Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/359 E. 2018/1193 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/359
KARAR NO : 2018/1193
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 05/01/2018
NUMARASI : 2014/1014 Esas – 2018/18 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 28/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin davalı şirkete takip konusu yaptığı faturalarla (cari hesap) 145.243,91 TL’ lik ürün sattığını, davalının borcunu ödemediği, akabinde müvekkilinin davalı aleyhine Büyükçekmece …icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının takibe, borca ve faize itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazının iptali ve takibin devamına, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı sebebi ile %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, başlangıçtan beri cari hesap şeklinde yürütülen ilişki gereği müvekkili şirketin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacı cari hesabına işlenen ödemeler dışında müvekkili tarafından ayrıca 11/05/2012 tarihinde 000032 numaralı tediye makbuzu ile 5.509,18 TL, 30/07/2012 tarihinde … Bankası…. hesabına EFT ile 20.00 09/08/2012 tarihinde …Bankası … hesabına EFT ile 10.000.- TL, … Bankası Florya Şubesinin 16/08/2012 tarih 3036891 seri numaralı çeki ile 94.375,00- TL,17/08/2012 tarihinde …Bankası … hesabına EFT ile 15.000,00- TL cari hesaba ödemeler yapıldığı, borcunun kalmadığını savunarak, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın esastan reddine, %20 oranından az olmamak kaydıyla davacının kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 05/01/2018 tarih 2014/1014 Esas 2018/18 sayılı kararında;
“Tüm dosya kapsamından; davacı cari hesaba dayalı olarak ticari ilişkiden kaynaklanan alacak isteminde bulunmuş davalı ise ticari ilişki ve alım satımı kabul ederek ödeme iddiasında bulunarak borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında mal alım satımı konusunda itilaf bulunmamaktadır. Davalı tarafın ileri sürdüğü ödeme iddialarının yerinde olup olmadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır. Davalı taraf elden ödeme yaptığını, bankadan EFT ile ödeme yaptığını ve çekle ödeme yaptığını iddia etmiştir. Öncelikle 94.735-TL’lik çek yönünden değerlendirdiğimizde çekin davacı kayıtlarında yer almadığı, çek tevdi bordrosunda ve çekin arkasında davacı adına atılan imzaların davacıya ait olmadığı, alınan ATK raporu ile sabit olması karşısında söz konusu çek ile ödemenin yapıldığı yönündeki iddianın ispat edilemediği anlaşılmıştır. .. Bankasından gelen yazı cevapları dikkate alındığında, davacı tarafından kabul edilmese de 31/05/2012 tarihli 15.000-TL bedelli, 29/06/2012 tarih ve 20.000-TL bedelli 10/07/2012 tarihli 30.000-TL bedelli, 31/07/2012 tarihli 20.000-TL bedelli, 10/08/2012 tarihli 10.000- TL bedelli ve 20/08/2012 tarihli 15.000-TL bedelli ödemelerin … adına yapılmış olduğu, banka yoluyla yapılan havaleler ödemenin var olan bir borcun kapatılması için yapılmış olduğunu kabul etmek gerektiğini, dolayısıyla bu ödemelerin mevcut borcun kapatılması için yapıldığı anlaşılmıştır. Takibe konu olan 2.746,03-TL’lik faturanın ise davalı kayıtlarına işlenmemiş olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla davalı tarafından banka yoluyla yapılan ödeme ve diğer ödeme iddialarının yerinde olduğu ve bu yöndeki iddiasını ispat ettiği, 94.735-TL’lik çekle ödeme iddiasını ispat edemediği, 2.746,03-TL’lik faturanın kayıtlarına işlenmemiş olduğu, davalı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı ve bu delili de kullanmadığı, bu durumda davalının itirazının 97.429,54-TL yönünden haksız olduğu anlaşıldığından…”gerekçesi ile,
