Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/442 E. 2019/248 K. 20.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/442 Esas
KARAR NO : 2019/248 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2013/144 Esas 2017/564 Karar
TARİH : 12/07/2017
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 20/02/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı bankanın mevduat müşterisi olduğunu, bankanın kusurlu ve ihmalli davranışları nedeniyle türev araçlarından yaklaşık 400.00 USD zarara uğradığını belirterek bu zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 22/11/2012 tarihli açıklama dilekçesi ile müvekkilinin 2011 yılı itibariyle bütün forward ve türev araçlarına ilişkin işlemlerden dolayı 720.000,00 TL zararı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak açtığı davada zararın belirlenmesini ve belirlenen miktarın 11/04/2012 tarihli ihtarnamenin bankaya tebliğinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tüm işlemlerin davacının talimatına istinaden ve bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının yapılan işlemlerden bilgisi olduğunu, banka çalışanlarınca hatalı, eksik bilgilerle ve yanlış yönlendirme yapılmasının söz konusu olmadığını, yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, sözleşmede yer alan risk bildirim formunda bilgi verildiğini, davacının hesap hareketlerinde itiraza konu olmayan bir çok işlemler yapıldığını, davacının banka ile yaptığı tüm işlemlerden dolayı hiçbir alacak ve hakkının kalmadığına ilişkin ibraname düzenlendiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/07/2017 tarih 2013/144 Esas 2017/564 sayılı kararında;”Davacının, davalı banka ile imzaladığı çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyanlarını anlayabilecek kapasitede ve döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı Banka ile davacılar arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri’nde ve Opsiyon Sözleşmeleri’nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalı banka’nın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kar ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri karları davalı banka’dan tahsil ederek -ya da zararı tazmin ederek- davalı banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğununa ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı; türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının dava konusu ettiği 01/01/2011 tarihinden itibaren 22/06/2012 tarihine kadar yapılan türev işlemleri nedeniyle davacının herhangi bir zararının olmadığı, davacının 2011 yılı itibariyle bütün forward ve türev araçlarına ilişkin işlemlerden dolayı 720.000,00 TL zararının dava konusu olduğu, davacının dava konusu işlemleri 2011 yılından itibaren yapılan işlemler olarak kabul edilmesi halinde herhangi bir zararı bulunmadığı, 2011 yılına kadar yapılan türev işlemleri ile ilgili 546.156,23 TL zararı olduğu, ancak davacının bu işlemlere icazet verdiği …”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesini davanın reddine ilişkin kararının hakkaniyete, usule ve hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin davacının dava konusu işlemlerin potansiyel yüksek riskleri hakkında davalı banka tarafından yeterince aydınlatılmış olduğuna ve gerekli bildirimlerin banka tarafından usulüne uygun şekilde davacıya yapılmış olduğuna dair tespitinin tamamen haksız ve hatalı olduğu kadar davanın özünü anlamaktan da uzak olduğunu, Davalı banka personeli tarafından davacıya işlemlere ilişkin