Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/491 E. 2019/192 K. 13.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/491
KARAR NO : 2019/192
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/1419 Esas – 2017/981 Karar
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle : Davalı alacaklı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …. esas numaralı dosyası ile davacılar aleyhine, 11.994,57-TL asıl, 84.692,33-TL İşlemiş faiz toplamı 96.686,90-TL’nin ticari temerrüt faizinin 2 katı faiz ile şimdilik olmak kaydıyla %22 oranından az olmayacak işleyecek faiz İstemli olarak ve diğer ferileri ile birlikte örnek 7 (ilamsız takip)icra takibi yapıldığını, ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini ve borçluların süresinde (17/07/2013) asıl alacağa ve ferilerine borçlu olmadıklarına ve alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçeleri ile itiraz ettiğini, İtirazdan yaklaşık bir yıla yakın süreden sonra 20/06/2014 tarihinde alacaklı vekilleri aracılığı ile özetle;”…alacağın TMSF’den temlikname ile alındığını, alacaklarına tanınan imtiyazların kendilerine geçtiğini, ilgili kanun ve yönetmelikler uyarınca alacağın kamu alacağı niteliği kazandığını, zamanaşımı süresinin 20 yıla uzadığını,itirazların satış dışında icra takibini durdurmadığını ”ileri sürdüğü yazılı talebi ile borçlulara haciz isteminde bulunduğunu, ) alacaklının istemi ilgili icra müdürlüğünce yerinde görülerek borçlular hakkında sorgulama yapıldığını, borçlu davacılar … ve …’in 114.800,00,-TL’sına ulaşan dosya alacak tutarıyla maaşlarının haczi için çalıştıkları saptanan işyerlerine 30/10/2014 tarihinde müzekkere yazıldığını, maaşına konulan hacizle takibin devam ettiğini anlayan davacı …’nun 13/11/2014 tarihinde konulan haczin kaldırılması isteminde bulunduğunu, talebin aynı tarihte icra müdürlüğünce reddedildiğini, alacaklıya ait imtiyazların temlik olunamayacağını, alacağın zamanaşımına uğradığını, takip dayanağı yapılan alacak ihtarnamelerinin Şubat-Mart 2002 tarihli olduğunu, İcra takibinin ise 26/06/2013 tarihinde açıldığını, 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, borçlu davacıların İcra müdürlüğüne yaptıkları itirazda zamanaşımı itirazlarını da ileri sürdüklerini, İcra Müdürlüğü’nün İtirazların kabul yada reddine karar vermeksizin itirazlardan yaklaşık bir yıl sonra alacaklının talebi ile takibe devam ettiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, icra takibinin mükerer alacak için yapıldığını, krediyi veren … Bankası Bozüyük şubesince, banka henüz BDDK ya devredilmeden önce … İcra Müdürlüğü … numaralı dosya ile davacılar ve …Tic, Ltd.Şti. aleyhine 3,309,00-TL (3.309,000.000 eski lira) tutarlı icra takibi yapıldığını, davacıların o tarihlerde bu dosyalarda doğrudan banka ile yapılan görüşmeler ve ödemelerle borcu kapattıklarını, aradan geçen zaman nedeniyle davacıların ellerinde ödeme belgeleri bulunmadığını, alacaklı varlık şirketinin TMSF, BDDK veya varsa … bankası kayıtlarında bu ödemelerin bulunmasının gerektiğini, İcra takibine dayanak yapılan 7.562,00-TL (7.562.000.000-TLeski lira) tutarlı ihtar ile istenilen tutar ile … İcra müdürlüğünde takibi yapılan alacağın aynı olduğunu, davalının daha önce takibe konu olan ve ödenen alacakları 11 yıldan daha fazla bir süre sonrasında mükerrer olarak talep ettiğini, bu istemin hukuksal dayanağının bulunmadığını, davacılar alacağın tamamından sorumlu olamayacağını, takip dayanağı alacak ihtarlarından sadece 05/02/2002 tarih, 3.315,912,499,-TL (eski Türk lirası olup 3.315,91-TL dir) tutarlı olan ihtarnamenin davacılara gönderildiğini, diğer