Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/434
KARAR NO : 2019/163
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/497 Esas – 2017/844 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “davalının, muhtelif zamanlarda gönderici olarak müvekkiline kargo taşıttırdığını, iş bu taşıma bedellerinin ve müvekkilinin ücret alıcı olarak kabul ettiği kargo bedellerinin davalı tarafından ödenmediğini, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itirazları üzerine takibin durduğunu, davalıya verilen kargo taşıma hizmetinde müvekkilinin yükümlülüklerini eksiksiz, süresinde ve sağlam olarak gerçekleştirdiğini, bu hizmetler neticesinde faturalar düzenlendiğini ve faturaların listeler halinde imza karşılığı davalıya teslim edildiğini, davalının iş bu faturalara süresinde herhangi bir itirazının da bulunmadığını, taraflar arasında 19/02/2015 tarihinde yapılan Cari Hesap Mutabakatı sonucunda davalının 61.328,17-TL borçlu olduğunu kabul ettiğini beyanla davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi.” talebinde bulunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Yetkili icra Müdürlüğünün Antalya İcra Müdürlükleri olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle yapılan tüm işlemlerin müvekkili şirket yetkilileri tarafından kayıt altına alındığını, tarafların 2012 ve 2015 yıllan atasında ticari ilişki içinde olduklarını, 2012 yılı cari hesap ekstresine göre müvekkili şirketin davacı şirkete 54.556,73-TL borcu kaldığını, son olarak 2015 yılında 22.081,84- TL borcu kaldığını, bu borcun 3 adet çek ve banka havalesi ile ödenmiş olduğunu, yapılan ödemeler ile davacı şirkete herhangi bir borçlarının kalmadığını, müvekkili şirket yetkilileri tarafından yapılan son inceleme ile davacıdan 8.809,77-TL alacaklı durumda olduklarını, davacı tarafından sunulan cari hesap ekstrelerinde kaydı faturaların bir çoğunun müvekkili şirket kayıtlarında mevcut olmadığını öne sürerek davanın esastan reddine, dosyanın yetkisizlik karan verilerek Antalya Mahkemelerine gönderilmesine, davacı aleyhine %20 den aşağı olamamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesi.” talebinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/11/2017 tarih ve 2015/497 Esas – 2017/844 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Takibe ve davaya konu olarak toplamda 108 adette toplam 61.370,07.-TL lik faturaların davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş olduğu, söz konusu faturaların davalıya teslimine ilişkin fatura teslim tutanaklarının bulunduğu, söz konusu teslim tutanaklarının davacı … Kargo A.Ş tarafından düzenlenmiş olduğu, muhatabının davalı ..„Tic. Ltd. Şti olduğu, … Kargonun davalı adına yapmış olduğu kargo bedellerini oluşturan faturaların teslim edilmiş olduğu, teslim tutanaklarının teslim alan kısımlarında davalı şirketin kaşesi ile üzerinde bir adet imzanın mevcut olduğu, ayrıca davacı yanın dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerde, taraflar arasında düzenlenmiş 19/02/2015 tarihli bir Cari Hesap Mutabakatının mevcut olduğu, iş bu mutabakatta 19/02/2015 tarihi itibariyle davalının davacıya 61.328,17 TL borçlu olduğu, davalının, davacıya 3 adette toplam 21.000.-TL lik çek ile ve 1.612,03.-TL lik banka havalesi ile ödeme yaptığını savunduğu, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 61.370,07-TL alacaklı olduğu, takipten sonra davacı tarafından davalıya 3.080,50.-TL lik daha fatura düzenlendiği ve davalı tarafından yapılan 21.000. TL lik çek ödemesi ve 1.612,03.-TL lik banka havalesinin de davalı borcundan tenzil edildiği, buna göre davacının kendi defterlerinde davalıdan 31/12/2015 tarihi itibariyle 41.838.54.-TL ALACAKLI durumda olduğu, takip tarihi itibari ile davacının talep edebileceği işlemiş faiz tutarının 1.518.28.