Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/328 E. 2018/1289 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/328 Esas
KARAR NO : 2018/1289 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 27/12/2017
NUMARASI : 2016/749 Esas 2017/1389 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/12/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile dava dışı müflis … Petrol….AŞ.arasında imzalanan 08/03/2013 tarih 45 ve 46 no.lu genel ticari kredi sözleşmeleri uyarınca kredi kullandırıldığını, davalı ile birlikte dava dışı …’ın kredi sözleşmelerini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi nedeniyle asıl borçlu ile birlikte kefillere muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğini, herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle başlattıkları takibe davalının haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve davalının %20′ den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkiline hesap kat ihtarının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, bu nedenle temerrüt durumunun oluşmadığını, kredi asıl borçlusunun borcu ödeyemeyeceğine dair kesin aciz vesikası alınmadan müvekkili hakkında takip işlemi yapılamayacağını, dava konusu genel kredi sözleşmelerinin teminatı olarak müvekkili adına kayıtlı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, sözleşmenin diğer kefili … adına kayıtlı taşınmaz üzerinde de davacı lehine ipotek tesis edilmiş olduğunu, bu taşınmazlar için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İstanbul …İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasında da takip başlatıldığını, bu nedenle davaya konu icra takibinin mükerrer olduğunu, aynı kredi sözleşmelerinin teminatı olarak müvekkilinden ve diğer kefilden 08/03/2015 tarihli bono alındığını, ödeme tarihinin davacı tarafça doldurularak İstanbul Anadolu… İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı dosyasında takibe konu edildiğini savunarak, davanın reddi ile davacının %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 27/12/2017 tarih 2016/749 Esas 2017/1389 sayılı kararında;
” Taraflar arasında davalının müteselsil kefil olarak imzaladığı genel kredi sözleşmesi gereğince asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödenmediği, hesap kat ihtarının asıl borçlu ve müteselsil kefillere tebliğe çıkartıldığı, davalı kefile usulüne uygun hesap kat ihtarı yapılmadığı bu nedenle davalının temerrüdünün takip tarihi itibarıyla oluştuğunun kabulü gerektiği, bilirkişice banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen ve mahkemece karara dayanak teşkil eden rapora göre takip tarihi itibarıyla ödenmeyen asıl borç miktarının 4.028.951,38 TL olduğu, bu miktara hesap kat öncesi işleyen akdi faiz ile işlemiş faiz ve ferileri ile davalının müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu miktarın 4.345.822 TL olarak belirlendiği, davalının hakkında yapılan takibe bu miktar itirazının haksız olduğu.”gerekçesi ile,
Davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün… sayılı takip dosyasında itirazının ;
4.028.951,38 TL asıl alacak,
269.614,68 TL kat öncesi faiz,
44.719,96 TL işlemiş akdi faiz,
2.235,98 TL akdi faizin % 5 BSMV’si,
300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 4.345.822,00 TL’ üzerinden iptali ile takibin bu tutar üzerinden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla devamına, asıl alacağa %32 oranında yıllık temerrüt faizinin işletilmesine, fazla talebinin reddine,
Hükmedilen tutarın %20’si oranında inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Müvekkili banka ile dava dışı Müflis …TİC. A.Ş. arasında imzalanan 08.03.2013 tarihli 45 nolu Genel Ticari Kredi Sözleşmesi ile 08.03.2013 tarihli 46 nolu Genel Ticari Kredi Sözleşmesine istinaden Müflis … TİC. A.Ş.’ne ticari kredi kullandırıldığını, davalı ile dava dışı …’ın genel ticari kredi sözleşmelerini müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını,
