Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/271 E. 2019/494 K. 03.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/271
KARAR NO : 2019/494
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/211 Esas – 2017/1038 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 03/04/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, davalı … davacı … acentesi olan dava dışı … ait … Sigorta aracılık hizmetlerine bağlı olarak … Sigorta Acentelik Hizmetleri unvanıyla davacı müvekkilinin tali acenteliğini yaptığını, davalının bu acenteliği aşamasında sigorta müşterilerinden tahsil ettiği ve müvekkili şirkete ödemekle yükümlü olduğu prim ve komisyonları ödemediğini, bunun üzerine dava dışı … davalı tarafından namına keşide edilen … Sultançiftliği şubesine ait 19/04/2005 tarih ve 30.000 TL bedelli çeki borcuna mahsuben ciro ederek müvekkili şirkete verdiğini, söz konusu çekin müvekkili şirket tarafından ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edildiğini ancak çekin karşılıksız çıktığını davalı aleyhine Gaziosmanpaşa …. İcra Müdürlüğü’ nün …. Esas sayılı dosyasında kambiyo senedine dayalı olarak takip yapıldığını, takibe konu olan çeke ilişkin Gaziosmanpaşa İcra Hukuk mahkemesinin 2014/6 Esas -2014/19 Karar sayılı ilamı ile çekin zamanaşımına uğradığından icranın geri bırakılması kararı verildiği, müvekkili şirketin davalıdan şimdilik 10.000 TL alacağının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili davaya karşı cevabında, acentelik sözleşmesinden kaynaklı alacak davasının BK 147/5 maddesine göre 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, zaman aşımı süresinin dolduğunu, Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi’ nce verilen karar gereğince kesin hüküm niteliğinde olup davanın reddine karar verilmesini, 23/02/2003 tarihinde açılışı yapılan … Sigorta Acentelik Hizmetleri unvanlı şahıs firmasının 2008 yılı içerisinde kapanarak sicilden terkin edildiğini, müvekkilinin artık ticari faaliyette bulunmadığını, bir dönem … Sigorta Aracılık hizmetleri ile ticari işbirliği içerisinde faaliyet yürüttüğünü, davacı … şirketi ile doğrudan ilişkisinin bulunmadığını, dava konusu olan çekin … Sigorta Aracılık hizmetleri acentelik faaliyetleri nedeniyle muaccel olan borçlarının karşılığında verildiğini davacıya herhangi bir borçlarının olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 13/12/2017 tarih ve 2015/211 Esas – 2017/1038 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Davacının alacağını dayandırdığı çekin zamanaşımına uğramış olduğu, taraflar arasında ticari ve hukuki bir ilişkinin bulunmadığı bu hususta bir delil ibraz edilmediği, bu itibarla davacının davalıdan alacağı bulunmadığı … ” gerekçeleri ile; ” Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafın acentelik sözleşmesinden doğan prim ve komisyon borçlarına karşılık dava dışı lehtara icra takibine konu çeki verdiğini ( keşide ettiğini ), böylelikle borcu acentelik sözleşmesinden kaynaklanan borç niteliğinden çıkardığını, borcun tecdit edildiğini/ yenilendiğini, senede bağlı bir alacak haline getirildiğini, bu hususun davalı vekilinin 16.04.2015 tarihli dilekçesinin 5 ve 6 nolu bendinde de ifade edildiğini, Buna göre çekin ciro yoluyla davacı müvekkil şirkete geçtiğini, yani müvekkil şirketin çekte ciranta olması hasebiyle, kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi gereği davalı ( keşideci ) ile lehtar arasındaki temel ilişki yönünden zorunlu olan ispat külfetinin, müvekkil şirket bakımından kendiliğinden ortadan kalktığını, bu itibarla yerel mahkemece, müvekkil şirketin davaya konu alacağının varlığı hususunda ” sadece temel ilişki yönünden ” ispat delili aranmasında, “taraflar arasındaki hukuki ve ticari ilişkinin ispatı bakımından bilirkişi incelemesine gidilmesinde ” çok açık hataya düşüldüğünü, bu hususta yanlış yöntem uygulandığını, neticede de hatalı ve yanlış hükme varıldığını, Huzurdaki davada, dosyaya sundukları