Davacının davasının kısmen kabulü ile; davalı tarafın Büyükçekmece .. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 97.429,54 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz yürütülmesine, alacağın %20’si 19.485,90 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesince davacıya çek vasıtasıyla yapılan 94.735,00.TL ve müvekkillerine tebliğ edilmeyen 2.746,03.TL’lik fatura bedeli olan ödemeyi davacıya müvekkili şirketin tekrardan ödemesini, hatta kötü niyet tazminatı da ödemesini, davacının sebepsiz yere zenginleşmesini hüküm altına aldığını, kararın kaldırılması gerektiğini,
16/08/2012 keşide tarihli 94.735,00 TL bedelli çekin şahıs şirketi olan davacıya dosyada mevcut ve ayrıca sunulan çek teslim evrakı ile teslim edildiğini, davacının büyük ihtimalle ortakları ile arasında oluşan problem nedeniyle bu çeki teslim almadığını iddia ettiğini,
Ekte sunulan … Firması tarafından müvekkili şirketlere teslim edilen çekteki … imza yetkilisi …. imzası olduğu, imzaların aynı olduğu çıplak gözle dahi hiçbir inceleme yapmadan görüleceği üzere sabit olduğunu,
Çek teslim evrakında ve çekin ciro kısmında davacı şahıs şirketinin kaşesinin mevcut olduğunu, davacının çekteki ve teslim makbuzundaki evrakta imzanın çek teslim evrakında görüleceği üzere teslim evrakında davacıya ait kaşe mevcut olduğu halde ilk derece mahkemesince müvekkili şirketlerce davacı …’a keşide edilen çeki davacının kaşesi üzerindeki imzanın …’a ait olmaması sebebiyle dikkate almadığını,
İlk derece mahkemesince müvekkili şirketlerin o tarihlerdeki muhasebe personellerinin dinlenmesi konusunda talepte bulunulmasına rağmen tanık dinletilmesi taleplerinin reddedildiğini,
Davacı taraf ve müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkiye dayalı olarak karşı tarafa verilen ve Adli Tıp Kurumu tarafından imzanın bizzat davacıya ait olmadığı anlaşılan çekin, karşı tarafın bilgisi ve talimatı doğrultusunda davacıya iletilmek üzere şirketin kaşesi ile birlikte davacının çeki alması için müvekkili şirket merkezine gönderdiği kişiye verildiğinin ortada olduğunu, müvekkili şirketten çek teslim almaya gelen firmaların genelde çalışanlarını teslim almak için kaşe ile birlikte gönderdiği ve çeklerin gelen kişiye teslim edildiğini, şirketlerin bizzat imza yetkililerinin çek teslim almaya gelmediğini, güven ilişkisine dayalı bu çalışma sisteminde ilk defa kötü niyetli olan davacı ile bu problemin yaşandığını, çeki teslim alanın davacı ile ilişkisi sabit olduğu halde işçi çalıştıranın personel hareketlerinden kusursuz olsa da sorumlu olacağı ilkesi dahi değerlendirilmeden haksız karar verildiğini, çekin teslimi ve tahsil edildiği sabit olduğu halde müvekkili şirketlerin aynı bedeli tekrar ödemek durumu ile karşı karşıya kaldığı gibi ayrıca yıllarca süren yargılama yapıldığı halde ilgili çekin bedelinin bilirkişi incelemelerinde müvekkili şirketler defter ve kayıtlarında göründüğü belirlendiği halde haksız olarak % 20 oranında kötüniyet tazminatı ödenmesine karar verildiğini,
Şirket yöneticisi ya da yetkililerinin müvekkili şirket muhasebesine bizzat gelip, ödeme tahsil etmesinin mümkün olmadığını, şirketlerin genelde bu işlemleri çalışanlarına yaptırdıklarını, dava konusu çekin davacının teslim almak için kaşesiyle birlikte gönderdiği kişiye teslim edildiğini, teslim edilen çekin müvekkili şirketçe ödendiğini, banka kayıtlarında bunun sabit olduğunu,
Müvekkili şirketten kendi kendine çek tanzim edip, alacaklı taraf için kaşe düzenlemesi, imzalaması evrakta sahtecilik yapması ve çeki tahsil etmesi inşaat sektöründe isim yapmış müvekkili şirketler için mümkün olmadığını, müvekkili şirketin her hafta yüzlerce taşerona ödeme yaptığını ve böyle bir durumla ilk defa karşılaştığını, müvekkili şirkette ödemelerin alacıklı firma tarafından gönderilen kaşe ve çek / senet tahsilat belgesi ile gelen kişilere yapıldığını, dosya içerisinde teslim ettiklerine dair belge ile çekin tahsil edildiğine ilişkin banka dekontunun bulunduğunu, müvekkili şirketin güven esasına dayalı basiretli tacir olarak aynı şekilde ödemesini yaptığını, ilgili ödemeyi alan davacının ise yıllar sonra ödeme yapılmadığını ileri sürerek işbu davayı açtığını,