ayrıntı verilmemekte, yapılmakta olan işlemin ne kadarlık bir işlem olduğu, hangi hesaba bağlanmakta olduğu hiçbir surette davacıya açıkça iletilmediğini, dosya kapsamında mevcut ses kayıtlarında yer alan görüşmelerin hiçbirinde bankanın müşteriye ilgili işlemlerin riskine dair tek bir açıklama dahi yapılmadığını, İlk derece mahkemesinin davacının kar ettiği işlemlerin hukuki niteliğine itiraz etmeyip daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettiği işlemlere itiraz etmekte olduğuna yönelik tespitinin tamamen hatalı olup, hiçbir surette gerçeği yansıtmadığını, ilk derece mahkemesinin hiçbir şekilde bankacılık işlemlerinin niteliğini anlayamadığını, Bilirkişi heyetinin ve mahkemenin son derece hatalı olarak kar olarak tespit ettikleri rakamların tamamının aslında davacının o anki zararını kapatmak amacıyla banka tarafından davacının hesabına geçirilmiş olan prim tutarları olduğunu, İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararını hazırlarken kelimesi kelimesine dayanak olarak almış olduğu bilirkişi raporlarının davanın özünü, hukuki dayanaklarını ve dosya kapsamında mevcut davacı delillerini tamamen gözardı ederek eksik bir inceleme neticesinde ve taraflı bir şekilde kaleme alındığı, son derece temel mantık ve hesap hataları içerdiğini, buna rağmen bu hususa yönelik yapılan itirazların mahkeme tarafından göz ardı edildiğini, Bilirkişi heyeti ve ilk derece mahkemesinin hangi gerekçeyle bankanın yönlendirmesine, eksik ve hatalı bilgilendirmesine rastlanılmadığını tespit ettiğinin hiçbir surette anlaşılmadığını, ilgili dilekçede bizzat banka personelinin ağzından çıkan cümleler noktasına virgülüne kadar belirtildiğini, dosyada mevcut yüzlerce sayfalık görüşme olmasına rağmen ilgili kayıtlardan yalnızca bir tek görüşmenin, heyet tarafından cımbızla çekilerek rapora eklendiğini, başlı başına bu hususun dahi raporların taraflılığını açıkça gösterdiğini, aynı şekilde mahkemenin de gerekçeli kararında hiçbir suretle ses kayıtlarında yer alan davacı ve davalı arasındaki görüşmelere değinmediğini, davanın özünün davacının, banka tarafından bizzat ne şekilde manipüle edilerek zararına sebebiyet verilmiş olduğu hususunda olduğunu, bu durumun da en açık şekilde ilgili görüşmeler aracılığıyla ispat edilebilecek nitelikte olduğunu, fakat dosya kapsamında bilirkişi heyeti tarafından ve mahkeme tarafından davanın temeline yönelik en önemli delil olan ses kayıtlarının hiçbir şekilde incelenmediğini, Dava konusu tarafları zarara sebebiyet veren işlemler ve kişiler hatta oluşan mağduriyet yönünden dahi aynı olan ve toplu açılmış işbu seri davaların başka bir mahkemece görülen dosyalarında da bilirkişi olarak görüş bildiren aynı bilirkişinin, bahsi geçen mahkeme için düzenlediği raporda bankaya ciddi oranda kusur atfederek, bankanın mağduriyeti tazmin etmesi yönünde görüş bildirmiş iken, bu davada tüm kusuru mağdur davacıya yükletmesinin kabulü edilemez bir durum olduğunu, İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında yer alan tespitinin tam aksine, davacının döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlikler yüzünden değil, bizzat davalı bankanın kusurlu fiilleri neticesinde bankanın yapması gereken bankacılık işlemlerini gerek bankacılık gerekse de dürüstlük kurallarına harfiyen uygun şekilde yapmamış olması sebebiyle zarara uğratıldığını, Tüm bu hususlar ışığında, davalı bankanın ihmali ve kusurlu fiilleri neticesinde davacının işbu dava konusu zararına sebebiyet vermiş