Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/483 E. 2019/219 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/483
KARAR NO : 2019/219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/258 Esas – 2017/749 Karar
KARAR TARİHİ : 20/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …… Bankası Kurtköy Şubesi’nden 21.04.2011 tarihinde 1.250.000-TL tutarında kredi kullandırıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşme, içeriği önceden hazırlanmış Tip Sözleşme niteliğinde olduğu, pek çok genel işlem koşulu içerdiğini, dosya masrafı, komisyon, yapılandırma, erken kapama, ipotek fek ücreti vb. kalemler adı altında krediyi kullanana taraftan ücret alınması yasal olmayıp, bu ücretlerin müvekkile iadesi gerektiği Yargıtay’ ın mevcut kararlarıyla hüküm altına alındığını, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/13315 E. – 2014/13503 K. Sayılı 29/04/2014 tarihli ilamı gereğince, krediyi kullanan aleyhine sözleşmeye konulan genel işlem şartlarına aykırı hükümlere dayanılarak masraf ve ücret tahsil edilmesinin haksız olduğunu, bu ücret ve masrafların faiziyle iadesinin gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere, bankalar kredinin kullandırılmasında ancak zorunlu, makul ve belgeli masrafları müşteri ve ya tüketiciden isteyebileceğini, bu nedenle haklı davasının kabulü ile masraf ve ücret adı altında müvekkilinden haksız olarak tahsil edilen 59.907,06-TL’nin 21/04/2011 tarihinden itibaren işletilecek değişen oranlarda avans faiziyle karşı taraftan tahsili ile davacıya iadesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvkekili bankanın Kurtköy Şubesinden ticari kredi kullandığını, davalı bankanın müvekkile aktedilen sözleşmeler gereği tahsis ettiği kredilere istinaden Kredi Tahsis ve Değerlendirme ücreti adı altnıda aldığı ücretlerin Bankacılık Kanunu 144. Maddesi, TCMB Tebliği ve taraflar arasında imzalanan Tüketici Kredisi ve Teminat Sözleşmesi’nin 4. Maddesine göre alındığı, buna ilişkin şubelerde gerekli bilgilendirmelerin yapıldığının bilindiğini, taraflarca imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinde kullandırılan ticari kredi nedeniyle bankanın serbestçe belirleyebildiği ve tahsil edebildiği maliyetlerle ilgili hükmün de yer aldığını, açıklanan nedenlerle müvekkili hakkında açılan davanın reddi ile masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04/10/2017 tarih ve 2015/258 Esas – 2017/749 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/4676 – Karar No: 2017/3160 ilamında ” TBK’nın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış sözleşmeler yönünden, sözleşmede yer alan hükümlerin TBK 20 vd. uyarınca değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak, öncelikle dava konusu kesintilere dayanak sözleşme tarihlerinin ve yapılan kesintilerin hangi tarihli sözleşmeye dayalı olarak yapıldığının belirlenerek, sözleşme 01/07/2012 tarihinden önce imzalanmış ise, somut olaya uygulanacak 818 sayılı BK hükümleri çerçevesinde ve ayrıca davaya konu kredi yönünden emsal banka uygulamaları araştırılıp uyuşmazlık konusu bedelin kredi müşterilerinden tahsiline dair teamül bulunup bulunmadığı ve varsa diğer bankalarca hangi oranda tahakkuk ettirildiği ve buna göre davalı Banka uygulamasının yerinde olup olmadığı hususunda bankacılık konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” Dava konusu sözleşme ise 21.04.2011 tarihli olduğundan yeni TBK’da yer alan genel işlem koşuluna dair dava dilekçesine dayanak gösterilen yargı uygulamasının tatbiki söz konusu olmamaktadır. Dosyada mevcut bankacı bilirkişi raporuna göre banka uygulamasının yerinde olduğu, yapılan kesintilerin teamül haline geldiği