Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/257 E. 2018/1060 K. 07.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/257
KARAR NO : 2018/1060
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/258 Esas – 2017/402 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 07/11/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalı firmaya sattığı malların bedelini alamamış olduğunu ve cari hesabında … Ticaret A.Ş. unvanlı firmadan 173.233,25 Euro alacaklı bulunduğunu, bu alacak sebebiyle, Şişli … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası ile icra takibine girişildiği, ancak davalı şirketin borca itiraz etmesi ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/669 E. sayılı iflas ertelemesine ilişkin tedbir kararı nedeniyle takibin durduğu, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2009/669 E. sayı ile görülmekte olan iflasın ertelenmesi davasında şirketin önemli ölçüde borca batık durumda bulunduğu anlaşıldığından iyileştirme ve ek iyileştirme projelerinin de bir sonuç vermeyeceği görülerek başlangıçta verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığı, davalılardan …, … ve …’in davalı şirketi temsil ve ilzam eden yönetim kurulu başkan ve üyeleri oldukları, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinde İflas ertelemesi davasının görülmesi esnasında davalı şirket yönetim kurulu Üyelerinin Türk Ticaret Kanunu’ nun kendilerine yüklediği görevleri yapmadıklarının görüldüğü, davalı şirket yönetimi tarafından imzalanan 14.09.2009 tarihli iyileştirme projesinde şirketin borca batık hale geldiği ve 9.803.92 -TL sermayesinin tamamını kaybettiğinin yazılı olduğu, Yönetim kurulunun, mali durumun bozukluğunu daha önce aylık, üç aylık mizanlarla tespit etmesi halinde de genel kurulu derhal olağanüstü toplantıya çağırıp, duruma ilişkin bilgi vermesi TTK’nın 320. maddesine dayalı özen borcunun bir gereği olduğu, yönetim kurulunun 1/2’lik sermaye kaybına rağmen kasten veya ihmal sonucu durumu genel kurula bildirmezse, bu yüzden doğacak zararlardan şirkete, şirket ortaklarına ve alacaklılara karşı müteselsilen sorumlu olduğu, davalı şirket yöneticilerinin şirketin 2007 ve 2008 yıllarındaki sermaye kayıplarını görmelerine rağmen basiretli bir tacir gibi Ticaret Kanununun yöneticilere yüklediği sorumlulukları yerine getirmemeleri neticesinde müvekkilin 2009 yılında davalı şirkete mal sattığı ve karşılığını alamayarak zarara uğradığı, Türk Ticaret Kanununun kendilerine yüklediği sorumlukları yerine getirmeyen davalı şirket yöneticilerinin, davalı şirketin iflasının ertelenmesi davasında tedbir kararı aldığı 17.09.2009 tarihine çok yakın bir tarihte 2009 yılı Eylül ayında şirketlerine ait 2 adet zarf imaline mahsus makinayı Romanya’daki şirketlerine gönderdiği, Romanya’daki şirketin adının … firması olup Halkalı Gümrük Müdürlüğünden yapılan işlemde 72 ton ağırlığındaki makinaların bedelinin 348.803 Euro olarak gösterildiği, davacı şirket yöneticilerinin bir taraftan iflasın ertelenmesini talep ederken diğer taraftan yurt dışına 348.803 Euro tutarındaki malları kaçırdığı, hem yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirmeyerek zararlarına neden olan hem de alacaklılardan mal kaçırmak suretiyle şirketlerinin alacağı tahsil etmesini engelleyen davalı şirket yöneticilerinden de davalı şirket ile birlikte ve fakat tahsilde tekerrür olmamak şartıyla 173.233,25 Euro alacağın tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ nun 09.05.1979 tarihinden bu yana, kurduğu …A.Ş ve 12.3.1984 tarihinden bu yana kurduğu ‘farsa … A.