshedimiştir. Söz konusu fesihnamede taraflar birbirlerini ibra etmişlerdir….. A.Ş.’nin kiracı olduğu …A.Ş.’ne ait .. tersanesi arsası 22/11/2002 yılında … Tic. ve San. A.Ş. tarafından satın alınmıştır. … A.Ş. ile …A.Ş’nin banka kredisi ile yükümlendikleri gemi yapım taahhütleri için kullandırılan krediler bankalardan gelen yazı cevaplarına göre 2003 yılında TMSF’ye devir ve temlik edilmiştir.Mahkemece TSKB’ye yazılan yazıya verilen yanıtta …. A.Ş.’nin bankaları ile ilişiği ve kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir,…A.Ş. ile … A.Ş adına kayıtlı yatırım teşvik belgelerine ilişkin bir kayıt sunulmadığı gibi bunların devredildiğine ilişkin bir delil de gsterilmemiştir, Mülkiyeti …. A.Ş.’ne ait olan … Yalılarına ait … ilçesi, … Mah. …. parsel sayılı ana taşınmaza ait tapu kayıtlarından bu parsel sayılı ana taşınmazda kurulu B blok bağımsız bölüm no 19’da kayıtlı villanın 31/10/2005 tarihinde, B blok 11 nolu bağımsız bölümde kayıtlı villanın 30/04/2007 tarihinde, B blok bağımsız bölüm 4’de kayıtlı villanın 30/04/2007 ve yine B blok 20 nolu bağımsız bölümde kayıtlı villanın 30/04/2007 tarihinde … tarafından satın alındığı, … Bankasından gelen cevabi yazıda … A.Ş.’ye kapatılan … T.A.Ş. bünyesinde 1998-2000 yıllarında inşa halindeki geminin finansmanı için döviz kredisi kullandırıldığı, bu krediden kaynaklanan borçların ilgili banka tarafından 15/07/2003 tarihinde TMSF’ye devir ve temlik edildiği, bunun dışında yapılmış bir kredi anlaşmasının bulunmadığı anlaşılmıştır.Buna göre davacıların dava dilekçelerinde belirttikleri zararlandırıcı işlemler 1999-2003 yılları arasında yapılmış olup, ilgili taşınmazların davalının kızı adına en son tescil tarihi 30/04/2007, Tasfiye halinde …. A.Ş. ile … Tic. ve San. A.Ş. arasında imzalanan … tersanesinin yönetim sözleşmesinin fesih tarihi 30/04/2007, davalının dava dışı …. Tic. ve San. A.Ş.deki hisselerini devir tarihi 01/05/2007 olup iş bu dava 02/05/2012 tarihinde açılmış, tüm bu işlemler üzerinden 6762 sayılı TTK’nın 340’ıncı maddesi yollamasıyla 309’uncu maddesi uyarınca 5 yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolduğu anlaşılmakla davanın zaman aşımı nedeniyle reddine dair mahkeme kararı esas itibarıyla doğru ise de, mahkeme gerekçesinde davacıların zararlandırıcı işlemleri ve sorumlu kişiyi en geç davacıların da katıldıkları 04/04/2009 tarihli şirketlerin tasfiyesine dair kararın alındığı genel kurul toplantısında öğrendikleri bu tarih üzerinden 6762 sayılı TTK 309/4 maddesinde ön görülen 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu kabulü bilirkişi raporuna göre söz konusu genel kurul toplantılarında zararlandırıcı işlemlerin açık bir şekilde görüşülmediği belirtildiğinden hatalı olmuştur. Bu nedenle istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile mahkeme gerekçesinin düzeltilerek davanın 5 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2018 tarih ve 2014/337 Esas – 2018/65 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve gerekçe değiştirilmek suretiyle dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN : 2-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40.TL karar harcının davacılar tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 445,50.TL harçtan mahsubu bakiye 401,10.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan 34,20.TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 3.600,00.TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 6-Harçlar Kanunu gereğince istina eden davacılar tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine, 7-Davacılar tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,30.TL dosya gidiş dönüş gideri toplamı 141,4.TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 8-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 13/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.