Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/389 E. 2019/82 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/389 Esas
KARAR NO : 2019/82 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/485 Esas 2017/1419 Karar
TARİH : 26/12/2017
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 23/01/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkiden dolayı ve taraflar arasındaki cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davalı taraftan 3.337,63-TL alacaklı olduğunu, işbu alacağın borçlu tarafından ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, ancak yapılan takibe borçlu tarafından haksız ve dayanaksız olarak itiraz edilmek suretiyle takibin durdurulduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ve borcun varlığını ortaya koyan cari hesap ekstresinin yanı sıra 07/07/2015 tarihli “Tahsilat Faturaları-Zimmet Tutanağı Kurumsal Müşterilere Teslimat Formu” ndan da borcun varlığının görüldüğünü ileri sürerek, İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı-borçlu tarafından yapılan haksız, dayanaksız ve kötüniyetli itirazın iptali ile takibin devamına, kötüniyetli davalıdan %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı alınarak taraflarına ödenmesine, haksız ve kötüniyetli itiraz tarihinden itibaren tazminat tutarına avans faizi yürütülmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı-borçlu üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının, müvekkilinin İtalyan malı seramik klozetlerinin dava dışı … Oto… Ltd şirketine teslim edilmek üzere davacıya sağlam bir şekilde teslim ettiğini, bu hususta 17/03/2015 tarihli hasar tespit tutanağı düzenlendiğini, bu nedenle davacının hiçbir şekilde hizmet bedeline hak kazanamadığını, bu nedenle davacıya ödeme yapılmadığını savunarak davanın reddini ve %20 tazminata mahkumiyetini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 26/12/2017 tarih 2016/485 Esas 2017/1419 Karar sayılı kararında;”Her ne kadar davalı taraf taşınan klozet emtiasının hasarlı teslim edildiğini iddia etmekte ve bu konuda tutanak da tutulmuş olmakla birlikte davalının hasar bedelinin tahsiline ilişkin ayrı bir dava açması gerekmekte olup, dosyamızdaki davada bu konuyla ilgili herhangi bir takas-mahsup talebi de yoktur. Hasar-kusur incelemesinin taşıma kurallarına göre incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle hasarlı taşınan malın değeri, bu malın taşınması için belirlenen ücrete ilişkin cari hesap ilişkisi içinde ayrıca incelenmemiştir. Davalının iddiaları ayrı bir dava konusu olup, davacı tarafından dava konusu faturaya ilişkin taşıma işinin yapıldığı ve alacağa hak kazandığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle fatura karşılığı alacak talebinin kabulüne, takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından işlemiş faiz talebinin reddine, takipten itibaren asıl alacağa taleple bağlı kalınarak yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, alacak belirlenebilir olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebi yerinde görülerek…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile davalının takibe yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 3.337,37 TL asıl alacak üzerinden devamına, temerrüt ispatlanamadığından işlemiş faiz talebinin reddine, takipten itibaren asıl alacağa talep gibi yasal faiz yürütülmesine, alacak likit olduğundan, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkiden dolayı alacaklı olan müvekkilinin, alacağını tahsil edebilmek amacıyla icra takibi başlattığını, davalı tarafın haksız ve dayanaksız itirazıyla takip durduğunu, İlk derece mahkemesince kısmen kabul yönünde tesis edilen kararın usul ve kanuna aykırı olup, davanın tamamının kabulü gerektiğini, Her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından dava konusu alacağa