Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/249 E. 2018/1039 K. 31.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/249
KARAR NO : 2018/1039
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/307 Esas – 2017/888 Karar
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 31/10/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’un 01/06/2012 vade tarihli 124.000,00 TL bedelli emre muharrer senedi müvekkili emrine düzenlediğini, ve borcuna karşılık verdiğini, davalı borçlu keşideci senedi ödemediğini, bunun üzerine İstanbul …. İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasıyla takibe geçildiğini, İstanbul 17. İcra hukuk mahkemesi tarafından 03/03/2016 tarihinde zamanaşımı nedeniyle takibin iptaline karar verildiğini, iş bu davanın da sebepsiz zenginleşme davası olduğunu, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığını, davada ispat yükünün sebepsiz zenginleşmediğini iddia eden davalıda olduğunu, davalının senet miktarı kadar zenginleşmediğini müvekkiline karşı ispatlamak zorunda olduğunu belirterek 124.000,00 TL’nin vade tarihinden itibaren mahkemece kabul görülmediği takdirde dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İspat yükünün davacıda olduğunu, ticari ilişki nedeniyle davacı ve şirketi tarafından müvekkiline senet vb. evraklar verildiğini, ayrıca senede ilişkin borcun bulunmadığını, müvekkili ile davalının mahsuplaştığını belirterek açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/11/2017 tarih ve 2016/307 Esas – 2017/888 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Söz konusu dosyamızda taraflar karşılıklı olarak iddialarını ispat için birbirlerinin sorumlu olduğunu iddia ettiyse de senet konusu borcun hangi sebepten doğduğunu ispatlamak zorunluluğu mevcut olup icra mahkemesinin verdiği karar sadece zaman aşımına ilgili karar olmakla mahkememizde hukuki işlemlerin temelini teşikil eden ilişkinin geçerli olup olmadığı ve bu senedin verilişi sebebine ilişkin hususun araştırılması hususunda toplanmakta olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2015-2016 ve 2017 tarihlerinde çıkarmış olduğu ilamlar uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde hamilin keşideciye başvurma hakkı bulunduğu ve keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğinin usulüne uygun delillerle kanıtlama zorunluluğu bulunduğundan davacının ispat yükünün davalıda olduğu iddiası celse esnasında devam etmekte olup, davalı vermiş olduğu dilekçe ekinde, çek, senet, fatura ve banka ekstreleri ile taraflar arasında ticari ilişki olduğunu iddia etmekle, temel ilişkinin bu belgelerle ispatı mümkün olduğundan aksini ileri süren davacının zamanaşımına uğrasa dâhi sebepsiz zenginleştiğini davacı tarafın iddia ettiğinden dolayı zamanaşımına konu borç konusunu delillerle ispat zorunluluğu bulunmaktadır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin içtihatlarında zamanaşımına uğramış bono, arada temel ilişki bulunmaması halinde TTK da düzenlenmiş olan sebepsiz zenginleşme hükmüne dayanılarak talepte bulunabileceği gerçeğini değiştirmez.
Taraflar davaya konu senedin lehtarı ve keşidecisi olup aralarında temel ilişki bulunduğunun kabulü gerekir. Bonu taraflar açısından yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup, alacaklı iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir. Bu sebeple davacının TTK hükümleri gereğince ispat yükü kendisinde olmakla davanın reddi konusunda kanaat hasıl olmuş … ” olduğu gerekçeleri ile;
” Kanıtlanamayan davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme tarafından verilen kararın, haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu,
Müvekkili ile davalı arasında kambiyo senedine dayalı bir ilişki mevcut olduğundan dolayı huzurdaki davanın TTK’ nun 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme davası olduğunu, bu sebeple sebepsiz zenginleşmediğini ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, ancak huzurdaki davada davalı tarafın sebepsiz zenginleşmediğinin ispatı adına dosyaya hiçbir delil sunamadığını, huzurdaki dava ile aynı/ emsal nitelikte olan davalarda Yargıtay tarafından yapılan incelemelerde 2017 tarihli güncel kararlar uyarınca bu tür davaların 6102 sayılı TTK 732 maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme davası olduğunun kabul edildiğini ve davalının sebepsiz zenginleşmediğini ispat külfeti altında olduğunun kabul edildiğini,
Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu düşünülse dahi, iddialarını ispat etmek adına bu yönde bir ara karar kurulmadan bu durumu bilemeyeceklerinden hiçbir süre ve hiçbir imkan verilmeksizin davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Yargılama aşamasının 3 celsede tamamlandığını ve Mahkemenin hiçbir celsesinde veya hiçbir ara kararında ” İspat külfetinin davacıya ait olduğu ve bu sebeple kendilerine iddialarını ispat etmek adına süre verildiğine ” ilişkin tek bir ara karar dahi kurulmadığını, kendilerine iddialarını ispat etmek adına süre veyahut imkan verilmeksizin doğrudan davanın reddine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, verilen kararın eksik ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,
Yerel Mahkemece ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık noktaları tespit edilmesine rağmen gerekçeli kararda yeniden ve farklı tespitlere yer verilmesi ve işbu tespitlere dayanarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ön inceleme tutanağında yer almayan uyuşmazlık noktalarına gerekçeli kararda yer verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla;
Öncelikle istinaf taleplerinin ve tehir-i icra taleplerinin kabulü ile istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına,
İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/307 Esas – 2017/888 Karar sayılı ve 28/11/2017 tarihli kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. Maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve varsa kamu düzenine aykırılık ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyuşmazlık konusu davanın dayanağını oluşturan, keşidecisi …, keşide tarihi 16/11/2009, lehdarı …, vadesi 01/06/2012 olan 124.000,00 TL bedelli zamanaşımına uğradığı kabul edilen bonodan dolayı davalı keşidecinin TTK 732. Maddesi kapsamında sebepsiz zenginleşen konumunda olup olmadığı ve davacı lehdarın bu kapsamda hamil sıfatıyla davalı keşideciden alacağı talep etme hakkı olup olmadığı noktalarındadır.
