Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/31 E. 2018/505 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/31
KARAR NO : 2018/505
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/601 Esas – 2017/215 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketin %15 oranında hissedarı olduğunu, şirketin 2012 ve 2013 yılları olağan genel kurul toplantısının müvekkilinin de katılımı ile 20/01/2015 tarihinde yapıldığını, gündemin 7. ve 8. maddeleri ile ilgili olarak alınan kararların ana sözleşmeye, kanuna ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ve bu sebeple iptal edilmeleri gerektiğini, gündemin 7. maddesinin kâr dağıtımına ilişkin olduğunu, görüşmeler sırasında müvekkili adına dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının dağıtılması gerektiğini belirttiklerini ancak diğer ortak … nun kâr dağıtımı yapacak durumun bulunmadığı yönünde beyanda bulunduğunu, geçmiş yıl karlarının dağıtımı konusunda oylama yapıldığını ve müvekkilinin karşı oyuna rağmen oy çokluğu ile kar dağıtılmamasına karar verildiğini, karar üzerine müvekkili adına muhalefet şerhi yazdırdıklarını, davalı şirketin 22-01-2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan özel denetim yapılmasına ilişkin karar gereği iki ayrı özel denetçi tayin edilerek davalı şirketin kayıt ve belgeleri üzerinde özel denetim yaptırıldığını, denetim sonucunda şirketin 2008 yılından beri kâr dağıtımı yapmadığının ve kâr dağıtımı yapılan 2008 yılında da 2002 yılına ilişkin kârın bir kısmının dağıtılmış olduğunun tespit edildiğini, genel kurulun kazancı dağıtmaktan keyfî bir şekilde sarfınazar edemeyeceğini, 2002 ila 2013 yılları arasındaki 11 yıllık dönemde elde edilen kârların dağıtılmadığını, sadece son yılda zarar edilmiş olmasının 10 yıllık döneme ilişkin kâr payı dağıtılmamasına gerekçe olamayacağını, davalı şirketin son 3-4 yıllık dönem hariç ana sözleşmesine uygun olarak faaliyette bulunup kâr elde ederken son dönemlerde davalı şirket hakim hissedarı olan … tarafından şirketin asli faaliyet alanında faaliyette bulunmasının engellendiğini, aynı faaliyetlerin …nun hissedarı ve yöneticisi olduğu diğer şirketler tarafından gerçekleştirildiğini, … tarafından …Teknik Danışmanlık Yönetim Mimarlık Mühendislik Limited Şirketi’ nin kurulmasından sonraki dönemde davalı şirketin hiçbir proje yönetimi ve danışmanlık işi almayıp bu nedenle kâr kaybına uğradığını bu konu ile ilgili … hakkında sorumluluk davası açma ve şikayette bulunma haklarını saklı tuttuklarını, davalı şirketin son yıllarda ana sözleşmesinde yazılı işlerde faaliyet göstererek gelir elde etmek yerine geçmiş yıllarda dağıtılmayan kârlarını kullanan ve hakim ortak …nun hissedarı olduğu grup şirketlere düşük bedellerle kiraya verdiği taşınmazlarından kira geliri elde edinmeyi amaçlayan bir şirket konumuna geldiğini, bunun özel denetim raporları ile de sabit olduğunu, asli işi ile ilgili faaliyette bulunulmamasına rağmen genel gider harcamalarının yeterince düşürülmeyip gereken önlemler de zamanında alınmadığı için şirketin son yıllarda zarar ettiğini, personel azaltılmasına gidilmediğini, davalı şirketin personelinin …nun diğer şirketlerinde kullanılmaya devam edildiğini, gündemin 8. Maddesinin ücretler, huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi hakların verilip verilmemesinin oylanmasına ilişkin olduğunu, müvekkili adına müvekkilinin 2012 ve 2013 yıllarında alması gereken ücretlerin ödenmemiş olduğu beyanında bulunduklarını ve karşı oy kullandıkları halde şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılındaki faaliyetlerine yönelik huzur hakkı, ikramiye ve prim veya ücret ödenmemesine karar verildiğini, bunun üzerine müvekkili adına muhalefet şerhi yazdırıldığını, …nun müvekkilinin müdürlük yetkilerini fiilen kullanılamaz hale getirmeye çalıştığını, müvekkiline karşı ücret ödemesini durdurduğunu, 22-01-2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında hakim hissedarın oylarıyla müvekkilinin müdürlük görevine son verildiğini, 2012 yılının haziran ayından müdürlük görevinin sona erme tarihine kadar geçen süre için ücret ödenmediğini, genel kurul görüşmeleri sırasında hakim hissedar … vekili …. tarafından ücret adı altında alınan ama ücret olmayan avansların şirkete geri ödenmesi gerektiğinin beyan edildiğini, müvekkiline yapılan periyodik ödemelerin ücret olduğunu ve yıllardır kâr dağıtımı yapılmayan davalı şirkette başka hiçbir geliri olmayan müvekkilinin hiç ücret almaksızın çalışmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, genel kurulun geçmişe yönelik çalışmalarına ilişkin olarak müdürlere ücret ödenmeyeceğine karar veremeyeceğini, ücret verilmemesine karar verilmesinin en başta Anayasa’nın “Zorla Çalıştırma Yasağı” başlıklı 18. maddesine aykırı olduğunu iddia ederek; 20-01-2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınmış bulunan geçmiş yıl kârlarının dağıtılmaması ve şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılındaki faaliyetlerine yönelik huzur hakkı, ikramiye ve prim veya ücret ödenmemesine ilişkin kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2012 yılı itibariyle ortada kâr olarak dağıtılabilecek bir paranın olmadığını ve bunun davacının müdürlük zamanındaki uygulamalarından, şirkete hiçbir bilgi ve hesap vermemesinden kaynaklandığını, 2013 yılı itibari ile zarar doğmasının sebebinin de davacı olduğunu, davacının bu davayı açarak şirket fınansal tablo ve hesaplarına ilişkin önceki beyanları ve bunlar lehine kullandığı oy ve kabuller ile çeliştiğini, müvekkili şirket hesabında görünen alacakların tahsil imkânının olmaması sebebiyle 2012 yılında elde edilen müvekkili şirket kazancından kanun ve esas sözleşme gereği ayrılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra kâr olarak dağıtılabilecek bir miktarın kalmadığını ve durumun 30-04-2013 tarihli 276 sayılı Ortaklar Kurulu Kararı ve davaya konu 20-01-2015 tarihli 2012 ve 2013 Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda olmak üzere iki defa tespit edildiğini, davacının 30-04-2013 tarihinde şirket hesapları lehinde oy kullandığını, kâr dağıtılmadığını ve davacının da dağıtılması gerektiğine dair hiçbir beyan ve itirazda bulunmadığını, 20-01-2015 tarihli genel kurulda hesap ve bilanço kalemlerine dair alınan kararlara karşı iptal davası açmayarak hesapların doğruluğunu zımnen kabul etmiş olduğunu ve bununla kâr dağıtımına yönelik iddiasının çeliştiğini, 2013 yılında oluşan zararın davacının yurtdışındaki …Plaza AVM ve …. City 5/2 Etap inşaatlarının yönetimindeki basiretsizliğinden kaynaklandığını, önceki yılların kazancını da erittiğini, müvekkilinin zarara girdiğini ve bu hususun oybirliği ile tespit edildiğini, kâr dağıtılmamasına oyçokluğu ile karar verildiğini, zarar oybirliği ile tespit edilmişken davacının kâr dağıtılmaması konusunda olumsuz oy kullanmasının da açık bir çelişki içerdiğini, 2008 yılında 2002 ve 2006 yılı kârlarının dağıtıldığını, 2003 yılında şirket zararda olduğu için dağıtılabilecek bir kâr bulunmadığını, 2004 ve 2005 yıllarında ise elde edilen karlar 2003 yılında meydana gelen zarara mahsup edildiğinden yine dağıtılabilir bir karın bulunmadığını, durumun, …. A.