Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/329 E. 2018/1158 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/329 Esas
KARAR NO : 2018/1158 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
NUMARASI : 2014/998 Esas 2017/400 Karar
TARİH : 27/11/2017
DAVA : İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı tarafından talep edilen taşıma işlerinin organize edilmesi görevinin müvekkili tarafından üstlenilip, taşımanın sorunsuz şekilde yerine getirildiğini, verilen hizmet nedeniyle düzenlenen faturaların davalıya gönderildiğini, ancak davalının kötüniyetli olarak borcunu ödemekten imtina ettiğini, bu nedenle 14.038,59 TL bakiye alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, davalının borca itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile icra takibinin devamına, alacağın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesi ile, … tarafından müvekkili şirketin beş konteyner malının … gemisi ile İstanbul’a taşınmak üzere 05/04/2013 tarihinde teslim alındığını, yazışmalar ile normal taşıma süresinin 27 gün olarak belirlendiğini, buna göre yükün en geç 05/05/2013 tarihinde İstanbul ‘da teslim edilmesi gerekirken gemide meydana gelen sızıntı sebebiyle gecikme olacağı ve geminin İstanbul’a 27/05/2013 tarihinde gelebileceğinin bildirildiğini, ancak bu tarihe de riayet edilmeyerek geminin 10/07/2013 tarihinde İstanbul ‘a gelebildiğini, malların tesliminde gecikme ortaya çıkmasından sonra müvekkili şirket tarafından Kadıköy … Noterliğinden çekilen 19/06/2013 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile malların süresinde teslim edilmediği, ne zaman teslim edileceğinin belli olmadığı, gecikme sebebiyle taşınan ürünlerle ilgili taahhütlerini yerine getiremediklerini, bu nedenle zarara uğrandığı bildirilerek söz konusu malların ivedilikle teslimi, aksi halde malların geç teslimi nedeniyle uğranılan zararın rücu edileceğinin ihtaren bildirildiğini, davacı vekili tarafından Kadıköy … Noterliğinden çekilen 10/07/2013 tarihli cevabi ihtarname ile .. . AŞ ‘nin sadece yükün taşınmasını organize ettiğini, müvekkilinin taşıyıcı olmaması nedeniyle taleplerin muhatabı sayılamayacağını, konişmentonun … şirketinin Tianjin Şubesi tarafından keşide edildiğini, müvekkilinin olayda herhangi bir acentelik sıfatının bulunmadığının bildirildiğini, geminin 10/07/2013 tarihinde İstanbul’a gelmesinin ardından davacı tarafından 11/07/2013 tarihinde navlun faturası kesildiğini, ancak cevabi ihtarnamede davacı tarafça taşıma işinde acentelik sıfatının olmadığı beyan edildiğinden faturanın Kadıköy .. Noterliğinin 18/07/2013 tarihli ihtarnamesi ile davacıya iade edildiğini, aynı nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından başlatılan takibe de itiraz edildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında herhangi bir borç mutabakatının da bulunmadığını, taşımanın … tarafından yerine getirildiğini, davacının neye istinaden fatura düzenleyip ödeme emri gönderdiğinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle takibe itirazın haklı olduğunu, karşı dava yönünden ise yükün geç teslim edilmesi nedeniyle müvekkili şirketin bu ürünlerle ilgili olarak üçüncü şahıslara karşı olan taahhütlerini yerine getirememiş olmasından dolayı maddi zarara uğradığını, bu zararların yargılama sırasında tespit edileceğini, uluslararası teamüllere göre taşıyıcı şirket teslimatta gecikmeye sebebiyet verdiği takdirde navlun bedelinin 2-3 katı tutarında tazminat ödemekle yükümlü olduğunu ileri sürerek asıl davanın reddi ile karşı dava yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL ‘nin davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 27/11/2017 tarih 2014/998 Esas 2017/400 sayılı kararında;
“Yapılan yargılama sonunda dosya kapsamına göre; davalının yurtdışından ithal ettiği tüplerin gemi ile İstanbul’a taşındığı, FOB teslim şartlı satışta FOB esasına göre taşıma, davalı – alıcının sorumluluğunda olduğundan navlun ücretinden de davalının sorumlu olması gerektiği, davalı tarafça davacının cevabi ihtarnamesinde kendisinin acente olarak gösterilmesi nedeniyle navlun bedelinin davacıya ödenemeyeceği savunmasında bulunulmuş ise de, navlun ücretini davalı dışında başkasına ödediğini ispatlayamadığı gibi taşımanın davacının organizasyonunda gerçekleştiği dosya kapsamından anlaşıldığından davalının davacıya navlun ücretini ödemesi gerektiği, navlun faturasına göre ödenecek navlun ücretinin 14.038,59 TL olması nedeniyle asıl davanın bu tutar üzerinden kabulü gerektiği değerlendirilmiştir.
