Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/449 E. 2019/218 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/449
KARAR NO : 2019/218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 29/11/2017
DOSYA NUMARASI: 2016/971 Esas – 2017/1047 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 20/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin tıbbi cihaz ve yedek parça satışı yaptığını, davalı şirkete de işletmekte olduğu Özel …… Hastanesinde kullanılmak üzere malzemeler teslim edildiğini, alacağın ödenmediğini, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün ……. esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı tarafın icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraftan temin edilen malzemelerin kullanımı sonrasında ….. tarafından bu malzemelere ilişkin ödeme yapılmaması kararı alındığını, müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, ancak kararın değişmediğini, davacı taraf ile yapılan sözleşme gereği yapılan kesintilerin davacıya fatura edildiğini, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘ nin 29/11/2017 tarih ve 2016/971 Esas – 2017/1047 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 25.081,32 TL tutarında alacaklı olup bu tutar yönünden başlatılan icra takibine davalı takip borçlusunun vaki itirazının haksız olduğu, alacağın fatura ve cari hesap alacağına dayalı olup likit olduğu anlaşılmakla; davanın kabulüne, davacı lehine icra inkar tazminatına dair… ” hüküm kurulması gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ ile; İstanbul ….. İcra Müdürlüğü’ nün …… esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının iptali ile, takibin 25.081,32 TL asıl alacak üzerinden takibin diğer kayıt ve şartlarla devamına, 2-Alacağın likit olduğu anlaşılmakla, alacağın % 20′ sine tekabül eden icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişilerin yaptıkları incelemede, dava dosyasının spesifik özelliklerini bir tarafa bırakarak uzun uzun tarafların iddia ve savunmalarını raporlarına dercettikten sonra tüm bu iddia ve savunmalar sanki hiç yapılmamış, sanki dosyada taraflar arasındaki ticari ilişkinin esaslarını belirleyen bir sözleşme yokmuş gibi, sadece rutin defter incelemelerinin yapıldığını, olayla hiç alakası olmayan Yargıtay kararı esas alınarak rapora istinaden mahkemenin davacının taleplerinin yerinde olduğu kanaatini bildirmek suretiyle davanın kabulüne karar verdiğini, Yerel Mahkemenin, hükme esas alınabilme imkanı bulunmayan bilirkişi raporuna istinaden hüküm kurmasının yerinde olmadığını, bu nedenlerle kararın kaldırılması gerektiğini, Müvekkili ile üretici ve/ veya satıcı firmalar arasında, satın alınan malzeme, ürün veya sair şeylerle ilgili olarak, değişik hükümler ihtiva eden sözleşmeler düzenlendiğini, bu sözleşmelerin hukukun emredici hükümlerine aykırı olmamaları halinde, ileride çıkabilecek muhtemel ihtilaflarda, yargı makamlarınca öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin, hangi hususlarda nasıl bir düzenleme yaptığına bakılması, sorunun sözleşmelerde bu hususta bir hüküm bulunması halinde, öncelikle sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesinin asıl olduğunu, Taraflar arasındaki sözleşmenin, ihtilafın halline ışık tutacak hükümlerinin incelenmesi gerektiğini, Müvekkilinin, sözleşme hükümleri çerçevesinde, yapılan kesinti tutarına …… nezdinde itiraz ettiğini, sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirdiğini, Sonuç olarak, taraflar arasındaki sözleşme hükmü uyarınca; Satıcının SUT hükümleri uyarınca ödenmesi mümkün olmayan malzeme kullanımı durumunda, işbu malzemenin protokol dışı olduğu ve bedelinin ….. tarafından ödenmeyeceği hususunda hastaneye yazılı olarak bildirimde bulunması gerektiğini, bildirimin yapılmadığı durumlarda kullanılan malzemelerin bedellerinden hastanenin sorumlu tutulmayacağını, Davacı şirketin, müvekkiline sözleşme uyarınca yapması gereken bildirimi yapmadığını, SUT uyarınca ödenmesi mümkün olmayan tıbbi malzemeyi sattığını, böyle bir durumda ….. tarafından yapılan kesinti tutarının satıcıya fatura edilmesi ve cari alacağı varsa mahsuplaşılmasının, sözleşmenin açık ve amir hükmü gereği olduğunu, Müvekkil şirketçe sözleşme ile kendilerine yüklenen tüm yükümlülüklere uyulmasına rağmen davacı tarafça kendilerine yüklenen yükümlülüklere uyulmadığını, müvekkil hastaneye yazılı bildirimde bulunulmadığını, müvekkil şirketçe kesilen faturalara itiraz edilmediğini, faturaları kayıtlarına almalarına rağmen daha sonra haksız, dayanaksız ve bir şekilde müvekkil şirket aleyhinde icra takibi açıldığını ve icra takibine itirazları sonrasında işbu davanın açıldığını, Yerel mahkemece dosyada mübrez tüm beyan ve delilleri, beyanları, taraflar arasındaki sözleşmenin açık hükümleri ve bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları dikkate alınmadan eksik inceleme sonucu hatalı bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu beyanla; Öncelikle icranın geri bırakılması taleplerinin kabulü ile istinaf incelemesi neticeleninceye kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini, Usul ve yasaya aykırı olan İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/971 Esas – 2017/1047 Karar sayılı ve 29/11/2017 tarihli kararı ile davanın kabulü yönündeki kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, Haksız ve kötü niyetle müvekkil şirket aleyhinde icra takibi ve itirazın iptali davası açan davacının müvekkil şirket lehine % 20′ den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: 6100 sayılı HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK. 67. maddesine dayalı itirazın iptali davası istemine ilişkin olup davacı, davanın temeline oluşturan ilamsız icra takibinde faturaya dayanmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin davalıya tıbbi malzeme sattığını, bu konudaki faturaların bedelinin tahsil edilemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı ile aralarında tüm medikal firmalarla özel hastaneler arasında teamül haline gelen bir çeşit konsinye satış sözleşmesi mevcut olduğunu, medikal firmadan alınan ürünün hastada kullanılıp sosyal güvencesine uygun olarak fatura edilip ilgili kurumlardan tahsil edildikten sonra medikal firmalara ödendiğini, ancak ilgili kurum olan ….. incelemeleri sonucu ilgili fatura bedellerin Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ‘de bilgisayarlı eksternal fiksatörlerle ilgili herhangi bir ödenmeme kriterinin bulunmadığından bahisle karşılanmadığını ileri sürmüştür. Taraflar arasında imzalanan Konsinye Satış Sözleşmesi bulunduğu konusunda ihtilaf yoktur. Uyuşmazlık, dava konusu faturanın kesildiği tıbbi malzemelerin Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) uyarınca davalının borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi heyetinin raporuna göre; davalı yanca taraflar arasındaki satım ilişkisinin konsinye satım ilişkisi olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarında davacıya 27/09/2012 tarih ……… seri numaralı fatura itibariyle 21.636,07 TL borçlu görünürken, 31/10/2013 tarihi itibariyle aynı fatura için, fiyat farkı açıklamasıyla ……. seri numaralı iade faturası düzenlenerek, satıcı davacının borcu olarak kayıtlandığı, bunun yanı sıra 31/01/2014 tarihi itibariyle ………. seri numaralı fatura için, fiyat farkı açıklamasıyla 3.445,25 TL tutar …… seri numaralı iade faturası düzenlenerek, satıcı davacının borcu olarak kayıtlandığı, davacının ticari defter ve kayıtlarında davalıdan takip tutarı olan 21.636,07 TL alacaklı göründüğü, davalı tarafından kesilen fiyat farkı açıklamasıyla 3.445,25 TL tutar B253641 seri numaralı iade faturasının borç hesabında kayıtlandığı, malzemenin kullanıldığı tarih itibariyle ……… Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ‘de bilgisayarlı eksternal fiksatörlerle ilgili herhangi bir ödenmeme kriterinin bulunmadığı, sadece uzaysal tipte eksternal fiksatörlerin ödenmeyeceğinin belirtildiği, bilgisayarlı eksternal fiksatörlerin ödenmeyeceğinin ise 01/04/2013 tarihi itibari ile SUT’ ne eklendiği, bu bağlamda davalı vekilinin istinaf sebebi olarak gösterdiği sözleşmede ” taraflar arasındaki sözleşmenin, sadece kurum nezdinde yapılması gereken bir itirazdan söz etmekte, itirazın reddedilmesi halinde dava açılması gerektiği hususunda bir hüküm içermediği, tam tersine sözleşmede itiraz sonucunda …… kurumunun görüşünün değişmediği durumlarda …… tarafından yapılan kesinti örnekleme tutarı kadar satıcıya fatura edilir veya cari alacağı varsa mahsuplaşılır” hükmü karşısında, davalının ….. nezdinde şikayet ve itirazlarının ret edildiğini, bu nedenle davacının malzeme satış bedeli için kesmiş olduğu faturanın kendisinden, tahsil edemeyeceğini ileri sürmüş ise de, taraflar arasında aynı malzeme satışına konu kesilen fatura ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkta, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/ 6653 esas, 2017/ 1570 karar sayılı ilamı emsal alındığında davacı şirketin ….. ile herhangi bir sözleşmesinin olmaması nedeniyle herhangi bir hak talep edemeyeceği, ancak davalı şirketin ise sözleşmeli bulunduğu …… nezdinde alacağını takip edebileceği, aralarındaki sözleşmenin ilgili maddesindeki şikayet yolunun gerektiğinde dava yoluna başvurma hakkı olarak anlaşılmamasının doğruluk ve dürüstlük kuralı ve buna bağlı güven ilkesiyle bağdaşmayacağı, ayrıca davalı tarafça keşide edilen davaya konu iade faturasına itiraz edilmemiş olması da tek başına davacı muhatabı borçlu kılmayacağı görülmekle, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Davacı vekili her ne kadar takip talepnamesinde 27/09/2012 tarih 21.680,07 TL tutar ve 304468 no’ lu irsaliyeli faturayı gösterilmiş ise de, takip talepnamesindeki asıl alacak tutarının 25.081,32 TL olduğu ve dava dilekçesinde 21.680,07 TL’ lik fatura ve 31/01/2014 tarih 3.445,25 TL ve 253641 no’ lu faturayı gösterdiğini, her iki faturanın toplamının takip alacağını karşıladığını beyan ettiği, bu bağlamda 3.445, 25 TL’ lik faturanın davalı tarafça kesildiği ve fiyat farkı olarak davalının cari hesabında davacının borcu olarak kayıtlandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.713,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 428,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.284,97 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalı üzerinde bırakılmasına,5-Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 31,5 TL’ nin, UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede davacı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 7- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.