Ş. tarafından düzenlenmiş olan 05-12-2014 tarihli özel denetim raporunda da ortaya konulduğunu, 2007 yılından itibaren müvekkili şirketin çok önemli bir yurtdışı projesinin, o zaman davalı şirket müdürü olan davacı yönetiminde büyük zararlara neden olduğunu, şirketin sahip olduğu gayrimenkulleri satmak suretiyle kâr dağıtımı yapmasının mümkün olmadığını, kâr payının sadece net dönem kârından veya bunun için ayrılmış yedek akçelerden, yani bir amaca bağlanmamış yedek akçelerden dağıtılabileceğini, malvarlığından kâr dağıtılamayacağını veya bu sonucu doğuracak ödemelerde bulunulamayacağını, davacının şirketten yüksek meblağlarda ödünçler aldığını ve geri ödemediğini, 31 Aralık 2013 tarihi itibari ile müvekkili şirketin davacıdan olan alacak tutarının 358.346,96 TL olduğunu, davacının şirkete ait taşınmazları sattırarak nakit elde etmek gibi cüretkâr ve şirketin menfaatine aykırı bir öneride bulunmadan önce kendi borçlarını ödemesi gerektiğini, müvekkili şirketin müdürü ve ortağı …nun müvekkili şirkete toplam 3.001.999,02 TL tutarında borç verdiğini, şirketin mali durumunu düzeltmek için çaba gösterdiğini, davacının şirketin geçmiş yıllarda dağıtılmayan kârlarını kullanarak gayrimenkul edindiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, şirket tarafından yalnızca 2006 ve 2007 yıllarında olmak üzere toplam üç adet gayrimenkul satın alındığını ve bu üç gayrimenkulden ikisinin satım sözleşmesinin şirket adına bizzat davacı tarafından imzalandığını, davacının alımları kendi rızası olmaksızın, kârlılığı azaltma amacıyla yapılmış işlemler gibi göstermesi ve bu yöndeki beyanlarının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının 19 Mart 2002 tarihli Ortaklar Genel Kurulu kararı ile müvekkili şirkete müdür olarak atandığını ve 22 Ocak 2014 tarihine kadar şirketi tek imza ile temsil ve ilzama yetkili müdür olarak görev yaptığını, iddia ettiği kira bedellerinden haberdar olmaması veya konuya müdahil olmaması gibi bir durumun söz konusu olamayacağını, 2013 yılına kadar kira bedellerine ilişkin bir itirazda bulunmadığını, kira bedellerine ilişkin bilgisi yokmuşçasına beyanlarda bulunmasının yersiz olduğunu, 30 Nisan 2013 tarihli 2/6 sayılı Ortaklar Kurulu’ndaki imzasının kira işlemlerine cevaz verdiğine dair iradesini yansıttığını, müvekkili şirketin yeni projeler alabilmek için toplam dokuz teklif verdiğini ve davacının da bu tekliflerden haberdar olduğunu, davacının iddialarının aksine müvekkili şirketin inşaat faaliyetlerini kararlılıkla sürdürdüğünü, 2013 yılında … AVM Ankara projesi için verilen teklifin kabul edildiğini ve müvekkili şirketin söz konusu AVM’nin inşaat işlerini yürütmekte olduğunu, davacının şirketin pasif bir konuma getirildiğini iddia ettiği yıllarda müdürlük görevi devam etmekte olmasına rağmen iddialarının aksine şirketin yeni taahhüt işine girmesini sağlamak için çaba göstermediğini, 2013 yılı faaliyet dönemine kadar müvekkili şirket müdürü … nu her faaliyet döneminde ibra ettiğini, şirket giderlerinin azaltılması için … tarafından önlemler alınıp giderlerin azaltıldığını, 23 Ağustos 2013 tarihinde davacı dahil tüm ortakların katılımı ile düzenlenen Ortaklar Kurulu Toplantısında şirketin maddi durumunun yetersizliği sebebiyle cep telefonu hatlarının kullanıcılara devrine ve kullanılmayan hatların kapatılmasına, kiralık araçların iadesine ve benzin alımına kapatılmasına, sağlık sigorta poliçelerinde sigortanın devam etmesini isteyenlerin şahsen ödemesi halinde yenilenmesine oybirliği ile karar verildiğini, … tarafından 23 Ağustos 2013 