kanaatine varıldığı belirtilmek suretiyle davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstinaf Mahkemesi tarafından değerlendirilmesini talep ettikleri en önemli hususun, davalı bankanın aynı kredinden kaynaklı olarak aynı ad altında farklı tarihlerde ve birden fazla şekilde keyfi olarak yaptığı kesintilerin hukuka uygun olup olmadığı olduğunu, Davalı bankanın aynı kredi için birden fazla kere yaptığı kesintilerin aşağıdaki şekilde olduğunu,Ticari Kredi Tahsis ve Değerlendirme Komisyonu 22.04.2011 tarihinde 9.500-TL 03.05.2011 tarihinde
15.500-TL Tahsis ve Değerlendirme Komisyonu+BSMV 22.04.2011 tarihinde 475-TL, 03.05.2011 tarihinde,775-TL 30.06.2011 tarihinde 367,5-TL 30.12.2011 tarihinde 525-TL Alınacak bir masrafın veya kesintinin tek seferde yapılması gerektiğini, bunun uygulamada da sıkça görüldüğünü, kesintilerin oranlarının belli olduğunu ve bu bedellerin tek seferde kesilmekte olduğunu, oranı belli bir tutarın farklı tarihlerde parça parça kesilmesinin söz konusu olmadığını, Dosyaya konu Ticari Kredi Tahsis ve Değerlendirme Komisyonu ve Ticari Kredi Tahsis ve Değerlendirme Komisyonu+BSMV açısından da aynı durumun söz konusu olduğunu, davalı bankanın bu masrafları tek seferde kesmesi gerektiğini, zira müvekkilin kredi hesabında yeterli bakiye mevcut olup, elindeki kaynakları işleten ve faizden kazanç sağlayan bankanın hak sahibi olduğuna karar verdiği kesintileri tek seferde tahsil etmek yerine parça parça tahsil ederek bir kısmını daha sonraya bırakmasının banka uygulamalarına uygun olmadığını, burada bir keyfiliğin olduğunu, davalı bankanın uyguladığı bellirli bir oran olmadığını, davalı bankanın, belirli bir oranda kesinti yapmak yerine müvekkil hesabından farklı tarihlerde defalarca kesinti(tahsilat) yaptığını, Bir an için yasa ve uygulama gereğince davalı bankanın komisyon adı altında kesinti yapma hakkı olduğu düşünülse bile, aynı ad altında 2 ve 4 defa kesinti yapılmasının yasalara ve uygulamaya aykırı olduğunu, aynı ad altında ilk seferde fazla şekilde yapılan kesintiler açısından davanın kabulü gerektiğini ve Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı bankanın yaptığı ilk kesinti ile kendisinde gördüğü hakkını kullanmış ve kesintiyi yapmış olduğunu, daha sonraki kesintilerin ise hakkın keyfi ve kötüye kullanıldığının göstergesi olduğunu, diğer bankaların yaptığı kesintilerin ortalamasının da müvekkilden yapılan kesinti oranının altında olduğunu, dolayısıyla bu açıdan da müvekkilden fazla kesinti yapıldığının görüldüğünü beyanla; İstinaf başvurularının kabulü ile, Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın kaldırılmasına ve davalı bankanın birden fazla şekilde ve banka ortalamalarının üzerinde yaptığı kesintiler açısından davanın kısmen de olsa kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: 6100 sayılı HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı banka tarafından davacıya kullandırılan kredi nedeniyle masraf ve ücret adı altında tahsil edilen ücretin iadesi istemine ilişkindir. Somut olayda, taraflar arasında genel kredi sözleşmesi ve teminat sözleşmesi imzalanmıştır. Tacir olan taraflar arasında imzalanan 31.1.