Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/341 E. 2018/1127 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/341
KARAR NO : 2018/1127
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/755 Esas – 2017/1085 Karar
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 21/11/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında mal alım-satım sözleşmesi akdedildiğini, davalıdan 1500 adet sonic blade bıçak satın aldığını, bu satışa ilişkin faturanın davalı tarafından müvekkili şirkete düzenlendiğini davalıdan alınıp … Türk A.Ş. Satılan mallardaki garanti belgelerinin sahte olduğunu, bunun üzerine … Türk A.Ş. tarafından satın alınan malların müvekkil şirkete iade edildiğini, iade sebebiyle müvekkilinin 10.775,00 TL kardan yoksun kaldığını, müvekkili nin 25.000,00 TL elden nakit, bakiyesini de 47.000,00 TL bedelli çek ile ödediğini, müvekkili şirketin davalıdan aldığı ayıplı malları iade etmek istediğini ancak davalının kötü niyetli olarak keşide edilen çeki 3. Şahıslara ciro ederek tahsil ettiğini, ayrıca müvekkilinin 6.500,00 TL lik avukatlık ücretini de haciz baskısı altında ödemek zorunda kaldığını tüm bu nedenlerden dolayı davalı borçlunun %40 icra inkar tazminatının, yargılama giderileri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; süresinde borca faize ve diğer ferilerine itiraz ettiğini, davanın konusu davacı yanın aldığı malların uluslararası piyasada değerinin düşmesi nedeniyle daha ucuza satın alması imkanı bulması sebebiyle elindeki malları müvekkile iade ederek muhtemel zararını müvekkile yükleme istediğini ayıplı olduğu iddia edilen malların müvekkilinin sattığı malları olup olmadığının belirsiz olduğunu, satım konusu malların ayıplı olmadığını, müvekkilinin aracı olduğunu, imzasız ve sahte garanti belgelerinin müvekkili tarafından değil davacı tarafından konulduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 13/12/2017 tarih ve 2014/755 Esas – 2017/1085 Karar Sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Taraflar arasında ki İhtilafın sözleşmesel dayanağının 28/04/2008 Tarihli Satış Sözleşmesi olduğu, taraflar arasında sözleşme uyarınca davalı tarafça davacı tarafa … Blade bıçakların satıldığı hususunda ihtilaf bulunmadığı görülmüştür.Davacı tarafça … A.Ş. den aldığı ürünleri dava dışı . …Ltd.Şti ne satmış olduğu hususu gözönünde bulundurulduğunda dava konusu bıçaklara ilişkin olarak garanti belgesi bulunması zorunluluğu olmadığı hususu mahkememizce sabit bulunmuştur.Dava dışı … A.Ş. den iade alınan bıçakların davalı tarafça, davacı tarafa satılan bıçaklar olduğu hususunun mahkememizce kesin olarak kanıtlanamadığı görülmüş olmakla birlikte söz konusu bıçakların davacı tarafça satılan bıçaklar olduğunun kabulü halinde dahi bu bıçaklara sahte garanti belgelerinin davalı tarafça konulduğunu kanıtlar delil ibraz edilememiştir. Mahkememizce incelenen İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2014/755 Esas sayılı dosya üzerinden yürütülen kovuşturma neticesinde de davalı hakkında Sahte belge düzenlemek suçundan cezalandırma yoluna gidilmemiştir.Kaldı ki bu bıçakların garanti belgesi olmaksızın satılmasının mümkün olduğu, davacının iade aldığı bıçakları dava dışı üçüncü kişiye sattabilmesinden açıkça görülmektedir. Bu haliyle davalı tarafça sahte garanti belgelerinin düzenlenmesi hayatın olağan akışına uygun görülmemiştir.Ayrıca Taraflar arasında düzenlenen Sözleşme incelendiğinde 6.md.si uyarınca uyarınca davalı satıcının sattığı bıçaklarda mevzuata aykırı bir durumun olmadığı, bıçaklar için garanti belgesi