ihtarların davacılara gönderilmediğini, bunun nedeninin davacıların sadece 3.315,91-TL tutarlı kredi borcundan kefil olarak sorumlu olmaması olduğunu, (kabul anlamına gelmeksizin) davacıların sadece 3,315,91-TL tutarındaki alacaktan sorumlu tutulabileceklerini, İcra takibi ile “… Tic Ldt. Şti” ortağı ve müdürü olan davacılara şirketin borçlu olduğu iddiasının tamamı için icra takibi yapıldığını, davacıların kefilliği kabul ve taahhütleri olmamasına karşın tüm alacak tutarı kadar takip yapılmasının dayanaksız olduğunu, zira limited şirketlerde ortakların şirketin tasfiyesi halinde taahhüt ettikleri sermaye kadar sorumlu olduklarını, kefillikleri ve kabulleri olmadığı halde “… Ldt. Şti”‘nin iddia edilen tüm borçlarından davacıların sorumlu olmalarının hukuki dayanağının bulunmadığını, işleyen faiz tutarının fahiş olduğunu, alacak tutarı yasa yada temlikname ile değişen alacaklılar arasında (…, …, BDDK,TMSF ve RCT şirketi) 11 yılı aşkın süre bekletildiğini, kredi sözleşmesinde öngörülen faiz tutarının bilinmemekte olduğunu, yaklaşık olarak 10.000,00-TL olan asıl alacak yüksek faizle 11 yıl bekletilerek 10 katı tutara ulaşan faiz kazandığını, alacak ihtarlarını sırasıyla ellerinde bulunduran …bank, BDDK/TMSF ve son olarak davalı … aradan geçen zamanı yüksek faizle kazanca çevirdiklerini, alacak 2006 yılında temlikname ile son alacaklı davalı … şirketine geçtiği halde, bu davalı şirketin tam 7 yıl beklediğini, 7 yıllık yüksek faiz kazancını elde ettikten sonra 2013 yılında icra takibine giriştiğini, davalının 2006 yılında temlik aldığı alacağı tam 7 yıl sonra icra takibine koymasının bir tek açıklamasının olduğunu, geçen zamanın davalı tarafından paraya çevrildiğini, haksız kazanç dayanağı yapıldığını, davacıların öncelikle borçlu olmadıklarının tespiti, bu olanaklı sayılmazsa imzalarının bulunduğu kredi sözleşmesindeki alacak kadar sorumlu olduklarının tespiti, asıl alacakların kabul edilmesi halinde dahi İşletilen faiz oranın yüksekliği ve davalı alacaklının elinde kötü niyetle kazanç elde etmek amacıyla uzun süre (en az 7 yıl son alacaklı olan davalı elinde kalmıştır) bekletilmesi nedeniyle bu süre kadar faize borçlu olmadıklarını öne sürerek davacıların davalıya borçlu olmadığının tespiti ile tüm alacaklar ve ferileri yönünden dava konusu takibin durdurulmasına, tüm alacak yönünden kabul edilmediği taktîrde, davacıların sorumlu olduğu tutar asıl alacak olan 3.315,91 -TL nin fazlası yönünden takibin durdurulmasına, alacak dayanaklarıyla 11 yılı aşkın süre bekleyen (7 yılı davalının kendi iradesinde beklemiştir.) davalının kötü niyeti göz önüne alınarak önceki istemleri kabul görmezse asıl alacağı aşan kısım olan faiz istemleri yönünden takibin durdurulmasına, ödeme yapılması halinde davanın istirdat davası olarak hükme bağlanarak ödenenin davacılara iadesine, alacağın %20sinden az olmamak üzere takdir olunacak haksız ve kötü niyet tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıların, batık … A.Ş tarafından kullandırılan ve 05/02/2002 tarihi itibari ile kat edilen ödenmeyen kredi borcunun borçlusu olduğunu, borçlular hakkında bu borcundan dolayı İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, müvekkili … A.