Ş. firmalarını; ülkemizin en büyük ilk 500 şirketleri arasına girmelerini sağladığı, yılda 76,598.120 TL ciro elde eden, (2009 yılı rakamları), 12.955.682 USD ihracat yapan, 370 kişiye istihdam sağlayan, önemli oranda katma değer yaratan bir sanayici olmayı başardığı, 2009 yılı sonuna doğru ağırlığını hissettiren ve dünya konjonktüründe yaşanan global krizin … gurup şirketlerini önemli ölçüde olumsuz etkilediği, bu olumsuzluğun şirketleri Asliye Ticaret Mahkemesine başvurarak İcra İflas Kanunu 179. ve Türk Ticaret Kanunu 324. maddeleri gereğince iflasın ertelenmesi davası açmak zorunda bıraktığı, altı bilirkişinin yaptığı inceleme sonucu, şirketlerin cebri icra tehdidi altında kalmadan, faaliyetlerine devam imkânı verilmesi halinde, borçlarını ödeyebilecekleri kanaatine ilişkin bilirkişi raporu düzenlendiği, bu rapor doğrultusunda İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığınca iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiği, verilen tedbir karan gereğince şirketler hakkındaki tüm yasal takiplerin durduğu, ancak …A.Ş.’nin zor durumdan çıkamadığı, davalı …’in 15.09.2009 tarihli Hazinin Cetveline göre şirketin ortağı olmadığı, önceki dönemlerde ise ortaklığının %0,01 düzeylerinde olduğu, aynca 92 yaşında olan davalının şirkette imza yetkisi veya temsil kabiliyetinin bulunmadığı, ayrıca davalı… A.Ş. nin %49 hissesine sahip … unvanlı Suudi sermayeli dünyanın en büyük yatırım ortaklıklarından olan bir şirket bulunduğu, anılan …’nun sorumluluğu iddia edilmeksizin sadece … ailesinin …A.Ş.nin hakim hissedarları gibi gösterilmeye çalışılmasının manidar olduğu, gerek anonim şirkette ve gerekse limited şirkette, ortakların sorumluluğunun şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı olduğu, şirketin borçlarından dolayı ancak taahhüt ettikleri sermaye miktarına kadar bütün malları ile sorumlu oldukları, davalı şirketin ödenmemiş sermayesi bulunmadığına göre ortakların şirkete ve şirket alacaklılarına karşı şahsi sorumlulukları bulunmayacağı, Üçüncü şahıslar yönünden (pay sahipleri ve alacaklılar) yönetim kurulu üyesinin ika ettiği haksız fiillerden dolayı zarar iddiasına muhatap olan bizatihi şirketin kendisi olduğu, yönetim kurulu üyesinin ika ettiği zararda Borçlar Yasası’ nın 41. maddesinde kayıtlı, “kasıt, ihmal ve teseyyüp, yahut tedbirsizlik” ön şartlarından birisi varsa, üçüncü şahıs kendisine haksız olarak yöneltilen fiilden dolayı şirketin dava edebileceği, anonim şirketlerde bir alacaklının yönetim kurulu üyelerine karşı dava açabilmesi için doğrudan zararın bulunması gerektiği, alacaklı olduğunu iddia eden davacının doğrudan zararının bulunduğunu kanıtlayacak bir delil ibraz etmediği, bir haksız fiille maruz kaldığı iddiasında da bulunmadığı, davacının şirketin iflasın ertelenmesine ilişkin dava açtığını derhal öğrendiğini, işbu alacak davasının ise 30.11.2011 tarihinde açıldığını, dolayısı ile TTK 309. madde de zikredilen iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, zamanaşımı sebebi ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2009/669 Esas sayılı dosyası yapılan yargılamada makine satışına İlişkin İşlemlerin kayyım heyetince özel olarak incelendiği ve konu hakkında 7 sayfalık bir rapor tanzim edilerek mahkemeye ibraz edildiği, raporda Özetle; “… makinelerin satışının, şirketin için boşaltmaya ve alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik bir işlem değil, bilakis şirketin zararı önlenmek sureti ile mali durumunu düzeltmeye matuf ve bu niyetle yapılan bir işlem olduğu görüşü hakim olmuştur.” açıklamaları yer aldığını, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 11/05/2017 tarih ve 2017/258 Esas – 2017/402 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Taraf iddiaları, dosya içeriğine uygun ve hüküm kurulmaya yeterli bulunan bilirkişi raporu, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2009/669 E. sayılı dosyasında süren iflasın erteleme davasında kayyım heyetinin 12.01.2010 tarihli raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davacı şirket yöneticilerini sorumlu olarak göstermiş olduğu davada dava sebebi olarak 2009 yılı Eylül ayında …A.Ş.’ nin ait 2 adet zarf imaline mahsus makineyi yurt dışı menşeili şirkete gönderdiği ve satış gösterdiği belirtilerek şirket yöneticilerinin zarara sebebiyet verdiği beyan etmiştir.
İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2009/669 E. Sayılı dosyasında süren iflasın erteleme davasında kayyım heyetinin 12.01.2010 tarihli raporunda, davalıların yönetici olduğu şirketin İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ ne sunmuş oldukları iyileştirme projesinde, şirketin yüksek maliyette çalışan makineleri elden çıkararak daha teknolojik ve düşük maliyette çalışan yeni makineler satın alacağı ve buna ilişkin girişimlerin başlamış olduğu kısa süre içerisinde gerçekleşeceği belirtilmiştir. Söz konusu makinelerin satışların yapıldığı tarihler ise iflas erteleme kararı ve yargılama içerisindeki tedbir kararından öncedir. Yukarıdaki açıklamalar kapsamında davaya sebep olarak gösterilen makinalerin satışının şirkete veya alacaklılarının zararına hareket etmek kastı ile yapılmadığı gibi şirket yöneticilerin 6762 sayılı TTK’ nun 309 ve 336 maddelerinde belirtilen sorumlulukları doğmadığı … ” gerekçeleri ile;
” Davanın reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davanın açılma sebeplerinden bir tanesinin şirket mali durumunun bozulmasıyla paralel olarak yönetim kurulu üyelerinin yasadan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmememeleri dolayısıyla şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesul olmaları hali olup yerel mahkeme kararının bu konudaki red gerekçesinin hukuk ve mantık prensiplerinden uzakta olduğunu,
Yerel mahkemenin davanın konusunun şirket iflas erteleme veya iflas aşamasına gelene kadar olan evrede şirket bu duruma gelene kadar yönetim kurulu üyelerinin yapmadığı işlemler olduğunu kabul etmişse de bunların dışında delil sunulmadı şeklinde bir gerekçeye dayandığını, bu gerekçenin kerametinin bilirkişi raporunda olup olayın hukuki nitelemesi hakime ait iken maalesef hukukçu bilirkişinin yanıltıcı yorumlarının kararın gerekçesi olduğunu, gerek bilirkişi raporu ve gerekse rapor doğrultusunda verilen mahkeme kararının hukuki bir tutarlılığı olmayıp kararın evvelemirde bu sebeple kaldırılması gerektiğini,
Diğer dava sebepleri olan muvazaalı makine satışının yerel mahkeme tarafından normal bir satış gibi değerlendirilmesi ve bu yönde red kararı verilmesi neticesinde bu konudaki hukuki öğretiden uzaklaşıldığını, adeta mal kaçırmaya prim tanındığını,
Delillerin takdiri ve değerlendirmesinin, olayların hukuki yönden yorumlanmasının hakime ait olduğunu, ancak Esas Mahkemesinin gerekçeli kararında kayyum heyeti ile bilirkişi heyetinin görüşü doğrultusunda hüküm verdiğini ve yapılan satışın şirketin iyileştirme projesi kapsamında eski makinaları elden çıkarıp daha düşük maliyetle çalışan yani makinalar almak amacıyla işlem yaptığını ve bu işlemin alacaklıların zararına hareket kastı taşımadığını bildirerek davayı reddettiğini, halbuki, İflas Erteleme konusunun görüşüldüğü İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin, iflas erteleme davasının açılması esnasında atadığı kayyumlar tarafından düzenlenen raporların, bildirilen görüşlerin ve şirketin iyileştirme projesinin samimi olmadığını tespit ederek 2009/669 E. 2012/76 K. sayılı ilamı ile şirketin iflasına karar verdiğini,
Bu halde 11. Asliye Ticaret Mahkemesi iyileştirme projesinin ve olumlu görüş bildiren kayyum raporlarının yeterli ve doğru olmadığı sonucuna ulaşarak şirketin iflasına karar vermiş iken, işbu davada Esas Mahkemesinin doğru ve haklı olmadığı iflas kararı ile tescil edilen kayyum görüşlerine itibar ederek ve dayanarak davanın reddine karar vermesinin hukuken ve aklen kabul edilebilir olmadığını,
Sonuç olarak; iflasın ertelemesi safhasında davalı şirketi kurtarmaya çalışan kayyum heyetinin, bu satışın mal kaçırmak veya şirketin içini boşaltmak amacıyla yapılmadığına dair görüşü esas alınarak ve bu doğrultuda düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesinin kanuna ve hukuk sistemine uygun olmadığını ve bu nedenle istinaf yoluna başvurduklarını beyanla;
Öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulüne,
İstinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına,
İstinaf Başvurularının Kabulü ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/258 E. – 2017/402 K. sayılı kararının kaldırılarak, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi, istinaf nedenleriyle ve varsa kamu düzenine aykırılık halleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava, şirketle birlikte haklarında dava açılan fakat şirket hakkındaki davadan tefrik edilen ve davalı yönetim kurulu üyelerinin, davacı şirketin, …Ticaret A.Ş’den olan alacağını temin edememesinde sorumlu-kusurlu oldukları iddiasına dayanan alacak davasıdır.
