Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/327 E. 2018/398 K. 02.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/1099
KARAR NO : 2018/397
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 20/09/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/604 Esas – 2017/782 Karar
DAVA : Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 02/05/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili tarafından sunulan 17/06/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının davalı ile 10 koli beyaz kağıt poşet ve kuşe kağıt emtia taşıması konusunda anlaştığını, 4.600 kg bürüt emtianın taşıma için davalıya teslim edildiğini, 20.04.2015 tarihli 4.213,12 TL bedelli taşıma-navlun faturasının davalı yanca düzenlendiğini, malın 18/06/2015 günü varma yerinde gönderilene 8 koli teslim edildiğini,2 kolinin teslim edilmediğini, bu nedenlerle kaybolan mal bedeli ve sonraki katlanılan masrafların davalıdan tahsilinin gerektiğini belirterek 1.513,55 Euro’ nun davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; CMR m.32 hükmü gereği 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, malın 24/04/2015 günü gönderilene teslim edilmesine rağmen davanın 17/06/2016 tarihinde ikame edildiğini, davalının taşıyıcı değil, acente sıfatı ile hareket ettiğini, doğrutdan husumet yöneltilemeyeceğini, 20/04/2015 tarihli faturada açıkça acente sıfatı ile hareket edildiğinin belirtildiğini, sorumluluk cihetine gidilecek olursa, CMR m.23 gereği sınırlı sorumluluk hususunun gözetilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/09/2017 tarih ve 2016/604 Esas 2017/782 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamı itibariyle davacının emtiasının davalı tarafından eksik teslim edildiği anlaşılmış olmakla bilirkişi raporu itibariyle davalının 1.111,55 EURO zarardan uluslararası taşımacılık kapsamında sorumlu olduğu, davacı taraf her nekadar 360 Euro navlun bedeli içinde icra takibinde bulunulmuş isede bilirkişi raporunda belirtildiği gibi söz konusu navlun ücreti dava konusu taşımaya ait olmayan ücret olduğundan talep edilemeyeceği, 42 Euro gümrükleme bedelini de talep edemeyeceği ” gerekçeleri ile; ” Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; 1.111,55 EURO’ nun dava tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarınca EURO cinsinden 1 yıllık döviz mevzuat hesabına uyguladığı en yüksek faizi ile tahsil edilecek şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının davasının 402 EURO’luk kısmının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Zamanaşımı itirazlarının ilk derece mahkemesince yeterli inceleme yapılmaksızın ve detaylı bir gerekçe gösterilmeksizin, hukuka, usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini,
İlk Derece Mahkemesi’ nin istinafa konu kararında esas aldığı 05.01.2016 tarihli kök bilirkişi raporu ile 24.05.2017 tarihli ek bilirkişi raporunun eksik ve hatalı inceleme neticesinde tanzim edildiğini,
Dolayısıyla, ilk derece mahkemesince hükme mesnet teşkil edebilecek bilimsel bir rapor alınmaksızın hüküm tesis edilmesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu,
Sayın Bilirkişilerin raporlarındaki tespitlerinin aksine, dava konusu yurt dışı taşımada acente sıfatıyla bulunduğu açık olan müvekkil şirkete karşı doğrudan doğruya husumet tevcih edilemeyeceğini,
Bilirkişilerin rapordaki beyanlarının aksine, müvekkil şirketin, acente sıfatıyla yurt dışı taşımalarda sadece acentelik görevini üstlenebilmekte olduğunu, dolayısıyla dava konusu yurt dışı taşımada müvekkil şirketin taşıma işleri organizatörü sıfatıyla yer almasının hukuken mümkün olmadığını,
Müvekkili şirketin, TTK 103. maddesi gereği yabancı ülkelerdeki uluslararası taşıma şirketlerince Türkiye’ye ve Türkiye’den yurt dışına yapılan taşımalarda taşınan malların yükleme, boşaltma ve gümrük işlemlerini acente sıfatıyla yapan bir şirket olduğunu,
Kendileri tarafından ilk derece Mahkemesi dosyasına sunulan, husumet yönünden reddedilen ve Yargıtay’ca onanan müvekkil şirketin “acente” sıfatıyla yer aldığı benzer davalara ilişkin kararların da bilirkişiler tarafından dikkate alınmayarak, eksik inceleme yapıldığını,