Öte yandan, malların taşındığı konteynerde taşıma sırasında sızıntı meydana geldiği dosya kapsamına göre belirli olup, uluslararası denizcilik kurallarına göre en yakın limanda gerekli temizlik yapılmadan yola devam edilmesi söz konusu olamayacağından taşıma sırasında ortaya çıkan konteyner sızıntısının temizlenmesi nedeniyle taşıma süresinin uzadığı anlaşılmaktadır. Davalı karşı davacı bu gecikmeden dolayı taşınan mallarla ilgili siparişlerinin iptal edilip, bundan kaynaklı olarak zarara uğradığını ileri sürmüş ise de, söz konusu zararının herhangi bir şekilde ispatlayamadığından…”gerekçesi ile,
Asıl davanın kabulü ile davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibini itirazının iptaline, 14.038,59 TL nin takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili için icra takibinin devamına,
Takdiren %20 oranı üzerinden hesap edilen 2.807,72 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
Karşı davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesince verilen kararda hukukun olaya uygulanmasında ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü,
Müvekkili şirketin taşınan ürünlerle ilgili yurt içindeki müşterilerine verdiği taahhütlerine yerine getiremediğini ve sipariş iptalleri nedeniyle zarara uğradığını,
Davalı karşı davacının gönderilen ihtarnamelere verdiği cevap ihtarnamelerinde ne taşıyıcı ne de acente olmadığını beyan ettiğini ancak bu taşıma işiyle ilgili olarak müvekkili şirkete navlun faturası gönderdiklerini,
Bu nedenle de taşıma işi nedeniyle navlun adı altında düzenlenen faturaya itiraz edildiğini, aynı gerekçeyle aleyhe başlatılan icra takibine de itiraz edildiğini, davacı karşı davalı şirketin taşıma işindeki hukuki sıfatının tespit edilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Davada öncelikle tespit edilmesi gereken hususun müvekkili şirkete navlun faturası gönderen …A.Ş.’nin olaydaki hukuki sıfatı olduğunu, 15/02/2017 tarihli bilirkişi raporuna öncelikle bu nedenle itiraz edildiğini, mahkemenin ara kararında da … A.Ş.’nin taşıyıcı mı yoksa taşıyıcı acentesi mi, taşıma işleri komisyoncusu mu olduğu, ayrıca davaya konu edilen alacağın navlun ücreti mi, komisyon bedeli mi olduğu hususlarının bilirkişi ek raporuyla tespit edilmesi ve netleştirilmesinin istendiğini, ancak bilirkişi heyetinin ek raporda bu hususa değinmediğini, davacı şirketin dava konusu olaydaki sıfatının ne olduğu tespit edilmediğini, dava konusu alacağın da navlun ücreti mi, komisyon bedeli mi olduğu hususlarının açıklık getirilmediğini,
İcra takibine itirazın alacaklının sıfatına yönelik olup, borcun inkar edilmediğini, inkar edilmeyen borçla ilgili olarak da icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Karşı davada ticari defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesiyle malların geç teslim edildiği dönemde müvekkili şirketin zarara uğradığının tespit edildiğini, ayrıca geciken teslimat nedeniyle yurt içindeki müşterilerin siparişlerini iptal ettiğinin dosyaya sunulan belgelerle sabit olduğunu,