Davacının cari hesaplarında bulunan 2.764,03.TL bedelli faturanın müvekkili şirket kayıtlarında bulunmadığını, bu hususun cari hesap ekstresinde açıkça göründüğünü, ilgili faturanın müvekkili şirkete tebliğ dahi edilmediğini, faturanın muhteviyatının da bilinmediğini, bu bakımdan davacının ilgili faturanın müvekkili şirketlere tebliğ edildiğini ispatlaması gerektiğini, bu durumun bilirkişi raporunda da belirtildiğini, ancak davacı tarafın bu durumu ispat edemediğini, faturanın salt davacının cari hesabında görülmesinin müvekkili şirket açısından borç yükümlülüğü doğurmadığını,
Davacı tarafın banka yoluyla hesabına yatırılan bedelleri tahsil etmediğini iddia edip, tekrar tahsil için icra takibine konu ettiği hususu da değerlendirilirse, müvekkili şirketlere iletmediği faturayı takip konusu yapabileceğinin açık olduğunu, mahkemenin bilirkişi raporunda da belirttiği tebliğ hususu değerlendirmeden bu fatura bedelini de kabul etmesinin hukuka aykırı olup bu yönden kararın kaldırılması gerektiğini,
Davacının müvekkili şirketlerden tahsil ettiği halde hiç ödeme almamış gibi neredeyse tüm caride ödenen bedelleri icra takibine konu yatığını, icra takibinde asıl alacağın 145.243,91.TL üzerinden icra takibi başlattığını, davacının kötü niyetli olarak makbuz mukabili aldığı hatta banka hesabına yatırılan bedelleri dahi almamış gibi 94.735,00.TL bedelli çek ile birlikte icraya konu ettiğini, mahkemece 94.735,00.TL bedel için ve 2.746,03.TL müvekkillerine tebliğ edilmeyen faturayı kabul ettiği, 47.814,37.TL kısım için davayı reddettiğini, davacı hesabına banka yoluyla yatırılan bedelleri dahi kabul etmezken ilgili çeki aldığını ve tahsil ettiğini kabul etmeyeceğinin gayet açık olduğunu, müvekkili şirkete teslim edilen çek alındı belgesi ile bankada davacı tarafından tahsil edilen çekteki ciroda da imzanın aynı olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu,
Müvekkili şirketler için icra takibine konu yapılan ve mahkemece iptaline karar verilen 47.814,37 TL bedel için de müvekkilleri lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini,
Adi ortaklığın davacı tarafça icra takibinde ve itirazın iptali davasında taraf olarak gösterildiği, mahkemece dilekçede belirtildiği halde tüzel kişiliği dolayısıyla taraf ehliyeti olmayan … Tic. A.Ş. ve …. Ltd. Şti. Adi Ortaklığı için icra takibini iptal edip ilgili davayı da husumetten reddetmesi gerekirken, adi ortaklık için de hüküm oluşturduğunu, adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığını, ticaret sicil kayıtlarının olmadığını, bu nedenle de taraf sıfatı kazanlarının mümkün olmadığını, bu durumun yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek ve resen değerlendirilebilecek bir durum olduğu halde mahkemece adi ortaklık için de taraf ehliyeti varmış gibi hüküm kurulduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın tümden reddine, icra takibinin iptaline ve davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1014 Esas 2018/18 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava itirazın iptali davasıdır.
Davacı, davalılar ile arasındaki cari ilişkiye dayalı davalılar aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır.
İstinafa konu edilen uyuşmazlığın takibe konu cari hesap kapsamında davalıların davacıya 94.735,00 TL tutar çekle ödeme yapıp yapmadığı, davalıların borçlu olup olmadıkları noktasındadır.
