Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/486 E. 2019/182 K. 13.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/486 Esas
KARAR NO : 2019/182 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/342 Esas 2017/1023 Karar
TARİH: 06/12/2017
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı borçlu ile arasında ticari bir ilişki bulunduğunu, takip konusu senedin boş tarihli teminat senedi olduğunu, ilgili firmaya her hangi bir borcunun bulunmadığını, verilen senedin teminat senedi olduğunu, senette tarih olmadığını, senedin kambiyo senedi niteliğini kaybetmiş olduğunu, senedin yetki bölgesinin sonradan doldurulduğunun bariz ortada olduğunu, bu nedenlerle icra takibine konu senedin teminat senedi olması ve ödenmesi gereken rakam olmadığını ileri sürerek, borcun bilirkişi marifetiyle hesaplanması için takibin durdurulmasını, davalının asıl alacağın %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı taraf davaya karşı cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/12/2017 tarih 2015/342 Esas 2017/1023 sayılı kararında;”Yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporu ile dosya kapsamındaki tüm belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; davanın konusu Menfi Tespit davası olup, davacı vekili takip konusu senedin teminat senedi olduğunu ve davalı şirkete herhangi bir borcunun olmadığını iddia ettiği, davalı şirketin, inceleme günü ticari defter ve dayanak belgelerini ibraz etmediği, davacının ticari defterleri ile sunulan ödeme belgelerine göre; davalı şirket tarafından davacıya toplam 7.568,84 TL bedelinde fatura düzenlenmiş olduğu, karşılığında davalı tarafından makbuz karşılığı toplam 5.226,20 TL ödendiği, davacının takip tarihi itibariyle davalı şirkete 2.342,64 TL borçlu olduğu, taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi’nin “Teminat” başlıklı 8. Maddesinin 2 fıkrasında “Şirket, Bayi tarafından kendisine tevdi edilecek teminatları sözleşmenin yürürlüğü süresince muhafaza etmek ve gerekli gördüğünde teminatları kısmen veya tamamen nakde tahvil ederek, Bayi’ den doğmuş doğacak her türlü alacağını tahsil etmek, Şirket’in söz konusu teminatlar ile karşılanmayan alacak ve zararlarının Bayi’ den talep ve tahsil hakkı saklıdır.” hükmüne göre, davacının takip tarihi itibariyle davalı şirkete 2.342,64 TL borçlu olduğu tespit edildiğinden, davacının Bayilik sözleşmesinin düzenleme tarihi ile aynı tarih olan 12.05.2010 keşide tarihli 15.000,00 USD bedelli 31.12.2013 vadeli senet karşılığı davalı şirkete 2.342,64 TL borçlu olduğu kanaatine varılmış olup…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile başlatılan takip nedeni ile 30.876,69-TL’den borçlu olmadığının tespitine, Davalının haksız takip nedeniyle alacağın %20 si olan 6.175,33-TL tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, HMK 222/5 uyarınca defaatle süre verilmesine, iki kez inceleme günü tayin edilmesine rağmen davalının ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçındığını, Müvekkilinin borcu olmadığını ancak kayıtlarındaki eskiklikler, eski tarihli makbuz fatura vs bulunamaması kısmen borçlu olduğu sonucuna varılmasına sebep olduğunu, Müvekkilinin borcu olmadığı davalı kayıtları ile sabit olup, ibrazdan kaçınmalarının neticesi olarak davanın tamamen kabulü gerekirken, kısmen kabulüne karar verildiğini, Senedin teminat senedi olduğunun açıkça tespit edildiğini, Taraflar tacir olup, müvekkilinin davalı ticari defter ve kayıtlarında resmi hiçbir surettte borcu bulunmadığını, .. SU gibi büyük bir firmanın cari hesap, fatura irsaliye, kısaca resmiyet dışı bir ticareti beklenmediği, hukukende kabul edilebilir olmadığını, Taraflar arasında imzalanan Bayilik Sözleşmenin md. 8 de bayinin sözleşmenin başlangıç koşulu olarak teminat vermesi gerektiği derç edildiğini, Sözleşme md. 11.5 de; takibe konu senet bedeli 15.000-USD kadar teminatın bayi tarafından verileceği ve teminatın ihbarsız tahsil olunacağı imza altına alındığını, Senedin tanzim tarihi de sözleşme imza tarihi ile aynı gün, 12.05.2010 olduğunu, Senet üzerinde “nakden/malen” açıklaması bulunmadığı gibi senedin hangi borç için alındığının, yazılı delille ispat külfeti davalı/alacaklı üzerinde olduğunu, Senedin teminat senedi olduğu tespitine katıldıklarını, Davalının kendisine kesin süreli tüm ihtarlara tebligatlara rağmen ticari defter ve kayıtlarını, ibraz etmekten kaçındığını, inceleme yapılamadan rapor tanzim olunduğunu, Davalının, tarafların elindeki kayıt ve belgeleri dosyaya ibrazları zorunluluğunu ihlal ettiğini, HMK’da karşı tarafın deliline de dayanıldığı açıkça