tarihinde davacıya ve diğer şirket yetkililerine şirket giderlerinin azaltılmasına yönelik e-posta atıldığını ve çalışanlara sağlanan cep telefonu, sağlık sigortası, araç gibi bir takım hakların sağlanamayacağının belirtildiğini, müvekkili şirket giderlerinin büyük bir kısmının müvekkil şirkete başvuran veya ücret alacağı talebi ile müvekkil şirkete dava açan çalışanlara yapılan ödemelerden kaynaklandığını, …. City 5/2 Etap inşaat işleri için akdedilen sözleşme kapsamında verdiği garanti nedeniyle de giderlerinin devam etmekte olduğunu, …nun hissedarı olduğu …..Yönetim Şirketi’nin müvekkili şirketin rakibi olmadığını, inşaat taahhüdü ile iştigal etmediğini, davacının …nun …’nın kurulmasından sonraki dönemde müvekkili şirketin proje yönetimi ve danışmanlık işlerini ….’ya yönlendirildiğine yönelik iddiasının asılsız olduğunu, … ve ….’ya personel görevlendirmeleri yapılmış olup personel giderlerinin … ve ….a’ya yansıtıldığını dolayısıyla müvekkili şirketin hiçbir zarara girmediğini, toplantının 8. gündem maddesi gereği alınan kararın iptali talebinin haksız ve dayanıksız olduğunu, TTK kapsamında limited şirketlerin müdürlerine ücret ödeme zorunlulukları bulunmadığını, müdürlere mali hak tanınmasının genel kurulun tasarrufunda olduğunu, müvekkili şirketin zararda olduğu dikkate alındığında müdürlere ücret ödenmesinin ciddi bir mali yük oluşturacağı ve kâr dağıtamayan bir şirketin yönetimi için müdür olan ortaklara ücret ödenmesinin abesle iştigal ettiğini, müdürlük görevini doğru ve tam şekilde yerine getirmemesi ve borçlarını ödememesi nedeniyle azledilen davacının prime, ikramiyeye ve ücrete hak kazanamayacağını, davacının … nun kendisinin müdürlük yetkilerini fiilen kullanılamaz hale getirdiği şeklindeki iddianın asılsız olduğunu, davacının müvekkili şirket ile bir alakasının kalmasını istemediğine dair beyanda bulunduğunu, davacının azledilene kadar tek başına kullandığı imza yetkisinin hiçbir şekilde sınırlandırmadığını, şirket ile müdür arasındaki ilişkinin ve kendisine ödenen meblağların ücret olup olmadığına dair iddiaların genel kurul kararıyla ilgisinin bulunmadığını, kendisinin müvekkili şirkete borçlu olduğunun özel denetim raporu ile sabit olduğunu, müdürlere ücret, prim veya ikramiye verilmemesinin angarya yasağı ile ilgisinin bulunmadığını, müdürlere mali haklar tanınmasının genel kurulun tasarrufunda olduğunu, davacının iddia, talep ve yaklaşımının müvekkili şirketin davacıya karşı korunmasını ve davacı tarafından teminat gösterilmesi gerektirdiğini savunarak; haksız davanın reddini, müvekkili şirketin muhtemel zararına karşı uygun miktarda ancak 100.000 TL’ den az olmamak üzere teminat gösterilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 01/03/2017 tarih ve 2015/601 Esas – 2017/215 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Her ticaret ortaklığının nihai amacı kar elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Bu amaç ana sözleşmede yer almasa dahi müşterek gaye ve ortaklık kavramlarından doğar. Şirketin kar elde etmek ve dağıtmak nihai amacından doğan kar payı ise vazgeçilmez bir haktır. Bu nedenle şirket genel kurulu yıllık kar üzerinde tasarrufta bulunurken tamamen serbest değildir. Karın kullanımı konusundaki takdir yetkisi hem kanun hem esas sözleşme hükümleriyle sınırlanmıştır. Bu sınırlamalardan bir tanesi TTK 519 maddesinde kabul edilen yedek akçe ayırma zorunluluğu, diğeri ise kar payı ile yedek akçeler arasındaki ilgiyi düzenleyen TTK 523 maddesidir. Genel Kurulun belli şartlar altında olağanüstü yedek akçe ayırmasına imkan tanıyan TTK 523/2-a maddesinde genel kurulun aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekli olması halinde yedek akçe ayırması mümkün olduğu gibi 523/2-b maddesi uyarınca da şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı yönünden haklı görülmesi halinde Kanunda ve esas sözleşmede öngörülenlerden başka yedek akçe ayrılmasına karar verilebileceği kabul edilmiştir. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak kar payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli kar payı dağıtımı amacına yönelik olup olmadığının mahkemece belirlenmesi gerekir. Kar payı dağıtmamanın uygun ve faydalı olduğunu ispat yükü ise davalı şirkete aittir. Bu ilkeler çerçevesinde yapılan değerlendirmeyle davalı şirketin incelenen 2012 yılı ticari defter ve kayıtları itibariyle şirketin bu yıl itibariyle kara geçmiş olup tüm sermayesinin ödenmiş, yasal yedeklerinin sermayesini aşmış olması karşısında karın dağıtılmamasını haklı kılacak başkaca bir delil de ibraz edilmediğinden 2012 yılına ait kar’ı dağıtmaması için bir sebep bulunmadığı, davalı şirketin 2012 yılına ait kar payı dağıtılmamasına yönelik kararının yerinde olmadığı,
Davalı şirketin 2013 yılında ise zarar ettiği, bilirkişi raporuyla belirlenmiş olup, 2013 yılına ait kar dağıtmama yönünde aldığı kararın yerinde olduğu,
İptali talep edilen gündemin 8.maddesinde ise şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılı faaliyetlerine yönelik olarak huzur hakkı, ikramiye, prim veya ücret ödenmemesine karar verilmiştir. Bu karar da bilirkişi heyetince değerlendirilerek alınan kararın geçmişe yönelik olması ve davacının varsa geçmiş yıllara ilişkin haklarını ilgilendirmesi itibariyle dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, bu nedenle iptali gerektiği açıklanmıştır. 8.maddenin iptaline ilişkin olarak bilirkişi heyetince yapılan açıklamalar mahkememizce gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte görülerek hükme esas alınmış, davalı şirketin 20/01/2015 tarihli Genel Kurulunda gündemin 8.maddesiyle alınan kararın da iptali gerektiği … ” gerekçeleri ile; “1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE, Davalı …. Ve Tic. Ltd. Şti.’ nin 20/01/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararının 2012 yılına ait kar payı dağıtılmamasına ilişkin bölümü ile 8 nolu kararın iptaline, Fazla talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından verilen ve hükmün, 8 numaralı kararın iptaline ilişkin kısmının hukuka uygun olmakla bu kısımla ilgili bir diyecekleri bulunmadığını, ancak 7 numaralı genel kurulu kararıyla ilgili olarak; bu kararın tamamen iptal edilmesi ve bu şekilde davanın tamamen kabul edilmesi gerekirken, kararın 2012 yılına ait kar payı dağıtılmamasına ilişkin bölümünün iptali ile fazla talebin reddine ilişkin kısmı ve bu sebeple davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olmakla; bu kısım yönünden kararla ilgili istinaf kanun yoluna başvurduklarını,
20.01.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısı 7 numaralı gündem maddesinin; “Varsa kâr dağıtımının yapılıp yapılmayacağı, dağıtılacaksa kâr ve kazanç payları oranlarının ve ödeme takvimlerinin belirlenmesi” şeklinde olduğunu, genel kurul sırasında bu gündem maddesi ile yapılan görüşme sırasında, “Şirket 2013 yılında 2.647.808,36 TL zarar ettiğinden, dağıtılacak bir karın bulunmadığı oybirliği ile tespit edildi” şeklinde bir tespit yapıldığını, müvekkilinin de bu tespitin lehinde oy kullandığını,dolayısıyla 2013 yılında davalı şirketin zarar ettiğinin, müvekkili dahil herkesin malumu olduğunu, zaten zarar edilen yıl için kar dağıtımı yapılması söz konusu olamayacağından, bu konuda yapılan tespite katılan müvekkilinin 2013 yılı karının dağıtılmaması nedeniyle bu davayı açmasının düşünülemeyeceğini, dolayısıyla 7 numaralı kararın, zarar edilen 2013 yılını değil, kar edilen 2012 ve geçmiş yıl karlarına ilişkin olarak alınmış olmakla bu karar yönünden kısmen kabul kararı verilmesinin, gerçeklere ve hukuka aykırı olduğunu,
