Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/299 Esas
KARAR NO : 2018/1108 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/1250 Esas – 2017/447 Karar
DAVA : Ticari Şirket Genel Kurul Kararı İptali
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı şirkette %25 oranında pay sahibi olduğunu, şirketin diğer ortağının müvekkilini şirketten uzaklaştırmaya çalıştığını, davalı şirketin tek mal varlığı olan taşınmazın elden çıkarılmak istenildiğini,30.09.2015 tarihli genel kurulda alınan 4 ve 5 numaralı kararların batıl olduğunu, 7 numaralı kararın da yasa, ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu belirterek iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının müvekkili şirkete karşı birçok dava açtığını ve sürekli olarak tedbir talebinde bulunduğunu, kötü niyetli olduğunu, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/590 Esas sayılı dosyası ile sorumluluk davası açtığını ve taşınmaz üzerine tedbir konulmasına karar verildiğini, itiraz üzerine bu tedbirin 08.10.2015 tarihinde kaldırıldığını, daha önce açtığı davaların da reddedildiğini, davacının ortaklık ilişkisini çekilmez hale getirdiğini, taşınmazın toptan devrinin söz konusu olmadığını, şirketin zarara uğratmaya yönelik davranışların davacıdan kaynaklandığını, şirketin bankalara olan borcunun ödenebilmesi açısından finansmana ihtiyaç bulunduğunu, bu nedenle taşınmaz ile ilgili 10 adetlik sayı sınırlaması ile karar alınmak istenildiğini belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06/06/2017 tarih ve 2015/1250 Esas – 2017/447 Karar
sayılı gerekçeli kararı ile; ” … İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacının, davalı şirkette %25 oranında pay sahibi olup, azınlık hissadar konumunda bulunduğu, 30.09.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınmış olan 4 ve 5 numaralı kararların batıl olduğunun tespiti ile, 7 numaralı kararın yasa, ana sözleşme ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu iddia edilerek iptali istenildiği belirlenmiştir.
TTK’ nun 6102 sayılı 447. maddesi gereğince, hangi kararların batıl olacağı belirlenmiş olup, anılan genel kurul toplantısını 4 numaralı gündem maddesi ile “Davalı şirketin faaliyetine teşkil eden inşaatın 10 adet bağımsız bölümünün satışı için yönetim kuruluna yetki verilmesi” konusunun görüşüldüğü ve davacının red oyuna karşılık çoğunlukla karar alındığı belirlenmiştir. Bu yetkinin şirket varlığını toptan satışı anlamına geleceği ve yönetim kuruluna devredilemeyeceği, bu nedenle kararın batıl olduğu ileri sürülmüştür.
TTK’ nun 408/2.f bendinde “Önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı” konusunda genel kurulun devredilemez yetkili olduğu düzenlenmiştir. Davaya konu 30.09.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısının 4 no.lu kararı ile sadece 10 adet dairenin satışına ilişkin olarak yönetim kuruluna yetki verilmiştir. Başka bir anlatımla satış kararı genel kurulca alınmış ve satış işlemlerinin yapılması konusunda yönetim kurulu yetkilendirilmiştir. Ayrıca şirketin içinde bulunduğu mali koşullar değerlendirildiğinde 10 adet daire satışının şirketin çıkarlarına uygun olduğu, borca batık durumda olduğu belirlenen şirketin bu durumdan çıkabilmesi ve tüzel kişiliğinin korunması amacıyla önlemler alınması gerektiğinden kararın objektif iyi niyet kurallarına da uygun bulunduğu sonucuna varılmıştır. Bu karar şirketin önemli miktarda varlığının toptan satışı niteliğinde değildir. Saptanan durum bu olunca anılan kararın batıl olmadığı ve iptalini gerektirir bir durumun da söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.
30.09.2015 tarihli genel kurul toplantısının 5 numaralı gündem maddesi ile alınan kararın şirkete vekil tayin etmek konusuna ilişkin olduğu belirlenmiştir. Karar davacının muhalefeti ile ve oy çokluğu ile alınmıştır.
6102 sayılı TTK’ nun 631. maddesi gereğince; şirket ana sözleşmesinde başka bir düzenleme bulunmadığı takdirde ticari vekil ve mümessillerin genel kurul kararı ile atanabileceği, yetkilerinin de genel kurulca sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Şirket ana sözleşmesinde buna ilişkin özel bir hüküm yoktur. Şirket yönetim kurulu, genel kurulca alınan kararları yerine getirir. Bu nedenle alınan karar bu yönüyle batıl değildir. Ancak temsil yetkisinin sınırsız olarak tanınması, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturacaktır. Bu nedenle 5 numaralı genel kurul kararının batıl olup iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
30.09.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 numaralı karar ile müdürün ibrası ve finansal tabloların onaylanmasına ilişkin olarak davacının muhalefetiyle ve oy çokluğu ile karar alınmıştır.