Ş Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nun iştiraki olduğunu, müvekkili şirketin %100 hissesinin TMSF’ye ait olması nedeniyle bir kamu iştiraki olduğunu, müvekli firma TMSF’nin halefi olduğunu, Borçlar Hukukunun genel ilkelerinden temlik ile birlikte rüçhanlı alacağın da bir bütün olarak temlik alana geçeceğini, davacı tarafın müvekkili şirteni 5411 sayılı kanun ile fon alacaklarına tanınan itmiyazlardan faydalanamayacağına ilişkin iddialarının yerinde olmadığını, davacı tarafın, davalı müvekkili şirket yönünden alacağın 10 yıllık zamanaşımına süresine tabi olduğunu ifade ettiğini, ancak halefi oldukları fon alacaklarında zamanaşımının 20 sene olarak belirlendiğini, davacı tarafın Anayasa Mahkemesi kararını iş bu davaya hasretmesinin kabul edilemeyeceğini, alacağın zamanaşımına uğramadığını, davacı tarafın bu yöndeki beyanlarının hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin, “tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla” başlatıldığını, Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da yer verilidiği üzere, bu kayıt ile açılan takipler mükerrer takip olamayacağını, ayrıca davacı tarafça herhangi bir ödeme de olmadığını, davacıların ödeme yaptığını iddia etmesine karşı, yaptığı ödemeleri gösterir belgeleri dava dosyasına sunamamasının davacı tarafın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, zira tarafların iddiasını ispat ile mükellef olduğunu, davacı tarafın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla genel kredi sözleşmesini imzaladığını ve borcun tamamından sorumlu olduğunu, TTK m. 8/1. ‘ e göre ticari işlerde faizin serbestçe belirleneceğini, bu düzenlemede bahsi geçen faiz ifadesi, hem akdi hem de temerrüt faizini kapsadığını, TBK ile aynı ayna yürürlüğe giren TTK’nın faize ilişkin m. 120/2 düzenlemesiyle akdi faize ve temürrüt faizine getirilen sınırlamaların ticari işlere uygulanamayacağını, ticari işlerdeki faiz oranı serbestçe belirlenebileceğinden davacı tarafın faize yönelik iddia ve itirazları yerinde olmadığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun Mad. 138/1 ” Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi halinde 2004 sayıl İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulamaz” ve 4389 sayılı Bankalar Kanunun Mad. 15/9-b 22004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar fon hakkında uygulanmaz” hükümleri gereği davacıların tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini, iş bu davanın ikamesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, belirterek huzurdaki davanın reddine, şartları oluşmayan ve kötü niyetli ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin reddi ile karşı taraf aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 14/11/2017 tarih ve 2014/1419 Esas – 2017/981 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Dava dışı firmaya biri 788926-1 nolu Dost Hesap (KMH), diğeri de 788926-12 nolu senet karşılığı kredi kullandırıldığı,788926-1 nolu Dost Hesap (KMH) kredisine ilişkin belgelerin incelenmesinde ve bu hesaptan dolayı gönderilen 21.03.2002 tarihli ihtarnameden davacıların bu krediye kefil olduklarına dair herhangi bir imzaya rastlanılmadığı, bu sebeple davacıların bu krediden dolayı borçlu olmadıkları, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak yönünden ise; davacıların bu sözleşme nedeniyle geçerli bir kefilliklerinin olduğu fakat bu alacak yönünden . İcra Müdürlüğü’nde başlatılan …. E sayılı dosyanın evraklarının celbinden, son işlemlerin 2002 yılında yapıldığı, bu tarih üzerinden davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün…. E sayılı takibin başlatıldığı tarihe kadar, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen 10 senelik zamanaşımı süresinin geçtiği, davacıların da bu davayı açmakla zamanaşımı definde bulundukları gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜNE, Davacılar …, … ve …’in İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına borçlu olmadıklarının tespitine, Davacı …’ ndan tahsil edilen 43.745,59-TL’ nin icra dosyasından davacı …’na ödenmesine,, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 5411 sayılı kanunun “özel” bir kanun olduğunu, özel kanun hükümleri hiçe sayılarak genel kanun hükümlerinin uygulanmasından dolayı evrensel kaidelerin hiçe sayıldığını, 2000 li yıllarda bankalarla alakalı olarak yaşanan durumun özel bir durum olduğunu, bu nedenle önce 4389 sayılı kanun akabinde de 5411 sayılı kanun çıkarılırken fon alacakları ile alakalı olarak da özel istisnaî durumlar/hükümler öngörüldüğünü, bunlardan bir tanesinin de zamanaşımı ile alakalı olarak fon alacaklarına tanınan 20 yıllık zamanaşımı imtiyazı olduğunu, davaya cevap dilekçesinde bu hususların belirtildiğini, gerekçeli kararda da değinildiğini, bunu rağmen hükmün alacak davası baz alınarak verildiğini, Müvekkil şirketin TMSF’ den temlik aldığı alacaklar bahis konusu olduğunda zamanaşımının 10 yıl olduğu fikri/ön kabûlünün daha önce ne yerel mahkemelerce ne de Yargıtayca kabul edilmiş bir karar türü olmadığını, bu husus ile alakalı – bu davalara bakmakla görevli olan – 17. daire ve 19. Dairelerden çıkmış karar örnekleri olup bu kararların hiçbirisinde Müvekkil şirketin TMSF’ den temlik aldığı alacakların 10 sene geçmekle zamanaşımına uğrayacağı yönünde bir karar verilmediğini, bilakis fon alacağı olarak kabul edilmiş ve fon alacaklarına tanınan tüm istisnai koşullardan müvekkil şirketin de temlik alan halef sıfatı ile istifade ettirildiğini, ( Yargıtay 19.HD 2016/5182 E. ve 2016/9201 K. Sayılı kararı – Yargıtay 19.HD 2008/10510 E. ve 2008/11610 K. Sayılı kararı – Yargıtay 19 HD’nin 14.04.2016 tarih ve 2015/16882 E. 2016/6587K. Sayılı kararı,) Anayasa’nın 153/5 mad. “İptal kararları geriye yürümez.” hükmünü amir olduğunu, dolayısıyla takip tarihi itibariyle, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği ilkesi mucibince, söz konusu Anayasa Mahkemesi’ nin iptal kararının, dava konusu takip ve alacak için hüküm doğurmayacağını, Dava konusu alacağın ise 05.02.2002 tarihli kat ihtarnamesinin tebliği ile muaccel olduğunu, muacceliyet tarihleri göz önüne alındığında Anayasa Mahkemesi’ nin kararında da belirtildiği üzere 26.12.2003 tarihinde dava konusu alacak için henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından, zamanaşımı süresinin 20 yıla uzadığını, dava konusu alacağa ilişkin yapılan takip tarihinin de 26.06.2013 olduğunu, bu sebeplerle yerel mahkemenin dava konusu alacak için zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğuna ilişkin kararının hatalı olduğunu beyanla; İstinaf incelemesi neticesinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/1419 E. – 2017/981 K. sayılı kararının kaldırılarak davanın talepleri doğrultusunda reddine karar verilmesini,
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, genel kredi sözleşmelerine kefaletten kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinden dolayı İİK 72. maddesine göre açılmış menfi tespit ve istirdat davasıdır. İstinaf nedenleri göz önüne alındığında uyuşmazlık konusu, davacıların kefaletlerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ile sınırlıdır. Zamanaşımının değerlendirilebilmesi için öncelikle zamanaşımı süresi belirlenmeli, kefalet tarihleri ve icra takip tarihi arasında zamanaşımını kesen ya da durduran bir neden olup olmadığı belirlenmelidir. 818 sayılı BK’da kefalet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Bu durumda aynı kanunun 125.maddesine göre asıl alacak genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak olduğuna göre ona bağlı kefalet sözleşmesi açısından da zamanaşımının 10 sene olduğu kabul edilmelidir.
