Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/268 E. 2018/272 K. 04.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/268 Esas
KARAR NO : 2018/272 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/954 Esas
TARİH : 10/01/2018 (Ara Karar)
İHTİYATİ HACİZ TALEP EDEN
DAVA : İtirazın İptali – İhtiyati Haciz Talebi
KARAR TARİHİ : 04/04/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında 4 ayrı bağımsız bölümün devri konusunda anlaşma yapıldığını ve taşınmazın devir için davalıya ödemeler yapılmasına rağmen gayrimenkul devrinin davalı tarafça gerçekleştirilmediğini ileri sürerek ödenen bedelin iadesini teminen İstanbul … İcra Dairesinin …E. sayılı dosyasında davalıya karşı yaptığı itirazın iptaliyle takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir
Davacı vekili 29/12/2017 tarihli dilekçesi ile, taraflar arasındaki gayrimenkul Alım Satım Sözleşmesi çerçevesinde davalıya ödenen ancak davalı tarafından devri yapılmayan gayrimenkuller nedeniyle ödenen bedelin iadesi amacıyla yapılan takibe itirazın iptali davasında davalı tarafından söz konusu gayrimenkullerin elinden çıkması yüksek bulunduğundan alacağın tahsil edilmesinin imkansız hale geleceğinden takip ve dava konusu olan miktar üzerinden teminatsız olarak veya uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından yapılan ödemelerin gayrimenkul devri nedeniyle olmadığını, taraflar arasında gayrimenkul devrine ilişkin bir anlaşmanın bulunmadığını, esasında taraflar arasında hisse devri ve hissedarlar sözleşmesi olduğunu ve bu sözleşmede davalının satıcı, davacının ise alıcı konumunda bulunduğu ve sözleşmede hisse devrinin ne şekilde olacağının belirtildiğini beyan edip buna ilişkin açıklayıcı beyanda da bulunarak ve yapılan ödemelerin protokolde belirtildiği şekilde şirketin faaliyetinin kapsamında kullanıldığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 10/01/2018 tarih 2017/954 Esas sayılı ara kararında;
“Talep ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
Dava, itirazın iptali davasıdır.
İİK. 257/1. maddesinde, rehinle temin edilmeyen ve muaccel olmayan bir alacak için ihtiyati haciz kararı verilebileceği belirtilmiştir. Bunun dışında İİK. 257/2. maddesinde de vadesi gelmeyen bir alacak yönünden ihtiyati haciz verilebilme koşulları tanımlanmış ve bunlar, borçlunun malvarlığını kaçırma girişimi içinde olması, mallarını gizlemesi veya alacaklıların haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması ya da borçlunun belli bir yerleşim yerinin olmaması olarak belirtilmiştir.
Davacı taraf resmi şekilde yapılmayan veya yazılı bir belgeye bağlanmayan gayrimenkul devri çerçevesinde davalıya ödeme yaptığını, ancak gayrimenkullerin devredilmemesi nedeniyle ödenen bedelin iadesi gerektiğini ileri sürerek bu bedel üzerinden ihtiyati haciz istemektedir.
Davalı ise taraflar arasında gayrimenkul devrine ilişkin bir anlaşma olmayıp, ödemenin dayanağının hisse devri protokolü olduğunu bu protokol kapsamında ödemelerin şirket faaliyetinde kullanıldığını savunmuştur.
İtirazın iptali davasına konu alacağın muaccel olduğundan söz edilemez. Nitekim yapılacak yargılama ile davacının alacaklı olup olmadığı tespit edilebilecektir. İİK. 258. maddesinde alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecbur olduğunun ifade edildiği, davacının iddiası, davalının savunması ve sunulan delillere göre davacının davalı tarafa bir kısım ödemeler yaptığı tartışmasız olmakla birlikte bu ödemenin iadesinin mümkün olup olamayacağı, henüz belli olmadığı gibi İİK. 258. maddesinde tanımlanan koşulun da gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, zira alacaklı olduğunu iddia eden davacının yaptığı takibe davalının itiraz etmesi ile takibin durdurulduğu ve takibin devamının sağlanması amacıyla huzurdaki bu davanın açıldığı, itirazın iptali davasında konu bir muhtemel alacak yönünden ihtiyati haciz verilmesinin mümkün bulunmadığı, İİK. 257/1 ve İİK. 257/2. maddesindeki koşullar ile İİK. 258. maddesinde tanımlanan şartın gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği…”gerekçesi ile,
Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesinin “sunulan delillere göre davacının davalı tarafa bir kısım ödemeler yaptığı tartışmasız” şeklindeki kararı ile müvekkili tarafından yapılan ödemeler konusunda alacağın varlığının şüpheye mahal bırakmadığı ortaya konulduğunu, Yargıtay İçtihatlarınca alacağın varlığına kanaat getirilmiş olmasının ihtiyati haciz kararının verilmesi için yeterli neden sayıldığını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No:2015/12410 Karar No:2015/15145 )
Müvekkili tarafından banka aracılığı ile davalıya yapılan ve dosyaya ibraz edilen ödeme dekontlarının asılları ile de alacağın varlığının ispat edildiğini,