Taşıyıcının eşyanın taşınması işini üstlendiğinde eşyanın hasarsız ve gecikmeksizin teslimini taahhüt etmiş olduğunu, gemideki teknik bir problem nedeniyle teslimatta gecikme olsa dahi taşıyıcının BK 112.maddesi gereğince de sorumlu olduğunu, teknik kusur nedeniyle kusursuz olduğunu ileri süremeyeceğini, dava konusu taşıma işinde gecikme olduğu, ürünlerin 2 ay gecikme ile teslim edildiği, bu gecikme nedeniyle de siparişlerin iptal edildiği sabit olmasına rağmen müvekkilinin zararının ispatlanamadığı gerekçesinin doğru olmadığını,
Taşıyanın gemisinin denize ve yola uygun olduğuna dair, kanun ve navlun sözleşmesi gereği yükümlü olduğu işleri azami özenle yapmadığı takdirde bundan doğan zararlardan sorumlu olacağını,
Dosyaya sunulan deliller ile ve bilirkişi incelemesiyle de tespit edilen zararların, doğmadığı, gecikme nedeniyle zararın ispatlanamadığı gerekçesinin doğru olmadığını,
Müvekkili şirketin kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde stok hareketlerinin yanlış değerlendirildiğini,
Bilirkişi incelemesinde tespitin 27/05/2013 – 10/07/2013 stok hareketleri tarihlerine ilişkin olması gerektiği belirtildiği halde, sadece Ocak ve Şubat ayına ilişkin stok hareketlerinin incelenmiş olmasının hatalı ve eksik inceleme sonucunu doğurduğunu, Ocak ve Şubat aylarının uyuşmazlık konusu olmadığını, davacı şirket ile yapılan yazışmalarda da görüleceği üzere siparişlerin İstanbul’da hazır olması istenilen tarihin 25/03/2013 olduğunu, bu tarihlerden önceki aylara ilişkin stok hareketlerinin değil, 2013 Mart ayı ve sonrası stok hareketlerinin incelenmesi gerekirken, bilirkişi heyeti tarafından bu konuda hataya düşüldüğünü ve stok hareketleri ile ilgili hatalı değerlendirmelere yer verildiğini,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 2014/998 Esas 2017/400 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Asıl Dava, navlun bedelinin rücu istemine ilişkin başlatılan ilamsız icra takibine itirazın iptaline yönelik itirazın iptali davasıdır.
Dosyaya sunulan belge ve bilgilerden dava konusu taşınan malların dava dışı BEIJNG
…. Şirketi tarafından ”…” kaydı ile davalı …tarafından satışının yapıldığı, 80500,00 kg ağırlığında STC 1300 adet dikişsiz çelik silindir malın taşınması için …no’ lu ana konişmento ve … no’ lu ara konişmento( Çin’ den İstanbul’a) 7/04/2013 tarihinde Çin’ den yükleme limanı …, teslim alındığı, konşimentoda “Alıcı Ödemeli Navlun” kaydının yer aldığı, ana konşimento örneğinde alıcının davacı …olduğu, … referans numarası ile navlun ücretinin varışta ödeneceği, navlun hariç ve istiflenmemiş olarak, yük boşaltma limanındaki bütün masraflar, görevli hizmetleri dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere gemiye yüklemeden boşaltmaya kadar masrafları hariç istifleme alıcının risk ve hesabındadır” ibaresi yazılmak suretiyle düzenlendiği, 07/04/2013 tarihli konşimentonun dava dışı … ‘IN acentesi … Ltd taşıyıcısı sfatıyla, taşıma komisyoncusu olan davacı şirketin alıcı olarak belirlendiği görülmüştür.