iken, mahkemenin davalı bankaya atfı kabil bir kusurun bulunmadığından bahisle davanın reddine yönelik olarak vermiş olduğu kararın hakkaniyete, usule ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılmasına, yeni deliller de toplanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/144 Esas 2017/564 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava bankacılık işlemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasıdır.Davacı, davalı banka ile yaptığı sözleşmeler gereği opsiyon işlemleri yaptığını, davalı bankanın söz konusu işlemlerin riski konusunda kendisini yeterince bilgilendirmediğini, bankanın dürüstlük kurallarına, bankacılık etik ilkelerine, bankacılık mevzuatına aykırı hareket ederek. müşterilerinin ekonomik hedeflerini, yatırım araçlarını, risk ve getiri tercihlerini dikkate almadan, kendi çıkarları doğrultusunda yanlış ve eksik bilgilendirme yaparak yüksek riskli opsiyon işlemlerinin kabul edilmesini sağladığını, kendisinden habersiz olarak işlemler yaptığını, 3-6 aylık aralıklarla işlem dekontlarını toplu olarak imzalatıldığını, davacının güncel bilgi sahibi olmasının engellendiğini belirterek zararının tazminini talep etmiştir. Davacı vekili, davalı banka ile sermaye piyasası araçlarına, türev ürünlere ilişkin sözleşme imzalayarak çeşitli yatırım işlemleri (hisse senedi alım-satımı, türev ürünler sözleşmesi, opsiyon sözleşmeleri ve İstanbull Serbest fon alım satımı) nedeniyle zarara uğradığını ileri sürdüğü birden fazla müvekkili adına davalı banka aleyhine tazminat davası açmış olup, taraflar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığı için davacı dışındaki diğer davacıların açtığı davalar tefrik edilmiş olup istinafa konu bu davada dava konusu yapılan işlem davacının yaptığı türev ürünlere ilişkin sözleşmeler- forward işlemleri olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde tüm müvekkilleri için matbu hazırladığı istinaf dilekçesini sunduğundan dilekçe içeriğinde hisse senedi alım- satım işlemleri ile davalı banka tarafından müşterilerine satılan İstanbull serbest fonuna ilişkin işlemlerde yapılan usulsüzlükleri ileri sürmüş ise de somut olayımızda davacının hisse alım- satım işlemleri ile İstanbull serbest fonu alım-satımı işlemlerinden dolayı zararı olduğuna ilişkin bir iddiası ve davası bulunmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebepleri somut olayımız açısından inceleme konusu yapılmamıştır.Uyuşmazlığın çözümü için taraflar arasında yapılan ve dava konusu edilen yatırım araçlarına ilişkin çerçeve sözleşmelerinde belirtilen yatırım araçlarının niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Buna göre; Opsiyon sözleşmesi, iki taraf arasında yapılan ve alıcıya, ödeyeceği belli bir tutar (opsiyon primi) karşılığında, belirli bir vadeye kadar (veya belirli bir vadede), bugünden belirlenen bir fiyat (kullanım fiyatı) üzerinden opsiyona dayanak teşkil eden bir malı, kıymeti veya finansal göstergeyi satın alma veya satma hakkı tanıyan, satıcıya da alıcının bu sözleşmeden doğan hakkını kullanması durumunda sözleşmeye dayanak teşkil eden malı, kıymeti, veya finansal göstergeyi satma veya alma yükümlülüğü getiren sözleşmedir. Buna göre sözleşmenin tarafı önceden belirlediği bir fiyattan ve vadede veya vadeye kadar opsiyon sözleşmesine konu malı, kıymeti veya finansal göstergeyi prim karşılığında satma veya alma taahhüdünde bulunmakta karşı taraf ise aynı şartlar ve vadede veya vadeye kadar satın alma veya satma taahhüdünde