bulundurma zorunluluğu olmadığı anlaşılmakla birlikte sözleşmenin 7.md uyarınca ayıp halinde satışa konu bıçakların satıcıya iade edilmesi gerekirken davacı taraf bu bıçakları 3. Kişiye değerinin altında bir bedelle satmış olmakla bu husus Mahkememizce sözleşmeye aykırılık niteliğinde görülmüştür. Sunulu nedenlerle; davacı tarafça açılan dava mahkememizce sübut bulmadığından davacının davasının ve icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş; davacı tarafın icra takibi başlatmakta ve dava açmakta kötüniyetli olduğunu gösterir delil elde edilemediğinden kötü niyet tazminat talebi mahkememizce kabul edilmemiştir. ” gerekçeleri ile;
” 1-)Davacı tarafın itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebine ilişkin davasının REDDİNE;
2-)Davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından, dosyaya sunulan deliller üzerinde yeterli inceleme yapılmaksızın, hukuka aykırı olarak verilmiş olan kararın kaldırılması gerektiğini,
Dosyaya 10.08.2009 tarihinde kapsamlı bir delil listesi ve eklerinin sunulduğunu, sunulan delillerin birçoğunun gerekçeli kararın oluşturulmasında dikkate alınmadığını,
Dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemeleri sonucunda 21.11.2010 tarihinde hazırlanan kök rapor ile 31.10.2011 tarihinde hazırlanan ek rapor incelendiğinde, davacının toplam 66.129,25 TL zararı bulunduğunun sabit olduğunu, hüküm oluşturulurken bilirkişi değerlendirmeleri hakkında olumlu veya olumsuz bir açıklamada bulunulmadığını, lehlerine olan bilirkişi raporlarının yok hükmünde sayıldığını, dosyadaki delillerden bağımsız olarak karar verildiğini,
Davanın, davacı ile davalı taraf arasında imzalanmış olan ve davalının imzasını ikrar ettiği mal alım/ satım sözleşmesinin ilgili maddeleri gereğince sorumlu olan davalı yana yöneltilmiş olup, Yerel Mahkemece davalının sözleşmesel sorumluluklarının dikkate alınmadığını, davalının iadeyi kabulden imtina etmesi üzerine, müvekkilin ithalatçı firma konumunda olan 3. kişiye malları çok daha düşük bir bedelle iade etmesi işleminin sözleşmesel ihlal olarak nitelendirildiğini ve karar gerekçesinde davanın reddine dayanak olarak gösterildiğini,
Davalı yanın sözleşmeye aykırı tüm eylemlerinin göz ardı edildiğini, hatta davacı müvekkilin ürünleri davalıya iade etmemesinin sözleşmeye aykırılık olduğundan bahisle davacı aleyhinde hüküm kurduğunu, Yerel Mahkemenin bu kararının dosya kapsamı yeterince incelenmeden verilmiş bir karar olup, işbu kararın kaldırılması gerektiğini,
Davacı müvekkilinin … A.Ş.’ den aldığı ürünleri dava dışı…. Ltd. Şti.’ne garanti belgesi olmaksızıın iade etmiş olmasına dayanılarak dava konusu bıçaklara ilişkin olarak garanti belgesi bulunması zorunluluğu olmadığı hususunun Yerel Mahkemece sabit bulunduğunu,
Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında, dava dışı … A.Ş.’den iade alınan bıçakların davalı tarafça, davacı tarafa satılan bıçaklar olduğu hususunun kesin olarak kanıtlanamadığı, bıçakların davacı tarafça satılan bıçaklar olduğunun kabulü halinde dahi bu bıçaklara sahte belgelerin davalı tarafça konulduğunu kanıtlar delil ibraz edilemediği gerekçesiyle hüküm kurduğunu,
Davalı yanın söz konusu hukuka ve gerçeğe aykırı olarak düzenlenmiş garanti belgelerini bizzat düzenlemiş olmasa dahi, satış aşamasında davacı müvekkile sunarak, müvekkilin satın alma iradesini etkilediğinden, belgelerin sahteliğinden de ” malın üzerindeki beyanlar ve mal nitelikleri açısından açık veya gizli ayıp” kapsamında sorumlu olduğunu, bu sebeple de davalının garanti belgelerini bizzat düzenlediğinin ispat olunması gerekmediğini,