ilişkin olarak temerrüt ispatlanamamıştır denilmişse de bu tespitin hatalı olduğunu, delil listesinde yer alan tüm fatura zimmet tutanakları incelenecek olursa faturaların davalı borçlu tarafa teslim edilirken ilgili zimmet tutanaklarında ”fatura bedellerinin eksiksiz olarak ödeyeceğimizi taahhüt ederiz.” ibaresi yer aldığının görüleceğini, fatura bedellerinin de mal/hizmet karşılığı ödenmesi gerektiğinden ve de TTK uyarınca süresi içerisinde herhangi bir itiraz da bulunmadığına göre tarih itibariyle temerrütün de oluştuğunu, Davanın kısmen kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, ilk derece mahkemesinin müvekkili iddialarının ayrı bir dava konusu olduğu, davacının dava konusu faturaya ilişkin taşıma işinin yapıldığı ve alacağa hak kazandığı kanaatine vararak davanın kısmen kabulüne karar vermiş ise de, söz konusu kararın hakkaniyete, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi kararında her ne kadar faturaya ilişkin taşıma işinin yapıldığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar vermiş ise de, davacı şirketin müvekkili şirkete verdiği hizmetin taşınacak malın eksiksiz ve hasarsız şekilde teslimi olup, hasarsız olarak teslim edilmesi gereken ürünlerin davacı kargo şirketi tarafından ayıplı / kırık ve kullanılamaz şekilde teslim edildiği ve söz konusu durumun tutanak altına alındığını, bu nedenle davacı şirketin edimini yerine getirdiğinden bahsedilemeyeceğini, Dosyada mevcut 17.03.2017 tarihli durum tespit tutanağıyla sabit olduğu üzere, davacının müvekkiline verdiği hizmeti tam ve usulüne uygun olarak yerine getirmediğini, müvekkili şirketin bu nedenle zarara uğradığını, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2007/2029 E. 2010/621 K. Sayılı ilamında; “Dava, taşıma aktinden kaynaklandığı iddia olunan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf, yapılan taşıma işine ilişkin olarak faturalara dayanmış, davalı taraf ise, faturalara konu taşımaların yapıldığını kabul etmemiştir. Bu durumda ispat külfeti kendisinde bulunan davacı taraf faturalara konu taşımaların yapıldığını geçerli delillerle kanıtlamak durumundadır. Bu itibarla, mahkemece, davacı tarafa bu husustaki delilleri sorulup, ibraz edilecek delil ve belgelere göre davacının dava konusu faturalara konu taşımaları yapıp yapmadığı değerlendirilerek neticesine göre bir karar verilmesi gerekir.” sonucuna varıldığını, TTK’nın 894. maddesinde yapılan atıf gereği taşıyıcının eşyayı koruma yükümlülüğünün de en yüksek özen yükümlülüğü olması gerektiğini, (TTK m. 876). Taşıyıcının özen yükümlülüğünü düzenleyen TTK’nın 876. maddesinin gerekçesinde,Türk hukukuna yabancı olan “en yüksek özen yükümlülüğünü” teriminin, mehaz Alm.TK’da kullanılan “büyük bir özen gösterilmesi” ifadesinin karşılığı olarak kullanıldığının belirtildiğini, Taşıyıcının, taşımak üzere teslim aldığı eşyanın zıya ve hasarı ile geç teslim edilmesinden doğan zararlardan sorumlu olduğunu, (TTK m. 875(1))Eşyanın zıyaı, taşınmak üzere teslim alınan eşyanın, taşıyıcı tarafından hak sahibine teslim edilememe olduğunu, hasarın ise eşyada meydana gelen onun değerinin düşmesine neden olan her türlü kötüleşme olduğunu, bu anlamda taşıyıcının taşınma eşyasının değerini tamamen yitirmiş olması veya tahsis edildiği amaca uygun kullanılamayacak hale gelmesi durumunda zıya, eşyanın niteliğinde meydana gelen olumsuz değişimlerde hasar hükümlerine göre sorumlu olduğunu, Müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmaksızın davacı tarafından usulüne uygun olarak yapılamayan taşıma işi ve sonunda kullanılamaz ve ayıplı/kırık olarak teslim edilen menkuller dolayısıyla müvekkilinin zarara uğradığını, davacının icra takibine esas fatura konusu hizmeti eksiksiz olarak verdiğini kanıtlayamadığını,İlk derece mahkemesinin 31/01/2017 tarihli celsesinde