-TL olduğu ancak davacının takipteki talebinin 1.271,12.-TL olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereği bu tutarın dikkate alınması gerektiği, Davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 61.370,07.-TL Asıl Alacak ve 1.271,12.-TL (talep gibi) İşlemiş Faiz olmak üzere toplam 62.641,19.-TL Alacaklı olduğu, Davalı tarafından takipten sonra davacıya yapmış olduğu 3 adet çek ile 21.000.TL lik ve banka havalesi ile 1.612,03.-TL lik ödemelerin davacının kabulünde olduğu ve davalı borcundan tenzil edilmiş olduğu, bu ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınması gerektiği, buna göre davacının davalıdan (62.641,19.-TL – 21.000.-TL – 1.612,03.-TL = ) 40.029,16.-TL Alacaklı olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile İstanbul… İcra Müdürlüğü’ nün…E sayılı dosyasında davalıların itirazının 40.029,16-TL üzerinden iptali ile takibin devamına takipten sonra asıl alacak olan bu miktara avans faizi yürütülmesine, fazla istemin reddine davalı likit bir borcunun varlığını bildiği halde sadece alacağın tahsilini geciktirmek için itirazda bulunduğu gerekçesiyle de İİY 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminat tutarı olan 8.005,83 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı tarafça, öncelikle müvekkil şirketten alacaklı oldukları gerekçesiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu takibe, yetkiye ve tüm borç ile ferilerine itiraz edilmesi neticesinde takibin durduğunu ve sonrasında davacı tarafça işbu davanın açıldığını, İcra takibine bağlı bir dava olan itirazın iptali davasının sıkı şekil şartlarına tabi olup Antalya İcra Daireleri yetkili iken davacının İstanbul’ da davayı açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin yetkisiz olması halinde icra dosyasının Antalya’ ya getirilip yeniden ödeme emri gönderilmesi ve bu takibe itiraz halinde yeniden bir itirazın iptali davası açılması gerektiğinden davanın esastan reddi gerektiğini, Müvekkil şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkil şirket yetkilileri tarafından son yapılan incelemede müvekkil şirketin davacı şirketten 8.809,77 TL alacaklı olduğunun dahi tespit edildiğini,
Dava dilekçesinde bahsi geçen cari hesap mutabakatının gerçeği yansıtmadığını, altındaki imzanın müvekkil şirket yetkililerine/ çalışanlarına ait olmadığını, ayrıca dosyada bulunan fatura teslim tutanağı altındaki imzaların da yine müvekkil şirkete ait olmadığını, bu hususlarda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmamış olmasının da kararın kaldırılması gerektirdiğini, Davacı tarafından sunulan cari hesap ekstresinde kayıtlı faturaların birçoğunun müvekkil şirket kayıtlarında bulunmadığını ve bu hizmetlerin alınmadığını ve hesap mutabakatı adlı belgedeki imzanın müvekkile ait olmadığını, söz konusu faturaların davacı şirket tarafından tek taraflı olarak düzenlendiğini ve kendi kayıtlarına işlenmiş olabileceğini, şayet davacı taraf aksi iddiasında ise, cari hesaba konu ettiği fatura içeriklerini ve hizmeti sağladığını ispat etmesi gerektiğini, İtirazın iptali davasında fatura içeriği ve faturaya dayalı hizmetin verildiğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, oysa davacı tarafın bu hususları ispat edemediğini ve bilirkişi tarafından salt davacının defter kayıtlarına göre davacının alacaklı olduğu yönünde rapor tanzim etmesinin kabul edilemeyeceğini,Dava dilekçesinin ekinde sunulan bir takım fatura teslim tutanağındaki imzalar ile Şirinyalı Şubesi’ nden temin edilen aynı tutanaklar altındaki imzaların farklılık gösterdiği ve bu imzaların hiçbirisinin müvekkile ait olmadığı belirtilmişse de bu husus da açığa çıkarılmadan karar verilmiş olduğundan kararın kaldırılması gerektiğini, Davacı tarafça müvekkil şirkete fatura edilen tüm kargo gönderilerine ilişkin göndericinin gönderdiğine ilişkin tüm kargo alındısı belgelerinin ve teslim belgelerinin mahkemeye sunulması gerektiğini, bu belgelerin sunulması halinde tüm gerçeklerin açığa çıkacağını, oysa davacı tarafça sadece fatura teslim tutanaklarının sunulduğunu, başkaca herhangi bir belge sunulamadığını ve davasını kanıtlayamadığını,