Tarafların tapu devri yapılacağı hususunda anlaşma üzerinden hareket ettiğinden ve anlaşma mucibinde ödeme yapılmasına rağmen davalı tarafça gayrimenkullerin devri yapılmayarak ödemeleri yedinde tuttuğundan; davacı tarafından sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı olarak bedellerin iadesi isteminde bulunulması alacağını tahsil etme gayesi içerisinde olduğunu,
Borçlar Kanunu gereğince resmi şekilde yapılmayan sözleşmelere istinaden herkes aldığını vermekle yükümlü olduğunu,
Taraflar arasında herhangi bir sözleşme olmadığından, gayrimenkul devir sözleşmesi resmi şekilde yapılması gerektiğinden, edim ifa edilmediğinden geçerli bir sözleşme olmasa dahi herkes aldığını geri vermekle yükümlü olması nedeni ile, gayrimenkulleri devretmeyerek edimini yerine getirmeyen davalı tarafa yapılan ödemenin iadesi ihtarına karşı kısmi ödeme yapılmış olması nedeni ile, davalı tarafından da gayrimenkul devrine dair yapılan ödemelerin cevap dilekçesi ile kabul edilmiş olması ve aksi resmi şekilde bir belge ile ispatlanamamış olması, farklı konulardaki mail ve whatsap görüşmelerinin dayanak alınmaya çalışılması nedeni ile ödenen bedelin iadesi gerektiğini,
Davalının anlaşma gereği devir işlemini yapmaması nedeni ile TBK gereğince taraflar aldıklarını vermekle yükümlü olacaklarını, ancak davalının mahkemeye ibraz ettiği cevap dilekçesinde ödemeyi kabul etmiş olmasına rağmen, ortalama 6.000.000,00.TL’yi bulan ödemeye karşılık hangi edimi yerine getirdiği, ödemeye karşılık ne verdiğini ortaya koyamadığını, davalının borç altına girmesine rağmen yükümlendiği edimi ifa etmekten kaçındığını,
Noter kanalı ile resmi şekilde yapılmayan sözleşmelerde taraflar aldıklarını geri vermekle yükümlü olup, davacının ödediği miktarın iadesini isteyebileceğinin Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı ile sabit olduğunu,
İİK 257. Maddesinde belirtilen ihtiyati haciz şartlarından olan alacağın muaccel olma koşulu işbu olayda gerçekleştiğini, husumet konusu olay irdelendiğinde resmi şekil şartı gerçekleşmemiş olduğunu, şayet ödemeye konu gayrimenkul devri resmi senetle düzenlenmiş bir satış ilişkisine dayanmış olsa idi, Mahkeme tarafından iade konusu irdeleneceğini, ortada vadesi beklenen resmi senet yahut benzeri belge olmadığından, müvekkilinin yaptığı ödemenin dosyaya ibraz edilen dekont asılları ile tartışmasız olarak Mahkeme tarafından kabul gördüğünden müvekkilinin alacağının muaccel olduğunu,
Alacağın muaccel hale gelmesinin yanı sıra taşınmazların ferdileşmiş olmasının da dikkate alındığında, gayrimenkullerin yargılama aşamasında satış ve devri sonrasında, alacağın tahsili yolu kapanacağından ve ihtiyati haciz istemi yapılan ödemelerin tahsilini garanti altına almak adına tedbir mahiyetinde istenilmekte olduğundan istemin kabulü gerekirken reddine ilişkin kurulan kararın kaldırılması gerektiğini,
İtirazın iptaline konu alacağın varlığın kesin ve muaccel olduğu, hem ödeme hem de mahkemenin bu yöndeki kararı ile ortada olduğunu, ayrıca davalı tarafa gönderilen ihtarname ile gayrimenkullerin devrinin yapılmamış olması nedeni ile gayrimenkullere istinaden yapılan ödemelerin iadesi konusundaki ihtara karşı davalı tarafça yapılan kısmi ödeme ile alacağın muhtemel olduğundan söz edilemeyeceğini, (Yargıtay 19. HD , 2004/012608 E. 2005/000615 K. Tarih: 03.02.2005)
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin 10/01/2018 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına veya yeniden hüküm kurularak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/954 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı yanca davalı aleyhine açılan alacak davasında ihtiyati haciz talep edilmiş, ilk derece mahkemesince talep reddedilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere; davacı taraf resmi şekilde yapılmayan veya yazılı bir belgeye bağlanmayan gayrimenkul devri çerçevesinde davalıya ödeme yaptığını, ancak gayrimenkullerin devredilmemesi nedeniyle ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme gereğince iadesi gerektiğini ileri sürerek bu bedel üzerinden ihtiyati haciz istemektedir. Davalı ise dava konusu ödemelerin gayrimenkul devrine ilişkin taraflar arasında var olduğu ileri sürülen anlaşma kapsamında olmayıp, dava konusu ödemelerin hisse devri protokolü kapsamında yapılan ve şirket faaliyetinde kullanılan ödemeler olduğunu ileri sürmektedir.
Dava dosyasında yapılan incelemede; davacı yanca daha önceki aşamada davalı adına kayıtlı ve ihtiyati tedbir talebine konu edilen davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerinde, davacı lehine ipotekler tesis edildiği de dikkate alındığında, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında davacı yanca talep edilen alacak ve tutarının yargılamayı gerektirdiği de gözetildiğinde; yargılamayı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin sunulu deliler ışığında takdirine göre, koruyucu önlem niteliğinde talep edilen ihtiyati haciz talebinin reddi yönündeki kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/04/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.