Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/427
KARAR NO : 2019/162
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/1306 Esas – 2017/992 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 06/02/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2013 yılı itibari ile, temizlik kağıtları ürün grubu alım satımına dayalı ticari ilişki başladığını, taraflar arasında ticari ilişkiden kaynaklı olarak davalının Ocak 2013 – Haziran 2014 ayları arasındaki toplam borcunun 28.895,10-TL olduğunu, borcun tahsili amacı ile davalı aleyhine başlatılan Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe kısmen itiraz edildiğini, vaki kısmi itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın 6.731,80-TL üzerinden iptali ile %20′ sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında satım sözleşmesi bulunduğunu, 21/05/2013 günlü sözleşmenin imzalandığını, ticari ilişkinin sözleşme çerçevesinde cari hesap şeklinde yürütüldüğünü, müvekkilince düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiğini, itirazın kesinleştiğini, cari hesap kat edilerek mutabakat sağlanmadan icra takibinin başlatılamayacağını, iade konusu mallarının bulunduğunu, sözleşmenin satın alma şartlarının düzenlendiği 10. maddesi gereğince anlaşmanın herhangi bir şekilde sona ermesi halinde satıcının mallarını teslim almakla yükümlü olduğunu, bunun yanı sıra sözleşmenin 9. maddesinde de iade koşulların düzenlendiğini, davacının 25/11/2013 günlü ihtarı ile 2014 yılı için sözleşmeye devam etmeyeceğini belirtmesi nedeni ile sözleşmenin 31/12/2013 tarihinde sona erdiğini, davacı tarafından keşide edilen 20/12/2013 günlü ihtar ile davalının temerrüde düştüğü iddia edilmiş ise de müvekkilince düzenlenen 26/12/2013 günlü ihtar ile bildirilen alacak rakamları konusunda mutabık kalınmadığını, davacının müvekkil şirket nezdinde iadeye tabi mallarının bulunması nedeni ile iade işlemlerinin tamamlanmasının gerektiğini belirterek 7 gün içerisinde henüz satılmamış olan emtianın geri alınmasının ihtar edildiğini, davalının belirtilen edimini yerine getirmeden takip başlattığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 09/11/2017 tarih ve 2014/1306 Esas – 2017/992 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Davanın satım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptaline ilişkin olduğu, incelenen davalı defterlerine göre takip tarihi itibari ile davalının kabul edilen borç dışında 5.230,90-TL bakiye borcunun bulunduğu, davalı tarafın müvekkilinin iade faturasından kaynaklı alacağının bulunduğunu son oturumda beyan etmiş ve faturaların ibraz edileceğini belirttiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2014 yılı itibari ile sona erdiği, usulüne uygun düzenlenmiş davalı defterlerinde son oturumda sözü edilen iade faturaların kayıtlı bulunmadığı, bilirkişi incelemesi yapılmasına rağmen faturaların sunulmadığı, yargılamanın geldiği safha itibariyle geçmişe dönük faturalar düzenlenerek ibrazının mümkün bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 9. ve 10. maddelerinde teslim edilen emtianın iadesine ilişkin hükümler bulunsa da, davalı tarafın belirtilen şekilde iadeye tabi bir emtia bulunduğuna yönelik savunmasını süresi içerisinde düzenlenen iade faturası ile kanıtlayamadığı, davalı defterlerinde kayıtlı bulunan miktar kadar borçlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne, alacağın likit olması nedeni ile kabul edilen alacak üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmiş”, verilen karara karşı, davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin 2014 Eylül ayında yapılan ödemeden dolayı davacı şirkete herhangi bir borçlarının bulunmadığını, müvekkil şirket ve davacı arasında cari hesap sözleşmesi akdedildiğini, müvekkil şirketin ödemelerini aksatmadığını, aksine davacının usulüne uygun olarak ticari defter tutmadığını, Bilirkişi tarafından tanzim edilen ve hükme esas alınan raporda Müvekkil Şirketin defter tarihlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin zamanında yaptırılmış olduğunun, kayıtların düzenli ve muhasebe ilkelerine uygun olarak tutulmuş olması sebebiyle kayıtların lehe kesin delil vasfının bulunduğunun belirtildiğini, bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporun 10. sayfasında tarafların beyanları arasındaki farkın ayrıntılı bir şekilde irdelendiğini, müvekkil şirketin davacı adına tanzim edip defterine işlediği faturaların davacı şirketin kayıtlarında bulunmaması olarak belirtildiğini, daha önce de belirtilmiş olduğu üzere ve kesin delil niteliğini haiz defter ve kayıtlarında bulunan fatura bedellerinin davacı defterlerinde kayıtlı bulunmadığını, müvekkil şirketin borçlu olarak görünmesinin ve iddialara konu farkın iadeye konu mallardan kaynaklandığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10. maddesine göre anlaşmanın herhangi bir şekilde sona ermesi halinde satıcının tüm ürünleri iade almakla yükümlü olduğu ve 9. maddede de her türlü bozuk ürün ve ambalaj, etiket hatası, müşteri kaynaklı veya her ne sebeple olursa olsun satılmayan ürün ve son kullanma tarihi geçen ürünlerin satıcı tarafından iade alınacağı ve bu iadelerin alıcının düzenleyeceği iade faturası ile yapılacağının hüküm altına alındığını, bu doğrultuda davacı şirkete gönderilen ihtarnamede de davacının Müvekkil Şirket’te iade konusu mallarının bulunduğu, bu sebepten cari hesaplar arasındaki uyumun sağlanabilmesi için öncelikle iade işlemlerinin gerçekleştirilmesi gerektiği ve ihtarnamenin tebliğini takiben 7 gün içerisinde iadenin gerçekleştirilmesi hususunun ihtar edildiğini, hal böyle iken davacı şirketin, iadeden imtina ederek haksız olarak alacak talepli icra takibi başlatmasının hukuka ve sözleşmeye aykırı olduğunu,
Davacı tarafın cari hesap kat edilmeden ve mutabakat sağlanmadan cari hesaba dayalı iddialarını icra takibine konu ettiğini, tacir sıfatına haiz davacının basiretli tacir sıfatına uygun davranmadığını ve kötü niyetli olarak Yerel Mahkemede dava ikame ettiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava cari hesap olarak ifade edilmiş fakat açık hesap şeklinde işlediği anlaşılan davacı hesabının kalanının tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu dava kısmen kabul edildiği için davacı tarafından icra takibine konu edilen alacağın itiraz edilen bölümünün var olup olmadığı noktasındadır. Taraflar arasında 21/08/2013 tarih ve 1308 no.lu tedarikçi anlaşma formu imzalandığı bu kapsamda yürütülen ticari ilişkide davacı tarafından davalıya satım yaptığı anlaşılmaktadır.