zikredilirse, davalı defterlerinin ibrazının istenebileceğini aksi halde davacı lehine karar verilebileceği derç edildiğini, Defterlerinin incelenmesinde senedin teminat senedi olduğu, sözleşmede geçen ve sözleşme tarihine haiz gerçek borç içermediğinin teyit edildiği, işbu halde borç miktarındaki tüm resmi kayıtların davalı defterlerinde usule uygun olup, davalı da borç çıkmadığından kayıtları ibrazdan kaçınmakta olduğunu, HMK 222/5 uyarınca davalı ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçındığından davamızın tamamının kabulu gerektiğini, (Yargıtay 11. H.D. 2014 / 6791.E, 2014 / 12368.K, 30.06.2014.T.)Menfi tespit davalarında; borcun inkarı halinde ispat kuralı yer değiştirerek, davalı/alacaklıya geçtiğini, davalı alacaklı hiçbir ispat külfetini yetine getiremediğinden haksız olduğunu, (YHGK 2013 / 19-1155.E, 2014 / 660.K, 14.05.2014.T.)İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu düzeltilmesine, davanın kısmen değil tamamen kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile davacı … arasında 12.05.2010 tarihinde “Bayilik Sözleşmesi” imzalandığı, davacı tarafından Kadıköy ….Noterliği’nin 11.03.2013 tarih … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile hiçbir gerekçe gösterilmeden söz konusu sözleşmenin bir sonraki dönem için yenilenmeyeceğini içeren ihbarname gönderildiğini,Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “sözleşmenin süresi” başlıklı 9.maddesinde; “…taraflarca imzalanan sözleşme 12.05.2015 tarihine kadar geçerli ve yürürlüktedir.” ayrıca sözleşmenin sona ermesini düzenleyen 10.maddesinin 2.fıkrasında; “Bayi, bu sözleşmeyi yukarıda 9.1 maddesinde yazılı sürenin sonunda veya 9.2 maddesi uyarınca süresi uzamışsa, uzayan süre sonunda hüküm ifade etmek üzere en geç 90 gün öncesinden şirkete göndereceği yazılı ihbarı ile sona erdirebilir. Sözleşmeyi sona erdirmek istediğini bildirmediği sürece sözleşme otomatik olarak bitim tarihi itibariyle 1 yıl daha uzamış olur.” şeklinde belirtildiğini,Sözleşmeye göre, taraflar arasındaki anlaşma 12.05.2015 tarihine kadar geçerli olduğunu, belirtilen tarihten önce sözleşmenin bayi tarafından sona erdirilmesi mümkün olmamasına rağmen, davacı tarafından 13.03.2013 tarihinde sözleşmenin sona erdirileceğinin bildirildiğini, bu nedenle bu bildirim sözleşmeye aykırı bir bildirim olduğunu, sözleşmeye göre bayi ancak 5 yıllık sürenin sonunda, uzayacak süreden 90 gün öncesinde şirkete ihbarname gönderdiği takdirde sözleşmeyi sona erdirilebileceğini, davacının söz konusu süre sona ermeden bu bildirimde bulunduğu ve haklı bir neden olmadan sözleşmeyi feshettiğini, Davacının sözleşme feshedilmeden önce ve sözleşmeyi feshettikten sonraki 1 yıllık süre içinde farklı marka su satarak sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmenin “Bayinin Diğer Yükümlülük ve Sorumlulukları” başlıklı 4.7 maddesi gereği yükümlüklerini yerine getirmediği, sözleşme devam ederken ve sözleşmeyi sona erdirdiğini bildirdikten sonraki 1 yıllık süre içerisinde müvekkili şirkete ait ürünlerle benzer özellik ve işlevlere sahip farklı marka ürünlerin satışını yaparak sözleşmeyi ihlal ettiğini, Sözleşmenin sona ermesi halinde uygulanacak hükümlerde; bayinin sözleşmeyi ihlal etmesi halinde, şirketin uğradığı zarar-ziyan, mahrum kaldığı kar, ve 15.000 $ tutarındaki cezai şartı, gayri kabili rücu şirkete ödeyeceğini ve müvekkili şirkete ibraz edilen teminat senedinin kendisine ihbar edilmeksizin bu yolda tahsil edebileceğini davacı açıkça kabul ve taahhüt ettiğini, buna göre sözleşmeyi ihlal eden ve haksız bir şekilde fesheden davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, Davacı hakkında başlatılan icra takibi ile davanın takibi için Kadıköy ….Noterliği’nin 21.05.2012 tarih, … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile Av. … yetkili kılındığı, ancak vekil tarafından yargılama süresince, ne davanın durumu hakkında ne de bilirkişi incelemesi için gerekli şirket defterleri ve muhasebe kayıtlarının mahkemeye sunulması için herhangi bir bilgi verilmediği, bu şekilde anayasa ile güvence altına alınan savunma haklarının kısıtlandığını, durumun fark edilmesinin ardından yetkili kılınan vekilin 29.11.2017 tarihinde azlolunduğunu, ayrıca adı geçen vekil hakkında … Barosu Başkanlığı (….No) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcığı’nda (2017/24517 Soruşturma No) zimmet suçundan dolayı şikayette de bulunulduğunu, Taraflar arasında imzalan sözleşmenin 16. maddesi gereği şirket ticari defter ve defter kayıtları (bilgisayar kayıtları dahil) tek taraflı kesin delil niteliğine haiz olmasına rağmen yetkili