Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/394 E. 2019/72 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/394
KARAR NO : 2019/72
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHEKMESİ
TARİHİ : 16/01/2018
DOSYA NUMARASI: 2014/159 Esas – 2018/26 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 23/01/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari ilişki olduğunu, bu ilişki içerisinde teslim edilen malların ödemelerinin Euro bazında yapılmasının kararlaştırıldığını, taraflar arasında yapılan mutabakat çerçevesinde satılan malların faturalarının fiili sevk tarihinde TCMB döviz alış kuru üzerinden düzenlendiğini, ancak davalı tarafından yapılan ödemelerin Türk Lirası üzerinden ve kimi zaman da vadeli çeklerle Türk Lirası olarak yapıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin kur farklarından doğan alacağının ortaya çıktığını, bunun üzerine kur farkı faturaları düzenlendiğini ve davalı yana Silivri … Noterliği’nin 26/02/2014 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ekinde tebliğ edildiğini, ancak davalı tarafından ¨64.014,99’lik kur farkı alacaklarının ödenmediğini, akabinde davalıya ikinci bir ihtarname ile 2 adette toplam ¨8.292,16 bedelli kur farkının ödenmesi için ihtarname çekildiğini ancak davalının bu tutarı da ödemediğini, böylelikle davalı tarafın kur farkından kaynaklanan toplam ¨72.307,15′ lik tutarı ödemediğini, taraflar arasındaki sözleşmelerde de davalı tarfından yapılacak ödemelerin Euro olarak yapılacağının yazılı olduğunu, bununla birlikte davalının kur farkı borcunun yanısıra ¨21.454,98 cari hesap borcunun bulunduğunu, müvekkili şirketin ¨72.307,15 kur farkı, ¨21.464,98 cari hesap olmak üzere toplamda ¨93.772,13 alacaklı olduğunu belirterek toplam ¨93.772,13’nin davalı tarafından alınarak müvekkili şirkete ödenmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı ile yazılı olarak ne bir cari hesap sözleşmesi ne de başkaca bir sözleşme akdetmediğini, müvekkilinin sadece davacıdan fatura karşılığı mal satın aldığını ve malların bedelini ödediğini, taraflar arasında kur farkı ödeneceğine dair yazılı bir anlaşma veya teamül bulunmadığını, müvekkili şirket adına işlem yapma yetkisinin …e ait olduğunu ve şirket temsilcisinin böyle bir belge imzalamadığını, huzurdaki davada faturayla gönderilen malların bedelinin ödendiğinin her iki tarafın kabulünde olduğunu, davacının fatura bedellerini tahsil ederken kur farkı alacağını saklı tuttuğunu müvekkiline bildirilmediğini, kur farkı alacağı olduğuna dair ihtirazi kayıt koymadığını, bu nedenle daha sonradan kur farkı talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, davacı tarafından gönderilen kur farkı faturalarının müvekkili şirketçe ihtarnamelerle iade edildiğini belirterek davacının haksız davasının reddi ile tüm mahkeme giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 16/01/2018 tarih ve 2014/159 Esas – 2018/26 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
Davacının, kur farkı alacağına ilişkin talebinin yerinde olduğu ancak kur farkına ilişkin 9 adet faturanın davalıya tebliğ edildiği ve ödenmesinin istendiği, diğer 4 adet kur ve vade farkı faturalarının davalıya tebliğ edildiği iddiasının davacı tarafından ispat edilemediği ayrıca bu faturaların davalının ticari defterlerinde de kayıtlı olmadığı gerekçesiyle davacının kur ve vade farkı alacağına ilişkin talebi kısmen kabul edilmiştir.