verilen 3 nolu ara karar uyarınca davacının ticari defterlerini HMK 220/3.maddesine göre süresinde sunmadığından ticari defterlerini HMK 220/3.maddesine göre süresinde sunmadığından ve taraflarının defterlerinin incelenmesine muvafakatı olmadığından, söz konusu defterlerin bilirkişi raporuna ve mahkemenin vereceği karara esas teşkil etmemesi gerektiği halde, ilk derece mahkemesi kararına sadece davacının ticari defterlerinin incelemesinin dayanak olduğunu, dosyadaki bila tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda verilmiş olması sebebiyle kararın yasa ve usule aykırı olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4087 E. 2017/261 K. sayılı ilamında da açıkça görüleceği üzere mahkeme tarafından kendisine verilen gün / sürede ticari defterlerini ibraz etmediğinden söz konusu sadece davacı ticari defterleri üzerinden alınan bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesinin vereceği karara esas teşkil etmemesi gerekliyken, tamamen bu rapor esas alınarak karar verilmesi nedeniyle işbu kararın istinaf incelemesi sonucu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesi kararına esas raporun sadece defterleri ve cari hesapları üzerinde yapılan inceleme sonrasında hazırlanan ek hesap raporu olup, aynı bilirkişi tarafından hazırlanan kök rapor sonuç bölümünün ikinci kısmında da görüleceği üzere; davacının, davalının müşterisine teslim ettiği seramik malların hasarlı taşımasından davacının sorumlu olduğunun, mahkemece kabulü halinde davacının dava tarihi itibariyle davalıdan hiçbir alacağının bulunmadığının açıkça belirtildiğini, Davalının söz konusu taşımayı usulüne uygun olarak yapmadığı ve taşınan malların 17.03.2017 tarihli durum tespit raporuyla hasarlı olduğunun da sabit olduğunu, ancak mahkemece söz konusu raporun hiç dikkate alınmadığı ve davalı süresinde ticari defterlerini sunmadığından alınmak durumunda kalan ve sadece davacı ticari defterlerinin incelendiği bilirkişi raporuna dayanarak davanın kısmen reddine karar verildiğini,Açıklanan nedenlerle, eksik incelemeyle oluşturulan, yasaya, Yargıtay içtihatlarına aykırı bilirkişi raporunu esas alan ilk derece mahkemesi kararının yeniden incelenerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/485 Esas 2017/1419 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında karşılıklı yapılan taşımalar nedeni ile hesap ilişkisinin bulunduğu toplanan deliller anlaşılmakta olup, bu husus mahkemenin kabulündedir. Bu durumda, aynı ilişkiden kaynaklanan davalının taşınan emtiaların sağlam taşınmadığı, bu hususta 17/03/2015 tarihli hasar tespit tutanağı düzenlendiği, bu nedenle davacının hiçbir şekilde hizmet bedeline hak kazanamadığı, bu nedenle davalının davacıya ödeme yapılmadığına dair ödemezlik definin kural olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.TTK’ un 875 inci maddesi hükmüne göre, taşıyıcı davacı emtianın kendisine teslim edildiği andan, gönderilene teslim edildiği ana kadar geçen süre içinde meydana gelen ziya ve hasardan sorumludur. Bu sorumluluktan kurtulması, ancak anılan maddede belirtilen kurtuluş beyyinesini ispatlamasıyla mümkündür. Aynı Yasa’nın 878/1-b maddesinde gönderen tarafından yapılan yetersiz ambalajlama sonucu oluşan hasar nedeniyle taşıyıcı sorumlu tutulamaz. TTK un 883 üncü maddesi ” taşıyıcı, zıya veya hasardan sorumlu olduğu hallerde, 880 ila 882 inci maddelere göre ödemesi gereken tazminatı ödedikten başka, taşıma ücretini geri verir ve taşıma ile ilgili vergileri, resimleri ve taşıma işi nedeniyle doğan diğer giderleri de karşılar. Ancak, hasar halinde, birinci cümle uyarınca yapılacak ödemeler 880 inci maddenin ikinci fıkrasına göre saptanacak bedel ile orantılı olarak belirlenir. Başkaca zarar karşılanmaz.”