… Bozüyük Şubesi ile dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti arasında 10.09.1999 tarihinde ek genel kredi sözleşmesi imzalandığı … ve …’nun müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları, 07.06.2001 tarihli ek genel kredi sözleşmesinin taraflarının da .. ile dava dışı … San ve Tic. Ltd. Şti arasında imzalandığı, …, … ve …’in sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları anlaşılmaktadır. … tarafından Bozüyük Noterliğinin 05/02/2002 tarih ve … no.lu ihtarnamesiyle hesabın kat edildiği ve dava dışı asıl borçlu ile davacı kefillere borcun ödenmesi için 24 saat süre verildiği anlaşılmaktadır. Tebliğ şerhinde iki adet açıklama olup, hangi tebliğin hangi muhatapa ait olduğu açık olmamakla birlikte 1 ve 2 şeklinde açıklama yapılmış olup, bu sayıların muhatapların ihtarnamedeki numaralarını içerdiği kabul edilirse 1.no.lu muhatap …San ve Tic. Ltd. Şti. Ne tebligat 27/02/2002 tarihinde 2. No.lu ihtarname muhatabı …’e ise 26/02/2002 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. 3 no.lu muhatap … ile 4 no.lu …’e yönelik tebliğ şerhi bulunmamaktadır. Bu süreçte …. TMSF tarafından el konulduğu, dava konusu alacağın da davalı firmaya temlik edildiği anlaşılmaktadır. 20.02.2002 tarihinde … İcra Müdürlüğü’nün …. takip sayılı dosyasında toplam 3.309.059.000 TL üzerinden ve BDDK tarafından … ve … aleyhine 18/02/2002 Dosta hesabı borcu açıklamasıyla ilamsız icra takibinin başlatıldığı fakat dosyada bulunan icra dosyası örneğine göre borçlulara 27-28/02/2002 tarihlerinde ödeme emirlerinin tebliğ edildiği, bunun dışında bir işlem yapıldığına dair bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkeme dava dışı firmaya biri 788926-1 nolu Dost Hesap (KMH), diğeri de 788926-12 nolu senet karşılığı kredi kullandırıldığını, 788926-1 nolu Dost Hesap (KMH) kredisine ilişkin belgelerde ve bu kredinin kullandırıldığı hesaptan dolayı gönderilen 21.03.2002 tarihli ihtarnamede davacıların bu krediye kefil olduklarına dair herhangi bir imzaya rastlanmadığını belirlemiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün …no.lu dosyasında davalı firma “05/02/2002 11.994,57 TL 1 Adet Kredi … A.Ş Bozüyük şubesi tarafından genel kredi sözleşmelerine istinaden açıklamasıyla” borçlu firma ve davacı kefiller aleyhine 26/06/2013 tarihinde ilamsız icra takibi başlatmıştır. Mahkeme, 788926-12 nolu senet karşılığı kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak yönünden davacıların kefaletlerinin geçerli olduğunu, bu alacak yönünden … İcra Müdürlüğü’nde başlatılan … E sayılı dosyanın evraklarının celbinden, son işlemlerin 2002 yılında yapıldığı, bu tarihten sonra davaya konu İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takibin başlatıldığı tarihe kadar, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen 10 senelik zamanaşımı süresinin geçtiğini kabul ederek davayı kabul etmiştir. Yargıtay 12. H.D nin 07/02/2017 tarih ve 2016/9425 E-2017/1396 K sayılı kararına göre: 12/12/2003 günlü 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26/12/2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak öngörülmüştür. Aynı kural, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de benimsenmiş olup; anılan maddede “Bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır.” hükmüne yer verilmiştir. 5411 sayılı Kanun’un geçici 16. maddesinde de “Bu kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.” düzenlemesi yer almakta iken; anılan maddede yer alan ”zamanaşımı” sözcüğü Anayasa Mahkemesi’nin 04.06.2014 tarih ve 2014/85-103 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve söz konusu kararın, 12.09.2014 tarihinde 29117 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi’nin sözü edilen kararıyla TMSF lehine getirilen yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmişe etkili olacağına yönelik düzenleme iptal edilmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen geçici 16. maddenin yürürlük tarihi olan 01.11.2005 tarihinden önce alacaklı bankanın ihtarname keşide ve tebliğ ederek ayrıca icra takibi yaparak borcu muaccel hale getirdiği hususu dikkate alınarak, Fon lehine getirilen zamanaşımı düzenlemesinin uygulanma olanağı bulunmadığından, alacağı temlik alan davalı firma açısından da zamanaşımının yirmi yıl olduğunun kabulü mümkün değildir. Davacılar aleyhine .. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında yapılan son icra işleminin tarihi bilinmemekle birlikte, … ve … aleyhine yapılan takip talebinin tarihi 20/02/2002 dir. Asıl borçlu şirketin takip talebi ve ilgili evrakta ise 06/05/2002 tarihi bulunmaktadır. Alacaklı bankanın davacılar aleyhine 26/06/2013 tarihinde icra takibini başlatmış olup arada geçen sürede 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan ve zamanaşımını kesen ya da durduran bir işlemin olduğu da ispatlanmadığından istinaf nedenleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; verilen kararın dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı taraf harçtan muaf olduğundan; istinaf harçlarının alınmasına yer olmadığına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 13/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.