Borçlunun kredi koşullarına uymaması, borcun zamanında ödenmemesi sebebi ile borçlu firma ve kefillere Kadıköy … Noterliği’nin 25.06.2015 tarih ve …yevmiye no ile keşide edilen muacceliyet ihtarnamesi gönderildiği, ancak muacceliyet ihtarnamesi ekinde yer alan hesap özetine herhangi bir itirazı olmayan borçlular tarafından herhangi bir ödeme de yapılmadığını,
Ödenmeyen kredi alacağının tahsil ve tasfiyesini teminen kefiller ..L ile dava dışı … hakkında İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1232 D.İş E., 2015/1232 D.İş K. sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz kararı alınmasını müteakip 06.08.2015 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası üzerinden 4.548.674,03 TL alacağın ödenmesi talebiyle genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını,
Davalı vekilinin 2015/14863 E. sayılı icra dosyasına sunduğu 14.03.2016 tarihli itiraz dilekçesi ile borca, dayanak belgelere, işlemiş faize ve faiz oranına itiraz ettiği ve takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiğini, icra müdürlüğünce 22.03.2016 tarihli karar tensip tutanağı ile takibin davalı borçlu … yönünden durdurulmasına karar verildiğini,
İhtarname tebligat parçaları incelendiğinde 25.06.2015 tarih ve 19232 yevmiye numaralı muacceliyet ihtarnamesinin davalı …in sözleşme adresi olan “…Köyü Marmaraereğlisi/Tekirdağ” adresine gönderildiği, tebliğ memuru tarafından tebligat parçasına “Adreste daimi çalışan …imzadan imtina ettiğinden evrak Teb. Kan. 21. mad. göre Mah. Muhtarı …na tebliğ edildi.” şeklinde yazıldığı, ihtarnamenin ….’in adres kayıt sistemindeki adresi olan “… Esenyurt/İSTANBUL” adresine gönderildiği, tebliğ memuru tarafından “Adrese gidildi. Adreste muhatabın taşındığını söyleyen isim ve imzadan imtina eden komşu tarafından beyan edildi. Tebliğ mümkün olmadığı için çıkış merciine iade.” şeklinde kaşe basıldığını,
İcra ve İflas Kanunu’nun 68/b maddesinin 1. fıkrası “Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, yurt içinde adresin noter aracılığıyla krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin eski adrese ulaştığı tarih tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü havi olduğu, söz konusu yasal düzenleme karşısında davalının iddialarının aksine tebliğ memurunun borçlunun adreste bulunmama nedenini vs. araştırma yükümlülüğü bulunmadığını, borçlunun sözleşme adresi olarak belirttiği adresi değiştirmesi halinde bu durumu müvekkili bankaya bildirmediği sürece hesap özetinin eski adresine ulaştığı tarihte tebligat yapılmış sayılacağını,
Kanunun emredici hükmünün yanı sıra Genel Ticari Kredi Sözleşmelerinin 41/a. maddesine göre sözleşmede belirtilen adres yasal tebligat adresi olarak belirlendiğini,
Yapılan tebligatların Tebligat Kanunu 21. maddeye uygun yapıldığını tebligatın yasa ve usule uygun olduğunu,
Davalının 08.03.2013 tarihli 45 nolu Genel Ticari Kredi Sözleşmesi ile 08.03.2013 tarihli 46 nolu Genel Ticari Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kendisine muacceliyet ihtarnamesi sözleşme ve Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliğ edildiği ve davalının sözleşme ve kanun hükümlerine uygun bir şekilde temerrüde düşürüldüğünü, bu nedenle davalı kefil kefalet limiti ve ayrıca kendi temerrütlerinden kaynaklanan faiz ve sair fer’ileri ile birlikte tespit edilecek toplam tutardan sorumlu olması gerektiğini,
İlk derece mahkemesinin temerrüdün ihtarname tebliğinden itibaren ihtarnamedeki ödeme süresinin sona ermesi ile oluşmadığı sonucuna varması ve takip tarihi itibari ile temerrüdün oluştuğu varsayımına dayalı hesaplamayı esas alarak verdiği kararın hatalı, yasaya ve usule aykırı olduğunu,
Kredi hesaplarının bir kısmı dövize endeksli kredi (DEK kredisi) olduğundan müvekkili banka tarafında 25.06.2015 tarihli ihtarname hazırlanırken o tarihteki döviz kuru dikkate alındığını, 25.06.2015 tarihinde USD kuru 2,64 seviyesinde iken 06.08.2015 tarihine göre yapılan hesaplamada kur 2,76 seviyesine çıktığını, gözden kaçırılmaması gereken en önemli hususlarından biri olan kredilerin bir kısmının DEK kredisi olduğu hususu olduğunu, bu nedenle temerrüdün takip tarihi itibari ile gerçekleştiği durumuna göre bir hesaplama yapılacak ise 25.06.2015-06.08.2015 tarihleri arasındaki kur farklarının da dikkate alınması gerektiğini, bilirkişinin kur farklarını dikkate almadan yaptığı hesaplamanın hatalı olduğunu,