İlk Derece Mahkemesi’nce kendileri tarafından mahkeme dosyasına sunulan beyanları ve delilleri ile kök ve ek bilirkişi raporlarına karşı itirazları dikkate alınmaksızın, hukuka, usule ve yasaya aykırı olarak eksik ve hatalı inceleme neticesinde tanzim edilen kök ve ek bilirkişi raporlarının hükme esas alınarak bu raporlar doğrultusunda karar verilmesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu,
İleri sürerek; Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20.09.2017 tarihli, 2016/604 E. ve 2017/782 K. sayılı usule, yasalara ve hukuka aykırı olarak eksik inceleme neticesinde tesis edilen kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, davalının yaptığı taşıma sonucunda bir kısım emteanın alıcısına eksik teslim edildiği belirtilerek, eksik mal bedelinden ve alıcısına yeniden gönderilen mallar için yapılan masraflardan davalının sorumlu olduğu iddialarına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı, Hollanda’ da bulunan alıcısına 10 koli olarak gönderdiği malların alıcısına 8 koli olarak teslim edildiğini iddia etmiş, davalı tarafça da buna karşı çıkılmamıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf; davalının taşıyıcı sıfatının bulunup bulunmadığı ve talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu taşıma senedinde, davalının gönderen, davalının acentesi olduğunu iddia ettiği …simli firmanın ise gönderilen konumunda olduğu, ancak malların asıl alıcısının …olması karşısında davalı ile dava dışı …isimli şirketin kendi adlarına hareket ederek taşımayı üstlendikleri, davalının, dava dışı ,,, isimli şirketin acentesi olduğuna ilişki dosyaya herhangi bir belge sunmadığı, davacının, davalıya gönderdiği 17/04/2015 tarihli Yükleme talimatında davalının taşıyıcı olarak gösterildiği, taşıma faturasının davalı tarafından düzenlendiği, buna göre davalının akdi taşıyıcı (taşıma işleri organizatörü) olduğu ve davada pasif husumetinin bulunduğu ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 26/02/2018 tarih 2016/7864 Esas 2018/1413 Karar sayılı ilamı ile 15/01/2018 tarih 2016/6684 Esas – 2018/273 Karar sayılı ilamınında aynı yönde olduğu) anlaşılmakla; davalının taşıyıcı olmayıp acente olduğuna ilişkin davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde değildir.
Davalının zamanaşımına ilişkin istinaf sebebine gelince;
Taraflar arasındaki taşımanın uluslararası taşıma olması nedeniyle uyuşmazlığa CMR hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. CMR’ nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir.
Davacı tarafça taşımaya konu malların alıcısına eksik olarak teslim edildiği iddia edilmiş ve davalı tarafça da bu duruma karşı çıkılmamıştır.
Geçerli bir neden olmadan taşımaya konu emteanın alıcısına eksik teslim edilmesi hali bilerek kötü hareket sayılıp açılacak dava, CMR’ nin 32. maddesi gereğince 3 yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, eksik teslimin, gönderen yada alıcının talimatı ile oluşmuş olması durumunda taşıyıcının bilerek kötü hareketinden söz edilemez. Burada eksik teslimin bilerek kötü hareketten kaynaklanmadığını kanıtlama yükü, davalıdadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 24/01/2008 tarih 2006/9229 Esas – 2008/483 Karar sayılı ilamı) Davalı eksik teslimin bilerek kötü hareketten kaynaklanmadığı yönünde herhangi bir iddia ve delil sunmadığından eksik teslimin bilerek kötü hareketten kaynaklandığının kabulü zorunlu olup, buna göre de; CMR’ nin 32. maddesindeki 3 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle; ilk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine de aykırı olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL İstinaf Kanun Yoluna Başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 250,88 TL istinaf karar harcının, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 951,4 TL (31,40 TL + 920,00 TL) İstinaf Karar Harcından mahsubu ile bakiye 700,52 TL’ nin talep halinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıya iadesine,
4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/05/2018 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.