Davalının taşınan söz konusu yükün teslim edilmediğine dair iddiası olmadığı, aksine
davacı ile arasında hukuki ilişkisi bulunmadığı, davacının navlun sözleşmesinin tarafı olmadığı halde, navlun bedelini kendisinden talep edilemeyeceğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların
ticari defter ve belgelerinin incelenmesi neticesinde, defterlerin usulüne uygun düzenlediği, davalının defterinde davacıya ait ilgili hesabın” 0″ bakiye verirken, davacının defterinde davalının 01.07.2013 tarihinde 14.038,59 TL borç bakiyesi verdiği, bu şekilde tarafların ticari defterlerinden aralarında devam eden cari hesap ilişkisi bulunduğu tespit edilmiş olup, buna göre dava konusu taşımaya ilişkin taraflar arasında mail yazışmaları, davacının alıcı olarak belirtildiği hem ana, hem de ara konişmentonun düzenlenmesi, konişmentoda yüklerin taşınması ile ilgili navlun ücretinin davacı tarafça ödeme kaydı, davacı tarafından yüklerin teslim alındığına dair kabul beya dikkate alındığında taraflar arasında sözlü taşıma komisyonculuğu sözleşmesinin olduğu, tarafların karşılıklı edimlerini ifa ettikleri, sözleşme kapsamında davalının yükünün Çin’ den İstanbul’ a taşınmasını davacının organize etmesini kabul ettiği, buna karışılık davacının üstlenmiş olduğu edimi, navlun ücretini ödemek suretiyle yükün davacıya teslimini sağladığı, bu nedenle davacının ödemiş olduğu navlun ücretini davalıdan talep edebileceği, davalının navlun ücretini kendisi veya bir başkası tarafından ödendiğine dair iddia ve buna dair belge ve kaydının da bulunmadığı dikkate alındığında davacının defterinde davalının borcu olarak kayıtlı 14.038,59 TL navlun ücretini davalıdan rücu edebileceği, bu nedenle mahkemenin kabul kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından karşı davacı- davalının bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Karşı dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı- karşı davacı vekili; Çin’den FOB İstanbul olarak satın aldığı emtianın Çin’in XINGANG Limanı’ndan İstanbul Kumport Limanı’na kadar deniz yolu nakliyesinin gerçekleştirmesi için … tarafından konşimento keşide edildiğini, taşımanın gecikmesi nedeniyle müşterilerin taleplerini süresinde karşılayamadığından dolayı zarara uğradığını, BM 1980 tarihli Eşyanın Uluslararası Kombine Taşımacılığı Üzerine Konvansiyonun 21. maddesine göre, taşıyıcı firmanın sorumluluğunun, göndericiden aldığı eşyanın alıcısına teslimine kadarki süreci kapsadığını, bu nedenle taşıyıcı şirket teslimatta gecikme yaptığı takdirde, navlun bedelinin 2-3 katı tutarında tazminat ödemekle yükümlü olduğunu bildirmek suretiyle zararın tazminini talep etmiştir.
Asıl davada taraflar arasında taşıma komisyonculuğu sözleşmesi olduğu belirlenmiştir. Komisyoncu olan asıl davacının, taşıyıcının acentesi tarafından keşide edilen konişmentoda alıcı olarak kaydı yapılmıştır. Davalı/ Karşı Davacı taşımanın gecikmesi nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesini talep etmiştir. HMK’nun 190. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu itibarla, mahkemece, aralarında mali müşavir ve taşıma ve sigorta konularında uzman olan kişilerin bulunduğu bilirkişi heyetinden alınan raporda, davalı/ karşı davacının ticari defterlerinin incelenmesinden, deniz yolu nakliyesinin geciktiği dönem Haziran ayı içinde tüp satışlarında düşme olsa da, bu durumun deniz yolu nakliyesinin gecikmesine bağlanamayacağını, karşı davacının gecikme nedeniyle müşterilerin iptal edilen siparişleri ile ilgili bir delil sunamadığı belirtilmiştir. Böylece, karşı davacının zarar iddiasına yönelik delil sunamadığı, ticari defterlerdeki Haziran ayı satış giderlerinin tek başına zararın ispatı yönünde yeterli olmadığı, bu suretle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan İİK.nun 67.maddesi uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.
Sonuç olarak, davalı- karşı davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı/karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı karşı davacı tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına,
3-Asıl dava yönünden; karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 958,98.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı karşı davacı tarafından yatırılan 239,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 719,23.TL’nin davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Karşı dava yönünden; karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davalı – karşı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/11/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.

.