Bilirkişinin temerrüdün kat ihtarı tebliğ tarihi olan 29.06.2015 tarihinden itibaren ihtardaki ödeme süresinin sona ermesi ile 03.07.2015 tarihi itibari ile oluştuğu varsayımına göre yaptığı hesaplamaya bakıldığında ise, hesap hareketlerinden de anlaşılacağı üzere kat ihtarının çekildiği 25.06.2015 tarihi itibari ile 244.836,00 TL’lik tahsilat henüz yapılmadığını, icra takibinin başladığı tarih olan 06.08.2015 itibari ile ise söz konusu tahsilatların yapıldığını, bilirkişinin önceki raporlardaki hesaplamasında asıl alacak tutarını belirlerken 06.08.2015 tarihli takip talebinde talep edilen 4.412.362,45.-TL’lik asıl alacağı baz almakta olduğunu, bilirkişi 2. ek raporunda bu defa 4.505.376,19 TL’yi baz alarak yapılan tahsilatları düştüğü, ancak tahsilatlar düşülürken söz konusu tahsilat tutarlarının bir kısmı anaparaya bir kısmı da faize mahsup edildiğini, takip talebinde yapılacak ödemelerde TBK’nun 100. maddesinin uygulanacağı belirtilmekle birlikte genel Bankacılık uygulaması gereği yapılan tahsilatlar borçlu firma lehine olmak üzere öncelikle anaparadan mahsup edildiğini, dolayısıyla bilirkişi tarafından talepten fazla miktarda asıl alacak, talepten daha az miktarda temerrüt faizi ve BSMV tespit edildiğini, müvekkili .anka lehine gibi görünen bu durum taleple bağlılık ilkesi gereğince müvekkili banka aleyhine bir sonuç doğurduğunu, bilirkişinin hesap yöntemine itiraz edildiğini,
Tüm bilirkişi raporlarına karşı itirazlara devam edildiği, itirazlar doğrultusunda çok az düzeltme yapıldığı, çoğu itirazın dikkate alınmadığını, dosyanın yeniden aynı bilirkişiye gönderilmesi yerine yeniden bilirkişi raporu düzenlenmek üzere yeni bir bilirkişiye veya bilirkişi heyetine gönderilmesi iki kez talep edildiği, ancak talebin mahkemece dikkate alınmadığını,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararın istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesi ile,
Davacının iptalini talep ettiği itirazlarına dayanak icra takibinin mükerrer alacak talebine ilişkin olup, davacının açtığı diğer icra takibinin hali hazırda devam etmekte ve işbu dosyaya konu mükerrer icra takibi sebebiyle yapılacak olan icrai işlemler neticesinde müvekkilinin telafisi imkansız maddi zarara uğrayacağını,
Davacı banka tarafından müvekkili hakkında aynı kredi sözleşmesine dayanılarak başlatılan davaya konu İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası ile birlikte aynı zamanda müvekkili aleyhinde İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün …E. sayılı icra dosyasından ve İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından mükerrer olarak takipler başlatıldığını,
İlk derece mahkemesine görülmekte olan itirazın iptali davasındaki itiraza konu Genel Kredi Sözleşmelerinin teminatı olarak davacı banka tarafından müvekkiline ait Tekirdağ İli, Marmara Ereğli İlçesi, . bulunan … parsel,.. sayfa numaralı,.. paylı taşınmaz üzerine 1.dereceden 6.000,000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, yine kredi sözleşmesinin diğer kefili …’a ait Tekirdağ İli, Marmara Ereğli İlçesi, Sultanköy … Cilt no, .. paylı taşınmaz üzerine 1.dereceden 6.000,000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, bu taşınmazların satılarak paraya çevrilmesi için alacaklı tarafından İstanbul 10.İcra Müdürlüğünün 2015/3772 E. sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilmiş olup söz konusu taşınmazların satış işlemleri gerçekleştiğini,
