Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/29 E. 2018/478 K. 23.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/29
KARAR NO : 2018/478
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/05/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/1239 Esas – 2017/590 Karar
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ : 23/05/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 19/04/2016 tarihinde yapılan çağrısız genel kurulunda davacı hazır bulunmadığından yok hükmünde olduğunu, 16/05/2016 tarihli genel kurulun toplantı saatinin ilan ve posta yoluyla müvekkiline bildirilmediğini, tek ortakla yapılan genel kurulda yönetici durumundaki ortağın kendi ibrası hakkında almış olduğu kararın TTK 619 madde gereğince geçersiz olduğunu, sermaye artışıyla ruçhan hakkının engellendiğini belirterek her iki genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını, 19/04/2016 tarihli kararın genel kurul değil yönetim kurulu kararı olduğunu, davacının aktif husumet ehliyeti ve hukuki yararının bulunmadığını, 16/05/2016 tarihli genel kurula çağrının iadeli taahhütlü mektupla davacıya bildirildiğini ayrıca TTSG ve Hürses gazetelerinde ilan edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 18/05/2017 tarih ve 2016/1239 Esas – 2017/590 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … İptali istenen 19/04/2016 karar her ne kadar davacı vekilince genel kurul kararı olarak ifade edilmiş ise de; kararın içeriği incelendiğinde bunun bir genel kurul (ortaklar kurulu) kararı niteliğinde olmadığı, yönetim kurulu kararı niteliğinde olduğu, alınan bu kararla genel kurul yapılması konusunda karar alındığı, gündem maddelerinin belirlendiği ve genel kurulun 16/05/2016 tarihinde yapılmasının kararlaştırıldığı, esasen bu karar kapsamında ortaklar kurulunun yetki alanına giren herhangi bir karar da alınmadığı, yönetim kurulunun ortaklar kurulunun toplantıya çağırmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından genel kurul kararı olarak nitelenen ancak esas itibariyle yönetim kurulu kararı niteliğinde bulunan 19/04/2016 tarihli karar yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerektiği,
16/05/2016 tarihli genel kurul kararı hem çağrı ve hem de içerik yönünden incelendiğinde;
a) Şirket ortağı olduğu anlaşılan davacıya tebligat gönderildiği ancak tebligatın içeriğinde yer alan gündem maddeleri incelendiğinde, kapsamının TTSG’de yayınlanan gündem maddeleri ile uyuşmadığı; TTSG’de yayınlanan metinde şirket sermayesinin 10.000.000,00TL’den 12.000.000,00TL’ye çıkarılması hususunun görüşüleceğinin yazılı olmasına rağmen davacıya gönderilen metinde böyle bir hususun yer almadığı, yine aynı konuyla ilgili çıkan günlük gazete ilanında sadece sermaye başlıklı maddenin tadili ibaresinin yer aldığı, sermaye arttırımından söz edilmediği, ortakların toplantıya çağrılmasına ilişkin şirket ana sözleşmesinin 7. maddesine uygun bulunmadığı,
b) TTK’nın 616/1-a gereğince şirket sözleşmesinin değiştirilmesi genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olduğu, davacıya usulüne uygun çağrı yapılmaksızın sermaye artışı kararı verilmesi ve TTK.nın 619. maddesi gözetilmeksizin şirket müdürünün ibrasına karar verilmesinin yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olduğu, Bu nedenle genel kurulda alınan 5 ve 6 nolu kararların iptaline … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile;
” 1-Davanın kısmen kabulüyle, davalı şirketin 19/04/2016 tarihli TTSG’de yayınlanan kararırın yönetim kurulu kararı olduğu dikkate alınarak iptaline ilişkin talebin reddine,
2-Davalı şirketin 16/05/2016 tarihli genel kurulunda alınan 5 ve 6 gündem maddesi kapsamındaki kararların iptaline, diğer maddeler yönünden talebin reddine,
3-Mahkememizce 16/02/2017 tarihinde tedbir kararı ile ilgili olarak 16/05/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5 ve 6 nolu gündem maddesindeki kararlar yönünden ihtiyati tedbirin devamına, 16/04/2016 ve 16/05/2016 tarihli kurul kararlarında alınan diğer kararlar yönünden konan ihtiyati tedbirin derhal kaldırılmasına, … ” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Huzurdaki davanın, hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, süre yönünden yapmış oldukları itiraz yerel mahkemece değerlendirilmeksizin hüküm tesis edildiğini, somut olayda 16 Mayıs 2016 tarihli Genel Kurul hakkında açılacak olan dava için, üç aylık hak düşürücü sürenin son gününün, 16 Ağustos 2016 günü olduğunu, huzurdaki davanın 20.12.2016 tarihinde ikame edilmiş oması nedeniyle düşürücü süre içerisinde açılmamış olan davanın usulden reddi gerektiğini, bu nedenle, yerel mahkeme ilamının davanın kabulüne ilişkin kısmının, HMK m. 353/f.1-a/4 gereğince kaldırılması ile dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini,
16.05.2016 tarihli Genel Kurul Çağrısının usulüne uygun olarak yapıldığını, bu itibarla 6 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan sermaye artırımı kararının usul ve yasaya uygun olduğunu,
16.05.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısı için TTSG’ den yayınlanan gündem maddeleri ile davacı ortağa gönderilen tebligattaki gündem maddeleri arasında herhangi bir farklılık bulunmadığını, dolayısıyla 19.04.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararında yer alan bir hususun davacı ortağa gönderilen tebligatta olmadığı gerekçesiyle, tebligatın usulsüz olduğunun kabulünün açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkil şirketin 16.05.2016 tarihli Genel Kurul Toplantısı’na ilişkin toplantı gündeminin, şirket merkezinin bulunduğu yerde çıkan 19.04.2016 tarihli “…” adlı ulusal gazetenin dördüncü sayfasında ilan edildiğini, dolayısıyla, müvekkil şirket ana sözleşmesinin 7. maddesi ile düzenlenen şekilde Genel Kurul gündemi ilan edildiğini, gündem maddelerine ilişkin açıklamalara yukarıda ayrıntılı olarak yer verildiğinden; toplantı gündeminin 6. maddesinin “…” adlı gazetede de TTSG’de yayınlandığı ve davacı ortağa tebliğ edildiği şekliyle ilan edildiğini,