kanun hükümleri, içtihat, doktrin ve deliller ışığında müvekkil şirket alacağının- kambiyo senedine dayalı takip yönünden zamanaşımına uğramış olsa da – esas yönünden zamanaşımına uğramadığı, alacaklarının halen mer’ i ve muaccel olduğu, davalının temerrüdünün devam ettiği iddia ve ispat edilerek, İİK madde 33/A gereğince alacaklarının zamanaşımına uğramadığını tespit sadedinde, davalının ödemesine karar verilmesinin talep edildiğini, Davaya konu alacaklarının mer’i olduğunu ve zamanaşımına uğramadığını, davanın niteliği gereği ispat külfetinin tamamen davalı tarafa ait olduğunu, başka bir ifade ile davalı tarafın sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmekle mükellef olduğunu, davalı tarafın bu yönde hiçbir iddiasının da bulunmadığını, bilakis çekin acentelik faaliyetlerinden kaynaklanan borçlarına karşılık keşide edilip verildiğini daha ilk başta 16.04.2016 tarihli davaya cevap dilekçesinde çok açık belirttiğini, bu bakımdan huzurdaki davada müvekkil şirketin alacağının varlığını ispat bakımından bir külfeti bulunmadığını, Huzurdaki davanın, “davaya konu çeke ilişkin alacaklarının mevcudiyeti ve zamanaşımına uğramadığının tespiti” şeklinde açıldığı halde, yerel mahkemece alacaklarının mevcudiyeti ve zamanaşımına uğrayıp uğramadığına dair sadece temel ilişki yönünden inceleme ve araştırma yaptırılması ve ispat delili aranması ve neticede bu kapsamda karar verilmesinin tamamen hatalı ve yanlış olduğunu beyanla; Mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Uyuşmazlık konusu, davacı ile dava dışı …Sigorta Aracılık Hizmetleri firması arasındaki acentelik sözleşmesi bağlamında dava dışı … Sigorta Aracılık Hizmetleri firmasının tali acentesi olarak faaliyette bulunan davalının, tahsil ettiği ve ödemekle yükümlü olduğu öne sürülen prim ve komisyon borçlarına mahsuben verildiği belirtilen … Sultan Çiftliği şubesine ait 19/04/2005 tarihli 30.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacıya borçlu olup olmadığı, borçlu ise miktarına ilişkin olup, buna ek olarak davanın dayanağı olan çeke ilişkin olarak yürütülen icra takibi ile ilgili olarak Gaziosmanpaşa İcra hukuk Mahkemesinin kararı ile çekin zamanaşımına uğradığı kabul edildiğinden çeke bağlı alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve ispat yükü de, ikinci bir ihtilaf konusudur. Taraflar arasında doğrudan hukuki ve ticari bir ilişki bulunmamaktadır. Davacının dayandığı çekin keşidecisi … olup, lehdarı dava dışı …. Çekin .. tarafından … T.A.Ş. firmasına ciro edildiği anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan çek fotokopisinden ibraz kaşesi okunamamaktadır. … TAŞ tarafından keşideci ve lehdar aleyhine Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında takip yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı ile dava dışı … Sigorta Aracılık Hizmetleri … an arasında Beyoğlu … Noterliği’ nin 16/01/2004 tarih ve … no.lu işlemi ile tasdik edilmiş acentelik sözleşmesi bulunmaktadır. Dava dışı … Sigorta Aracılık Hizmetleri … ile … Sigorta Acentelik Hizmetleri … arasında 29/11/2004 tarihli tali acentelik sözleşmesi bulunmaktadır. Acente olarak tanımlanmış … ile tali Acente olarak tanımlanmış … arasındaki sözleşmenin teminat başlıklı 5. Maddesinde tali acenteden 30.000.000.000 TL (teminat çek) alındığı ifade edilmiştir. Dava konusu çekin sözleşmede belirtilen ve teminat amacıyla verildiği belirtilen bugünkü karşılığı 30.000,00 TL olan çek olduğu anlaşılmaktadır. Davalı taraf cevap dilekçesinde davanın dayanağı olan çekin davalının dava dışı … acentelik faaliyetleri nedeniyle muaccel olan borçlarının karşılığı verilmiş olduğunu bu nedenle çekin ifa uğruna, mevcut borcu ödemek amacıyla verildiğini, bu nedenle acentelikten kaynaklanan borcun yenilendiğini ve yerine çekten doğan borcun geçtiğini belirterek çekin de zamanaşımına uğradığını savunmaktadır. Davacı cevaba cevap dilekçesinde, taraflar arasında temel ilişkiye dayalı olarak dava açtığını, çeki bu nedenle aldığını, çek verilmekle alacağın yenilendiğini, icra takibi ile alma imkanı kalmadığından ve alacağın temel ilişkiye göre zamanaşımına uğramadığından bakiye alacağın tahsilini talep etmektedir. Davalı, 2. cevap dilekçesinde iddianın değiştirilmesine onam vermemiş olmakla birlikte HMK’nın 141/1.maddesine göre bu değişiklik davalı tarafın onamına bağlı değildir. Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 16/01/2014 tarih ve 2014/6 E-2014/19 K sayılı kararının 23/10/2014 tarihinde kesinleştiği mahkemeden getirtilen kesinleşme şerhli karar örneğinden anlaşılmakla birlikte bu kesinleşmenin alacaklıya tebliğ edildiğine dair bir belge bulunmamaktadır. İİK 33/a-2.maddesi açıkça “kesinleştiğinin tebliğinden sonra” ifadesini kullanmaktadır. Davanın İİK 33/a maddesi kapsamında açıldığı kabul edildiği takdirde yasanın lafzi yorumu esas alınarak davanın süresinde açıldığı kabul edilmelidir. 6098 sayılı TBK’ nın 133/2.maddesine göre: “mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.” Aynı husus kambiyo senedinin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 114/2.maddesinde de aynı şekilde ifade edilmiştir. Davalı ile dava dışı … davalının … yönelik acentelikten kaynaklanan borçları için verildiği davalı tarafça kabul edilen dava konusu kambiyo senedine bağlanan borcun 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu iddiasının yasal dayanağı bulunmamaktadır. Acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar TBK 147/5. Maddeye göre 5 yıldır. Bununla beraber taraflar arasında doğrudan bir acentelik sözleşmesi de bulunmamaktadır. Davacı ile acentelik sözleşmesi imzalayan şahsın dava dışı … olduğu sabittir. Davalı da esasen taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiye göre ödeme yapmadığını, çekten dolayı ödeme yaptığını ifade etmektedir. Dava konusu çekin zamanaşımına uğradığı konusunda da bir ihtilaf bulunmamaktadır. Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 16/01/2014 tarih ve 2014/6 E-2014/19 K sayılı kararında bu husus belirlenmiştir. 04/11/2015 tarihinde gerçekleştirilen ön inceleme duruşmasında; taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu taraf vekillerinin de hazır bulunduğu oturumda” davalının, davacı şirket adına sigorta müşterilerinden tahsil ettiği ve şirkete ödemekle yükümlü olduğu, prim ve komisyon bedelinin kısmi olarak 10.000,00 TL üzerinden ödemekle yükümlü olup olmadığı, davacının 2005 yılından ait olan alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı” olarak belirlenmiştir. Davacı taraf 25/04/2016 tarihli dilekçesinde davanın İİK 33/a-2 maddesine göre açılan bir dava olduğunu, ve TBK 156/2.maddesine göre borç senetle ikrar edildiğinden çeke bağlı alacağın da 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu iddia etmişse de, HMK’nın 140/3-son cümleye göre tahkikat, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları dahilinde yürütülmek zorundadır. Ön inceleme duruşmasından sonra uyuşmazlık konularını değiştiren beyanların iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. HMK’nın 141/1-son cümle uyarınca ön inceleme duruşmasından sonra iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Bunun iki istisnası bulunmaktadır. HMK141/2. Maddesine göre bu istisnalar ıslah ve karşı tarafın açık muvafakatidir. Davada HMK’nın 141/2.maddesinde ifade edilen istisnalar bulunmamakta olup, davacının ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları dışındaki daha sonraki beyan ve iddialarının hukuken dinlenebilirliği yoktur. Bu anlamda davacının İİK 33/a-2 madde kapsamındaki iddiaları ve alacağın senede bağlandığı bu yüzden 10 senelik zamanaşımının geçerli olduğu yönündeki beyan ve iddiaları hukuken geçerli değildir. Dava dışı çekin lehdarı … çeki davacıya ciro etmesi, alacağı temlik olarak düşünülemez. Zira Kambiyo senetlerinde ciro, alacağın temlikinden bağımsız sonuç doğurmakta olup, çekin tedavülü ile çeke bağlı hak da geçmektedir. Dava