Yine itiraza konu Genel Kredi Sözleşmelerinin teminatı olarak davacı banka tarafından müvekkillerden 08.03.2015 düzenleme tarihli bono alındığı ve ödeme tarihleri banka tarafından sonradan doldurulmak suretiyle İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasından müvekkili aleyhine takip konusu edildiğini, söz konusu icra takibine karşı taraflarınca İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/265 E dosyası ile takibin İptali davası açıldığı ve sözkonusu dosyanın 12.05.2017 tarihinde “davanın reddi” ile karara çıktığını, mükerrer takip niteliği taşıyan, davaya konu icra takibinin iptal edilmesi talebinin mahkemece reddedilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını,
Müvekkilinin ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında belirtildiği gibi aval niteliğinde olmayıp, mahkemenin gerekli incelemeyi yapmama nedeniyle genel kredi sözleşmesinden kaynaklı kefil olarak sorumlu olduğu hususunun göz önüne alınmadığını,
İlk derece mahkemesi tarafından verilen gerekçeli kararda teminat senedi olarak Genel Kredi Sözleşmesinin ekinde bulunan mükerrer takip olan İstanbul Anadolu 25.İcra Müdürlüğünün 2015/ 14862 E. Sayılı dosyasına konu senette müvekkilinin aval niteliğinde sorumlu olduğunun belirtildiğini, ancak yerel mahkemece senet gereği gibi incelenmiş olsaydı müvekkilinin aval niteliğinde sorumlu olduğu değil, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı kefil olarak sorumluluğunun olduğunun görüleceğini, bu nedenle aval olarak sorumlu olduğuna ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu,
Müvekkilinin, davacı bankaya Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca teminat amacıyla imzalı boş senet verdiğini, bu teminat senedinin de davacı banka tarafından kötüniyetli şekilde doldurulduğunu, müvekkilinin mağdur edilmeye çalışıldığını, söz konusu senedin boş olduğu, yalnızca imzanın müvekkiline ait olup, geri kalan kısmın bankaca doldurulduğu mahkeme tarafından yeterli inceleme yapılmış olsa idi açıklığa kavuşacağını, ancak mahkemece davaya konu senedin kötüniyetli şekilde doldurulup doldurulmadığının araştırılmadığını,
Sonuç olarak; davaya konu icra takibi ile birlikte, aynı kredi borcundan dolayı davacı banka tarafından açılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki takip hali hazırda devam etmekle müvekkili açısından telafisi imkansız mükerrer tahsilatlar yapılma tehlikesi mevcut olduğunu, ayrıca İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/265 E. ve 2017/433 K. sayılı dosyasında davacı bankanın ticari defter ve kayıtları ilk derece mahkemesi tarafından gereği gibi incelenmediği, müvekkilinin teminat amaçlı verdiği boş senet ve Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı kefil olarak sorumlu olduğu hususu göz önüne alınmadığını, söz konusu senedin aradaki anlaşmaya ve veriliş amacına aykırı bir şekilde doldurulup kullanıldığını, sözkonusu dosyanın da istinaf incelemesinde olup hali hazırda kesinleşmediğini,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kısmen kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 16/03/2018 havale tarihli dilekçesi ile, HMK 348 maddesi gereği katılma yoluyla istinaf edildiğinden, istinaf harçlarının usul ve yasa gereği ödenmediğini ve ödenmeyeceğini belirtmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/749 Esas 2017/1389 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava genel kredi sözleşmesi gereğince kullandırılan kredinin geri ödenmemesi nedeniyle tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili müteselsil kefil olan davalı hakkında genel kredi sözleşmesi gereği kullandırılan kredinin geri ödenmemesi nedeniyle muaccel hale gelen borcun tahsili için yapılan takibe davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu haksız itirazı iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile takibe itirazın ferileri ile birlikte 4.345.822 TL alacak üzerinden iptaline takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmiş, mahkemece verilen karara karşı davacı vekili 22/02/2018 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuş, mahkeme gerekçeli kararı davalı vekiline 09/02/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilince süresinde istinaf başvurusunda bulunulmamıştır.