Davalı taraflar arasında temel hukuki ilişki bulunduğunu, bu bağlamda davacının alacağını ispatlaması gerektiğini savunmakta, davacı taraf ise sebepsiz zenginleşmediğini davalının ispatlaması gerektiğini öne sürmektedir.
16/02/2017 tarihinde yapılan ve davacı vekilinin hazır olduğu ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu, davacının dayandığı senetten dolayı davalının TTK 732/1-4 maddesi kapsamında sebepsiz zenginleşen konumunda olup olmadığı şeklinde belirlenmiştir.
Tahkikat, HMK’nın 140/3. Son cümle uyarınca ön inceleme tutanağında belirlenen uyuşmazlık konusuyla sınırlı olmak üzere ön inceleme tutanağı esas alınarak yürütülmek durumundadır.
Mahkeme davalı vekilinin talebi üzerine 02/03/2017 tarihli dosya üzerinden verdiği ara kararıyla ön inceleme duruşması sonunda verilen ispat yükünün davalıda bulunması sebebiyle buna ilişkin tüm delillerini sunması yönünde davalı vekiline muhtıra çıkartılmasına ilişkin 5 no.lu ara karardan rücu etmiş ve muhtıranın hükümsüz kılınmasına denilerek taraflara uyuşmazlık konuları, dosyada mevcut delil ve belgelere ilişkin beyanlarını sunması için 15 günlük süre verilmesine karar verilmiştir.
Davacı davasını, münhasıran TTK 732. Maddesinde belirtilen sebepsiz zenginleşme dava sebebine dayandırmış olup, delil listesinde delillerini sıralamış olmakla birlikte ispat yükünün davalı tarafta olduğu, belirttikleri delillerin davalının sebepsiz zenginleştiğini ve alacaklı olduklarının ispatında kullanılacağını ifade etmiştir.
HMK’nın 140/5. Maddesine göre ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.
HMK 119/1-f ve HMK 121. Maddesi ile yukarıdaki yasa hükmüne göre taraflar esasen ön inceleme duruşmasından öne delillerini sunmuş olmalıdır. Davacı da delillerini davasını dayandırdığı, TTK 732. Maddesine uygun olarak hasretmiş bulunmaktadır.
Davacının davasını dayandırdığı sebepsiz zenginleşme dava sebebi, düzenleme tarihi itibariyle 6762 sayılı TTK hükümlerine tabi olsa da vadesi itibariyle sonuçlarını 6102 sayılı TTK zamanında doğuran ve 6102 sayılı TTK’nın 732. Maddesine göre hukuki mahiyeti kambiyo senedine ilişkin özel bir dava sebebidir. Bu talebin poliçeden doğan hakkını elde edemeyen hamilin müracaat hakkının düşmesi ya da poliçenin zamanaşımına uğraması durumunda hamile poliçe düzenleyene başvuru hakkı verir. Bu yol hamil ile poliçe keşidecisi arasında doğrudan bir ilişki olmaması halinde kullanılabilecek özel, kambiyo senedine özgü bir sebepsiz zenginleşme dava türü olup, bu nitelikte bir davada keşideci kambiyo senedinden kaynaklanan borcunu ödediğini, dolayısıyla sebepsiz zenginleşmediğini hamile kanıtlamak durumundadır.
Eldeki davada ise kambiyo senedinin düzenleyeni- keşidecisi davalı olup, davacı ise lehdardır. Taraflar arasında kambiyo senedinin verilmesine yol açan temel bir hukuki-ekonomik ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim davalı taraf da bu bağlamda bir kısım fatura ve belgeler sunmuştur. Davacının davalıya kambiyo senedinin verilmesine yol açan temel ekonomik-hukuki ilişki kapsamında başvuru imkanı bulunmakta olup, taraflar arasındaki münhasıran bir kambiyo ilişkisi bulunmadığına göre davanın 6102 sayılı TTK 732. Maddesi kapsamında yürütülmesi mümkün değildir. HMK’nın 141/1- son maddesine göre ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia ve savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Davada HMK’nın 141/2. maddesi anlamında iddia ve savunmanın genişletilip, değiştirilmesine imkan tanıyan ıslah ve karşı tarafın açık muvafakatı şeklinde istisnaların da olmaması karşısında mahkemenin dava sebebini TTK 732. maddesi dışında değerlendirmesi de hukuken mümkün olmadığı gibi davacının temel ilişki kapsamında bir delil de sunmadığı bu bağlamda değerlendirilebilecek bir delilin de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında kambiyo senedinin düzenlenmesine yol açan temel hukuki ilişki kapsamında davacının davalıya başvurma hakkının bulunduğu, taraflar arasında salt kambiyo ilişkisi bulunmadığı için davacının davalıya TTK 732. maddesi uyarınca başvuru şartlarının oluşmadığı, Yargıtay 19. H.D’ nin uygulamasının da bu yönde olduğu, mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri de yerinde olmadığından; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 31/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.