Tüm itirazlarına rağmen davalı aleyhinde görülmekte olan ceza davasında, ceza hakimi tarafından verilecek kararın kanuna ve hukuk kurallarına aykırı olarak Yerel Mahkemece bekletici mesele yapıldığını, ardından ceza hakimince verilen beraat kararına bağlı olarak hüküm kurulduğunu,
Davalının ceza dosyasından beraat etmesinin, işbu davanın sonucunu etkilemediğini, zira hem Bakanlık inceleme dosyası hem de yerel mahkeme dosyasında yapılan bilirkişi incelemelerinin sonuçlarının davacı müvekkili lehine olduğunu, mahkemece müvekkil lehine olan deliller ve belgeler göz ardı edilerek, problemin hukuki olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararına dayanarak hüküm kurulmasının adil yargılanma hakkının ihlali olup, kanuna ve hukuka aykırı olduğunu,
Davalının iadeyi kabulden imtina etmesi üzerine, müvekkilin ithalatçı firma konumunda olan 3. kişiye malları çok daha düşük bir bedelle iade etmesi işlemini Mahkemenin sözleşmesel ihlal olarak nitelendirmesinin ve “bıçakların garanti belgesi olmaksızın satılmasının mümkün olduğu” şeklinde genel bir karara varmasının hatalı olduğunu,
Yerel Mahkemenin 13/12/2017 tarihli gerekçeli kararının 4. maddesinde davacı müvekkil aleyhinde hükmolunan 9.236,36 TL vekalet ücretinin, davalı yan tarafından İstanbul 31. İcra Müdürlüğü’ nün 2018/2422 Esas sayılı dosyası ile takibe koyulmuş olup, tehir-i icra talebinde bulunma zarureti hasıl olduğunu beyanla;
Yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde “kaldırılmasına” yeniden yargılama yapılarak itirazları doğrultusunda davanın kabulüne, yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasına, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline, müvekkilinin mağduriyetinin önlenmesi için de tehir -i icra taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davalının davacıya, davacının da dava dışı …’a sattığı ürünlerin (… Blade Bıçak) … tarafından davacıya büyük oranda iade edilmesinden dolayı garanti belgesinin sahte olduğu iddiasıyla davacının uğradığı öne sürülen zararın miktarı ve bundan davalının sorumlu olup olmadığı yönündedir.
Taraflar arasında sözleşmenin varlığı konusunda bir ihtilaf yoktur fakat sözleşmenin koşulları belli olmayıp, bıçakların garantili olarak davalı tarafından satıldığı, taahhüt edildiği davacı tarafından öne sürülürken davalı tarafça bu iddia kabul edilmemektedir.
Taraflar arasındaki 28/04/2008 tarihli sözleşmede bıçaklardan bahsedilmemekle birlikte davalının davacıya kestiği 30/04/2008 tarihli faturaya göre davalı davacıya 1.500 adet … blade bıçak satmıştır.
Davacı ile dava dışı … arasında da 01/01/2008-31/12/2008 tarihlerini kapsayan tedarikçi sözleşmesi bulunmaktadır.
Davacının davalıdan temin edip …’a sattığı bıçakların … tarafından 07/06/2008 ile 24/06/2008 tarihleri arasını kapsayan muhtelif faturalarla bıçakların da aralarında olduğu başka ürünlerle birlikte, (iki faturada sadece bıçaklarla) davacıya bilirkişi raporuna göre 1199 tanesinin iade edildiği anlaşılmaktadır. Davacı 1195 tane iade edildiğini belirtmektedir. (faturalarda iade nedeni yazmamaktadır.)
Davacının iade faturalarının toplamını esas alarak davalı aleyhine takip yaptığı anlaşılmaktadır.
Davacının ticari defterlerine göre davalıdan takip tarihi itibariyle 1.552,64 TL alacaklı olduğu, …’un kendisine düzenlediği iade faturalarını, … cari hesabına alacak kaydettiği, takip tarihinden sonra da davalı adına 18/08/2008 tarihinde iade faturası düzenleyerek davalının 58.901,41 TL borçlandırıldığı bilirkişi tarafından ifade edilmiştir.