Diğer yandan 7 numaralı gündem maddesinin görüşmeleri sırasında kendilerince geçmiş yıl karlarının dağıtılması gerektiğinin belirtildiğini, ortak …’ nun da kar dağıtımı yapacak bir durumun bulunmadığını beyan ettiğini, bundan sonra da oylama yapıldığını ve “…Oylamaya geçildi. Yapılan oylama sonucunda 7.029 adet payın sahibi …’un vekili ….’ın olumsuz oyuna karşın, 35.145 adet payın sahibi …nun vekili Sayın…nun ve 4.686 adet payın sahibi…nın vekili Sayın ….’in olumlu oyu olmak üzere toplam 39.831 olumlu oyla oy ile oyçokluğu ile kar dağıtılmamasına karar verildi…” şeklinde karar alındığını,
Gündem maddesinin, davalı şirketin kârı ile ilgili olarak varsa bu kârın dağıtımının yapılıp yapılmayacağına ilişkin olup; davalı şirketin 2013 yılında 2.647.808,36 TL zarar ettiğinden dağıtılacak bir kârın bulunmadığı hususunun aynı gündem maddesi çerçevesinde görüşülerek oy birliği ile tespit edildiğini, iptal davasına konu 7 numaralı kararın, yalnızca kâr mevcut olan 2012 ve geçmiş yıllara ilişkin olduğuna göre, işbu dava ile iptali istenilen hususun da yalnızca kâr edilen dönemlere ait kâr dağıtılmaması kararı olduğunu,
Davalı şirketin 2013 yılında zarar etmiş olması nedeniyle 7 numaralı karar kapsamına 2013 yılı dahil olmadığından Yerel Mahkeme tarafından bu yönden kısmen red kararı verilmesinin hatalı olduğu gibi, kısmi red nedeniyle davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu beyanla;
Davalı şirketin 20.01.2015 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan 7 numaralı kararının kapsamına 2013 yılı dahil olmadığı, dolayısıyla bu madde ile ilgili iptal istemlerine 2013 yılı dahil olmadığından, İstanbul Anadolu (8). Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01.03.2017 tarih, 2015/601 Esas ve 2017/215 Karar sayılı kararının 7 numaralı genel kurul kararı yönünden fazlaya ilişkin talebin reddi ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin bölümünün kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesine ve tüm talepleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkemenin, müvekkil şirketin malî durumunun, kâr dağıtımı yapılmasına finansal olarak ve fiilen imkan vermediğini ortaya koyan haklı gerekçelerini ve maddi vakıaları hiçbir yönden değerlendirmeksizin hüküm tesis ettiğini,
Delillerin varlığına rağmen, yerel mahkemece ” kârın dağıtılmamasını haklı kılacak başka bir delil de ibraz edilmediğinden ” şeklinde oluşturulan hatalı gerekçesiyle karar oluşturulmasının, eksik inceleme yapıldığını göstermekte olduğunu,
Kararın gerekçesinden de, yerel mahkemenin TTK’ da kâr dağıtımı yapılmasını zorunlu kılan emredici bir kural bulunmadığına dair açıklama ve delillerini tartışmaksızın ve uyuşmazlığın teknik hukuki boyutlarını irdelemeksizin hüküm verdiğini,
Hukuken soyut, kâr dağıtımı var mıdır gibi bir tartışmanın yapılmasının mümkün olmadığına yönelik iddialarının yerel mahkemenin kararında göz ardı edildiğini,
Şirkette yeterince nakit bulunmamasının nedeninin, şirketten aldığı borçları inkâr eden, hem de eskiden müdür olan bir ortak ise, kendisinin dava açıp olmayan nakitten kâr dağıttırmaya kalkmasının, şirketi zora sokmaya, şirketler hukukunu ve şirketler hukukunu oluşturan meşru çıkar dengelerini hiçe saymaya yönelik bir davranış olduğunu,