bulunmaktadır. Belirlenen vadede veya vadeye kadar opsiyon sözleşmesine konu mal, kıymet veya finansal göstergenin fiyatına göre işlem sonunda kar veya zarar edilmektedir. Forward, ileri bir tarihte teslimi söz konusu olacak herhangi bir malın vadesi, fiyatı ve miktarı bugünden belirlenerek sözleşmeye bağlandığı işlemlerdir. Forward işlemleri tezgâh üstü (OTC) piyasalarda alınıp satılan türev ürünlerdir. Bu işlemde de karşılıklı iki taraf bulunmaktadır. Alıcı sözleşmede belirtilen tarih, miktar ve fiyat üzerinden dayanak varlığı satın alma yükümlülüğündedir. Satıcı ise aynı şekilde sözleşmede belirlenen varlığı şartlara uygun olarak alıcıya teslim etme yükümlülüğündedir.Somut olayda taraflar arasında “sermaye piyasası araçları muhafaza ve işlem çerçeve sözleşmesi”, “türev araçları alım satım aracılık çerçeve sözleşmesi”, “opsiyon çerçeve sözleşmesi”, “endekse bağlı değişken faizli mevduat hesabı sözleşmesi”, “tahvil bono vadeli alım satım çerçeve sözleşmesi”, “yatırım araçları alım satım ve aracılık çerçeve sözleşmesi”, “menkul kıymet kredi sözleşmesi”, “genel türev işlemler çerçeve sözleşmesi” ve ” bankacılık hizmetleri sözleşmesi” düzenlenmiştir. Türev araçları alım satım aracılık çerçeve sözleşmesinin tanımlar başlıklı 2. maddesinde ve opsiyon çerçeve sözleşmesi ile genel türev işlemler çerçeve sözleşmesinin tanımlar başlıklı 1. maddelerinde opsiyon ve türev ürünlere ilişkin detaylı açıklama yapıldığı, her bir sözleşmede risk bildiriminin yer aldığı, taraflar arasındaki türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun “risk bildirimi” başlıklı kısmının 2 ve devamı maddelerinde; sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği, aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği, sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu, yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca işlemlere ilişkin dekontların ve hesap ekstrelerinin davacıya düzenli olarak gönderildiği, forward ve opsiyon işlemleri ile ilgili sözleşmelerde davacı imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi heyetinin banka kayıtları üzerinde yaptığı inceleme sonucu düzenlenen rapora göre davacı ile davalı banka arasında 01/01/2011 tarihi ile 22/06/2012 tarihleri arasında türev ürünler kapsamında forward işlemi yapılmadığı 1 adet opsiyon işlemi gerçekleştiği, bu işlemde davacının zarar etmediği, inceleme tarihi itibarıyla 2.588,42 TL kar ettiği, davacının 01/01/2002- 31/12/2010 tarihleri arasında türev ürünler kapsamında 10 adet forward işlemi yaptığı, bu işlemlerden 1 adedinden kar veya zarar etmediği, 4 adet işlemden 35.090,60 TL kar elde ettiği, 5 adet işlemden ise 581.246,83 TL zarar ettiği, toplam zararının 546.156,23 TL olduğu, dava konusu edilmeyen tarihler arasında davacının türev ürünlere ve türev ürünler kadar riskli olan hisse senedi ve VOB işlemlerine yatırım yaptığı bu işlemlerde kar ve zarar ettiği, davacının yine anılan dönemlerde diğer aracı kurumlarla sermaye piyasası işlemleri yaptığının bildirildiği görülmüştür. Yine rapora göre davacının bu işlemler nedeniyle 2009 yılında 293.156,06 TL kar ettiği, 2010 yılında 189.725,30 TL, 2011 yılında 386.656,24 TL, 2012 yılında 119.803,63 TL zarar ettiği anlaşılmaktadır. Davacı davalı banka ile farklı tarihlerde forward sözleşmeleri imzalamıştır. Sözleşmelerin niteliği gereği davacının yaptığı sözleşme ile kar veya zararı ancak sözleşmenin vade tarihi itibarıyla belirlenebilecek bir husustur. Dosyaya sunulan tüm forward işlemlerine ilişkin