Dava konusu bıçakların ithalatçısı olan dava dışı Sadatek firmasının 22/02/2008 tarihli gümrük evrakında davaya konu ürünlerin garanti belgesine tabi olmadığı ifade edilmektedir.
Dava dışı ithalatçı … firmasının dosyada bulunan ürün kullanma kılavuzunda ürünlerin tamirinin söz konusu olmadığı, garanti süresi içinde bozulması halinde yenisi ile değiştirileceği yazılıdır.
Sadatek firmasının Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü Kontrolörlüğüne hitaben yazdığı 01/07/2008 tarihli dilekçe ve aynı tarihli açıklama tutanağında da bu durum belirtilmiştir.
… firmasının Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü Kontrolörlüğüne hitaben yazdığı 05/06/2008 ve 01/07/2008 tarihli yazılarda davacıdan önce başka tedarikçiden alınıp iade edildiği birinci parti olarak ifade edilen aynı isimli ürünlerin ikinci parti olarak davacıdan tedarik edildiği ve bir vakıa sebebiyle iade edildiği ifade edilmekte ve garanti süreci ile ilgili bir sorumluluklarının olmadığı belirtilmektedir.
3. Şahıs olan ve dava konusu ürünlerin içinde sahte olarak garanti belgesinin bulunduğu belirtilen ….Ltd. Şti. nin …’ a hitaben yazdığı 27/05/2008 tarihli ihtarnamede … mağazalarında satılan dava konusu ürünlere ilişkin bir garanti ve kullanım kılavuzlarının olmadığı bildirilmektedir.
Davalının dolandırıcılık suçundan yargılandığı davada İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 23/02/2016 tarih ve 2014/380 E-2016/56 K sayılı kararıyla olayın hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle beraat kararı verildiği ve 29/06/2016 tarihi itibariyle kararın kesinleştirildiği anlaşılmıştır.
Bu dosyada ifadesi alınan davacı şirket yetkilisi …’ un kendisine iade ettiği bıçakları dava dışı … firmasına 20.000,00 TL’ ye sattıklarını ifade etmiştir.
Davacı, … Gıda firmasının garanti belgesi olmamasına rağmen, garanti belgesi varmış gibi davalının taahhütte bulunduğu ve yetkisiz şekilde bu firmaya ait garanti belgesinin … tarafından fotokopisinin çoğaltılarak iradesinin fesada uğradığını öne sürmektedir. Bununla beraber davalının kendisini dava dışı …Gıda firmasının mümessili gibi tanıtıp, garanti belgesi fotokopiyle çoğaltarak ürünlere yerleştirdiği yönünde davacının iddiası dışında dosyada bir delil bulunmamaktadır. Ağır ceza mahkemesi sanığın beraatine karar vermiştir. Her ne kadar 6098 TBK 74 uyarınca hukuk hakimi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı değilse de ağır cezada dava açılmasına yol açan ve davacının değerlendirilmediğini öne sürdüğü rapordaki ifadelerin mahkemece kabul edilmediği, öne sürülen maddi vakıaların suç teşkil etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının sahte garanti belgesi temin ederek davacının iradesinin fesada uğratılması iddiasının subut bulmadığı ağır ceza mahkemesi kararıyla belirlenmiş olmaktadır.