Müvekkil şirket ile davacı şirketin ticari defterlerinin birbirlerini doğrulamadığını, Mahkemece bu husus dikkate alınmadan salt davacı defterleri ve altındaki imzanın müvekkili şirkete ait olmadığının mutabakat formu ile davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırılık oluşturacağını, Kısmi red olmasına rağmen Yerel Mahkeme tarafından kendi lehlerine vekalet ücreti takdir edilmediğini, red – kabul oranına göre yargılama giderine hükmedilmediğini, davanın 52.641,19 TL üzerinden açıldığını, ancak 40.029,16 TL üzerinden kabul edildiğini, fazla istemin reddine karar verildiğini, red edilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, yargılama giderlerinin de red – kabul durumuna göre taraflara yüklenmesi gerektiğini, Sonuç olarak; davacı tarafın müvekkil şirkete karşı icra takibi başlatmakta ve işbu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davanın reddi ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini beyanla; İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf incelemesi ile kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak açılan davanın reddine karar verilmesini, aksi kanaat oluştuğu takdire red edilen kısım üzerinden lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesini ve red- kabul oranı üzerinden yargılama giderine hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır. Davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine ilamsız icra takibi yaptığı, 61.370,07 Tl asıl alacağa % 10.50 avans faizi tutarı 1.271,12 TL ile birlikte 62.641,19.-TL talep ettiği, ödeme emrinin 29.04.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içersinde 06.05.2015 tarihinde borca itiraz ettiği, takip açıklaması olarak 05/01/2015 tarihlî İhtarname ve ekli faturaların gösterildiği anlaşılmaktadır.
İstinaf nedenleri doğrultusunda uyuşmazlık konuları; icra takibinin yetkili yerde yapılıp yapılmadığı, davalının takibe dayanak faturalardan dolayı davacıya borçlu olup olmadığı, (bu bağlamda da cari hesap mutabakatının geçerli olup olmadığı, davacının cari hesap ekstresinde kayıtlı faturaların davalı kayıtlarında olmaması- imza farklılıkları gibi hususların davaya etkisi, taraf defterlerinin birbirini doğrulamamasının ve mutabakat belgesi altındaki imzanın davalı yetkilisine ait olmadığı yönündeki itirazın bilirkişiler ve mahkemece değerlendirilmemesinin sonucu) kısmi kabul-red durumuna göre davalı lehine reddedilen tutar yönünden vekalet ücreti tesis edilmesinin gerekip gerekmediği hususlarıdır. İcra takibinin yetkili yerde yapılıp yapılmadığı hususu açısından mahkeme 04/03/2016 tarihli ön inceleme duruşmasının sonunda bu itirazı değerlendirmiş ve itirazı reddetmiştir. Davalı ticari ilişkiyi inkar etmediğine göre davacının para alacağı yönünden 6098 TBK 89/1-1.maddesi uyarınca alacaklının yerleşim yerinde ifa edileceğine göre davacı alacaklının para alacağı yönünde yerleşim yerinde icra takibi yapması geçerli olup buna yönelik itiraz ve istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davalının davacıyı icra takibine konu alacak kadar borçlu olup olmadığı hususu davanın özünü oluşturmaktadır. Davalı vekili, davacının alacağının tespitinde esas tutulan 19/02/2015 tarihli mutabakat metninin altındaki imzanın davalı çalışanlarına ait olmadığını bu konuda