şeklinde düzenlenmiştir. Teslimattan sonra düzenlenen 17/03/2015 tarihli Durum Tespit Tutanağı kapsamında taşıma konusu emtiaların teslimi sırasında koli içleri açılarak kontrol edildiğinde tutanağın eki olarak kabul edilen emtiaların çekilen fotoğraflarında görüldüğü ve bu şekilde emtia klozet motoru kenarları dış aksamlarının kırık olduğunun belirlendiği, tutanağın davacı şirketin yöneticisi tarafından imzalandığı, bu şekilde hasarlı teslim yapıldığının davacıya bildirilmiş olduğu görülmüştür. Davalı savunmasında, ödemezlik defi ileri sürülmüş, taşıma konusu emtiaların hasarlı olduklarını ileri sürerek, takas definde bulunulmuştur. Ancak, mahkemece davalının takas defi dikkate alınmaksızın dava neticelendirilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nın 139. madde düzenlemesine göre, iki şahıs karşılıklı bir miktar meblâğı veya yekdiğerine mümasil başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde her iki borç muaccel ise iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Takas, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olup, takas hakkının kullanılabilmesi için olumlu ve olumsuz şartların gerçekleşmiş olması gerekir. Takas edilecek alacağın karşılıklı, aynı nitelikte, muaccel, dava edilebilir olması takasın olumlu şartlarını oluşturur. Takas, tek taraflı, şekle bağlı olmayan ve karşı tarafa varması gerekli bir irade beyanıyla kullanılır. Takasın olumlu şartlarından olan alacağın karşılıklı olmasını, tarafların birbirine karşı aynı zamanda hem alacaklı hem de borçlu olması şeklinde anlamak gerekir. Alacaklı ile borçlu arasında karşılık ilişkisi mevcut değil ise, yani aynı anda karşılıklı olarak alacaklılık ve borçluluk durumu söz konusu değil ise, takas beyanının ileri sürülmesi de mümkün olmayacaktır (EREN, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul 2003, s. 1226). Somut uyuşmazlıkta, davalı takas definde bulunmasına karşın mahkemece davalı şirketin davacıdan olan tazminat alacağını hasar tutanağına konu yapmadığı gerekçesiyle takas definin dinlenemeyeceğine kanaat getirilerek davalının bu savunmasına itibar edilmemiş ve bu hususta herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Ancak, takasın şekle bağlı olmayan, tek taraflı ve karşı tarafa varması gerekli bir irade beyanıyla her zaman kullanılabileceği gözetilerek takasın şartları ile davalının takas definin değerlendirilmesi ve tarafların karşılıklı olarak alacaklılık ve borçluluk durumu olup olmadığının tespit edilmesi, davalının gerçekten de davacı ile olan taşıma sözleşmesi ilişkisi çerçevesinde davacının hasar gördüğü iddia edilen emtiaların taşıma bedelinin taraflar arasındaki hesap ilişkisine dahil olup olmadığı, dahil ise, davalının alıcı sıfatı ile gönderilen taşınan emtiaların zarar görüp görmediği, davalının ödemezlik definin haklı nedenlere dayanıp dayanmadığı, taşıyıcı davacının edimini usulüne uygun yerine getirip getirmediğini kanıtlamalı, hasar mevcut ise de hasar bedelinden arta kalan ücret varsa talepte bulunmalıdır, kısaca haklı ise taşıma bedelinden indirim yapılıp yapılmayacağı hususları araştırılıp değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerektiği görülmekle, eksik inceleme ile bu hususta delilerinin değerlendirilmemesinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a6. Maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak, belirtilen hususlarda yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih ve 2016/485 Esas 2017/1419 Karar sayılı gerekçeli kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Davacı tarafın istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 57,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın gidiş – dönüş masrafı 31,00.TL toplamı 129,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
6- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/01/2019 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.