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca davacıya kredi kullandırılmış, söz konusu kredi vadesinden önce ödenmek suretiyle kapatılmıştır. Tarafların tacir, kullanılan kredinin ticari kredi olması nedeniyle somut olaya mülga 4077 veya 6502 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. TBK’ nın 20-25. maddelerinde de genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olup sözleşmelerde; taraflardan birinin üstün veya avantajlı konumunu kullanarak, karşı tarafa dayattığı, karşı taraf aleyhine düzenlemeler içeren ve iyi niyet kurullarına aykırı olan bölümlerin genel işlem koşulu olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesi ” Banka düzenlemelerine veya teamüllerine göre talep edilecek her türlü ücret, masraf v.s giderleri, müşteriye ihbarda bulunmaksızın uygulayarak bunlar, giden vergileri resim ve harçları ile birlikte müşterinin cari hesabına borç yazabileceğini, bu hususlarda herhangi bir itiraz hakkının bulunmadığını kabul ve beyan eder.” denilmiştir. Böylece, krediyi erken kapama ücreti, komisyon ücreti, vergi, fon ismi altında masraflardan sorumlu olacağına dair düzenleme yapıldığı, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere uyuşmazlık ticari nitelikteki kredi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, tarafların tacir olduğu, 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 19/02/2018 tarih ve 2016/ 15462 esas, 2018/713 karar sayılı kararı emsal alındığında, somut olayda; davalı bankanın davacıya kullandırmış olduğu ticari kredi nedeniyle komisyon ücreti, kredi tahsis ücreti gibi giderleri sözleşme hükümlerine dahil etmesi ticari kredi sözleşmesinin niteliği göz önüne alındığında genel işlem koşullarına aykırılığı teşkil edecek bir husus bulunmadığı, davacının kredi sözleşmesini, aleyhine sonuç doğuracak hükümlerin bilgilendirilmesi sonucu açıkça anlayarak kabul ettiğine dair beyanının altına imzasının alındığı, beyanın yeterli olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan taraflar arasındaki sözlemenin 7. Maddesinde; davacı müşterinin her türlü masrafların, komisyon ücreti, tahsis ücreti kabul ettiği belirlenmiş ve gerekli giderlerin de davacı tarafından karşılanacağı sabit olmakla birlikte davalı tarafından talep edilen ücretlerin işin niteliğine uygun ve makul olup olmadığının da denetimi gerekmektedir. Dava konusu kredi sözleşmesinde erken ödemeye dair düzenlemelere yer verilmemiştir. Bankaların gelir kaynaklarından birisi de müşterilerine sunduğu krediler nedeniyle elde ettiği faizlerdir. Kredinin erken ödenmesi halinde bankanın faiz gelirinden mahrum olacağı, erken ifanın bankanın mali tablolarını olumsuz etkileyeceği de tartışmasızdır. Bunun yanında ticari krediler bakımından erken ifa halinde indirim talep edilmesini gerekli kılan bir düzenleme veya adet bulunmadığından esasında erken ifa hali kredi borçlusunun lehine bir durumdur. Zira borçlu ödemek zorunda olduğu faizden kurtulacak veya daha düşük faizli veya daha uygun vadeli krediyle borcunu yeniden yapılandırabilecektir. Davalının alınan ücretlerin sözleşme ve bankacılık uygulamalarına uygun olduğuna dair savunması karşısında mahkemece, diğer bankalardan benzer türdeki kredi sözleşmelerinden kaynaklanan komisyon ücreti oranlarının araştırılması gerekse de, ilk derece mahkemesince alınan dosyada mevcut bilirkişinin birinci ve ikince ek raporlarından anlaşıldığı üzere, diğer bankalardan benzer türdeki kredi sözleşmelerinden erken kapama ücreti ve dosya masrafının benzer olduğu, fahiş olmadığının belirtiliği, bu bağlamda davacının kesinti oranlarının fahiş olduğuna dair bir itirazının da bulunmadığı, bunun yanı sıra özellikle davacı tarafından istinaf sebebi olarak gösterilmekle, alacaklı banka tarafından tek sefer de kesinti yapabileceği gibi, zamana bölmek suretiyle masraf adı altında alacağını tahsil edebileceği, asıl önemli olanın mükerrer ve fahiş oranda kesinti yapılmaması olduğu, bilirkişi raporundan anlaşıldığı üzere fahiş oranda mükerrer kesinti yapılmadığı gözetildiğinde, mevcut bilirkişi raporuna itibar etmek suretiyle ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa , karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.