Bu alacağın dışında cari hesapta oluşan alacak nedeniyle vaki talep açısından davalının yasal ticari defterlerine göre davacının cari hesap alacağının ¨390,46 olduğu, fazlaya ilişkin cari hesap alacağı olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davacının cari hesap alacağına ilişkin davasının da kısmen kabulüne, ¨64.405,45 (¨64.014,99+¨390,46) kur farkı alacağı ile cari hesap alacağının temerrüt tarihi olan 02/03/2014 tarihinden, ¨8.292,16 kur farkı alacağının ise temerrüt tarihi olan 18/03/2014 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davacı tarafın, kur farkı alacağının, sattığı malların bedellerinin müvekkilce ileri tarihli çeklerle ödenmesinden kaynaklandığını ileri sürdüğünü, ileri tarihli çekleri ihtirazi kayıtsız teslim alan ve çekleri aldıktan sonra bankaya ibraz edip parasını alma yerine çeklerin vadesini beklemeyi seçenin bizatihi davacı şirketin kendisi olduğunu, Yüksek Mahkemenin kararında “çekin ibrazında ödenen bir ödeme aracı olduğuna, ileri tarihli çeki her zaman muhatap bankaya ibraz ederek karşılığını tahsil etme hakkına sahip davacının çekin ileri tarihli vadesini bekledikten sonra vade farkı talep edemeyeceğine ” hükmettiğine, bu sebeple başkaca hiçbir husus araştırılmaksızın davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve kararın kaldırılması gerektiğini,
Davalı müvekkilin, davacı şirketle kesinlikle yazılı sözleşme akdetmediğini, yazılı sözleşme ilişkisinin baştan beri inkar edildiği halde mahkemece yazılı sözleşme olduğundan bahisle kur farkı alacağına hükmedilmesinin yanılgılı olduğunu, kararın bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Yerel Mahkemenin, kararının gerekçesinde taraflar arasında daha önce de kur farkı/ vade farkı faturasının kesildiği bu nedenle bu konuda bir teamülün olduğu ancak yazılı sözleşme karşısında teamülün aranmasına hacet kalmadığını bildirdiğini, ne var ki kararları bağlayıcı nitelik arz eden Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu 27/06/2003 tarih ve 2001/1 Esas – 2003/1 Karar sayılı ilamında ” Taraflar arasında vade/ kur farkı isteneceğine dair yazılı sözleşme olmayıp da bu konuda oluşmuş teamül var ise vade/ kur farkı istenebilmesi için anılan faturanın karşı taraf defterinde işli olması gerekmektedir ” hükmüne vardığını, bu nedenle davaya konu kur farkı faturalarının müvekkilin defterinde işli olmadığından dosyada hiçbir şekilde fiili teamül koşullarının da oluşmadığını, bu nedenle davanın kabulüne dair kararın içtihadı birleştirme kararına aykırı olup kaldırılması gerektiğini, taraflar arasında bu konuda süregelen teamül olsa dahi davaya konu kur farkı faturalarının müvekkil şirket ticari defterlerinde işli olmadığından, faturalara itiraz edilip faturalar iade edildiğinden İçtihat Birleştirme Genel Kurul Kararı gereği kur farkı alacağının yine doğmadığını belirterek istinaf taleplerinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, hüküm kesinleşinceye kadar kararın tehir-i icrasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, davacının kur farkı alacağının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa miktarı konusundadır.
Mahkeme taraflar arasındaki ticari ilişkide bilirkişi raporu doğrultusunda kur farkı alacağının oluştuğunu kabul etmiştir.
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin davalı tarafından verilen sipariş üzerine davacı tarafından düzenlenip kaşelenip imzalanan ve faks ile diğer tarafa gönderilen satış sözleşmesinin aynı şekilde imzalanıp karşı tarafa faks ile gönderilmesi ile kurulduğu dosyadaki satış sözleşmesi başlıklı belgeler ve bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır.
Satış sözleşmelerinde satılması kararlaştırılan emtianın birim fiyatı ile KDV dahil tutarı € üzerinden belirtilmiş olup, kur riskli satışlarda aylık vade farkı oranının %1,25, TL satışlarda aylık vade farkı oranının % 2,5 olduğu, vadesinde ödenmeyen faturalardan döviz başında % 3, TL bazında %1,5 vade farkı hesaplanacağı, sözleşmenin altında bulunan matbu 5 ve 6. Maddelerde yer almaktadır.
Sözleşmelerde belirtilen emtianın satışına ilişkin faturalarda satış bedeli € tutarın kur karşılığı belirtilmek suretiyle TL olarak düzenlenmiştir. Faturanın altında öngörülen (somut tarihler verilmiş) tarihte ödenmediği takdirde dövizli faturalarda %1,5, TL faturalarda % 3 vade farkı tahakkuk ettirileceğinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
Bunun dışında bilirkişiler, taraflar arasında ihtilafa konu olmayan ve her iki taraf ticari defterinde kayıtlı daha önceki dönem faturalarının bazılarında vade farkı ve kur farkı ibareler bulunduğu, çekişme konusu faturalar dışında taraflar arasında kur farkı ve vade farkı konusunda uygulama olduğu bildirilmiştir.