İstinaf nedeni olarak bilirkişi raporlarının yok sayıldığı öne sürülmüş ise de bilirkişi raporları, davacı vekilinin defterlerini ve iade edilen ürünler kapsamında davacının mahrum kaldığı tutarları belirleyen bir rapor olup, mahkeme davacının dayandığı vakıaların gerçekleştiğini kabul etmesi durumunda bu rapora göre karar verebilir ki mahkeme zaten davacının iddialarını kabul etmemiş ve ürünlerin garanti belgesi bulunmasının zorunlu olmadığını, dava dışı bir firmaya satılabilmesinin de bunu gösterdiğini belirterek … tarafından davacıya iade edilen bıçakların davalı tarafından davacıya satılan bıçaklar olduğu hususunun da kesin olarak kanıtlanamadığını ve iadeye konu bıçakların bedelini ve mahrum kaldığı tutarların tahsilini talep eden davacının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca (7. Madde) emtiayı davalıya iade etmesinin gerektiğini, ortada ise emtianın olmadığını kabul etmiştir. Bu durumda esasen vakıaların varlığının kabulü halinde buna bağlanan sonuca bağlı bilirkişi raporunun hükme esas alınmamasında hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Davacı tarafından davalıya Silivri … Noterliği, 17/06/2008 tarih ve … no.lu ihtarnamesiyle hileli gizli ayıp ihbarı yapılmıştır. Silivri .. Noterliğinin 30/06/2008 tarih ve …no.lu ihtarnamesiyle ürünlerin tamamının bedeli ve katlanılan masraflar ile yoksun kalınan avantajlar karşılığı, 74.579,50 TL istenmiştir. Davacı tarafından davalıya yapılan Beyoğlu … Noterliğinin 2 Eylül 2008 tarih ve … no.lu ihtarnamesiyle düzenlenen iade faturasının tebliğiyle iade edilen 1.195 adet bıçağın adresi belirtilen depodan 5 gün içinde alınması aksi takdirde sorumluluğun kalmayacağı ihtar edilmiştir. Bu ihtarnamelerin davalıya tebliğine ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. Davalı ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını cevap dilekçesinde savunmuştur. Bununla beraber davalı bu ihtarnamelere cevabi ihtarnameler düzenlendiğini ve iade faturasının da kabul edilmediğini cevap dilekçesinde belirtmektedir.
Dava konusu ürünlerin … tarafından davacıya iadesinin nedeni tam olarak anlaşılamamaktadır. Ürünlerin garanti belgesi gerektirmeden ithal edildiği, gümrük evrakından anlaşılmaktadır. İthalatçının kullanım kılavuzunda ürünün garanti süresi içinde onarılmadan yenisi ile değiştirildiği belirtilmektedir. Ürünlerin içinde bulunduğu ve …un iadesine neden yaptığı belirtilen … Gıda firmasının sahte olduğu belirtilen garanti belgesi kağıdı dosyada bulunmamakta ve bu konuda bir değerlendirme yapılamamaktadır. Bu anlamda öne sürülen ayıp iddiasına ilişkin bir ispat vasıtası bulunmamaktadır.
İstinaf dilekçesinde öne sürülen davalının ihtiyari garanti temin ederek davacının iradesinin etkilendiği yönünde bir ispat vasıtası da bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; taraflar arasında somut olarak dava konusu bıçakların satışına ve satış koşullarına (bıçakların garanti belgeli olarak satılacağına ve davalının garanti sağlayacağını belirtildiğine) ilişkin dosyada bir delil ve ispat vasıtası bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki 28/04/2008 tarihli mal alım satım sözleşmesi genel bir sözleşme olup, sözleşmede bıçaklar açık bir şekilde belirtilmemiştir. Ürünlerin garanti belgesi olup olmadığını, garanti belgesi olmadan satılıp satılamayacağını, bir tacir olan davacı basiretli bir iş adamı olarak belirleyebilecek konumdadır. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 20/2.maddesine göre:Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Dava konusu bıçakların … tarafından garanti belgesi olmadığı için iade edildiği yönünde bir ispat vasıtası da bulunmamaktadır. İade faturalarında bu konuda bir açıklık olmadığı gibi, … firmasının Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü Kontrolörlüğüne hitaben yazdığı 05/06/2008 ve 01/07/2008 tarihli yazılarda dava konusu emtianın davacıdan tedarik edildiği ve bir vakıa sebebiyle iade edildiği, garanti süreci ile ilgili bir sorumluluklarının olmadığı ifade edilmektedir. İade nedeni olarak belirtilen vakıanın ne olduğu belli değildir. Bu durumda dava konusu emtianın davacının iddia ettiği gibi ayıplı olduğu, sözleşmeye aykırılık kapsamında bedellerinin davalı tarafından tazmin edilmesinin gerektiği hususunda bir ispat vasıtası bulunmadığından; mahkemece verilen karar, dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun reddi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.