Davalı vekilinin pasif husumete yönelik istinaf sebebinin öncelikli olarak incelenmesi ile, tüzel kişiliği dolayısıyla taraf ehliyeti olmayan …. A.Ş ve …. Ltd. Şti Adi ortaklığı için hüküm oluşturulduğunu, adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığını, ticaret sicil kayıtları bulunmadığını, bu durum yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecek ve resen değerlendirilmesi gerektiği halde, yerel mahkemece adi ortaklık içi de taraf ehliyeti varmış gibi aleyhe hüküm kurulup, mesnetsiz karar verildiğini, halbuki davanın husumetten ret edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, ortaklığa karşı takip başlatılamaz ise de, talebin konusu ortaklığın ortaklarının elbirliğiyle tasarrufta bulunabilecekleri bir edimse, elbiriğiyle mülkiyet ilkesi nedeniyle davanın adi şirketin tüm ortaklarına yöneltilmesi gerekir. Bu halde ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Somut olayda, hem adi ortaklık hem de tüm ortaklar adına takip başlatılmıştır. Adi ortakların her biri hakkında takip talebinde bulunulduğu halde, tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık hakkında ilamsız takip başlatılmasının yerinde olmadığı, bu nedenle adi ortaklık yönünden davanın taraf ehliyeti yokluğundan usulden ret kararı verilmesi gerekirken, esastan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davalı ortakların bu yöndeki istinaf taleplerinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Davacı, dava konusu alacak içinde yer alan 94.735,00 TL’ lik çekin ödeme için davalı tarafından kendisine teslim edilmediğini, teslim için düzenlenen 15/08/2012 tarihli çek giriş bordrosundaki imza ile çekteki lehtar cirosundaki imzayı inkar ettiği, mahkemece bu doğrultuda imza incelemesi yoluna gidildiği, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda alacağın ödendiğini gösterir çek giriş bordrosu ve çekteki lehtar cirosunda davacıya atfedilen imzaların davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında davacının imza inkarı üzerine Adli Tıp Kurumunun raporu ile inceleme konusu belgelerin davacıya ait olmadığı belirlendikten sonra, davalıların vekilinin yeniden bilirkişi raporu alınması talebi olmadığı, aksine davacı şahıs firmasının kaşesine güvenilerek, çalışanın imzası alınmak suretiyle çekin teslim edildiğini, sonrasının takip edilmediğini, davacının kaşesinin kendilerinde bulunmasının mümkün olmadığını, sözde üçüncü şahsın eline kaşenin nasıl geçtiğinin izahtan uzak olduğunu belirtmiştir. Ticari işletmenin faaliyeti sırasında çekle ödeme yapmayı kabul eden davalıların, herşeyden önce basiretli bir işadamı gibi hareket ederek gerekli dikkat ve ihtimamı göstermesi, ne olursa olsun çeki tahsile gelen kişinin kimlik bilgilerini kontrol ederek yetkiliye ödeme yapması gerektiği halde, davalıların yeterli araştırma yapmadan çek giriş bordrosu ile davacının ismine atfen imza atan kimliği tespit edilemeyen üçüncü şahsa çeki verdikleri, bu suretle kendi kusurları ile borcun gereği gibi ifa edilmemesine (kötü ödemeye) sebep oldukları anlaşılmıştır. Davacının davalıların keşide etmek suretiyle kendisine çek vermediklerini, çeki teslim almadığını ileri sürmesi üzerine mahkemece çek teslim bordrosundaki imza ile çekin arka yüzündeki lehtar imzası üzerine grafoloji inceleme için Adli Tıp Kurumundan rapor alındığı, alınan rapor ile söz konusu çek ve teslim belgesindeki imzaların davacıya ait olmadığının belirlendiği, çekin keşidecisi olan davalıların, dava dışı hamil …’ ın kötüniyetli olduğu ve davacı ile birlikte hareket ettiği, yani, dava dışı hamilin çeki, imzayı inkar etse de davacıdan aldığı yönünde savunma ileri sürmedikleri de gözetildiğinde davalıların çek ile ödeme yaptıkları, borçtan mahsup edilmesi gerektiğine yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalılar yargılama sırasında ileri sürmedikleri ancak istinaf sebebi olarak gösterdikleri ve istinaf dilekçesinde ekli dava dışı …’ in keşideci imzasını içeren dava konusu olmayan bir başka çek suretini sunarak, davacının personeli olan ve dava dışı … firması yetkilisi …’in imzası ile inkar edilen imzaların benzerlik gösterdiğini ileri sürmüşlerse de, HMK 357/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğinden davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi inceleme konusu yapılmamıştır. Mahkemece, davalı ortaklık adına 18/07/2012 tarihli 2.746,03 TL tutar olarak düzenlenen fatura alacağının talep edilemeyeceğini belirtmek suretiyle bilirkişinin 13/09/2017 tarihli ek raporu ile toplam takip alacağı üzerinden 2.746,03 TL tutarı mahsup edilmek suretiyle kalan alacak tutarı 97.429,54 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verildiği