Yerel mahkemenin, Yargıtay kararlarını, dosyada mübrez olan bilimsel görüşleri, makaleleri, ve hatta TTK’ nın ikincil mevzuat hükümlerini kararında değerlendirmediğini, bu görüşler karşısında farklı bir argüman ortaya koymadığını, kısacası eksik inceleme sonucu bir karar tesis ettiğini,
İlk derece yargılamasında alınan kök rapor ve ek raporun, finansal gerekçeler dikkate alınmayarak oluşturulan, maddi olaylara aykırı, hatta maddi vakıayı değerlendirme konusu bile yapmayan, neden yapmadığını da açıklamaya gerek duymayan birer rapor olup bu nedenlerle HMK m.279/2′ ye aykırılık teşkil etmekte olduğunu,
Müdürlere verilmesi TTK uyarınca zorunlu olmayan huzur hakkının verilmediğinin ve verilmeyeceğinin ortaya konulmasından öteye gitmeyen, 20 Ocak 2015 tarihli olağan genel kurulda gündemin 8. maddesine istinaden alınan kararın iptalinde hukuki yarar olmadığını,
Her iki genel kurul kararının da hukuka tamamen uygun olduğunu, yasa, içtihat, öğreti ve fiziksel gerçeklik gereğince, nakit yokken kar dağıtılmaması yönünde; zorunlu zaten değilken müdüre huzur hakkı vermeme yönünde alınan hukuka uygun kararların iptaline gerek olmadığının ortada olduğunu,
İleri sürerek yerel mahkemenin yasa ve usule aykırı kararının kaldırılarak davanın reddi kararı verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, davalı şirketin 20-01-2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan geçmiş yıl kârlarının dağıtılmaması ve şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılındaki faaliyetlerine yönelik huzur hakkı, ikramiye ve prim veya ücret ödenmemesine ilişkin kararların iptaline ilişkin olup , ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İptali istenen 7.maddenin kar payı dağıtılmamasına, 8. maddesi ise şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılı faaliyetlerine yönelik olarak huzur hakkı, ikramiye, prim veya ücret ödenmemesine ilişkindir.
TTK’nın 445.maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilir.
Davalı şirketin 20-01-2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 8.maddesi şirket müdürlerine 2012 ve 2013 yılı faaliyetlerine yönelik olarak huzur hakkı, ikramiye, prim veya ücret ödenmemesine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesine göre; 2012 yılı 1,2,3,4,5 ve 6. aylarında davacıya aylık 12.000 TL ödemede bulunulduğu, genel kurul toplantısı sırasında da davacı vekilinin “müvekkilinin 2012 ve 2013 yıllarında alması gereken ücretlerin ödenmediğini, bunların ödenmesini talep ettiği”, buna karşı söz alan davalı vekilinin de “ücret adı altında alınan ama ücret olmayan avansların şirkete geri ödenmesi gerektiğini” beyan ettiği, dolayısıyla davacıya ödenen paranın ücret alacağı olup olmadığının tartışma konusu olduğu, genel kurul toplantısında da geriye yönelik karar alınmış olması nedeniyle alınan bu kararın, davacının dava açarak ödenen paranın ücret alacağı olduğunu ispatlama ve talep hakkını ortadan kaldırıcı nitelikte olması nedeniyle dürüstlük kuralına aykırı olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin genel kurulun 8. maddesinde alınan kararı iptal etmesi doğru olup, davalı vekilinin bu maddeye karşı yaptığı istinaf başvurusu yerinde değildir.
İptali istenen 7.madde kar payı dağıtılmamasına ilişkindir.
Kar payı dağıtılıp dağıtılmamasına ilişkin yetki genel kuruda ise de; genel kurul bu yetkisini kullanırken kanuna, sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun karar almak zorundadır.