16.05.2016 tarihli Genel Kurul’da ibrasına karar verilen müvekkil şirket müdürünün toplantıda vekaleten temsil edilmiş olup, 5 numaralı gündem maddesi kapsamında alınan şirket müdürünün ibrası kararının usul ve yasaya uygun olduğunu,
Müvekkil şirket her ne kadar iki ortaklı bir limited şirket olsa da; usulüne uygun olarak yapılan çağrıya rağmen, %10’ luk paya sahip davacı tarafın kötü niyetli olarak toplantıya katılmaması sonucunda toplantının tek ortağın katılımıyla yapılmak zorunda kalındığını, nitekim, söz konusu toplantıda, şirket müdürünün ibrası kararından önce finansal tablolar, bilanço kar ve zarar hesaplarının görüşüldüğünü, şirket kar zararının nasıl mahsup edileceğinin kararlaştırıldığını, dolayısıyla, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için TTK. m. 619 gereğince oy hakkından yoksun olduğu kabul edilse dahi belirtilen hususların görüşülmüş olması nedeniyle ibranın hukuken yapılmış sayılacağını beyanla;
Hak düşürücü süre gözetilmeksizin tesis edilen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/1239 E. – 2017/590 K. sayılı 18.05.2017 tarihli ilamının davanın kabulüne ilişkin kısmının, HMK m. 353/f.1-a/4 gereğince kaldırılması ile dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,
Bu talepleri kabul edilmediği takdirde, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/1239 E. – 2017/590 K. sayılı 18.05.2017 tarihli ilamının davanın kabulüne ilişkin kısmının istinaf talepleri doğrultusunda kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, davalı tarafın istinaf dilekçesine cevap ve istinaf dilekçesinde özetle;
19.04.2016 günlü Çağrısız Genel Kurul Toplantısında alınan kararların yoklukla hükümsüz olduğundan iptaline karar verilmesi gerektiğini,
16.05.2016 günlü toplantıda alınan kararlardan (7) sayılı şirketin temsil ve idaresine ilişkin şirketin iki müdürle temsili ve pay sahibi olmayan müdürün seçimi ile ilgili kararın, hem gündem maddelerinde yer almadığından, hem çağrı metninde bulunmadığından, hem de şirket ana sözleşmesinin (8) nci maddesine açık aykırılık teşkil ettiğinden T.T.K. 413/2, T.T.K. 414/1 maddeleri ve Şirket Ana Sözleşmesinin (8) nci maddesi gereğince yoklukla hükümsüz olduğundan iptaline karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin yasa ve usule aykırı olduğunu,
Belirtilen nedenlerle; istinaf başvurularına binaen taleplerinin reddine ilişkin kısmının kaldırılarak 16.05.2016 günlü genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini isteme gereği hasıl olduğunu beyanla;
İlk Derece Mahkemesi’ nin taleplerinin reddine karar vermiş olduğu kısmının kaldırılarak davalı … Limited Şirketi’ nin 19.04.2016 günlü çağrısız genel kurul toplantısında alınan kararlar ile, 16.05.2016 günlü genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti ile alınan kararların yok hükmünde olduğuna, karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, davalı şirketin 19/04/2016 tarihli genel kurul toplantısı ile 16/05/2016 tarihli genel kurul toplantısının yoklukla hükümsüz olduğunun tespiti ile toplantılarda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde 16.05.2016 günlü toplantıda alınan tüm kararların yoklukla hükümsüz olduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiği halde ilk derece mahkemesince 5 ve 6 numaralı kararların iptaline diğer kararlara ilişkin taleplerin reddine karar verdiği, ancak reddedilen taleplere ilişkin herhangi bir red gerekçesi yazılmadığı gibi, davalı vekilince de davanın 3 aylık süre içerisinde açılmadığı ileri sürülmesine rağmen gerekçeli kararda bu yönde de herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
HMK’ nın 297/1-c maddesi uyarınca, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da İstinaf incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, İstinaf denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesince, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek dava konusu 16/05.2016 tarihli toplantıda alınan diğer kararlara ilişkin taleplerin ve davalı vekilinin davanın 3 aylık sürede açılmadığına ilişkin itirazların hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa’ nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.
YHGK’nın 07.12.2011 tarih ve 15-708 E., 737 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (A.g.e., s. 472).
Bu durumda; HMK’ nın 297/1-c maddesi hükmü de gözetilerek, ilk derece mahkemesince, davacının reddedilen taleplerine ilişkin hükmün denetime elverişli şekilde dayanak ve delillerinin gösterilmemesi, yine davalının, davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı yönündeki itirazlarının değerlendirilmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile;
1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/05/2017 tarih ve 2016/1239 Esas – 2017/590 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a/6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafça yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafça yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında taraflarca sarf edilen giderlerin ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılama sonucunda verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/05/2018 tarihinde HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.