Davalının sözleşme ve faturalarda belirtilen emtiayı aldığı tarihten itibaren faturalarda belirtilen tarihten sonra yaptığı ödemelere ilişkin belgeler getirtilmiş ve bilirkişilerden her bir faturanın ne zaman ödendiği ve sözleşme ve faturalarda öngörülen tutar kadar kur ve vade farkı alacaklarının ayrı ayrı hesaplandığı hesaplama yapılırken yapılan ödemelerin vade tarihindeki kura bölümünden bulunan tutarın fatura tarihindeki kur ile çarpılarak oluşturulan tutarın yapılan ödemeden çıkarılması yöntemi ile belirlendiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak taraflar arasındaki ticari ilişkinin satış şartlarının yer aldığı sözleşmenin faks üzerinden teati edilip imzalanması ile yürütüldüğü, sözleşmeye konu emtiaların € üzerinden fiyatının bildirildiği ve davalı tarafından kabul edildiği, bu anlaşma doğrultusunda faturaların tebliğ edildiği ve emtianın da aynı şekilde teslimi konusunda bir ihtilaf çıkmadığı, daha önceden de aynı şekilde yürütülen ilişki doğrultusunda emtianın teslim alınıp ödemelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Daha öncekileri kabul edilip bu doğrultuda yürüyen ilişkide davalı tarafın belge üzerinde işlemleri kabul eden …’in davalı temsilcisi olmadığını öne sürmesi hakkın kötüye kullanılması olup korunması TMK 2 uyarınca mümkün değildir. Buna ek olarak taraflar arasında tek bir işlem bulunmamaktadır. Yıllara yayılmış, sözleşmeler ve faturalarla yürütülen ilişki kapsamında davacının gönderdiği belgelerin üzerine davalı taraf yetkilisinin imza ve bazılarına kaşe atması ile yürütülen ilişkide oluşturulan güven karşısında dava konusu sözleşme ve faturalarda davalı adına işlem yapan şahsın davalı yetkilisi olmadığı yönündeki savunma ve bu doğrultuda isticvap ve delil araştırılmamasının yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.
Öte yandan taraflar arasında hem fiili uygulama hem de sözleşme ve faturalar üzerinde açıkça vadesinde ödenmeyen tutarlar için vade farkı ve kur farkının alınacağı ve oranı da açıkça belirtilmiş olup, davacının yaptığı satışların karşılığının davalı tarafından çekle vadesinden sonraki tarih keşide tarihi olarak yazılmak suretiyle yaptığı bu şekilde yapılan ödemelerle kur farkı ve vade farkı oluşmasına yol açtığı anlaşılmakla davacının kur farkı alacak hakkının doğduğu yönündeki mahkemenin kabulü yerinde olup buna yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir.
Davacı tarafın aldığı çekleri ihtirazi kayıtsız alması ve çekleri tarihlerinden önce bankaya ibraz ederek karşılığını alabileceği böylelikle ödemenin davacı tarafça kabullenildiği ve kur farkı istenemeyeceği yönündeki istinaf nedeni açısından ise davacının ödemeleri çekle kabul etmesi ve çekince ileri sürmemesi sözleşmelerde ve faturalarda belirtilen kur farkı ve vade farkı tutarlarının alınacağı yönündeki hakkından vazgeçme anlamına gelmeyeceği gibi daha önceki uygulamalar karşısında davalının vade ve kur farkını göze alarak ödeme yaptığını kabul etme anlamında yorumlanmalıdır. Çek bir ödeme vasıtası olsa da ileri tarihli çek keşide etmek suretiyle yapılan ödemenin vadeli ödeme anlamına geldiği, davalının çekle yaptığı ödemelerin tarihlerinin 2013 ve 2014 tarihli olduğu, 31/01/2012 tarihli 6273 sayılı kanunla değişik 5941 sayılı kanunun geçici 3/f.5 maddesi ile 31/12/2017 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğu ve 5941 sayılı Çek kanununun 7061 sayılı kanun 100 maddesi ile değişik geçici 3/5. Maddesiyle bu tarih “31/12/2020 tarihine kadar uzatıldığı, bu durumda davalının düzenleme tarihinde ödeneceğini bilerek ileri tarihli çek düzenlediği bunun da vadeli ödeme olduğu, alacaklı davacının dava konusu çekleri üzerinde yazılı tarihten önce muhatap bankaya ibrazının hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla buna yönelik istinaf nedenleri de yerinde değildir.
Dava konusu, davalı tarafından kabul edilmeyen faturalar kur farkı faturaları olup, bu faturaların kaynağını oluşturan emtianın davalı tarafından teslim alınmadığı öne sürülmediğine göre kur farkı faturalarına itiraz edilip iade edilmeleri sonucu değiştirmemektedir. Yani davacının kur farkı alacağının doğduğu kabul edilince bu faturalara davalının itiraz etmesi kur farkı alacağının oluşmadığı anlamına gelmemektedir. Zaten ihtilaf da bu konuda olup, mahkemenin işlevi bu ihtilafı hukuk kuralları doğrultusunda sonlandırmaktır.
Bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamanın dava konusu faturalar ve yapılan ödemeler üzerinden yukarıdaki formül esas alınarak yapılmasının yerinde olduğu, istinafa konu mahkeme kararının sonucu ve gerekçesinde; dosya kapsamına uygun olarak dayanılan delillerin toplanıp, tartışılıp, değerlendirilmesinde dosya kapsamına, usul ve yasaya ve kamu düzenine aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.965,97 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.241,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.724,47 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 23/01/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.