Davacının ilk önce 19/08/2014 tarihli cari hesap açıklamasıyla 20/08/2014 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı dosyasında başlattığı ve yetki itirazı üzerine Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı dosyasında sürdürülen icra takibinde davalı taraf 17/09/2014 tarihli itiraz dilekçesinde 22.163,30 TL asıl alacağı kabul etmiş olup, aynı tarihte vekalet ve icra masraflarıyla birlikte 25.831,32 TL’ nin yatırıldığı ifade edilmiştir. Asıl alacak yönünden 6.731,80 TL’ ye itiraz edilmiştir. Davalı taraf davacı tarafın iadeye konu mallarının bulunduğunu, sözleşme sona erince alıcının elinde bulunan mallar ile ayıplı malların satıcı tarafından iade alınacağının sözleşmenin 9 ve 10. maddelerinde kararlaştırıldığını, davacının iadeye konu mallarını almadığını bu konuda ihtara icabet etmeden icra takibi yaptığını öne sürmektedir. Mahkeme, iadeye konu malların bulunduğunu öne süren davalı tarafın buna ilişkin iade faturalarını sunamaması ve davalının düzenlediği iade faturalarının davacı taraf defterlerinde kayıtlı olmamasını esas alarak davalının bu savunmasını kanıtlayamadığını kabul etmiştir. Davalı taraf cari hesap kat edilmeden ve mutabakat sağlanmadan icra takibi yapıldığını, bunun basiretli tacir kavramı ile bağdaşmadığını öne sürmektedir. Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 31/12/2013 tarihi itibariyle sonlandırıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taraf kendi kayıtlarındaki cari (açık) hesap açığını esas almış ve icra takibinde bulunmuştur. Davalı taraf da kendi defterlerinde cari (açık) hesap kapsamında davacının alacaklı olduğu miktarı kabul etmiş fazla olduğunu öne sürdüğü miktara itiraz etmiştir. Tarafların cari hesap olarak ifade ettikleri hesapları 6102 sayılı TTK’nın 89.maddesinde yazılı teknik anlamda bir cari hesap sözleşmesi olmayıp, açık hesap şeklinde çalışılan hesaplardır. Bu anlamda açık hesapların kat edilmesi ve mutabakat sağlanması gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir. Tarafların açık hesapları arasındaki farkın, davalının defterlerinde olup davacı defterlerinde olmayan 16/12/2013- tarihli alım iade 31/12/2013 tarihli verilen hizmet ve 31/01/2014 tarihli 2013 aylık prim farkı açıklamalı verilen hizmet faturalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup davacının kendi kayıtlarındaki farkı esas alarak icra takibi yapmasında hukuka aykırı bir durum bulunmadığından belirtilen istinaf nedeni de yerinde değildir. Davalı tarafın cari (açık) hesap ekstrelerinde davacının alacağının bulunmadığı uyuşmazlığın davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmamasından kaynaklandığı istinaf nedeni açısından ise, davalının cari (açık) hesabında açık bulunmaması davalının borçlu olmadığını göstermez. Davacının iade faturaları olarak tanımlanan faturalarının davacı taraf defterlerinde kayıtlı olmaması ve bu faturalara konu iadeye konu malların ve verilen hizmetin ne olduğunun davalı tarafça kanıtlanamaması nedeniyle istinafa konu karar verilmiş olup verilen karar dosya içeriğine uygundur. Davalı tarafın itirazları bilirkişi raporlarında da karşılanmış ve değerlendirilmiştir. Ayrıca davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu 2014 yılından sonra e defter sistemine geçtiği, davacı tarafın ticari defterlerinin talimatla incelendiği bilirkişi raporunda ifade edilmiştir. Sonuç olarak davalı tarafın istinaf nedenleri yerinde olmayıp mahkeme kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 357,32 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 108,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 249,32 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/02/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.