araştırma yapılmadan alacağın var olduğunun kabul edilmesinin yerinde olmadığını öne sürmüşse de davacının alacağının tespitinde sadece bu mutabakat metninin esas alınmadığı, davacının alacağının tespitinde ticari defter ve kayıtlar ile dayanak belgeler ile diğer delillerin de esas alındığı, bu doğrultuda yapılan değerlendirme ile davacının alacaklı olduğu miktarın belirlendiği, mutabakat metninin altındaki davalı kaşesi üzerinde bulunan imzanın davalı çalışanına ait olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmamışsa da bu eksikliğin tek başına sonuca etkili olmadığı, bu nedenle bu istinaf nedeninin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı 2014 yılına ait 3 adet faturanın (14/01/2014-20/01/2014-11/07/2014 tarihli) defterlerine ikişer kez kaydedildiğini, bu itibarla borç miktarının fazla belirlendiğini esasında kendilerinin davacıdan alacaklı olduğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte davalı defterlerini talimatla inceleyen bilirkişi raporunda bu husus belirtilmediği gibi, 2014 yılı cari hesap dökümünde davalının 22.081,83 TL borçlu olduğu, bu borcun 2015 yılına aktarıldığı ve davalının bu borcu 27/06/2015- 25/07/2015- 24/08/2015 tarihli ve her biri 7.000,00 TL bedelli üç adet çek ile hem de 06/05/2015 tarihinde …Bankasından EFT ile 1.612,03 TL ödemiş olması karşısında hem kendisi borçlu olduğunu kabul edip ödeme yapmaları karşısında esasen kendileri mükerrer kayıt yapmışlarsa bile bunu kabul ederek ödeme yaptıklarına göre istinaf nedeni olarak dinlenemeyeceği gibi icra takibinden sonra olduğu anlaşılan bu ödemelerin bilirkişi raporunda alacağın değerlendirilmesinde mahsup edilmesi ve mahkemenin de bu doğrultuda alacak miktarını kabul etmesi karşısında bu istinaf nedeni kabul edilemez. Davalı davacı tarafın cari hesap ekstresinde kayıtlı faturaların birçoğunun şirket kayıtlarında olmadığını ve davalının bu faturalara konu hizmetleri almadığını öne sürmektedir. Davalı hangi faturalara konu hizmetleri almadığını somutlaştırmamıştır. Aynı şekilde bazı fatura teslim tutanaklarındaki imzalar ile Şirinyalı şubesinden temin edilen aynı tutanaklar altındaki imzaların farklı olduğunu bunun açıklığa kavuşturulmadığını öne sürmektedir. Bu tarz somutlaştırılmamış itirazların hukuken değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu yüzden bu istinaf nedeni de yerinde değildir. Davacı tarafın ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı bu nedenle dikkate alınamayacağı öne sürülmekte, sonrasında ise tarafların ticari defterlerinin birbirini doğrulamadığı bu nedenle davacının lehine delil olma vasfını kazanmadığı öne sürülmüştür. 6102 sayılı HUMK’un 222/2.maddesine göre defter kayıtlarının birbirini doğrulaması bir tarafın sunduğu defterlerin kendi bütünlüğü açısındandır. Esasen taraf defterlerinde bir farklılık olmasa uyuşmazlık ve davanın çıkması da mümkün değildir. Bu nedenle bu istinaf nedeni de yerinde değildir. Kısmi red üzerinden vekalet ücreti hükmedilmemesi yönündeki istinaf nedeni açısından ise dava 14/05/2015 tarihinde açılmıştır. Davalı ise icra takibine itiraz ve dava tarihinden sonra çekle ödeme yapmış olup dava tarihindeki haklılık durumu açısından yargılama giderleri arasında yer alan vekalet ücreti takdirinde bir yanlışlık bulunmamaktadır. Zira HMK’nın 323.maddesine göre yargılama giderleri arasında yer alan vekalet ücreti, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre belirlenir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olup, istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.734,39 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.069,76TL (189,15 TL + 880,61 TL) harcın mahsubu ile bakiye 1.664,63 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.