Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/256 E. 2018/229 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/256 Esas
KARAR NO : 2018/229 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2018/61 Esas
TARİH : 08/02/2018 (Ara Karar)
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli) – İhtiyati Tedbir Talebi
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ve ortakları tarafından davalı … Taah. AŞ’ nin kurulduğunu, kuruluşun 26/10/2010 tarih ve 7677 sayılı ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, davalı şirketin diğer ortaklarından .. ..ve yetkilisi olduğu … tarafından şirket ile ilgili sorumluluğun yerine getirilmediğini, toplantılara katılımın sağlanmadığını, bunun sonucunda yaşanan anlaşmazlıklar ve şirketle alakalı kararların alınamaması sebebiyle ortaklığın çekilmez hale geldiğini,…..’ in şirketin işleyişi ve amacını gerçekleştirmek konusunda her hangi bir çabası olmamasına ve hatta şirketin devamlılığına engel teşkil edecek davranışta olduğu iddiası ile şirketin feshine dair bu davayı açtığını ileri sürerek, ….. A.Ş.’nin geçici olarak kayyıma devrine ve yargılama sonunda da feshine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 08/02/2018 tarih 2018/61 Esas sayılı ara kararında;
“TTK’nın 531.maddesi “Haklı sebeplerin varlığı, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmüne amirdir.
Anılan hüküm uyarınca davacı pay sahibi şirketin geçici olarak kayyıma devrine ilişkin talepte bulunmuş ise de; HMK 390/3 maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun hasıl olmaması, talebin ve yaklaşık ispat şartının bulunup bulunmadığının yargılamayı gerektirmesi…”gerekçesi ile,
Davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Anonim Şirketlerin yasal organları Genel Kurul ve Yönetim Kurulu olup, söz konusu organlar olmaksızın şirketin devamlılığının sağlanabilmesinin mümkün olmadığını, tüzel kişilerde organların, tüzel kişiliğin en önemli parçası olduğunu, tüzel kişi olan Anonim Şirketlerin de ancak organları aracılığı ile haklarını kullanabilir ve organların yaptıkları eylemler ve işlemler, tüzel kişiliğin eylem ve işlemleri olarak kabul edildiğini, bunun sonucu olarak da, şirket organlarının olmayışı, şirket işleyişini durdurmakta ve ortaklar açısından da telafisi güç zararların oluşmasına neden olduğunu,
Dava dilekçesinde belirttildiği üzere; davalı şirketin Yönetim Kurulu ve Genel Kurul’unun toplanamamakta; toplansa bile, ortaklar arasında yaşanan ciddi ve çözümsüz anlaşmazlıklar neticesinde, toplantılarda oy çoğunluğunun sağlanamaması nedeniyle karar alınamamakta olduğunu, bu durumun da şirketin organ yokluğuna neden olmakta ve işleyişini durma noktasına getirdiğini,
İlk derece mahkemesi “HMK 390/3 maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun hasıl olmaması, talebin ve yaklaşık ispat şartının bulunup bulunmadığının yargılamayı gerektirmesi” nedeni ile talebin reddine karar vermiş ise de; ihtiyati tedbirin, mahiyeti itibari ile hak kaybına uğramamak için, olağanüstü ve aciliyet gerektiren durumlarda talep edildiğini, dolayısıyla, yargılama neticesinde verilecek bir ihtiyati tedbir kararının, talebin mahiyeti ile uyuşmayacak ve bir anlam ifade etmeyeceğini, yargılama sonucunun beklenmesinin, müvekkili açısından olumsuz sonuçlar doğuracak ve geri döndürülemeyen hak kayıplarına neden olacağını,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, TTK 530/2’inci maddesi uyarınca davacının hak ve menfaatlerinin korunması için tedbir talebinin kabulü ile şirketin geçici olarak kayyıma devrine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/61 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı yanca davalı Anonim Şirketin TTK 531 maddesi uyarınca haklı nedenlerle feshi ve tasfiyesi istemli açılan davada, tedbiren şirkete yönetim kayyımı atanması talep edilmiş, ilk derece mahkemesince davacı iddiaları yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle talep reddedilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı şirket ortakları arasında husumet oluştuğunu, genel kurulun yönetim kurulunun toplanamadığını, toplansa da ortaklar arasındaki sorunlar nedeniyle karar alınamadığını ileri sürerek şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmiştir. Davalı Şirkette yönetim boşluğu bulunmamaktadır. Davacının iddia ettiği üzere yargı kararı ile de olsa genel kurulun da toplandığı dava dilekçesinde belirtilmektedir. TTK 531 maddesi kapsamında haklı nedenlerin varlığı ve kanıtlanması halinde sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri anonim şirketin fesih ve tasfiyesini talep edebilirler. Kaldı ki bu halde Mahkeme fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilir. Hal böyle olunca yargılamayı esastan yürütüp sonuçlandıracak olan ilk derece mahkemesince sunulan delillere göre takdirini kullanıp, davacının davalı şirkete tedbiren yönetim kayyım atanması talebinin HMK 390 maddesi kapsamında reddi yönündeki kararında yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/03/2018 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.