Bu defa davacı vekilinin istinaf dilekçesi davalı vekiline 02/03/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekilinin 15/03/2018 tarihli katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile mahkeme kararı davalı tarafça istinaf edilmiştir. Ancak davalı tarafça yatırılması gereken istinaf başvuru ve nisbi karar harcı ile gider avansı yatırılmamıştır. Davalı vekili 15/03/2018 tarihli dilekçesi ile mahkeme kararının davacı vekili tarafından istinaf edildiği kendilerince de HMK 348 maddesi gereğince katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulduğu bu nedenle istinaf harçlarının taraflarınca yatırılmayacağı belirtilmiştir.
Dosya içerisinde davalı tarafın istinaf harç ve giderlerini yatırdığına ilişkin makbuz bulunmamaktadır. UYAPtan yapılan kontrolde de bunların yatırıldığına ilişkin makbuza rastlanılmamıştır. Ayrıca dosya da ve UYAPtan yapılan kontrolde eksik istinaf harç ve giderlerinin yatırılması konusunda HMK 344. maddesine göre davalı vekiline mahkemece muhtıra çıkartıldığına ilişkin bir belgeye de rastlanılmamıştır,
HMK’nın 344. maddesinde “(1) İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.”
348. maddesinde “(1) İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
(2) İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Buna göre istinaf süresini geçirmiş veya istinaf hakkı bulunmasa bile taraf istinaf dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren vereceği cevap dilekçesi ile katılma yoluyla istinaf yoluna başvurabilir. Katılma yoluyla istinaf başvurusunda istinaf harç ve giderlerinin yatırılmayacağına dair kanunda bir hüküm yer almamaktadır.
HMK’nın 344. maddesine göre istinaf dilekçesi verilirken istinaf harç ve giderlerinin yatırılması gerekmektedir. Bunların hiç veya eksik yatırıldığının anlaşılması halinde kararı veren mahkemece bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı başvurana yazılı olarak bildirilir. Mahkemece istinaf harç ve giderlerini yatırmayan davalı vekiline muhtıra çıkartılmamıştır.
Bu nedenle katılma yoluyla istinafa başvuran davalı vekiline kararda hükmedilen alacak miktarı üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 74.215,77 TL nispi istinaf karar harcı ve 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile 100 TL gider avansının ikmali için HMK 344. maddesi uyarınca kesin süreli muhtıra çıkartılması, eksik harcın ve gider avansının kesin süre içerisinde yatırılmaması halinde ilk derece mahkemesince aynı madde hükümleri gereğince bir karar verilmesi ve her halükarda davacı istinafı bulunduğundan istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın yeniden dairemize gönderilmesi için mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesi dosyasının MAHKEMESİNE GERİ ÇEVRİLMESİNE,
2-İstinaf talep eden tarafın istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
3-Verilen kararın niteliğine göre harç ve yargılama giderleri yönünden bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 19/12/2018 tarihinde oy birliği ile HMK’nun 352. maddesi uyarınca karar verildi.