dışı …, davacıya olan borcunu davalıdan olan alacağına karşılık almış olduğu çeki ciro ederek ödemiş-vermiştir. Davacının, … ile aralarındaki temel ilişkiden kaynaklanan alacağını, … ticari ilişkisi içinde bulunduğu davalıdan çeke dayanarak istemesi hukuken mümkün değildir. (alacağın temliki olmadığı sürece) Çekten doğan ve sebepten mücerret olan alacak ise çekin hukuki niteliklerine sıkı sıkı bağlı bir hak olup, çekten bağımsız düşünülemez. Çekin zamanaşımına uğraması, çeke bağlı sebepten mücerret alacağın da zamanaşımına uğraması anlamındadır. Çekin keşide tarihi 19/04/2005′ tir. Keşide tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’ nın 726.maddesine göre hamilin cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları 6 ay geçmekle müruruzamana uğrar. (03/02/2012 tarih ve 6273 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle süre 3 yıla çıkarılmıştır.) 6762 TTK 730.maddesinde zamanaşımını kesen nedenler belirtilmiştir. Davacının 18/05/2005 tarihinde icra takibini başlatmasıyla zamanaşımının kesilip yeniden başladığı, 05/05/2006 ile 28/02/2007 tarihleri arasında zamanaşımını kesen hiçbir işlem yapılmadığı bu nedenle 6 aylık zamanaşımın süresinin dolduğu icra mahkemesi kararında belirtilmiştir. Davacı istinaf nedeni olarak TTK 732 uyarınca davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispatla yükümlü olduğunu öne sürmüş olup, davalının; dava konusu çeki, … ile aralarındaki acentelik sözleşmesinden doğan borçlarını ödemek için verdiğine kabul ettiği için davacının artık keşideci ile lehdar arasındaki ilişkiyi ispat yükümlülüklerinin kalmadığını, keşideci ile lehdar arasındaki ticari ilişki kapsamında alacağın sona erip ermediği yönünde araştırma yapılması gerektiğini öne sürmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere HMK 141/1-son cümle uyarınca ön inceleme duruşmasından sonra iddia ve savunma genişletilemez. Davacının istinaf safhasında öne sürdüğü hususlar da aynı yasak kapsamında olup fazladan HMK 357.maddesine göre de istinaf safhasında ilk derece mahkemesinde öne sürülmeyen iddia ve savunmalar ileri sürülemez, yeni delillere dayanılamaz ve dava ıslah dahi edilemez. Bir an için uyuşmazlığın TTK 732 kapsamında olduğu düşünülse bile çeke dayalı takibin icra dosyasında en son işlem yapılan 28/02/2007 tarihinde zamanaşımına uğradığı Gaziosmanpaşa İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16/01/2014 tarih ve 2014/6 E-2014/19 K sayılı kararıyla belirlendiğine göre keşidecinin çekten dolayı sebepsiz zenginleştiği yönündeki davanın da süresinde açılmadığı kabul edilmelidir. Yargıtay 19. H.D’nin 11/02/2013 tarih ve 2012/17374 E-2013/2497 K. Sayılı kararına göre: “Takip borçlusu davalının, icra mahkemesine başvurması üzerine icra mahkemesince zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle İİK 33/a maddesi uyarınca takibin geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda takip alacaklısı İİK 33/a maddesi uyarınca takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti için genel mahkemede dava açabileceği gibi, temel ilişkiye dayanarak alacağın tahsili için de dava açabilir… davacıya öncelikle 6100 sayılı HMK’nun 31.maddesi uyarınca talebi açıklattırılıp, alacağın zamanaşımına uğramadığının tespitini mi, yoksa temel ilişkiye dayanarak alacağın tahsilini mi talep ettiği sorulduktan sonra uyuşmazlık karara bağlanmalıdır.” Yargıtay kararında belirtildiği üzere, davacı alacaklının iki dava sebebine birden dayanması usulen mümkün değildir. Bu anlamda dava, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık konuları ile sınırlı olarak değerlendirilmek gerekir. Bu durumda da taraflar arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmaması ve çekin de zamanaşımına uğramış olması karşısında davacının davalıdan bir alacağı bulunmamakta olup, mahkemece verilen karar dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/04/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.