sözleşmelerden ve erken sonlandırma sözleşmelerinden sözleşmelerin davacı tarafça imzalandığı, 13/08/2010, 17/08/2010, 18/08/2010, 20/08/2010, 02/09/2010, 14/09/2010 ve 15/10/2010 tarihli forward işlemlerinin vade tarihlerinden önce karşılıklı mutabakatla erken sonlandırıldığı, davacı tarafça erken sonlandırma dekontlarında yapılan işlem nedeniyle davalı bankayı ibra ettiği, erken sonlandırma nedeniyle bu kısma ilişkin olarak davalı bankadan hiç bir hak iddia etmeyeceğine ilişkin beyanı ihtirazi kayıt içermeksizin imzaladığı, yapılan forward işlemlerinden ikisinin kıymetli maden (döviz-altın) işlemi diğerlerinin döviz işlemi (Euro- dolar) olduğu yani yapılan forward işlemlerinin vade sonunda iki döviz biriminin fiyatına ve döviz cinsine göre altın fiyatına göre yapıldığı, bu işlemlerden erken sonlandırılan 13/08/2010, 17/08/2010, 18/08/2010 ve 20/08/2010 tarihli işlemlerde davacının kar elde ettiği, 02/09/2010, 14/09/2010 ve 15/10/2010 tarihli işlemlerde zarar ettiği, erken sonlandırılmayan diğer iki işlemde de zarar ettiği, bir işlemde kar veya zarar etmediği anlaşılmaktadır.Davacıya yapılan işlemlerle ilgili hesap özetleri düzenli olarak gönderilmiş, yapılan opsiyon sözleşmelerinde ve forward işlemlerinde davacının imzası alınmıştır. Davacı yapılan tüm opsiyon sözleşmelerine ve forward işlemlerine onay vermiş olup itiraz etmemiştir. Bu işlemlerin bir kısmında kar elde ederken bir kısmında zarar etmiş, elde ettiği karları tahsil etmiş ve uğradığı zararları tazmin ederek işlemlere onay vermiştir.
Dosyaya sunulan davacı ile davalı banka görevlisi arasında geçen konuşmalara ilişkin ses döküm kayıtlarında taraflar arasında çeşitli bankacılık işlemleri konusunda görüşme yapıldığı, görüşmelerin genellikle hisse senedi alım satımı, havale işlemleri, mevduat ve kredi faiz oranları ile döviz kurları ve türev sözleşmelere ilişkin olduğu, davacının yaptığı yatırımlara ilişkin olarak bilgi sahibi olduğu, yatırımların özellikle opsiyon sözleşmeleri ile forward işlemlerinin riski konusunda bilgili olduğu, sermaye piyasalarında gerek döviz gerekse kıymetli maden fiyatlarının piyasa koşullarına göre oynak ve değişkenlik gösterdiğinin bilincinde olduğu, parasını değerlendirmek için özellikle türev ürünlere ilişkin yatırım yapmak istediği, buna ilişkin banka görevlisinden yatırım yapabileceği türev ürünlere ilişkin bilgi sorduğu, 09/07/2010 tarihli konuşmada (rapor 38-39-40. sayfa) 400.000 USD’lik opsiyon işlemi yapmak istediği, banka görevlisinin banka hisse senedi üzerine opsiyon işlemi yapmayı önerdiği, ancak banka kayıtlarına göre davacının banka hisse senedi fiyatına veya borsa endeksine göre opsiyon veya forward sözleşmesi yapmadığı, yine 09/08/2010 tarihli konuşmada banka görevlisinin … hisse senedi üzerine opsiyon sözleşmesi yapmayı teklif ettiği, banka kayıtlarına göre davacının …. hissesine yapmış olduğu opsiyon sözleşmesinin bulunmadığı, banka görevlisinin opsiyon sözleşmelerinde vadeye göre teminat oranlarının arttığını bildirdiği, davacının döviz dışında diğer enstrümanlara opsiyon yapmayı riskli bulduğu, döviz üzerine opsiyon sözleşmelerini tercih ettiği, dosya içine gelen kayıtlardan da davacının döviz üzerine forward sözleşmeleri yaptığı, konuşmaların bir kısmında banka görevlisinin küçük teminat karşılığında yüksek miktarda opsiyon sözleşmesi yapılabileceğini, bunun karşılığında yüksek oranda prim ödeneceğini ancak beklenen veya umulan fiyattan düşük fiyat oluşması halinde zarar edileceğinin belirtildiği, davacının