2015 yılı faaliyet raporu dosyaya ibraz edilmemiştir. Bu durumda 30.09.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında 2015 yılı faaliyet raporunun sunulmadığı kabul edilmelidir. Bu rapor sunulmadığından buna dayalı olarak onaylanması mümkün olan müdürün ibrası ile finansal tabloların onaylanması kararı dayanaksız olup, oylamaya dahi sunulması mümkün değildir. Açıklanan nedenler ile 7 numaralı genel kurul kararının yasa, ana sözleşmesi ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan iptali gerektiği …” gerekçeleri ile;
“Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı şirketin 30.09.2015 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 4 nolu maddesi ile alınan karara ilişkin davanın REDDİNE,
Gündemin 5 ve 7 nolu kararlarıyla ilgili talep yönünden davanın KABULÜNE, bu kararların İPTALİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkemenin genel kurul kararları arasından 4. maddenin iptal edilmemesinin yasaya aykırılık teşkil ettiğini, genel kurul kararının 4. maddesine bakıldığında “genel kurulun satış kararı almadığı, müdür tarafından uygun görülecek 10 adedinin satışı için yetki verildiği” nin görüleceğini, taşınmazların genel kurul tarihindeki durumları ile satılmasının şirkete vereceği geri dönülmez zararlar bir kenara bırakılsa dahi genel kurul tarafından bu taşınmazların satılmasına değil müdür tarafından uygun görülecek 10 adedinin satılması konusunda yetki verilmesine karar verildiğini, başka bir deyişle bahse konu kararda dairelerin satılması kararı verilmediğini, dairelerin satılması için müdüre yetki verilmesi kararı verildiğini, bu sebeple mahkemenin bu yöndeki tespitlerinin isabetli olmadığını,
TTK’ nın 622. maddesinde, TTK’ nın anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanacağının kabul edildiğini, bu itibarla davada anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlüğüne ilişkin TTK 445. maddesi vd. hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olacağını,
Davalı şirketin, İstanbul İli… Parsel kain taşınmaz üzerinde … adlı bir inşaat projesini yürütmekte olduğunu, işbu projenin şirketin tek mal varlığı olduğunu, davalı şirketin başka bir mal varlığı bulunmadığını,
TTK 408/2-f de “önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı ” nın, genel kurulun devredilemez görev ve yetkileri arasında sayıldığını, davalı şirketin tek mal varlığını oluşturan … inşaat projesinde yer alan 25 dairenin 10 adedinin satılması konusunda davalı şirketin müdürüne yetki verilmesinin, TTK 408/2-f hükmüne açıkça aykırı olduğunu,
Projenin tüm maliyeti, inşaatın %20′ sine karşılık gelecek bölümü ile karşılanabilecekken, henüz yarısı dahi tamamlanmamış projedeki dairelerin yarısına yakınının satılmasının, şirketin ciddi şekilde zarara uğramasına yol açacağını beyanla;
İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1250 Esas ve 2017/447 Karar sayılı kararının istinaf edilerek yerel mahkeme kararının bozularak, kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, davalı şirketin 30.09.2015 tarihli genel kurul kararının 4., 5.ve 7. maddelerinin iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama ile taraf delillerinin toplandığı, davalı şirketin ticari faaliyetlerini gösterir şekilde tüm kayıt ve belgelerin getirtildiği, gelen belge ve kayıtlar ile ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak alınan raporda; şirketin 2013 Eylül-31.03.2015 tarihlerini kapsayan dönemleri arasında elde ettiği kira geliri haricinde hiçbir ticari faaliyette bulunmadığı, şirketin tüm kaynaklarının, alınan borçlar ve katlanılan giderlerinin inşaat proje ile ilgili olduğu, buna rağmen tüm borçlanma maliyetlerinin gelir tablosu hesaplarına intikal ettirildiği, bu anlamda şirketin öz sermayesinin tüketildiği, bu nedenle herhangi bir gelir getirici faaliyeti olmayan şirketin, kredi geri ödemelerini ortaklara borçlanarak yapabileceği, ancak bu durumun da sürdürülebilir olmadığı değerlendirildiğinden, genel kurul kararında görüldüğü üzere ön satış yolu ile finansman yaratılma çabasına girildiğini, 31.12.2015 tarihli bilançodan zararların toplamının 3.343.740,91 TL kısmının kur farkı zararlarından kaynaklandığını, bu nedenle genel kurulun 4 numaralı kararının şirketin tüzel kişiliğini korumak amacıyla gerekli önlemleri alması gerektiği dikkate alındığında objektif iyi niyet prensiplerine ve dürüstlük kurallarına uygun olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirketin genel kurul kararı ile şirketin tek inşaat projesi inşaat edilen 10 adet bağımsız bölüm dairenin satışına yönelik yönetim kuruluna yetki vermesi, şirketin tüzel kişiliğini korumaya yönelik tedbir niteliğinde olduğu, sonuç olarak ilk derece mahkemesi kararı, dosya içeriği ile usul ve yasaya uygun olup, sunulan delillerin hukuki değerlendirmesinin geçerli bir şekilde yapıldığı ve ulaşılan sonucun hukuka uygun olduğu, istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 15/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.