Uyuşmazlık konusu, davalı yönetim kurulu üyelerinin 6102 sayılı TTK’ nın 553/1. Maddesi kapsamında eylemlerinin bulunup bulunmadığı, varsa davacının alacağını davalılardan talep edebilmek koşullarının oluşup oluşmadığı ile sınırlıdır.
Adı geçen maddeye göre: Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Davalıların 4/09/2009 tarihinde yönetim kurulu kararı alarak şirketin borca batıklığı üzerine iflas erteleme talebinde bulundukları, davacının şirket aleyhine 09/09/2009 tarihinde ilamsız takip başlattığı, iflas erteleme davasının görüldüğü istanbul 11. ATM 2009/669 E sayılı dosyasında alınan 12/01/2010 tarihli kayyım raporunda davalıların şirketin içini boşaltılmasına dayanak olarak gösterilen şirketin envanterine kayıtlı zarf makinesinin Romanya’daki şirketin yan bir kuruluşuna 18/09/2009 tarihli (gümrük beyannamesi) CIF satışının gerçek ve şirketin mali durumunun iyileştirilmesi ve şirketin rantabl çalışmasını temine yönelik bir satış olduğunun değerlendirildiği, şirketin satışı yapılan zarf makinesiyle birlikte başka makinelerinin değerinin tespitini Kadıköy 4. ATM’ nin 2009/1036 D.iş sayılı dosyasında 20/04/2009 tarihinde talep ettiği, satışın bilirkişilerin 08/09/2009 tarihli raporunda belirlenen değerlerinin altında olmayıp, satış bedelinin yaklaşık 1/3 ünün peşin tahsil edildiği, kalan kısmının ise vadeli tahsilinin öngörüldüğü, şirketin borca batık hale gelmesi ve sermayesini kaybetmesi sürecinde davalıların eylemlerinin 6762 sayılı Kanun’ un 336/5. maddesinde yazılı olduğu şekliyle “Gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması..” kapsamında değerlendirilebilecek bir nitelik taşımadığı ve bu iddianın ispatlanamadığı, 6762 sayılı TTK’nın 324. maddesine göre yönetim kurulunun şirketin mali durumunun bozulması halinde yapması gerekenlerin yapılmadığı istinaf nedeni açısından davalıların şirketin borca batıklığını belirledikleri anda iflas erteleme talebinde bulundukları, şirketin mali durumunun düzeltilmesi adına iyileştirme projeleri ortaya koydukları fakat bunların gerçekleşmediği, borca batıklık tespiti ve iflas erteleme başvurusu yapılmasına ilişkin karar alınmadan önce şirketin mali müşavirinden rapor alındığı, yönetim kurulu kararına geçirildiği, bu hususların iflas erteleme dosyasında da tartışılıp değerlendirildiği, şirketin ortağı bulunan % 49 pay sahibi yabancı tüzel kişilik adına iki kişinin daha yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, davacının zararının 6102 sayılı TTK 556. maddesi kapsamında bir zarar olması halinde de davalıların, davacının alacağını alamamasına yol açan dava dışı şirketin borca batık hale gelmesinde kusurlu davrandıklarının kanıtlanamadığı, şirket genel kurulunun toplantıya çağrılmaması ve sermaye artırımına gidilmemesinin başlı başına davanın kabulüne karar verilmesini gerektiren bir olgu olmadığı, mahkemenin de davalı şirket yöneticilerinin 6762 sayılı kanunun 309 ve 336. maddelerindeki sorumluluklarının doğmadığını kabul ettiği ve bu kabulün dosya içeriğiyle uyumlu olduğu anlaşılmakla, istinaf olunan mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 07/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.