da işlem sonunda fiyata göre zarar edebileceğinin bilincinde olduğu, yapılan görüşmede davacının riskin yüksek olduğunu belirttiği ve başka enstrümanlar önermesini istediği, bunun üzerine döviz kuru üzerine opsiyon yapılmasını bunun da stoploss olması konusunda görüş alış verişinin bulunduğu, tüm bu konuşmalarda yapılacak yatırımın risklerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı bilgiye ilişkin emare bulunmadığı, konuşmalarda banka görevlisinin bir işlemde talimat almaksızın pozisyon kapatması işlemi yaptığını açıkladığı (davacıya ulaşılamaması nedeniyle) davacının bilgisi dışında yapılan bu pozisyon kapatma işlemi konusunda bu görüşmede bilgilendirildiği ve davacının kendi talimatı olmaksızın yapılan bu işleme onay verdiği, yine konuşmaların bir kısmının davacının hisse senedi borsasında olan kayıplarına ilişkin oluğu, hisse senedi borsasından çıkmak istediği, yine döviz kuru nedeniyle uğradığı zararlardan bahsettiği, banka görevlisinin bu konuda yardımcı olabileceğini, zararını kapatmaya uğraşacağını belirttiği, yapılan bu görüşmelerin davamıza konu forward işlemleri ile ilgili olmadığı, davacının hisse senedi alım satımı dolayısıyla uğradığı zarara ilişkin bir talebinin bulunmadığı, bazı konuşmalarda opsiyon işlemlerinin teminatı konusunda görüşme yapıldığı, teminat eksiği nedeniyle opsiyon sözleşmelerinin kapatıldığı, opsiyon sözleşmelerinin teminat karşılığı yapıldığı, teminat eksiği olması halinde bankanın yapılan işlemi iptal etmesine sözleşme hükümlerinin cevaz verdiği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan konuşma tutanaklarında davaya konu türev ürünlere ilişkin özellikle banka tarafından yanlış, eksik ve hatalı yönlendirme oluşturabilecek konuşmalara rastlanılmamıştır.Dosyada bulunan tüm belge ve bilgilere göre, davacı dava konusu yatırım işlemlerinin yüksek riskleri konusunda davalı banka tarafından yeterince aydınlatılmadığını, gerekli bildirimlerin banka tarafından yapılmadığını, davalı bankanın yanlış yönlendirmeleri nedeniyle söz konusu yatırım işlemlerini yaptığını, talimatı olmaksızın davalı bankaca yatırım işlemleri yapıldığını, hesaplarında oynama yapıldığını bu nedenle zarara uğradığını ispatlayamamış, söz konusu forward işlemlerini bankanın hatalı ve eksik bilgilendirmeleri nedeniyle veya banka tarafından kasıtlı olarak yanıltılması sonucu yaptığını, yaptığı forward işlemlerinin riskleri konusunda yeterince bilgilendirilmediğini, hatalı veya eksik bilgilendirildiğini ispatlayamadığı gibi, bir kısım forward işlemlerinin erken kapama sözleşmesinde bu işlem nedeniyle bankadan her hangi bir hak veya alacak talebi olmadığını beyan ederek ibra itmiştir. Ayrıca davacı davaya konu forward işlemlerinin yüksek riski konusunda bilgi sahibidir.Davaya konu türev sözleşmelerinden opsiyon ve Forward işlemlerinin döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik nedeniyle yüksek risk içerdiği, bu işlemler nedeniyle kar elde edilmesi mümkün olduğu gibi zarar etme ihtimalinin de bulunduğu, davacının döviz ve sermaye piyasalarında önceden öngörülmesi olanaksız olan değişkenlikler konusunda yeterince bilgi sahibi olduğu, tüm bu riskler konusunda davalı bankaca yapılan sözleşmelerle uyarıldığı, taraflar arasında imzalanan türev ürünler sözleşmelerinin geçerli olduğu, bu işlemler sonucunda uğranılan risklere tarafların katlanması gerektiği, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır.Bu nedenle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.