Her ticaret şirketi gibi limited şirketin nihai amacı kar elde etmek ve bunu dağıtmak olup limited şirketin kar elde etme ve dağıtma nihai amacından doğan pay sahibinin kar payı hakkı da vazgeçilmez haktır. Bu çerçevede limited şirketin pay sahiplerine dağıtılabilecek karı bulunuyorken kar dağıtmama gerekçesinin somut gerçeklere dayanması ve ileri sürülen bu durumun kar payı dağıtılmamasını haklı kılacak nitelikte olması gerekmektedir.
Davalı kar payı dağıtılmamasına ilişkin kararın gerekçesini “davalı şirket hesabında görünen alacakların tahsil imkânının olmaması sebebine” dayandırmakta olup; gerçekten de; Genel Kurulun davaya konu 7.maddesinde ” Gündemin 7.maddesi uyarınca ; 2012 ve 2013 yılı kar dağıtımı yaplabilecek mevcut ve şartların olup olmadığı hususunun görüşülmesine geçildi. …. hesapta bulunan … 1.376.866,26 TL ve . …. hesabında bulunan 953.269,80 TL ile…. numaralı hesapta bulunun …. Plaza teminat mektubu masrafları 324.702,49 TL olmak üzere toplamda 2.654.838,55 TL lik alacakların tahsil imkanının kalmaması sebebi ile 2012 yılında elde edilen şirket kazancından kanun ve esas sözleşme gereği yapılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra karın dağıtımı imkanı olmadığının” oybirliğiyle tespit edildiği, dolayısıyla bu durumun davacının da kabulünde olduğu, davalı şirketin 2013 yılında da 2.647.808,36 TL zarar ettiği hususu da dikkate alındığında; genel kurulda alınan kar dağıtmama kararının davalı şirketin ekonomik faaliyet ve amaçları, ayrıca şirket işlemlerinin devamlı gelişmesi açısında zorunlu olduğu, kanun ve dürüstlük kuralına aykırı kabul edilemeyeceği anlaşıldığından davalı vekilinin bu maddeye yönelik karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesinin genel kurulun 7. maddesinin iptaline ilişkin kararının HMK’ nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve dairemizce yeniden hüküm kurularak bu maddeye ilişkin iptal talebinin reddine ilişkin esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvurusuna gelince; davalı şirketin genel kurulun 7. maddesinin iptaline ilişkin davacı talebinin reddine dairemizce karar verilmiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf talebi konusuz kaldığından incelenmesine gerek görülmemiş olup; aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,
A) İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01/03/2017 tarih 2015/601 Esas 2017/215 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-b/2 maddesi gereğince ORTADAN KALDIRILMASINA ve dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;
2- Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalı … Tic. Ltd. Şti’nin 20/01/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 8 nolu kararın İPTALİNE, 7.maddeye ilişkin iptal talebinin REDDİNE,
3- Davalı şirketin 20/01/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu kararın iptaline ilişkin davacı talebinin reddine dairemizce karar verilmiş olmakla davacı vekilinin bu maddeye yönelik istinaf talebi konusuz kalmış olduğundan istinaf talebi yönünden bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4-İlk Derece Mahkemesi yönünden alınması gerekli 35,90 TL harçtan dava açılırken davacı tarafından peşin olarak yatırılmış olan 27,70 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 8,20 TL ‘ nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5- İlk derece mahkemesi yönünden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yapılan 32,40 TL ilk masraf, 214,40 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.246,80 TL yargılama giderinin takdiren 1/2 oranında 1.123,40 TL’ nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
7- İlk derece mahkemesi yönünden davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-İlk derece mahkemesi yönünden davalı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-İlk derece mahkemesi yönünden davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-İlk Derece Mahkemesi yönünden, taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine,
11-İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
12-İstinaf yönünden davacı tarafından yatırılan harçların talep halinde davacıya iadesine,
13- İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen 26,40 TL dosya gidiş/ dönüş masrafı ve 25,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 51,40 TL’ nin davacı üzerinde bırakılmasına,
14- İstinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
15- İstinaf yönünden; dosyada artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 30/05/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.