kılınan vekilin, avukatın müvekkiline bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle sadece davacının dosyaya sunmuş olduğu kayıtlar baz alınarak eksik inceleme yapıldığı ve hazırlanan rapor doğrultusunda ilk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/342 Esas 2017/1023 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK’ nın 72 inci maddesine dayalı bonodan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı vekili , takip konusu bononun davalı ile aralarındaki bayilik sözleşmesinin 8 inci maddesi gereğince, bayii olan müvekkili tarafından davacı şirkete belli bir teminat verilme koşulu kararlaştırılması sonucu verildiğini, taraflar arasında sözleşmenin sona erdiğini, müvekkili tarafınca sözleşme kapsamında usulüne uygun fesih edildiğini ve müvekkili bayiinin fesih öncesi olmak üzere davalı şirkete karşı zarar verici bir tutumu bulunmadığını ileri sürmüştür. Davada ispat yükü takip konusu senedin teminat olarak verildiğini ileri süren davacıda olup, iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerekse de, taraflar arasında bayiilik sözleşmesi kapsamında delil sözleşmesi yapıldığı ve bononu da bayiilik sözleşmesi nedeniyle verildiği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı görülmekle, uyuşmazlığın çözümünde davacı tarafça delil olarak gösterilen bayiilik sözleşmesinin hükümlerin esas alınması gerektiği anlaşılmaktadır.HMK 193. Maddesi( mülga HUMK 287. maddesi)” Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilerek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda taraflar arasında imzalanan 12/05/2010 tarihli bayiilik sözleşmesinin 16 ıncı maddesi” işbu sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek hesap uyuşmazlıklarının çözümünde şirket’ in( davalı takip alacaklısı) ticari defterlerdeki kayıtları tek taraflı kesin delil nitelindedir( mülga HUMK 287. Maddesi).” şeklinde düzenlenmiş olup, ayrıca sözleşmenin 12 inci maddesi” sözleşmenin aynı zamanda TTK 87 inci maddesi kapsamında cari hesap sözleşme niteliğinde ve bu yönden TTK’ un cari hesaba ilişkin hükümlerine tabi olduğu, taraflar bu sözleşme’ den doğacak alacak/ borçların şirket nezdinde tutulacak bir hesapta takip edilmesi kabul etmişlerdir.” şeklinde düzenleme ile birlikte taraflar arasında bağlayıcı delil sözleşmesi yapıldığı, bu bağlamda taraflar arasında işbu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların, ispatı gereken vakıaların ispatı için, davalının ticari defterlerinin kesin delil olarak kabul edildiği, bu şekilde delil sözleşmesi, senet( kesin delil) ile ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın da istisnası olduğu gözetildiğinde, davalı şirketin bayiilik sözleşmesinden kaynaklı zarar görme ihtimaline karşılık, teminat senedi verilse de, davacı taraf bayiilik sözleşmesinden kaynaklı davalının zarara uğramadığını ve bu nedenle teminat senedinin tahsil koşulların oluşmadığına yönelik iddiasını ispatlamak için, bayiilik sözleşmesini, yani sözleşme hükümlerini delil olarak gösterdiği, böylece delil sözleşmesinin tarafları bağladığı, buna göre de mahkemece HMK 222/5. maddesine göre, davalı vekiline davalının defterlerini sunması, aksi halde defterlerini ibrazdan kaçılmış sayılacağına dair süre verildiği ve bu hususu şerh düşerek, davalı vekiline tebliğ edilmesinin sağlandığı, ancak davalı tarafın kendisine verilen sürede defterini ibrazdan kaçındığı görülmekle, davalının defterlerini ibraz etmemek suretiyle bayiilik sözleşmesinden kaynaklı zararının oluşmadığı, bu şekilde teminat senedinin tahsil koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.Davacının istinaf başvurusunun incelenmesiyle; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu ( 01/01/2017 tarihinden itibaren verilen hükümlerde geçerli olmak üzere ) HMK’ nun 341/4 maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00.TL olarak belirlenmiştir. İstinafa konu edilen davada ret dava değeri 2.342,64.TL olup, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 352/1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 341/4 ve 352/1 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’er.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.109,19.TL karar harcından, istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 528.00.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.581,19.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL karar harcından, istinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,6-Tarafların istinaf aşamasında sarf ettikleri giderlerin üzerlerinde bırakılmasına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.