halde, bu alacak yönünden davalılar aleyhine karar veriliş gibi ileri sürülen bu fatura alacağına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece itirazın 97.429,54 TL yönünden iptaline ve davacının icra inkar tazminatı isteminin kabulüne karar verilmiştir. Takibe konu alacak faturaya dayalı olup, davalının sorumlu olduğu borç tutarının belirlenebilir özellikte olduğu kuşkusuzdur. O halde, mahkemece, alacağın likit olduğu kabul edilerek davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Ayrıca davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için İİK’ nun 67. maddesi uyarınca icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunun kanıtlanması zorunludur. Somut olayda davacı alacaklının kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından davalılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı dolaysıyla davalıların tazminata yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Ancak Mahkemece kötü niyet tazminatı kabul edilmemesine rağmen bu konuda açıkça hüküm kurulmadığı görüldüğünden İlk Derece Mahkemesinin hüküm kısmı bu konuda da düzeltilerek davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
Sonuç olarak, davalıların adi ortaklığa husumet yöneltilemeyeceğine ilişkin istinaf başvurularının kabulü ile HMK 353/1-b2 inci maddesi gereğince mahkeme kararı kaldırılarak, “davalı adi ortaklık yönünden davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine” şeklinde kararın düzeltilmesine, davalıların diğer istinaf sebepleri yönündeki başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05/01/2018 tarih ve 2014/ 1014 Esas-2018/ 18 Karar sayılı gerekçeli kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;
A)Davacı tarafından davalı … İnş. A.Ş. ve … Ltd. Şti. Ortaklığı aleyhine açılan davanın HMK.nun 114-d,115. maddeleri uyarınca taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
B)Davacı tarafından davalılar …nşaat Turizm Pet. Ürün ve Dış Tic. A.Ş ile …İnşaat Turizm San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜ ile; davalıların Büyükçekmece … İcra Müd. … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 97.429,54 TL yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz yürütülmesine,
3-Alacağın %20’si 19.485,90 TL icra inkar tazminatının davalılar … Ürün ve Dış Tic. A.Ş ile …. Tic. Ltd. Şti.’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalıların koşulları bulunmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
5-Alınması gereken 6.655,41-TL harçtan, peşin alınan 1.754,25-TL nin mahsubu ile icrada alınan 726,20-TL harcın bahsubu ile bakiye 4.174,96-TL eksik harcın davalılar … ve Dış Tic. A.Ş ile … Tic. Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafça sarf edilen ilk dava açılış harç gideri 2.505,65-TL nin davalılar davalılar …Tic. A.Ş ile …. Tic. Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere gideri 350,00-TL ile bilirkişi sarf gideri 500,00-TL olmak üzere toplam 850,00-TL ile kabul(%67,05) ve red oranı(%32,92) olmak üzere 569,93-TL sinin davalılar .. Ürün ve Dış Tic. A.Ş ile …. Tic. Ltd. Şti.’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın ve davalı … İnş. A.Ş. ve … Ltd. Şti. Ortaklığı yönünden yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafça sarf edilen tebligat ve müzekkere masrafı 25,00-TL nin kabul (%67,05) ve red oranı(%32,92) olmak üzere 8,23-TL sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye kısmın davalılar davalılar … Ürün ve Dış Tic. A.Ş ile … Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı yararına takdir edilen 10.544,36-TL vekalet ücretinin davalılar davalılar … ve Dış Tic. A.Ş ile … Tic. Ltd. Şti’ den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar …. A.Ş ile … San. Tic. Ltd. Şti. kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden bu davalılar yararına takdir edilen 5.609,58-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
11- Davalı … A.Ş. ve …. Ltd. Şti. Ortaklığı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, bu davalı yararına takdir edilen 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
12-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
13-Davalı tarafça yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN:
14- Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.663,85 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
15- İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosya gidiş- dönüş masrafı 35,00 TL’ nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
16- Artan gider avansı olması halinde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 28/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.